Akli Dengemizin İlelebet Bozulacak Olması…
Akli Dengemizin İlelebet Bozulacak Olması…
Ruh halini düzenleyen mekanizmaların hayvanların ortaya çıkışından bu yana hassas biçimde ayarlandığı ve genetik açıdan tamponlandığını, başka bir deyişle yönlendirildiğini anlamak elimizdeki yapbozun son parçasıdır.
Serotonin, dopamin ve benzeri birkaç tanesinin de dahil olduğu başlıca beyin sinyal mekanizmalarının tamamı sineklerde, pitonlarda ve pirinalarda mevcuttur ve aşağı yukarı aynı biçimde iş görmektedirler.
Deprosyana girmiş bir piton ya da delirmiş bir pirina neye benzer, pek emin değilim ama tıpkı bizim gibi, onların ruh hali de hayvanın işlev görmesini sağlayan katı sınırlar dahilinde düzenlenmektedir.
Dolayısıyla, bu hayvanlardan bazısında da akıl sağlığı sorunlarının görülmesi beni şaşırtmaz.
Tamponlama buradaki kilit noktadır. Tıpkı gün içinde ve yaşamımızın evrelerine bağlı olarak yükselip alçalan glikoz seviyeleri gibi, serotonin seviyeleri de kişinin içinde bulunduğu koşullara göre ayarlanır.
Kavga etmeniz ya da sıvışmanız, uyuyor ya da uyanık olmanız, kızgın ya da şehvetli oluşunuz bir şekilde bu kimyasala akseder. Günlük faaliyetin geniş bir çeşitlilik göstermesine karşın, bazal düzeylerin belli sınırlar içinde kalması son derece önemlidir. Aksi takdirde ruh halinizin ayarı bütünüyle bozulur.
Bağımlılık yaratan uyuşturucuların uzun vadede bu denli tehlikeli olmalarının nedeni işte budur. Kokain dopaminin geri alımını, nikotin ise bir diğer sinyal molekülü olan asetilkolinin resptörlerini bulmasını engeller ve halüsinojen maddeler serotoninizin işlevine müdahale eder.
Beyin bütün bu uyuşturuculara, resptör düzeylerini ayarlayarak yanıt verir: Aşırı yüksek serotonin düzeyine sürekli maruz kalan sinir hücresinin vereceği makul yanıt, bazı resptörleri kapatarak hassasiyetin azaltılması olur.
Yaptığı şey de aslında budur, ancak bu durumda bağımlı, uyuşturucu olmadığında, resptörlerde tutulma olmamasından kaynaklanan yoksunluğun üstesinden gelmek için çaresizce daha çok sinyale ihtiyaç duyacaktır. Zamanla seviyeler normale döner fakat aşırı miktarda uyuşturucu kullananlar genellikle düşük düzeyde kronikleşmiş bir depresyon yaşar.
Beynin kendini ayarladığının bir diğer göstergesi duyarlılaştırma olgusudur. Uçucu kokainle beslenen bir sinek bir parça zıvanadan çıkar ve vızıldayarak etrafta dolaşır. Bu işlem tekrarlandıkça daha da vahşileşir ve tilt oyunundaki top gibi sağa sola çarpmaya başlar.
Bir sıçanın beynini düşük yoğunluklu elektrik şoklarıyla uyardığınızdsa, birkaç hafta sonra kasılmalar başlar ve şoklara daha duyarlı hale gelir. İnsanda, sara nöbetlerinin sıklığı ve yoğunluğu genellikle zamanla artmaktadır ve son zamanlarda pek çok hekim aynı şeyin bipolar rahatsızlık için de geçerli olduğunu düşünmektedir.
Bu varsayım çıra kuramı olarak adlandırılır. Çıra, yanıcı sıvıyla kaplı, kömür uçlu çubukların bir çakışta ateşlemeyi sağlamasından önceki günlerde kullandığımız küçük çubuk ve dallardır. Bundan dolayı bu kuramı belki de, günümüzün hızlı dünyasında zihin rahatsızlıkları çekmek üzere hazır beklediğimiz fikrini yansıtır şekilde, kibrit kuramı olarak yeniden adlandırmayız.
Özetle, bir kez depresyon meydana geldiğinde, sinir hücreleri arasındaki devre sisteminde oluşan değişiklikler kişiyi bir sonraki depresyon dönemine açık hale getirmektedir.
Serotonin direnci kavramcı işte bu nedenle ruh hali rahatsızlıklarında nedensel bir faktör olarak dikkat çekmektedir. Yüz milyonlarca yıl içinde, beyindeki son derece tepkin sinyal mekanizmalarını güvenilir sınırlar dahilinde işler durumda tutmayı sağlayan düzenleyici sistemler evrimleşmiştir.
Limbik sistemde hacim kontrolleriyle ilgili ince ayarların yapılmasını sağlayan yollar da bunlardandır. Ancak insanlık tarihindeki olağanüstü değişimler bu mekanizmaları sınırlarına dayandırmıştır.
Ruh halini düzenleyen kadim limbik sistem artık sadece yüz binlerce yıldır varlığını sürdüren yüksek düzeyli beyin işlevlerini de dahil etmek zorundadır. Sadece on binlerce gündür var olan kültürel pratiklerden söz etmeye bile gerek yok.
Sonuç itibarıyla, bütün ruh haliyle ilişkili genlerde her kuşakta normal olarak meydana gelen mutasyonlardan bir kaçını kalıtım yoluyla edinen kişi risk altındadır. Her şeyi yeniden ayarlamak birkaç bin kuşak sürebilir.
Belki de günümüzün insanlarında seçilim o denli zayıftır ki asla yeniden ayarlanma gerçekleşmeyecek ve bu etkisi küçük mutasyonlar gen havuzunda birikecektir. Belki de insan türünün nihai kaderi akli dengemizin ilelebet bozulacak olmasıdır.
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Uzman Terapist
0532 603 30 06
Kullanılan Kaynaklar:
Kendler, K.S.,L.M. Thornton,and C.O. Gardner(2000) American Journal of Psychiatry 157: 1243-1251
‘’Stressful life events and evaluation of the 2kindling’hypothesis.’’
Manic-Depressive Insanity and paranoia (Founddatinos of Modem Psychiatry)
Segal,Z.V.,J.M. Williams, J.D. Teasdale, and M.Gemar (1996) Psychologiacal Medicine 26.371-380
‘’A cognitive science perspective on kindling and episode sensitization in recurrent affective disorder.’’
Ekleme
Tarihi: 12 Aralık 2021 - Pazar
Akli Dengemizin İlelebet Bozulacak Olması…
Akli Dengemizin İlelebet Bozulacak Olması…
Ruh halini düzenleyen mekanizmaların hayvanların ortaya çıkışından bu yana hassas biçimde ayarlandığı ve genetik açıdan tamponlandığını, başka bir deyişle yönlendirildiğini anlamak elimizdeki yapbozun son parçasıdır.
Serotonin, dopamin ve benzeri birkaç tanesinin de dahil olduğu başlıca beyin sinyal mekanizmalarının tamamı sineklerde, pitonlarda ve pirinalarda mevcuttur ve aşağı yukarı aynı biçimde iş görmektedirler.
Deprosyana girmiş bir piton ya da delirmiş bir pirina neye benzer, pek emin değilim ama tıpkı bizim gibi, onların ruh hali de hayvanın işlev görmesini sağlayan katı sınırlar dahilinde düzenlenmektedir.
Dolayısıyla, bu hayvanlardan bazısında da akıl sağlığı sorunlarının görülmesi beni şaşırtmaz.
Tamponlama buradaki kilit noktadır. Tıpkı gün içinde ve yaşamımızın evrelerine bağlı olarak yükselip alçalan glikoz seviyeleri gibi, serotonin seviyeleri de kişinin içinde bulunduğu koşullara göre ayarlanır.
Kavga etmeniz ya da sıvışmanız, uyuyor ya da uyanık olmanız, kızgın ya da şehvetli oluşunuz bir şekilde bu kimyasala akseder. Günlük faaliyetin geniş bir çeşitlilik göstermesine karşın, bazal düzeylerin belli sınırlar içinde kalması son derece önemlidir. Aksi takdirde ruh halinizin ayarı bütünüyle bozulur.
Bağımlılık yaratan uyuşturucuların uzun vadede bu denli tehlikeli olmalarının nedeni işte budur. Kokain dopaminin geri alımını, nikotin ise bir diğer sinyal molekülü olan asetilkolinin resptörlerini bulmasını engeller ve halüsinojen maddeler serotoninizin işlevine müdahale eder.
Beyin bütün bu uyuşturuculara, resptör düzeylerini ayarlayarak yanıt verir: Aşırı yüksek serotonin düzeyine sürekli maruz kalan sinir hücresinin vereceği makul yanıt, bazı resptörleri kapatarak hassasiyetin azaltılması olur.
Yaptığı şey de aslında budur, ancak bu durumda bağımlı, uyuşturucu olmadığında, resptörlerde tutulma olmamasından kaynaklanan yoksunluğun üstesinden gelmek için çaresizce daha çok sinyale ihtiyaç duyacaktır. Zamanla seviyeler normale döner fakat aşırı miktarda uyuşturucu kullananlar genellikle düşük düzeyde kronikleşmiş bir depresyon yaşar.
Beynin kendini ayarladığının bir diğer göstergesi duyarlılaştırma olgusudur. Uçucu kokainle beslenen bir sinek bir parça zıvanadan çıkar ve vızıldayarak etrafta dolaşır. Bu işlem tekrarlandıkça daha da vahşileşir ve tilt oyunundaki top gibi sağa sola çarpmaya başlar.
Bir sıçanın beynini düşük yoğunluklu elektrik şoklarıyla uyardığınızdsa, birkaç hafta sonra kasılmalar başlar ve şoklara daha duyarlı hale gelir. İnsanda, sara nöbetlerinin sıklığı ve yoğunluğu genellikle zamanla artmaktadır ve son zamanlarda pek çok hekim aynı şeyin bipolar rahatsızlık için de geçerli olduğunu düşünmektedir.
Bu varsayım çıra kuramı olarak adlandırılır. Çıra, yanıcı sıvıyla kaplı, kömür uçlu çubukların bir çakışta ateşlemeyi sağlamasından önceki günlerde kullandığımız küçük çubuk ve dallardır. Bundan dolayı bu kuramı belki de, günümüzün hızlı dünyasında zihin rahatsızlıkları çekmek üzere hazır beklediğimiz fikrini yansıtır şekilde, kibrit kuramı olarak yeniden adlandırmayız.
Özetle, bir kez depresyon meydana geldiğinde, sinir hücreleri arasındaki devre sisteminde oluşan değişiklikler kişiyi bir sonraki depresyon dönemine açık hale getirmektedir.
Serotonin direnci kavramcı işte bu nedenle ruh hali rahatsızlıklarında nedensel bir faktör olarak dikkat çekmektedir. Yüz milyonlarca yıl içinde, beyindeki son derece tepkin sinyal mekanizmalarını güvenilir sınırlar dahilinde işler durumda tutmayı sağlayan düzenleyici sistemler evrimleşmiştir.
Limbik sistemde hacim kontrolleriyle ilgili ince ayarların yapılmasını sağlayan yollar da bunlardandır. Ancak insanlık tarihindeki olağanüstü değişimler bu mekanizmaları sınırlarına dayandırmıştır.
Ruh halini düzenleyen kadim limbik sistem artık sadece yüz binlerce yıldır varlığını sürdüren yüksek düzeyli beyin işlevlerini de dahil etmek zorundadır. Sadece on binlerce gündür var olan kültürel pratiklerden söz etmeye bile gerek yok.
Sonuç itibarıyla, bütün ruh haliyle ilişkili genlerde her kuşakta normal olarak meydana gelen mutasyonlardan bir kaçını kalıtım yoluyla edinen kişi risk altındadır. Her şeyi yeniden ayarlamak birkaç bin kuşak sürebilir.
Belki de günümüzün insanlarında seçilim o denli zayıftır ki asla yeniden ayarlanma gerçekleşmeyecek ve bu etkisi küçük mutasyonlar gen havuzunda birikecektir. Belki de insan türünün nihai kaderi akli dengemizin ilelebet bozulacak olmasıdır.
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Uzman Terapist
0532 603 30 06
Kullanılan Kaynaklar:
Kendler, K.S.,L.M. Thornton,and C.O. Gardner(2000) American Journal of Psychiatry 157: 1243-1251
‘’Stressful life events and evaluation of the 2kindling’hypothesis.’’
Manic-Depressive Insanity and paranoia (Founddatinos of Modem Psychiatry)
Segal,Z.V.,J.M. Williams, J.D. Teasdale, and M.Gemar (1996) Psychologiacal Medicine 26.371-380
‘’A cognitive science perspective on kindling and episode sensitization in recurrent affective disorder.’’
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.