BU MERAK NEDEN?
BU MERAK NEDEN?
Bazıları, Hak ve Kardeşlik Hareketi nedir? diye sık sık soruyorlar. Bizlerde yeni kurulmadığını söylüyoruz. Onlar da “olsun biz yeni duyduk, çözümleri, yaklaşımları herkesi kucaklaması ve fikri derinliği çok ilgimizi çekiyor” diyorlar.
Kısaca Hak ve Kardeşlik Hareketi’nin (HAKK-DER) ne olduğunu bahsetmeye çalışayım. Ancak bizleri maruz görsünler; kadim medeniyete dayanan, hakkı ve adaleti savunan devasa bir müktesebata sahip çıkan bir davayı; iki sayfa kadar bir yazıyla anlatmak mümkün değildir. Kısa sürede bile Türkiye’de iki yüz bin kişi takip ediyor ve haberdarsa elbette vardır bir hikmeti diyelim. Bir sarayı, kapısı mesabesinde olacak kadar kısa bir yazıyla tanıtalım ve sorular cevapsız kalmasın.
Hak ve Kardeşlik Hareketi, 2012 yılında uzun istişareler sonucunda ümmetin derdini dert, davasını dava edinen profesör, doçent, esnaf, iş adamı, öğretmen, öğrenci; kısaca toplumun her kesiminden insanlar tarafından kurulmuştur.
Hak ve Kardeşlik Hareketi şahısların, aşiretlerin ve politikacıların isteği üzerine kurulan bir kuruluş olmadığı gibi, hiçbir derneğin, vakfın ve partinin devamı veya arka bahçesi değildir.
Halkın, toplumun, bölgenin ve ülkenin, kısaca ümmetin ihtiyacından Anadolu topraklarında zengin bir renkliliğe sahip insanlar tarafından kurulmuştur. Bir kutlu dava için ihtiyaçtan doğmuştur.
Kısaca ölçüsü, Kuran ve Sünnettir. Lideri Hz. Muhammed (SAV) dir.
Hakka dayalı ümmet çapında Kardeşlik hareketi demek daha uygundur. Çünkü halkların buluştuğu, kardeşliğin kesiştiği; sözde değil, özde kardeşliği inşa etmeye çalışır.
Ülkenin birliğini berberliğini, kardeşliğini ve barışını hakka dayalı olarak sağlamaya gayret sarf eder. Herkesin bildiği gibi güneş doğudan doğar diyerek doğudan batıya doğru ilerlemektedir. İstikbâli köklerde arar, sırtını kadim medeniyetimize dayamaktadır.
Ayrıca sıradan bir hareket olmayıp, ülkenin ve ümmetin her türlü problemini kendine dert edinir.
Millî ve ilmî çözüm üretir.
Üretmiş olduğu çözümleri halka sunar, yetkililere önerir. İman varsa, imkân ve mekânın var olacağına inanır.
Hedef kitlesi toplumun her kesimidir. “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” hadisi şerifi, düsturudur.
Kardeşlik anlayışını bir takım varsayımla, teorilere ve ütopyalara dayandırmaz.
İnsanlık tarihinde yaşanmış gerçeklerden ve hak olandan hareket eder. Bu nedenle de tarihte yaşanmış olan altın medeniyetin şartlarını oluşturmaya gayret sarf eder.
Bölgesel ve ırksal öncelikleri olmayan, bu tarz söylemleri asla tasvip etmeyen bir harekettir. Açık ifadeyle sadece Türkleri, Kürtleri, Arapları özetle bir ırkı merkeze alarak faaliyet yapmaz.
Kimseyi renginden ve dilinden dolayı dışlamaz ve ötekileştirmez. Ancak bunu söylerken yapılan yanlışların da devam etmesine göz yummaz.
Her ırka eşit mesafededir. Irkların varlığını ve dillerini Allah’ın ayetleri olarak kabul ederken; ırkçılığı ise cahiliye âdeti olarak kabul eder.
Allah’ın yarattığından değil emrettiğinden hesaba çekeceğini bilir. Yaşam tarzını, hayat felsefesini de buna göre inşa eder.
İslam’ı Allah’ın gönderdiği, Resulünün ve sahabenin inandığı, yaşadığı gibi inanmaya ve yaşamaya çalışır. İmanın bedel istediğini çok iyi bilir.
Bu nedenle Hak ve Kardeşlik Hareketi, şahısların keyfi doğrularını değil, Allah’ın ve Resulünün doğrusunu kabul eder.
Kişilerle ve onların piyonlarıyla değil, düşünce ve fikirlerle uğraşır.
Kökleri mazide olan yeni bir ses yeni bir nefestir. Halkın kendisi ve kimsesizlerin kimsesidir. Bilhassa kısık seslilerin gür sesidir.
Ayrım yapmadan ümmetin değerlerine, kültürüne, inancına, örf ve adetlerine sahip çıkan tüm cemaat ve cemiyetleri, STK’ları kardeş bilir. Bu şekilde ümmetin önderlerini kabul eder onları anlatır ve anlar.
Açıkça ifade etmek gerekirse; Mehmet Akif’i, Sultan Abdülhamit’i, Fatih Sultan Mehmet’i anarken; Ahmed-i Xaniyi, Melaye Ciziriyi, Seyyit Kutubu, Aliya İzzet Begoviçi, Muhammed İkbali ve daha nice İslam büyüğünü göz ardı etmez
“Ne mutlu Müslümanım” mefkûresini savunarak ümmeti kucakladığını özde ve sözde ortaya koymaya çalışır.
Kısaca Hak ve Kardeşlik mefkûresi anlatmakla bitmez, bu mefkûre yaşanır. Ziya Paşa’nın “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” dediği gibi, Hak ve Kardeşlik Hareketini yaptığı icraatlarıyla tanımak daha önemlidir.
Çok önemli bir husus ise çıkarları için dini kullanmaz, dini hayatın merkezine koymaya çalışır.
Dinsiz siyaseti asla kabul etmez, hakka dayalı siyaseti meşru görür ve İslam’a insana, topluma, ülkeye, ümmete hizmet etme aracı kabul eder. Peygamber mesleği olduğunu, Hz. Muhamed (SAV)’in ordu komutanı, devlet başkanı, aile reisi ve cami imamı olduğunu çok iyi bilir. Sistemi İslamileştirmeyince, İslam’ı sistemleştirenlerden Allah’a sığınır. Siyasallaşmaya değil, sivilleşmeye çalışır.
İslam ümmetine açılabilmek için mahalli söylemleri bir kenara bırakır. Bu nedenle de Türkçenin, Arapçanın Kürtçenin resmi olarak devlet tarafından isteğe bağlı öğretilmesini önerir. Kimseyi zorla Türkleştirmek, Kürtleştirmek ve Araplaştırmak gibi bir niyeti asla yoktur.
Önce devlette sonra ümmette vahdet olması gerektiğinden İslam Birliği’ni savunur.
İşlerini ise istişare ile yapmayı ilke edinmiştir.
Bölgenin, ülkenin ve ümmetin ayağa kalkmasında insan kaynağının önemini çok iyi bildiği için ahlaklı, imanlı, kültürlü, nitelikli insan yetiştirmeyi, yani “adam gibi adam” yetiştirmeyi kendisine görev kabul eder. Bu sebeple; “birlik beraberlik, kardeşlik, barış, hak, hukuk ve adalet isteyenlerin; kula kul olmayı reddedenlerin adresidir”.
Aynı amacı taşıyan, kadim medeniyetimizi önceleyen, kimseyi ötekileştirmeyen, sözde değil özde kardeşliği savunan, çalmayan, çırpmayan ve önce kendisi Hz. Ömer olan her türlü platformda varız.
Derdimiz ve davamız ülke ve ümmet davasıdır.
Sevdamız hak, hukuk, adalet sevdasıdır. Türkiye gemisinde ümmet rotasında, eşit halk eşit hak anlayışında, ne mutlu Müslümanım mefkûresinde çalışmaya ve yol almaya gayret sarfediyoruz!
Prof. Dr. Naki ERDEMİR
Hak ve Kardeşlik Hareketi Gnl. Bşk.
Ekleme
Tarihi: 02 Ekim 2021 - Cumartesi
BU MERAK NEDEN?
BU MERAK NEDEN?
Bazıları, Hak ve Kardeşlik Hareketi nedir? diye sık sık soruyorlar. Bizlerde yeni kurulmadığını söylüyoruz. Onlar da “olsun biz yeni duyduk, çözümleri, yaklaşımları herkesi kucaklaması ve fikri derinliği çok ilgimizi çekiyor” diyorlar.
Kısaca Hak ve Kardeşlik Hareketi’nin (HAKK-DER) ne olduğunu bahsetmeye çalışayım. Ancak bizleri maruz görsünler; kadim medeniyete dayanan, hakkı ve adaleti savunan devasa bir müktesebata sahip çıkan bir davayı; iki sayfa kadar bir yazıyla anlatmak mümkün değildir. Kısa sürede bile Türkiye’de iki yüz bin kişi takip ediyor ve haberdarsa elbette vardır bir hikmeti diyelim. Bir sarayı, kapısı mesabesinde olacak kadar kısa bir yazıyla tanıtalım ve sorular cevapsız kalmasın.
Hak ve Kardeşlik Hareketi, 2012 yılında uzun istişareler sonucunda ümmetin derdini dert, davasını dava edinen profesör, doçent, esnaf, iş adamı, öğretmen, öğrenci; kısaca toplumun her kesiminden insanlar tarafından kurulmuştur.
Hak ve Kardeşlik Hareketi şahısların, aşiretlerin ve politikacıların isteği üzerine kurulan bir kuruluş olmadığı gibi, hiçbir derneğin, vakfın ve partinin devamı veya arka bahçesi değildir.
Halkın, toplumun, bölgenin ve ülkenin, kısaca ümmetin ihtiyacından Anadolu topraklarında zengin bir renkliliğe sahip insanlar tarafından kurulmuştur. Bir kutlu dava için ihtiyaçtan doğmuştur.
Kısaca ölçüsü, Kuran ve Sünnettir. Lideri Hz. Muhammed (SAV) dir.
Hakka dayalı ümmet çapında Kardeşlik hareketi demek daha uygundur. Çünkü halkların buluştuğu, kardeşliğin kesiştiği; sözde değil, özde kardeşliği inşa etmeye çalışır.
Ülkenin birliğini berberliğini, kardeşliğini ve barışını hakka dayalı olarak sağlamaya gayret sarf eder. Herkesin bildiği gibi güneş doğudan doğar diyerek doğudan batıya doğru ilerlemektedir. İstikbâli köklerde arar, sırtını kadim medeniyetimize dayamaktadır.
Ayrıca sıradan bir hareket olmayıp, ülkenin ve ümmetin her türlü problemini kendine dert edinir.
Millî ve ilmî çözüm üretir.
Üretmiş olduğu çözümleri halka sunar, yetkililere önerir. İman varsa, imkân ve mekânın var olacağına inanır.
Hedef kitlesi toplumun her kesimidir. “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” hadisi şerifi, düsturudur.
Kardeşlik anlayışını bir takım varsayımla, teorilere ve ütopyalara dayandırmaz.
İnsanlık tarihinde yaşanmış gerçeklerden ve hak olandan hareket eder. Bu nedenle de tarihte yaşanmış olan altın medeniyetin şartlarını oluşturmaya gayret sarf eder.
Bölgesel ve ırksal öncelikleri olmayan, bu tarz söylemleri asla tasvip etmeyen bir harekettir. Açık ifadeyle sadece Türkleri, Kürtleri, Arapları özetle bir ırkı merkeze alarak faaliyet yapmaz.
Kimseyi renginden ve dilinden dolayı dışlamaz ve ötekileştirmez. Ancak bunu söylerken yapılan yanlışların da devam etmesine göz yummaz.
Her ırka eşit mesafededir. Irkların varlığını ve dillerini Allah’ın ayetleri olarak kabul ederken; ırkçılığı ise cahiliye âdeti olarak kabul eder.
Allah’ın yarattığından değil emrettiğinden hesaba çekeceğini bilir. Yaşam tarzını, hayat felsefesini de buna göre inşa eder.
İslam’ı Allah’ın gönderdiği, Resulünün ve sahabenin inandığı, yaşadığı gibi inanmaya ve yaşamaya çalışır. İmanın bedel istediğini çok iyi bilir.
Bu nedenle Hak ve Kardeşlik Hareketi, şahısların keyfi doğrularını değil, Allah’ın ve Resulünün doğrusunu kabul eder.
Kişilerle ve onların piyonlarıyla değil, düşünce ve fikirlerle uğraşır.
Kökleri mazide olan yeni bir ses yeni bir nefestir. Halkın kendisi ve kimsesizlerin kimsesidir. Bilhassa kısık seslilerin gür sesidir.
Ayrım yapmadan ümmetin değerlerine, kültürüne, inancına, örf ve adetlerine sahip çıkan tüm cemaat ve cemiyetleri, STK’ları kardeş bilir. Bu şekilde ümmetin önderlerini kabul eder onları anlatır ve anlar.
Açıkça ifade etmek gerekirse; Mehmet Akif’i, Sultan Abdülhamit’i, Fatih Sultan Mehmet’i anarken; Ahmed-i Xaniyi, Melaye Ciziriyi, Seyyit Kutubu, Aliya İzzet Begoviçi, Muhammed İkbali ve daha nice İslam büyüğünü göz ardı etmez
“Ne mutlu Müslümanım” mefkûresini savunarak ümmeti kucakladığını özde ve sözde ortaya koymaya çalışır.
Kısaca Hak ve Kardeşlik mefkûresi anlatmakla bitmez, bu mefkûre yaşanır. Ziya Paşa’nın “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” dediği gibi, Hak ve Kardeşlik Hareketini yaptığı icraatlarıyla tanımak daha önemlidir.
Çok önemli bir husus ise çıkarları için dini kullanmaz, dini hayatın merkezine koymaya çalışır.
Dinsiz siyaseti asla kabul etmez, hakka dayalı siyaseti meşru görür ve İslam’a insana, topluma, ülkeye, ümmete hizmet etme aracı kabul eder. Peygamber mesleği olduğunu, Hz. Muhamed (SAV)’in ordu komutanı, devlet başkanı, aile reisi ve cami imamı olduğunu çok iyi bilir. Sistemi İslamileştirmeyince, İslam’ı sistemleştirenlerden Allah’a sığınır. Siyasallaşmaya değil, sivilleşmeye çalışır.
İslam ümmetine açılabilmek için mahalli söylemleri bir kenara bırakır. Bu nedenle de Türkçenin, Arapçanın Kürtçenin resmi olarak devlet tarafından isteğe bağlı öğretilmesini önerir. Kimseyi zorla Türkleştirmek, Kürtleştirmek ve Araplaştırmak gibi bir niyeti asla yoktur.
Önce devlette sonra ümmette vahdet olması gerektiğinden İslam Birliği’ni savunur.
İşlerini ise istişare ile yapmayı ilke edinmiştir.
Bölgenin, ülkenin ve ümmetin ayağa kalkmasında insan kaynağının önemini çok iyi bildiği için ahlaklı, imanlı, kültürlü, nitelikli insan yetiştirmeyi, yani “adam gibi adam” yetiştirmeyi kendisine görev kabul eder. Bu sebeple; “birlik beraberlik, kardeşlik, barış, hak, hukuk ve adalet isteyenlerin; kula kul olmayı reddedenlerin adresidir”.
Aynı amacı taşıyan, kadim medeniyetimizi önceleyen, kimseyi ötekileştirmeyen, sözde değil özde kardeşliği savunan, çalmayan, çırpmayan ve önce kendisi Hz. Ömer olan her türlü platformda varız.
Derdimiz ve davamız ülke ve ümmet davasıdır.
Sevdamız hak, hukuk, adalet sevdasıdır. Türkiye gemisinde ümmet rotasında, eşit halk eşit hak anlayışında, ne mutlu Müslümanım mefkûresinde çalışmaya ve yol almaya gayret sarfediyoruz!
Prof. Dr. Naki ERDEMİR
Hak ve Kardeşlik Hareketi Gnl. Bşk.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.