EVLÂDIM YANIYOR
EVLÂDIM YANIYOR
Kur'an baştacımızdır, aslı levh-i mahfuzda, lafızlarıyla manasıyla,
sadırlarımızda, kalplerimizde, zihinlerimizin en müstesnâ yerlerinde saklı hayat kaynağımızdır.
Kur'an'a saldıranlar çirkefliklerinde ancak kendilerini boğacaklardır.
Bizim ecdadımız Kur'an sevdalısı bir milletti ne oldu da bu hallere düştük biz.
Antalya Serik'te bir okulda yaşanan olay beni derinden sarstı. Önce inanmak istemedim, kurgudur dedim, sonra videoyu incelediğimde havada bir tekme darbesiyle uçrulup yere düşenin bir neslin imanı olduğunu gördüm.
Bu hareket değil kutsal kitabımıza, herhangi bir kitaba dahi yapılamazdı.
Bir zamanlar bu millet mubârek kitâbına o denli düşkündü ki Kur'an'ı yere düşürmek şöyle dursun, yanında ayak dahi uzatamayan ince kalp ayarlarına sahip bir milletti.
Kelamullah'ın nefhalarını insanlığa ulaştırmak için kıtalar aşar, çağ açıp çağ kapatırdı bu milletin evladları....
Birinci Dünya savaşının nihayetinde gizli toplantılarla
milletimizi bitirme planları yapılmıştı.
Türk Milletini bu cihangirlik davasından ancak Kur'an'dan uzaklaştırarak vazgeçirebileceklerine inanmışlardı...
Ve her zamanki sinsilikleriyle uzun vadeli planlar oluşturdular...
Kur 'an' ları insanımızın ellerinden almayacaklar, zamanla Kur'an'dan soğutacaklardı. Çünkü bu Kur'an ellerinde gönüllerinde oldukça yedi düvel de gelse bu millet yenilmezdi, bunu ayan beyan görmüşlerdi.
Osmanlı'nın torunlarını yenmenin ilk ve vazgeçilmez şartı Kur'an'ı hayat kitabı olma tahtından indirmekti.
Çocuklarına ilk kelam "Allah" dedirten, daha bebeklikten çıkar çıkmaz, Kur'an öğreten bu milletin evladları ne hallere gelmişti böyle...
İtinâ ile yapılan hain planları işliyordu.
Ne yaptılarsa yavaş yavaş uyandırmadan yaptılar ...
80'li yıllarda papazlı, rahibeli filmlerle dinlerini sevimli göstermeye çalıştılar. Bu da yetmedi aramıza misyonerler sızdırıldı. İnciller dağıtıldı. Usuldan ne ettilerse, bu milleti hristiyanlaştıramadılar, elhamdülillah..
Hedef gençlikti eğitim sistemimizi de zamanla bazı mecburiyetler içerisinde bıraktılar...
Malesef ki hâlâ bu sarmaldan tam olarak kurtulamadığımızı son günlerde baş gösteren bu elim hadiselerle görmekteyiz.
Yeşilçam'a da el atmışlardı, toplumu her yönden kuşatmaktı amaçları, yıllarca sahtekar dindar imajiyla büyütüldük.
Dinden, kitaptan usulca soğutulduk aslında.
Evet Kur'an'lar süslü nakışlı bezler içinde duvarlarımızı süsleyen bir unsurdu artık. Çoğumuz ne elimize alıyor, ne de okuyorduk...
Çanakkale'de, Galiçya'da, siperlerde Kur'an okuyan dedelerin torunları artık çok meşgullerdi. Tv dizileri, spor programları onları beklerdi.
Artık Tvler de yetmiyordu, doymak bilmiyor dünyaya daldıkça dalıyor, internet âlemlerinde kaybolup gidiyorduk.
Bir beğeni hastalığına tutulmuş, bu âlemin burda kalacağı gerçeğini unutmuş, sorumluluklarımızı önemsemez, ailemize sahip çıkamaz hâle gelmiştik. Bu dejenerasyon içinde aile kurumumuz tarihte görülmediği kadar yara almıştı.
Yüzde 60 boşanma olan bir ülkede gençler huzurlu bir ortamdan uzak, milli manevi değerleri aileden aktarımla alamaz durumdalar artık.
Toplumsal olaylar birbirlerine zincirlerle bağlı halkalar gibidirler.
Çoğunluk gençlerimiz internet bağımlısı durumunda.
Çocuklarımızı aileden öğretmenlerden çok imanını ve ahlâkını yıkıcı zararlı akımlar, ateist, deist siteler yönetiyor..
Bir nesil ellerimizden göz göre göre kayıyor. Evladım yanıyor, dinim milletim yanıyor...
Gençliği bitmiş bir milletten ne hayır gelir ki!
Derdimiz dağlardan ağır, çare yok mu? elbette var, silkinmek!!!
Acilen bir manevi kalkınma planı yapmak gerek!
Peygamber efendimizin (sav) bedevileri medenileştiren o muhteşem eğitim sistemini şiar edinmeli, ahlakın, insana saygının, manevi değerlerin ön planda olduğu bir sistemi oluşturmalıyız.
Ahlakı ve vicdanı olmayanın ne toplumuna, ne de insanlığa bir hayrı olamaz.
Bu yol uzun ve ince bir yol zaman ve ince işçilik istemekte!
Birileri yaptığı toplum mühendisliği ile benim milletimin imanını ahlakını çalacak, bizler elimiz kolumuz bağlı oturacak mıyız...
Tabii ki de hayır!
Asla bin kere, yüzbin kere hayır!
Ne evladımı ne milletimi sizlere yedirmem diyen her Kur'an sevdalısı mümin, kendine düşen vazifeyi yaptığında rüzgar tersine dönecek!
İstiklal şairimizin de dediği gibi
“Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhâmı
Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm’ı”
Allah (cc) yâr ve yardımcımız olsun,
Rabbimin selamı rahmeti ve selâmeti milletimizin üzerimize olsun...
Hatice Hilal AYTÜRK
Ekleme
Tarihi: 10 Haziran 2022 - Cuma
EVLÂDIM YANIYOR
EVLÂDIM YANIYOR
Kur'an baştacımızdır, aslı levh-i mahfuzda, lafızlarıyla manasıyla,
sadırlarımızda, kalplerimizde, zihinlerimizin en müstesnâ yerlerinde saklı hayat kaynağımızdır.
Kur'an'a saldıranlar çirkefliklerinde ancak kendilerini boğacaklardır.
Bizim ecdadımız Kur'an sevdalısı bir milletti ne oldu da bu hallere düştük biz.
Antalya Serik'te bir okulda yaşanan olay beni derinden sarstı. Önce inanmak istemedim, kurgudur dedim, sonra videoyu incelediğimde havada bir tekme darbesiyle uçrulup yere düşenin bir neslin imanı olduğunu gördüm.
Bu hareket değil kutsal kitabımıza, herhangi bir kitaba dahi yapılamazdı.
Bir zamanlar bu millet mubârek kitâbına o denli düşkündü ki Kur'an'ı yere düşürmek şöyle dursun, yanında ayak dahi uzatamayan ince kalp ayarlarına sahip bir milletti.
Kelamullah'ın nefhalarını insanlığa ulaştırmak için kıtalar aşar, çağ açıp çağ kapatırdı bu milletin evladları....
Birinci Dünya savaşının nihayetinde gizli toplantılarla
milletimizi bitirme planları yapılmıştı.
Türk Milletini bu cihangirlik davasından ancak Kur'an'dan uzaklaştırarak vazgeçirebileceklerine inanmışlardı...
Ve her zamanki sinsilikleriyle uzun vadeli planlar oluşturdular...
Kur 'an' ları insanımızın ellerinden almayacaklar, zamanla Kur'an'dan soğutacaklardı. Çünkü bu Kur'an ellerinde gönüllerinde oldukça yedi düvel de gelse bu millet yenilmezdi, bunu ayan beyan görmüşlerdi.
Osmanlı'nın torunlarını yenmenin ilk ve vazgeçilmez şartı Kur'an'ı hayat kitabı olma tahtından indirmekti.
Çocuklarına ilk kelam "Allah" dedirten, daha bebeklikten çıkar çıkmaz, Kur'an öğreten bu milletin evladları ne hallere gelmişti böyle...
İtinâ ile yapılan hain planları işliyordu.
Ne yaptılarsa yavaş yavaş uyandırmadan yaptılar ...
80'li yıllarda papazlı, rahibeli filmlerle dinlerini sevimli göstermeye çalıştılar. Bu da yetmedi aramıza misyonerler sızdırıldı. İnciller dağıtıldı. Usuldan ne ettilerse, bu milleti hristiyanlaştıramadılar, elhamdülillah..
Hedef gençlikti eğitim sistemimizi de zamanla bazı mecburiyetler içerisinde bıraktılar...
Malesef ki hâlâ bu sarmaldan tam olarak kurtulamadığımızı son günlerde baş gösteren bu elim hadiselerle görmekteyiz.
Yeşilçam'a da el atmışlardı, toplumu her yönden kuşatmaktı amaçları, yıllarca sahtekar dindar imajiyla büyütüldük.
Dinden, kitaptan usulca soğutulduk aslında.
Evet Kur'an'lar süslü nakışlı bezler içinde duvarlarımızı süsleyen bir unsurdu artık. Çoğumuz ne elimize alıyor, ne de okuyorduk...
Çanakkale'de, Galiçya'da, siperlerde Kur'an okuyan dedelerin torunları artık çok meşgullerdi. Tv dizileri, spor programları onları beklerdi.
Artık Tvler de yetmiyordu, doymak bilmiyor dünyaya daldıkça dalıyor, internet âlemlerinde kaybolup gidiyorduk.
Bir beğeni hastalığına tutulmuş, bu âlemin burda kalacağı gerçeğini unutmuş, sorumluluklarımızı önemsemez, ailemize sahip çıkamaz hâle gelmiştik. Bu dejenerasyon içinde aile kurumumuz tarihte görülmediği kadar yara almıştı.
Yüzde 60 boşanma olan bir ülkede gençler huzurlu bir ortamdan uzak, milli manevi değerleri aileden aktarımla alamaz durumdalar artık.
Toplumsal olaylar birbirlerine zincirlerle bağlı halkalar gibidirler.
Çoğunluk gençlerimiz internet bağımlısı durumunda.
Çocuklarımızı aileden öğretmenlerden çok imanını ve ahlâkını yıkıcı zararlı akımlar, ateist, deist siteler yönetiyor..
Bir nesil ellerimizden göz göre göre kayıyor. Evladım yanıyor, dinim milletim yanıyor...
Gençliği bitmiş bir milletten ne hayır gelir ki!
Derdimiz dağlardan ağır, çare yok mu? elbette var, silkinmek!!!
Acilen bir manevi kalkınma planı yapmak gerek!
Peygamber efendimizin (sav) bedevileri medenileştiren o muhteşem eğitim sistemini şiar edinmeli, ahlakın, insana saygının, manevi değerlerin ön planda olduğu bir sistemi oluşturmalıyız.
Ahlakı ve vicdanı olmayanın ne toplumuna, ne de insanlığa bir hayrı olamaz.
Bu yol uzun ve ince bir yol zaman ve ince işçilik istemekte!
Birileri yaptığı toplum mühendisliği ile benim milletimin imanını ahlakını çalacak, bizler elimiz kolumuz bağlı oturacak mıyız...
Tabii ki de hayır!
Asla bin kere, yüzbin kere hayır!
Ne evladımı ne milletimi sizlere yedirmem diyen her Kur'an sevdalısı mümin, kendine düşen vazifeyi yaptığında rüzgar tersine dönecek!
İstiklal şairimizin de dediği gibi
“Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhâmı
Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm’ı”
Allah (cc) yâr ve yardımcımız olsun,
Rabbimin selamı rahmeti ve selâmeti milletimizin üzerimize olsun...
Hatice Hilal AYTÜRK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.