KENDİMİZİ İLAHLAŞTIRMAYALIM.
KENDİMİZİ İLAHLAŞTIRMAYALIM.
İnsan her tasarladığı şeyin gerçek olacağını düşünecek kadar ileri giden bir varlık. Her şeyi aslında Allah’tan istediğini, yaptığı çabanın da yalnızca fiili bir dua olduğunu unutuyor. Bir şeyi hayal edip gerçek olacağına yakînen inanması dışında onu olmuş bilmesi, haddi aşmak oluyor.
Örneğin; “Ben istedim mi yapamayacağım ne var?” diyor. “Elimden her iş gelir.”, “Sen onu olmuş bil.” diyor.
Bizler de bu cümlelerin özgüveni arttıracağı için başarıyı da arttıracağını düşünüyoruz.
Olumlu bakıyoruz bu cümlelere, hatta teşvik ediyoruz. Ama Allah’ı unutuyoruz.
Hepinizin: “Öyle değil tabi ki Allah istemeden olmaz.” dediğinizi duyar gibiyim. “Biz bu cümleyle onu kastetmiyoruz.” diye düşünüyorsunuz biliyorum. Ama cümlelerimiz dahası kullandığımız her kelimedir bizi biz yapan.
Bugün bir damla suya söylenen kelimelerle, suyun içindeki minerallerin yapısının değiştiği konuşuluyor.
Kar tanesi üzerinde yapılan bilimsel bir çalışma sonucunda; kar kristallerinin şekillerinin kötü sözler söylendiğinde bozulduğu, güzel sözler karşısında ise şeklinin belirginleştiği görüntülendi, fotoğrafları yayınlandı.
İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, dünya ya da bilebildiğimiz her varlık yapı olarak 70 sudan oluşuyor. Suyun etkilenmesi demek, her şeyin söylediklerimize şahit olması ve etkilenmesi bir çeşit tepkimeye girmesi demek.
Sadece kendi kendimize söylediklerimizden değil başka varlıklara söylediklerimizden bile hem kendimiz etkileniyoruz hem de söylediğimiz varlığı etkiliyoruz.
Öyleyse sorumluluğumuzun bilincinde olalım. Ancak kendimize, haddimizi aşarak boyumuzdan büyük işler yüklemeyelim.
Kendimizi ilahlaştırmayalım. Tanrıcılık oynamaya kalkmayalım. Kaldı ki neden her şeyin bizim elimizde olduğunu düşünelim ki?
“Eğer şöyle yapsaydım babam bugün hayatta olurdu.” veya “Şunu demeseydim eşim hala yanımda olurdu, beni terk etmezdi.” gibi cümleleri bırakalım artık.
Evet insanın eliyle diliyle düzeltebileceği pek çok şey vardır. İşte suyun yapısını değiştiriyor olması da bunlardan biri ama en nihayetinde bu bir kanun ve bu kanunu koyan bir yaratan var. O’nun iradesi, isteği karşısında kulunki bir dilek bir dua nispetinde olabilir ancak.
Elbette Allah Kur’an’ında “Kişiye yalnızca kendi çabasının karşılığı vardır.” diyor.
Davranışlarımızın sonuçlarını yaşayacağımızı bildiriyor. Hem bu dünyada hem de ahirette başımıza gelenler de ileride yaşayacaklarımız da daha önceki düşüncelerimiz, sözlerimiz, eylemlerimiz karşısında Allah’ın bize taktir ettiği şeylerdir. Bizim çabamız yalnızca bir duadır.
Her şeyi gerçek yapan tek hak olan Allah’tır. Biz en güzelini iyi olanı hayırlı olanı kendimiz için sevdiklerimiz için düşünelim, hayal edelim, tasarlayalım evet; elimizden geleni de tüm gayretimizle ortaya koyalım.
Bütün bunları Allah’a bu şeyi ne kadar çok istediğimizi göstermek için yaptığımızı da itiraf edelim. O’nun dualara icabet ettiğini de unutmayalım.
Gerçekleşirse isteğimiz ne âlâ. Demek hayırlı olanı istiyormuşuz. Gerçekleşmiyorsa da bizim bilgimizin ötesinde Allah’ın bir planı var demektir. Bizim göremediğimiz bir hikmet var o işin olmamasında diyebiliriz.
Çünkü Allah, Kur’an’ında şöyle diyor:
“Sizin için daha hayırlı olduğu hâlde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu hâlde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”.
En nihayetinde büyük resmi gören ve ne olacağını bilen yalnızca Allah’tır. Her şey onun eseridir. O bir şeyin olmasını dilerse ol demesi yeterlidir. O şey hemen oluş sürecine girer. İnsan ise eliyle ne yaptığına baksın! Çünkü insana eliyle yaptıklarının karşılığı vardır.
Öyleyse insana kulluk yakışır. Haddini bilmek, o ince çizgiyi korumak yakışır. İnsana, o ellerle dua etmek yakışır.
Sözün özü: “ Ey insan; duan olmasa Rabbim sana niye değer versin ki?”
28/12/2021
Betül Özer Bölük
Ekleme
Tarihi: 29 Aralık 2021 - Çarşamba
KENDİMİZİ İLAHLAŞTIRMAYALIM.
KENDİMİZİ İLAHLAŞTIRMAYALIM.
İnsan her tasarladığı şeyin gerçek olacağını düşünecek kadar ileri giden bir varlık. Her şeyi aslında Allah’tan istediğini, yaptığı çabanın da yalnızca fiili bir dua olduğunu unutuyor. Bir şeyi hayal edip gerçek olacağına yakînen inanması dışında onu olmuş bilmesi, haddi aşmak oluyor.
Örneğin; “Ben istedim mi yapamayacağım ne var?” diyor. “Elimden her iş gelir.”, “Sen onu olmuş bil.” diyor.
Bizler de bu cümlelerin özgüveni arttıracağı için başarıyı da arttıracağını düşünüyoruz.
Olumlu bakıyoruz bu cümlelere, hatta teşvik ediyoruz. Ama Allah’ı unutuyoruz.
Hepinizin: “Öyle değil tabi ki Allah istemeden olmaz.” dediğinizi duyar gibiyim. “Biz bu cümleyle onu kastetmiyoruz.” diye düşünüyorsunuz biliyorum. Ama cümlelerimiz dahası kullandığımız her kelimedir bizi biz yapan.
Bugün bir damla suya söylenen kelimelerle, suyun içindeki minerallerin yapısının değiştiği konuşuluyor.
Kar tanesi üzerinde yapılan bilimsel bir çalışma sonucunda; kar kristallerinin şekillerinin kötü sözler söylendiğinde bozulduğu, güzel sözler karşısında ise şeklinin belirginleştiği görüntülendi, fotoğrafları yayınlandı.
İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, dünya ya da bilebildiğimiz her varlık yapı olarak 70 sudan oluşuyor. Suyun etkilenmesi demek, her şeyin söylediklerimize şahit olması ve etkilenmesi bir çeşit tepkimeye girmesi demek.
Sadece kendi kendimize söylediklerimizden değil başka varlıklara söylediklerimizden bile hem kendimiz etkileniyoruz hem de söylediğimiz varlığı etkiliyoruz.
Öyleyse sorumluluğumuzun bilincinde olalım. Ancak kendimize, haddimizi aşarak boyumuzdan büyük işler yüklemeyelim.
Kendimizi ilahlaştırmayalım. Tanrıcılık oynamaya kalkmayalım. Kaldı ki neden her şeyin bizim elimizde olduğunu düşünelim ki?
“Eğer şöyle yapsaydım babam bugün hayatta olurdu.” veya “Şunu demeseydim eşim hala yanımda olurdu, beni terk etmezdi.” gibi cümleleri bırakalım artık.
Evet insanın eliyle diliyle düzeltebileceği pek çok şey vardır. İşte suyun yapısını değiştiriyor olması da bunlardan biri ama en nihayetinde bu bir kanun ve bu kanunu koyan bir yaratan var. O’nun iradesi, isteği karşısında kulunki bir dilek bir dua nispetinde olabilir ancak.
Elbette Allah Kur’an’ında “Kişiye yalnızca kendi çabasının karşılığı vardır.” diyor.
Davranışlarımızın sonuçlarını yaşayacağımızı bildiriyor. Hem bu dünyada hem de ahirette başımıza gelenler de ileride yaşayacaklarımız da daha önceki düşüncelerimiz, sözlerimiz, eylemlerimiz karşısında Allah’ın bize taktir ettiği şeylerdir. Bizim çabamız yalnızca bir duadır.
Her şeyi gerçek yapan tek hak olan Allah’tır. Biz en güzelini iyi olanı hayırlı olanı kendimiz için sevdiklerimiz için düşünelim, hayal edelim, tasarlayalım evet; elimizden geleni de tüm gayretimizle ortaya koyalım.
Bütün bunları Allah’a bu şeyi ne kadar çok istediğimizi göstermek için yaptığımızı da itiraf edelim. O’nun dualara icabet ettiğini de unutmayalım.
Gerçekleşirse isteğimiz ne âlâ. Demek hayırlı olanı istiyormuşuz. Gerçekleşmiyorsa da bizim bilgimizin ötesinde Allah’ın bir planı var demektir. Bizim göremediğimiz bir hikmet var o işin olmamasında diyebiliriz.
Çünkü Allah, Kur’an’ında şöyle diyor:
“Sizin için daha hayırlı olduğu hâlde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu hâlde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”.
En nihayetinde büyük resmi gören ve ne olacağını bilen yalnızca Allah’tır. Her şey onun eseridir. O bir şeyin olmasını dilerse ol demesi yeterlidir. O şey hemen oluş sürecine girer. İnsan ise eliyle ne yaptığına baksın! Çünkü insana eliyle yaptıklarının karşılığı vardır.
Öyleyse insana kulluk yakışır. Haddini bilmek, o ince çizgiyi korumak yakışır. İnsana, o ellerle dua etmek yakışır.
Sözün özü: “ Ey insan; duan olmasa Rabbim sana niye değer versin ki?”
28/12/2021
Betül Özer Bölük
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.