Milli Düşünce ve Eğitim
Milli Düşünce ve Eğitim
Aziz ve Büyük Türk Milletim,
Bütün dünyada her millete karşı milli düşünceyi yok edip onları köleleştirmek için dünyayı yöneten para baronlarının ilk işi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bütün devletlerde siyasi partilerin liderlerini ve iktidara getirdikleri cumhurbaşkanlarıyla eğitim bakanlıklarını bir pazara çevirmek oldu. Öğretmenleri de köleleştirmek için planlı bir şekilde çalıştılar.
Ancak 1945-1988 yılları arasında yalnızca Sovyetler Birliği'nin eğitim bakanlığına doğrudan etki edemediler. Türkiye Cumhuriyeti'ni ise 1950’den sonra NATO’ya aldıktan sonra, o dönemde uygulanan Marshall Planı ile eğitimi istedikleri gibi şekillendirdiler ve bugün bunu başardılar.
Dikkatle bakarsak görülüyor ki, milli düşünceye sahip, namuslu, vatanını, devletini ve milletini seven insanları her devlette, her alanda ya işten ve görevden uzaklaştırdılar ya da onları "aşırı milliyetçi" veya "ırkçı" diyerek devlet görevlerine almadılar.
Evet efendiler, her şey milletin milli ruhu ve düşüncesinden başlar.
Devletin yücelmesi ve güçlenmesi, vatan sevgisi, milliyetçilik mefkûresi, milletin refahı ve iyi yaşaması devletin milli eğitim sisteminden başlar.
Eğitimi bir pazara çevirip öğretmenleri köleleştirdiler.
Eğer bir öğretmen milli mefkûreden, milli düşünceden yoksunsa ya da bu duygular onda tamamen ölmüşse, onun yetiştirdiği öğrenciler hangi vatanseverlikten, hangi düşünceden, hangi ahlaktan ve terbiyeden söz edebilir?
Bu olmadığında, o devletlerin her alanını kolaylıkla ele geçirir ve halkı da devleti de istedikleri gibi yönetirler – ve yönetiyorlar.
Milli ruhu ölmüş, kimliğini, adetlerini, kültürünü, atalarını unutmuş, tarihi silinmiş ve yerine yalan tarihler yazılmış, dili bozulmuş, folkloru unutturulmuş milletlerin gelecekte yok olması veya devletlerinin parçalanması, fakirlik içinde yaşaması kaçınılmazdır.
Yabancılara köle olarak yaşamaları kaçınılmazdır.
Buna tarihten yüzlerce örnek göstermek mümkündür.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra mağlup olan Almanya İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya İmparatorluğu buna örnektir.
Yakın tarihimizde (1918-1933) Almanya'da bunu gören Adolf Hitler, eğitim sisteminde yabancı milletlerin üniversitelerde öğretmenlik yapmasını yasakladı. Medya, sinema, tiyatro ve edebiyat gibi milletin ruhunu besleyen alanları millileştirmek için harekete geçti ve sonunda bunu başardı.
Bu yüzden devletin her alanında bilgili, yetenekli ve liyakat sahibi gençleri göreve getirmeli, onlara iş imkânı sağlamalıyız ki yabancı ülkelere yönelmesinler. Devletin meclislerine milli ruhu sağlam, aydın gençlerimizi milletvekili olarak seçmeliyiz.
Aksi takdirde, sadece para ve makam için yaltaklananları, bilgisizleri, yeteneksizleri ve milli düşünceden yoksun olanları göreve getirirsek, devleti ve milleti sömürmekten ve yok etmekten başka bir şey yapmış olmayız.
Bu, millete yapılabilecek en büyük ihanettir!
"Tek bana iyi olsun, başkaları umurumda değil!" düşüncesine sahip insanlar, her zaman ve her koşulda devleti, milleti ve hatta onları göreve getirenleri bile satacaktır. Çünkü bu kişilerde milli düşünce ve milli ruh bulunmaz!
Milli mefkûreden yoksun olanlar her zaman ve her yerde tehlikelidir.
Bu gidişat, gelecek nesillere de olumsuz yansımaktadır.
Bilgili ve yetenekli gençlerimiz ülkelerini terk ederek yabancı devletlere yönelmekte, onların yeteneklerinden yabancılar faydalanmaktadır.
Bu yüzden biz milliyetçiler, milli mefkûresi ve milli düşüncesi olanlar, milletimiz için birleşmeli ve vatanımıza sahip çıkmalıyız.
Bugün Türk devletlerine baktığımızda (bütün Türk devletleri), diğer ileri medeniyetlerden, ekonomide, bilimde, tıpta ve teknolojide geri kalmamızın en büyük sebebi budur.
Bir devlet, ekonomisini güçlendirdiğinde, eğitim seviyesini artırdığında, bilim merkezleri ve devlet enstitüleri kurduğunda, her alanda demokratik reformlar yaptığında güçlü hale gelir.
Halkın refahı arttıkça, yaşam standardı yükseldikçe, her birey namusuyla ve vicdanıyla çalışmaya başlar.
Öğretmen ve akademisyenler de geçim derdiyle uğraşmaz, işini namusuyla yapar.
Böylece milli mefkûresi olan gençler yetiştirir.
Bu gençler de ileride devletlerini ve milletlerini ayakta tutmak için her alanda özveriyle çalışırlar.
Böyle bir devlet, halkına sahip çıkar ve hiçbir emperyalist güce boyun eğmez.
Bu dünyada her şey daha iyi olabilir ve yapılabilir!
Her bozgun, gelecekteki bir zaferin habercisi olabilir.
Her kaybedilen savaş, bir yükselişe neden olabilir.
Her zorluk, inançla yenilebilir.
Her zulüm ve baskı, kan temiz tutuldukça ve ahlak korunursa, milli dirilişi sağlayan güçleri doğurabilir.
Milli birliği korumak, aynı zamanda kanın temizliğini de korumaktır.
Kızlarımızın ve oğullarımızın yabancı milletlerle evlenmesini yasaklamalıyız.
Sadece kendi milletimizle evlenerek, temiz kanı koruyabiliriz.
Genetik bilimiyle ilgilenenler, ne demek istediğimi anlayacaktır.
Siyasi parti liderlerinden ve devlet memurlarından kim kendi çıkarlarını düşünerek devletin yeniden dirilişine karşı çıkıyorsa, onlar da milli ihanet listesine alınmalıdır.
Son olarak şunu belirtmek isterim ki:
Milletin aydın ve bilgili gençleri, savaş zamanı en son ana kadar korunmalıdır!
Onları savaşın ön saflarına sürerek yok etmek, devleti gelecekte büyük bir felakete sürükler.
Çünkü onlar olmazsa, millet ve devlet büyük acılar çeker.
Bir mühendis, bir bilim insanı, bir akademisyen, bir doktor; koca bir halkı ve devleti tehlikeden kurtarabilir.
Bu dava yolunda düşünen insanlar, Tanrı’nın milletimize gönderdiği kıymetli varlıklardır.
Bu fikir insanları kimsenin kölesi olmaz, kimseye yaltaklanmaz.
Ailesini, dostlarını, vatanını ve devletini sever.
Her zaman haklının yanında durur ve hakkı hak edene verir.
Düşmanını da unutmaz, milli kinini korur. Çünkü milli kin, milleti daha da güçlü kılar.
Bu dava yolunda yürüyen herkese selam olsun!
"Ümitlerin yok olduğu yerde, yeni bir Türk çıkar ve herkesin durduğu yerden o devam eder. Kimse bundan şüphe etmesin!"
Saygılarımla,
Behruz Farukoğlu
Ekleme
Tarihi: 05 Mart 2025 - Çarşamba
Milli Düşünce ve Eğitim
Milli Düşünce ve Eğitim
Aziz ve Büyük Türk Milletim,
Bütün dünyada her millete karşı milli düşünceyi yok edip onları köleleştirmek için dünyayı yöneten para baronlarının ilk işi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bütün devletlerde siyasi partilerin liderlerini ve iktidara getirdikleri cumhurbaşkanlarıyla eğitim bakanlıklarını bir pazara çevirmek oldu. Öğretmenleri de köleleştirmek için planlı bir şekilde çalıştılar.
Ancak 1945-1988 yılları arasında yalnızca Sovyetler Birliği'nin eğitim bakanlığına doğrudan etki edemediler. Türkiye Cumhuriyeti'ni ise 1950’den sonra NATO’ya aldıktan sonra, o dönemde uygulanan Marshall Planı ile eğitimi istedikleri gibi şekillendirdiler ve bugün bunu başardılar.
Dikkatle bakarsak görülüyor ki, milli düşünceye sahip, namuslu, vatanını, devletini ve milletini seven insanları her devlette, her alanda ya işten ve görevden uzaklaştırdılar ya da onları "aşırı milliyetçi" veya "ırkçı" diyerek devlet görevlerine almadılar.
Evet efendiler, her şey milletin milli ruhu ve düşüncesinden başlar.
Devletin yücelmesi ve güçlenmesi, vatan sevgisi, milliyetçilik mefkûresi, milletin refahı ve iyi yaşaması devletin milli eğitim sisteminden başlar.
Eğitimi bir pazara çevirip öğretmenleri köleleştirdiler.
Eğer bir öğretmen milli mefkûreden, milli düşünceden yoksunsa ya da bu duygular onda tamamen ölmüşse, onun yetiştirdiği öğrenciler hangi vatanseverlikten, hangi düşünceden, hangi ahlaktan ve terbiyeden söz edebilir?
Bu olmadığında, o devletlerin her alanını kolaylıkla ele geçirir ve halkı da devleti de istedikleri gibi yönetirler – ve yönetiyorlar.
Milli ruhu ölmüş, kimliğini, adetlerini, kültürünü, atalarını unutmuş, tarihi silinmiş ve yerine yalan tarihler yazılmış, dili bozulmuş, folkloru unutturulmuş milletlerin gelecekte yok olması veya devletlerinin parçalanması, fakirlik içinde yaşaması kaçınılmazdır.
Yabancılara köle olarak yaşamaları kaçınılmazdır.
Buna tarihten yüzlerce örnek göstermek mümkündür.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra mağlup olan Almanya İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya İmparatorluğu buna örnektir.
Yakın tarihimizde (1918-1933) Almanya'da bunu gören Adolf Hitler, eğitim sisteminde yabancı milletlerin üniversitelerde öğretmenlik yapmasını yasakladı. Medya, sinema, tiyatro ve edebiyat gibi milletin ruhunu besleyen alanları millileştirmek için harekete geçti ve sonunda bunu başardı.
Bu yüzden devletin her alanında bilgili, yetenekli ve liyakat sahibi gençleri göreve getirmeli, onlara iş imkânı sağlamalıyız ki yabancı ülkelere yönelmesinler. Devletin meclislerine milli ruhu sağlam, aydın gençlerimizi milletvekili olarak seçmeliyiz.
Aksi takdirde, sadece para ve makam için yaltaklananları, bilgisizleri, yeteneksizleri ve milli düşünceden yoksun olanları göreve getirirsek, devleti ve milleti sömürmekten ve yok etmekten başka bir şey yapmış olmayız.
Bu, millete yapılabilecek en büyük ihanettir!
"Tek bana iyi olsun, başkaları umurumda değil!" düşüncesine sahip insanlar, her zaman ve her koşulda devleti, milleti ve hatta onları göreve getirenleri bile satacaktır. Çünkü bu kişilerde milli düşünce ve milli ruh bulunmaz!
Milli mefkûreden yoksun olanlar her zaman ve her yerde tehlikelidir.
Bu gidişat, gelecek nesillere de olumsuz yansımaktadır.
Bilgili ve yetenekli gençlerimiz ülkelerini terk ederek yabancı devletlere yönelmekte, onların yeteneklerinden yabancılar faydalanmaktadır.
Bu yüzden biz milliyetçiler, milli mefkûresi ve milli düşüncesi olanlar, milletimiz için birleşmeli ve vatanımıza sahip çıkmalıyız.
Bugün Türk devletlerine baktığımızda (bütün Türk devletleri), diğer ileri medeniyetlerden, ekonomide, bilimde, tıpta ve teknolojide geri kalmamızın en büyük sebebi budur.
Bir devlet, ekonomisini güçlendirdiğinde, eğitim seviyesini artırdığında, bilim merkezleri ve devlet enstitüleri kurduğunda, her alanda demokratik reformlar yaptığında güçlü hale gelir.
Halkın refahı arttıkça, yaşam standardı yükseldikçe, her birey namusuyla ve vicdanıyla çalışmaya başlar.
Öğretmen ve akademisyenler de geçim derdiyle uğraşmaz, işini namusuyla yapar.
Böylece milli mefkûresi olan gençler yetiştirir.
Bu gençler de ileride devletlerini ve milletlerini ayakta tutmak için her alanda özveriyle çalışırlar.
Böyle bir devlet, halkına sahip çıkar ve hiçbir emperyalist güce boyun eğmez.
Bu dünyada her şey daha iyi olabilir ve yapılabilir!
Her bozgun, gelecekteki bir zaferin habercisi olabilir.
Her kaybedilen savaş, bir yükselişe neden olabilir.
Her zorluk, inançla yenilebilir.
Her zulüm ve baskı, kan temiz tutuldukça ve ahlak korunursa, milli dirilişi sağlayan güçleri doğurabilir.
Milli birliği korumak, aynı zamanda kanın temizliğini de korumaktır.
Kızlarımızın ve oğullarımızın yabancı milletlerle evlenmesini yasaklamalıyız.
Sadece kendi milletimizle evlenerek, temiz kanı koruyabiliriz.
Genetik bilimiyle ilgilenenler, ne demek istediğimi anlayacaktır.
Siyasi parti liderlerinden ve devlet memurlarından kim kendi çıkarlarını düşünerek devletin yeniden dirilişine karşı çıkıyorsa, onlar da milli ihanet listesine alınmalıdır.
Son olarak şunu belirtmek isterim ki:
Milletin aydın ve bilgili gençleri, savaş zamanı en son ana kadar korunmalıdır!
Onları savaşın ön saflarına sürerek yok etmek, devleti gelecekte büyük bir felakete sürükler.
Çünkü onlar olmazsa, millet ve devlet büyük acılar çeker.
Bir mühendis, bir bilim insanı, bir akademisyen, bir doktor; koca bir halkı ve devleti tehlikeden kurtarabilir.
Bu dava yolunda düşünen insanlar, Tanrı’nın milletimize gönderdiği kıymetli varlıklardır.
Bu fikir insanları kimsenin kölesi olmaz, kimseye yaltaklanmaz.
Ailesini, dostlarını, vatanını ve devletini sever.
Her zaman haklının yanında durur ve hakkı hak edene verir.
Düşmanını da unutmaz, milli kinini korur. Çünkü milli kin, milleti daha da güçlü kılar.
Bu dava yolunda yürüyen herkese selam olsun!
"Ümitlerin yok olduğu yerde, yeni bir Türk çıkar ve herkesin durduğu yerden o devam eder. Kimse bundan şüphe etmesin!"
Saygılarımla,
Behruz Farukoğlu
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.