TATLISU MÜSLÜMANI HİÇ OLMADIK.
TATLISU MÜSLÜMANI HİÇ OLMADIK.
Eksen kaymamız yoktur.
Haber Gündemim internet haber sitesini kurmaktaki maksadımı hepiniz biliyorsunuz. Tekrar bu konudan bahsetmenin bir anlamı yok.
Aylar önce gazetemiz hakkında çıkan dedikodular "bizim devlet görevlisi olduğumuz, stratejik çalışmalar içerisinde olduğumuz..." gibi asılsız, akla, mantığa uymayan dedikodular idi.
Bunları geçtik, cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadık, çünkü akli melekeleri yerinde olan bir kişinin böyle sözleri sarf etmeyeceğini düşündük.
Bugünlerde de bir eksen kayması sözleri dedikodu şeklinden dilden dile dolaşmaya başladı.
Konuya en baştan bakalım isterseniz.
Fetö Terör örgütü bu ülkede meclis kürsüsünde meth edilirken bizim çizgimiz Kur'an ve sünnet yoluydu ve sırtımıza ona dayandığımız için "bu insanlar yanlış insanlar" diye biliyorduk. Zira emri bil maruf nehyi anil münker yapmak her Müslümana olduğu gibi bize de farz idi.
Biz makamlardan, mevkilerden hiçbir zaman medet ummadık, sevdik ama tapınmadık, ben tapınmıyorum deyip, Kur'an-ı Azimüşşana göre, heva ve heveslerini kendi nefsine mabut ittihaz edenleri hep ikaz ettik, siz "muhaliflerin dili ile ikaz ediyorsunuz" diyenlere "Hayır! Biz Kur'an'a ve sünnete göre ikaz ediyoruz bu sözünüzle bizi balçıkla sıvayamazsınız" dedik.
Muhalif olanlar nasıl eleştirdi, aman bize de muhalif demesinler diye bir çabamız olmadı, doğru bildiğimizi hiç korkmadan, kıvırmadan, bükmeden söylemeyi tercih ettik ve bizi bilen bilir dedik.
TATLISU MÜSLÜMANI HİÇ OLMADIK.
Tatlısu müslümanı deyince birçok kişi belki bana kızacak tır, ama olsun.
Mesela;
Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul Sözleşmesi'ni iptal edinceye kadar tatlısu Müslümanları İstanbul Sözleşmesi hakkında en ufak bir cümle kur(a)mayanlardı.
Kendilerine göre reis bunu uygun gördüyse onun vardır bir bildiği düşüncesine kapılarak Hz. Allah'ın her müslümana farz kıldığı emr-i bil-maruf nehy-i anil münkeri geri plana atmışlar idi .
Ne zaman ki bizim gibi tatlısu Müslümanı olmayan insanların eleştirileri sayın Cumhurbaşkanına iletildikten sonra Cumhurbaşkanı konu hakkında gerekli malumatları alıp bu işlemin yanmış olduğu kanaatine vardı ve çok şükür iptal etti.
Cumhurbaşkanı iptal etmeden önce bu fakir bir milletvekilinin dahi "İstanbul Sözleşmesi Kur'an'a ve sünnete tamamı ile uyumludur" sözünü kulaklarımla duydu, sayın vekilim; "İstanbul Sözleşmesi'nin İslam'la Kur'anla nasıl bir alakası var?" diye sorduğumda "bir ara uzun uzun anlatayım" dedi.
Sayın Cumhurbaşkanımızın iptalinden hemen sonra İstanbul Sözleşmesi'nin İslam'a ve Kur'an'a ne kadar aykırı olduğu konusunda konuşmalar dizmeye başladı . Şimdi bu tatlı su müslümanlığı değil de nedir?
Bunun gibi birçok Müslüman, sevgilerine, gönülden bağlılıklarına yenilip Hakkı söylemeyi unutmuşlardı, iptal edildikten sonra da gönül bağı ile bağlandıkları reisin ne kadar haklı olduğunu anlatan konuşmalar dizmeye başladılar.
Bugüne kadar haber sitelerim adına hiçbir siyasi kurumdan en küçük bir menfaat elde etmiş biri değilim.
Bugüne kadar hak bildiğim şeyi korkarak sakladığım da görülmemiştir. Bunu yine yazarlarımızdan beni 2011 yılından beri tanıyan Ergün kardeşime sorabilirsiniz.
Bazılarının dava dediği, hakkı söylememek ise benim o havadan olmadığım doğrudur.
Haber sitelerimiz de yapılan haberler konusunda muhaliflerin ağzı ile haberler çıkmaya başladı diyenlere de, ülkemizin son durumunu gözlüklerini çıkartıp bakmalarını öneririm.
Yıllar önce düşdüğün(m)üz bu hataya yine düşmeyiniz, hakkı söylemekten korkmayınız, korkmayın ki başımızdaki insanlar yaptıkları yanlışlıkları görsünler.
Biz ülkemiz için, vatanımız için, milletimiz ve inancımız için yapılan tüm iyi şeyleri desteklediğimiz vicdan sahibi her insanca malumudur.
Ama birilerini seviyoruz diye yanlışları doğru görmek veya göstermek bir müslümana yakışmayacağı gibi, bize de yakışmayacaktır.
Yıllardır ne yaşadı isek bu tatlı su Müslümanları yüzünden yaşadık.
Yalakalık olsun diye susanlar, aman muhalif demesinler de akademik kariyerim zarar görmesin diyen alim bozuntuları, seviyoruz deyip kendisine Mabut gibi sevdiğini hatasız görenlerden çektik hep.
Oysa İslam'a yakışan hakkı söylemekti yine bir çok tatlı su Müslümanı yanlış yaptı, yapmaya devam ediyor.
"Davaya zarar veriyor!" diyenler varsa bir örnekle onuda anlatayım.
İzmir'de bir ev tutup işe girmek isteyen kadınları kullanan, aynı sabah namazı buluşmalarını hiç kaçırmayan insan müsveddelerinin resimleri, videoları, watsap yazışmaları elimizde olmasına rağmen, İslâm düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeyelim diye yayınlamadık.
Bu ve benzeri o kadar bilgi var ki elimizde ama İslâm düşmanlarına İslam'a hakaret ettirmeyelim istedik.
Buradaki ince mana, eğer anlamak isteyen varsa bu utanmazlığı yapan siyasi bir partinin içinde iyi bir makamda görevli kişiyi korumak, seviyoruz diye yaptığının doğru olduğunu savunmak değildir.
Biz utancımızdan ve İslam düşmanları "bakın sabah namazı buluşmalarını yapanlar akşam hangi evde neler yapıyor, birbirlerine nasıl mesajlar yazıyor" diyerek İslama hakaret etmesinlerdir.
Bu anlattığım yazıda sadece iki örnek verdim onlarca örnek verebilirim, kimse İslâm davasına yanlış haberler yapıyor sözünü kullanmasın diye yazdım bunları, veya eksen kayması var diyenlere bizim eksenimiz daha önce kaymadığı gibi yine kaymaz demek için yazdım.
Vesselam.
Abdulvahit KOÇ
Ekleme
Tarihi: 11 Şubat 2022 - Cuma
TATLISU MÜSLÜMANI HİÇ OLMADIK.
TATLISU MÜSLÜMANI HİÇ OLMADIK.
Eksen kaymamız yoktur.
Haber Gündemim internet haber sitesini kurmaktaki maksadımı hepiniz biliyorsunuz. Tekrar bu konudan bahsetmenin bir anlamı yok.
Aylar önce gazetemiz hakkında çıkan dedikodular "bizim devlet görevlisi olduğumuz, stratejik çalışmalar içerisinde olduğumuz..." gibi asılsız, akla, mantığa uymayan dedikodular idi.
Bunları geçtik, cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadık, çünkü akli melekeleri yerinde olan bir kişinin böyle sözleri sarf etmeyeceğini düşündük.
Bugünlerde de bir eksen kayması sözleri dedikodu şeklinden dilden dile dolaşmaya başladı.
Konuya en baştan bakalım isterseniz.
Fetö Terör örgütü bu ülkede meclis kürsüsünde meth edilirken bizim çizgimiz Kur'an ve sünnet yoluydu ve sırtımıza ona dayandığımız için "bu insanlar yanlış insanlar" diye biliyorduk. Zira emri bil maruf nehyi anil münker yapmak her Müslümana olduğu gibi bize de farz idi.
Biz makamlardan, mevkilerden hiçbir zaman medet ummadık, sevdik ama tapınmadık, ben tapınmıyorum deyip, Kur'an-ı Azimüşşana göre, heva ve heveslerini kendi nefsine mabut ittihaz edenleri hep ikaz ettik, siz "muhaliflerin dili ile ikaz ediyorsunuz" diyenlere "Hayır! Biz Kur'an'a ve sünnete göre ikaz ediyoruz bu sözünüzle bizi balçıkla sıvayamazsınız" dedik.
Muhalif olanlar nasıl eleştirdi, aman bize de muhalif demesinler diye bir çabamız olmadı, doğru bildiğimizi hiç korkmadan, kıvırmadan, bükmeden söylemeyi tercih ettik ve bizi bilen bilir dedik.
TATLISU MÜSLÜMANI HİÇ OLMADIK.
Tatlısu müslümanı deyince birçok kişi belki bana kızacak tır, ama olsun.
Mesela;
Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul Sözleşmesi'ni iptal edinceye kadar tatlısu Müslümanları İstanbul Sözleşmesi hakkında en ufak bir cümle kur(a)mayanlardı.
Kendilerine göre reis bunu uygun gördüyse onun vardır bir bildiği düşüncesine kapılarak Hz. Allah'ın her müslümana farz kıldığı emr-i bil-maruf nehy-i anil münkeri geri plana atmışlar idi .
Ne zaman ki bizim gibi tatlısu Müslümanı olmayan insanların eleştirileri sayın Cumhurbaşkanına iletildikten sonra Cumhurbaşkanı konu hakkında gerekli malumatları alıp bu işlemin yanmış olduğu kanaatine vardı ve çok şükür iptal etti.
Cumhurbaşkanı iptal etmeden önce bu fakir bir milletvekilinin dahi "İstanbul Sözleşmesi Kur'an'a ve sünnete tamamı ile uyumludur" sözünü kulaklarımla duydu, sayın vekilim; "İstanbul Sözleşmesi'nin İslam'la Kur'anla nasıl bir alakası var?" diye sorduğumda "bir ara uzun uzun anlatayım" dedi.
Sayın Cumhurbaşkanımızın iptalinden hemen sonra İstanbul Sözleşmesi'nin İslam'a ve Kur'an'a ne kadar aykırı olduğu konusunda konuşmalar dizmeye başladı . Şimdi bu tatlı su müslümanlığı değil de nedir?
Bunun gibi birçok Müslüman, sevgilerine, gönülden bağlılıklarına yenilip Hakkı söylemeyi unutmuşlardı, iptal edildikten sonra da gönül bağı ile bağlandıkları reisin ne kadar haklı olduğunu anlatan konuşmalar dizmeye başladılar.
Bugüne kadar haber sitelerim adına hiçbir siyasi kurumdan en küçük bir menfaat elde etmiş biri değilim.
Bugüne kadar hak bildiğim şeyi korkarak sakladığım da görülmemiştir. Bunu yine yazarlarımızdan beni 2011 yılından beri tanıyan Ergün kardeşime sorabilirsiniz.
Bazılarının dava dediği, hakkı söylememek ise benim o havadan olmadığım doğrudur.
Haber sitelerimiz de yapılan haberler konusunda muhaliflerin ağzı ile haberler çıkmaya başladı diyenlere de, ülkemizin son durumunu gözlüklerini çıkartıp bakmalarını öneririm.
Yıllar önce düşdüğün(m)üz bu hataya yine düşmeyiniz, hakkı söylemekten korkmayınız, korkmayın ki başımızdaki insanlar yaptıkları yanlışlıkları görsünler.
Biz ülkemiz için, vatanımız için, milletimiz ve inancımız için yapılan tüm iyi şeyleri desteklediğimiz vicdan sahibi her insanca malumudur.
Ama birilerini seviyoruz diye yanlışları doğru görmek veya göstermek bir müslümana yakışmayacağı gibi, bize de yakışmayacaktır.
Yıllardır ne yaşadı isek bu tatlı su Müslümanları yüzünden yaşadık.
Yalakalık olsun diye susanlar, aman muhalif demesinler de akademik kariyerim zarar görmesin diyen alim bozuntuları, seviyoruz deyip kendisine Mabut gibi sevdiğini hatasız görenlerden çektik hep.
Oysa İslam'a yakışan hakkı söylemekti yine bir çok tatlı su Müslümanı yanlış yaptı, yapmaya devam ediyor.
"Davaya zarar veriyor!" diyenler varsa bir örnekle onuda anlatayım.
İzmir'de bir ev tutup işe girmek isteyen kadınları kullanan, aynı sabah namazı buluşmalarını hiç kaçırmayan insan müsveddelerinin resimleri, videoları, watsap yazışmaları elimizde olmasına rağmen, İslâm düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeyelim diye yayınlamadık.
Bu ve benzeri o kadar bilgi var ki elimizde ama İslâm düşmanlarına İslam'a hakaret ettirmeyelim istedik.
Buradaki ince mana, eğer anlamak isteyen varsa bu utanmazlığı yapan siyasi bir partinin içinde iyi bir makamda görevli kişiyi korumak, seviyoruz diye yaptığının doğru olduğunu savunmak değildir.
Biz utancımızdan ve İslam düşmanları "bakın sabah namazı buluşmalarını yapanlar akşam hangi evde neler yapıyor, birbirlerine nasıl mesajlar yazıyor" diyerek İslama hakaret etmesinlerdir.
Bu anlattığım yazıda sadece iki örnek verdim onlarca örnek verebilirim, kimse İslâm davasına yanlış haberler yapıyor sözünü kullanmasın diye yazdım bunları, veya eksen kayması var diyenlere bizim eksenimiz daha önce kaymadığı gibi yine kaymaz demek için yazdım.
Vesselam.
Abdulvahit KOÇ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.