İslam Davetçisine Notlar 2
İslam Davetçisine Notlar 2
Bu başlıktaki tavsiyelerimize kaldığımız yerden devam edelim. Bugünün müslümanlarına baktığımızda büyük çoğunluğunun davadan uzak bir hayat yaşadığını görmekteyiz. Hedefsiz ve gayesiz bir müslümanlık profili oluşturmuşlar. Rabbinin davası uğrunda mücadele etmeyenler, bu dava için gerekli hedef ve gayreti göstermeyenler daha kıymetli bir şey mi buldular da Rableri için mücadele etmiyorlar? Ölüm anı belli değildir, o halde yapılacak mücadele her an olmalı. Her an davet, herkes davetçi olmalıdır. İslam'ı anlatabilme derdimizin olması gerekiyor. Zira dert insanı harekete geçirir. Derdin yoksa mücadelen de yoktur demektir. Davanın derdiyle dertlenmeyenden davetçi olmaz. Davetçi dediğin aranan, yük taşıyan, işleri halledebilen, davasının derdiyle dertlenen olmalıdır.
Teorik eğitim tek başına nâkıstır, insanı pasif iyi yapar ve bu eğitimde kişi sadece kendisini geliştirmeye çalışır. Bundan dolayı davetçi pasif iyi olamaz. Pratik olarakta iyi insan olmalı. Dava kardeşlerinin ve insanların maneviyatlarını düşünmeli ve onlar için mücadele etmelidir. Bunu yapabilmek için de kendisini ve başkalarını eğitecek seviyeye gelmelidir.
Davetçi başkasını düzeltmeden evvel kendisini düzeltmeye çalışmalı ve kendi halini görmesi içinde manevi bir muhasebe tablosu oluşturmalıdır. Muhasebe tablosu davetçinin ne kadar takvalı ve istikrarlı olduğunu gösterecektir. Muhasebe tablosu kişiye ne olduğunu gösterir. Bu tablo davet çalışması, Allah yolunda her kabiliyetini infak vermek, haramlardan kaçınmak, farz ve nafile ibadetler gibi konularda davetçinin kalitesini ortaya çıkarır. Bu tablo insanda bir azim ve mücadele duygusu oluşturur, aslında bütün bir haftayı, ayı, yılı, belki de ömrü boşa harcadığını gösterir ve davetçiyi ileriki zamanlar için tedbirli bir hayat yaşamaya sevk eder. Bu tablo insanın hayatını değiştirir, tabi akledersek…
Davetçi neyi bildiğini ve neyi bilmediğini bilirse, nerde susup nerde konuşması gerektiğini de bilir. Her sorulana cevap vermek marifet değildir. ‘Bilmiyorum’ demek ise özellikle bu zamanda çok büyük bir marifettir. Hz. Ali der ki: İlmin yarısı bilmiyorum demektir.’ Bilmemek ayıp değil, bunun için davetçi bilmediğine gönül rahatlığıyla bilmiyorum demelidir. Davetçi etkili okuma yapmalıdır. Etkili okumanın yolu yaşamak, anlatmak ve imtihana girmekle olur. İmtihanlar davetçiyi kestirmeden olgunlaştırır, tabi akledersek…
Davetçi toprak gibi olmalıdır. Üzerine basacaklar, çöplerini atacaklar, tükürecekler. Davetçi bunların hepsini harmanlayarak muhataplarına faydalı besinler/sözler söylemelidir. Davetçi ağaç gibi olmalıdır. Kendisine tekme ve taş atıldığında onlara meyve vermelidir (güzel söz söylemelidir). Bıçak darbeleri vuracaklar ama o yine de bunca şeye rağmen ağaç olmalıdır ve insanları gölgesiyle serinletmelidir. Yazıyı burada bırakalım, yazının devamına bir sonraki makalede devam edelim. Selam ve dua ile sağlıcakla kalın.
Mücahit GÜLER
Ekleme
Tarihi: 22 Nisan 2021 - Perşembe
İslam Davetçisine Notlar 2
İslam Davetçisine Notlar 2
Bu başlıktaki tavsiyelerimize kaldığımız yerden devam edelim. Bugünün müslümanlarına baktığımızda büyük çoğunluğunun davadan uzak bir hayat yaşadığını görmekteyiz. Hedefsiz ve gayesiz bir müslümanlık profili oluşturmuşlar. Rabbinin davası uğrunda mücadele etmeyenler, bu dava için gerekli hedef ve gayreti göstermeyenler daha kıymetli bir şey mi buldular da Rableri için mücadele etmiyorlar? Ölüm anı belli değildir, o halde yapılacak mücadele her an olmalı. Her an davet, herkes davetçi olmalıdır. İslam'ı anlatabilme derdimizin olması gerekiyor. Zira dert insanı harekete geçirir. Derdin yoksa mücadelen de yoktur demektir. Davanın derdiyle dertlenmeyenden davetçi olmaz. Davetçi dediğin aranan, yük taşıyan, işleri halledebilen, davasının derdiyle dertlenen olmalıdır.
Teorik eğitim tek başına nâkıstır, insanı pasif iyi yapar ve bu eğitimde kişi sadece kendisini geliştirmeye çalışır. Bundan dolayı davetçi pasif iyi olamaz. Pratik olarakta iyi insan olmalı. Dava kardeşlerinin ve insanların maneviyatlarını düşünmeli ve onlar için mücadele etmelidir. Bunu yapabilmek için de kendisini ve başkalarını eğitecek seviyeye gelmelidir.
Davetçi başkasını düzeltmeden evvel kendisini düzeltmeye çalışmalı ve kendi halini görmesi içinde manevi bir muhasebe tablosu oluşturmalıdır. Muhasebe tablosu davetçinin ne kadar takvalı ve istikrarlı olduğunu gösterecektir. Muhasebe tablosu kişiye ne olduğunu gösterir. Bu tablo davet çalışması, Allah yolunda her kabiliyetini infak vermek, haramlardan kaçınmak, farz ve nafile ibadetler gibi konularda davetçinin kalitesini ortaya çıkarır. Bu tablo insanda bir azim ve mücadele duygusu oluşturur, aslında bütün bir haftayı, ayı, yılı, belki de ömrü boşa harcadığını gösterir ve davetçiyi ileriki zamanlar için tedbirli bir hayat yaşamaya sevk eder. Bu tablo insanın hayatını değiştirir, tabi akledersek…
Davetçi neyi bildiğini ve neyi bilmediğini bilirse, nerde susup nerde konuşması gerektiğini de bilir. Her sorulana cevap vermek marifet değildir. ‘Bilmiyorum’ demek ise özellikle bu zamanda çok büyük bir marifettir. Hz. Ali der ki: İlmin yarısı bilmiyorum demektir.’ Bilmemek ayıp değil, bunun için davetçi bilmediğine gönül rahatlığıyla bilmiyorum demelidir. Davetçi etkili okuma yapmalıdır. Etkili okumanın yolu yaşamak, anlatmak ve imtihana girmekle olur. İmtihanlar davetçiyi kestirmeden olgunlaştırır, tabi akledersek…
Davetçi toprak gibi olmalıdır. Üzerine basacaklar, çöplerini atacaklar, tükürecekler. Davetçi bunların hepsini harmanlayarak muhataplarına faydalı besinler/sözler söylemelidir. Davetçi ağaç gibi olmalıdır. Kendisine tekme ve taş atıldığında onlara meyve vermelidir (güzel söz söylemelidir). Bıçak darbeleri vuracaklar ama o yine de bunca şeye rağmen ağaç olmalıdır ve insanları gölgesiyle serinletmelidir. Yazıyı burada bırakalım, yazının devamına bir sonraki makalede devam edelim. Selam ve dua ile sağlıcakla kalın.
Mücahit GÜLER
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.