Cam Tavanın Gölgesinde Öğrenilmiş Çaresizlik: Türkiye Toplumunda Görünmez Engeller
Cam Tavanın Gölgesinde Öğrenilmiş Çaresizlik: Türkiye Toplumunda Görünmez Engeller
Toplumun her katmanında, özellikle de iş hayatında sıkça duyduğumuz “cam tavan sendromu” kavramı, bireyin görünmez engellerle karşılaştığı, belirli bir noktaya kadar yükselebileceği ancak daha fazlasına erişemeyeceği algısını tanımlar. Bu sendrom, bireyin kendi potansiyeline olan inancını sarsarak zamanla öğrenilmiş çaresizlik duygusunu besler. Peki, cam tavan sadece kadınların kariyer yolculuğunda mı karşımıza çıkar, yoksa Türkiye toplumunda daha geniş bir perspektiften ele alınması gereken bir olgu mudur?
Öğrenilmiş Çaresizlik: Sessiz Kabullenişin Psikolojisi
Psikolog Martin Seligman’ın öğrenilmiş çaresizlik teorisine göre, bireyler sürekli olarak başarısızlığa uğradıklarında veya mücadeleleri sonuçsuz kaldığında, zamanla çaba göstermeyi bırakır ve kaderine razı olur. Türkiye’de bu kavram sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de gözlemlenebilir. Eğitimden ekonomiye, kadın haklarından genç işsizliğe kadar birçok alanda insanlar, değişimin mümkün olmadığına inanarak pasif bir kabulleniş içine girmektedir.
Örneğin, uzun yıllar boyunca liyakatsizliğin ve fırsat eşitsizliğinin hakim olduğu bir iş piyasasında, gençler yetenek ve donanımlarının işe yaramayacağını düşünerek kendi potansiyellerini gerçekleştirmekten vazgeçebiliyor. Kadınlar, hak ettikleri konumlara ulaşamayacaklarına inandıklarında ya da seslerini yükselttiklerinde sonuç alamadıklarını gördüklerinde geri çekilmeyi tercih edebiliyor. İşte burada cam tavanın yarattığı görünmez bariyerler, toplumun farklı kesimlerinde öğrenilmiş çaresizliği besleyen en büyük unsurlardan biri haline geliyor.
Türkiye’de Cam Tavan Sendromu: Sadece Kadınlara Özgü mü?
Cam tavan sendromu genellikle kadınların iş hayatında yükselmesini engelleyen görünmez bariyerler üzerinden ele alınır. Ancak Türkiye’de bu olgu sadece kadınları değil, gençleri, dezavantajlı grupları, akademisyenleri ve hatta belirli sektörlerde çalışan erkekleri de kapsayacak şekilde genişleyebilir.
Örneğin, gençler iş bulmada sıkıntı yaşadıklarında ve kendilerini sürekli dışlanmış hissettiklerinde, “nasıl olsa torpilli olanlar yükselir” düşüncesiyle mücadeleyi bırakabiliyorlar. Akademik dünyada yetkinliğin değil, bağlantıların ve ideolojik yakınlıkların önemli olduğu bir ortamda, bilim insanları kendilerini ifade etmekten kaçınabiliyor ve pasif bir duruş sergileyebiliyorlar. Aynı şekilde, alt sınıflardan gelen bireyler ekonomik engeller nedeniyle “bizim gibi insanlar zaten yükselemez” düşüncesine kapılabiliyorlar.
Öğrenilmiş Çaresizlikten Çıkış Mümkün mü?
Öğrenilmiş çaresizlikten çıkış, bireyin içselleştirdiği sınırları aşarak kendi gücünü yeniden keşfetmesiyle mümkün olur. Ancak bireysel çabaların yeterli olmadığı durumlarda, sistemin de değişimi desteklemesi gerekir. Türkiye’de cam tavan sendromunu kırmak ve öğrenilmiş çaresizliği aşmak için atılması gereken bazı temel adımlar şunlardır:
Liyakat ve Adaletin Öncelik Haline Getirilmesi: İnsanların çabalarının karşılığını aldığı bir sistem inşa edilmelidir. Özellikle iş dünyasında ve akademide şeffaf ve adil süreçler oluşturulmalıdır.
Kadınların ve Gençlerin Güçlendirilmesi: Kadınların iş hayatında daha fazla yer alabilmesi için esnek çalışma koşulları sağlanmalı, gençlerin yeteneklerini geliştirebilecekleri alanlar genişletilmelidir.
Psikolojik Dayanıklılık ve Farkındalık Çalışmaları: Bireylerin kendi potansiyellerini fark etmelerini sağlamak, özgüvenlerini artırmak için psikososyal destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Eğitim Sisteminin Güçlendirilmesi: Ezbere dayalı ve sorgulamayı bastıran bir eğitim anlayışından uzaklaşarak, öğrencilerin kendi yeteneklerini keşfedebilecekleri bir sistem kurulmalıdır.
Cam Tavanı Kırmak Bizim Elimizde
Türkiye’de birçok birey ve grup, cam tavanın görünmez sınırları içinde sıkışıp kalmış durumda. Ancak unutmamak gerekir ki bu sınırlar, toplumsal inançlarla beslenen bir yanılsamadan ibarettir. İnsanlar, kendilerine sunulan kısıtlı imkanlarla yetinmek zorunda değildir; önemli olan, bireylerin ve toplumun bu sınırları aşacak cesareti göstermesidir.
Öğrenilmiş çaresizlikten çıkış, bireysel farkındalık kadar kolektif bir hareketi de gerektirir. Gerçek değişim, bireylerin kendilerine çizilen sınırları sorgulamaları ve sistemin adaletli bir yapıya kavuşmasıyla mümkün olacaktır.
Cam tavanlar, yeterince güçlü bir iradeyle kırılabilir ve öğrenilmiş çaresizlik, yerini öğrenilmiş umut ve mücadele azmine bırakabilir.
Prof.Dr.Kürşat Şahin YILDIRIMER
Ekleme
Tarihi: 20 Mart 2025 - Perşembe
Cam Tavanın Gölgesinde Öğrenilmiş Çaresizlik: Türkiye Toplumunda Görünmez Engeller
Cam Tavanın Gölgesinde Öğrenilmiş Çaresizlik: Türkiye Toplumunda Görünmez Engeller
Toplumun her katmanında, özellikle de iş hayatında sıkça duyduğumuz “cam tavan sendromu” kavramı, bireyin görünmez engellerle karşılaştığı, belirli bir noktaya kadar yükselebileceği ancak daha fazlasına erişemeyeceği algısını tanımlar. Bu sendrom, bireyin kendi potansiyeline olan inancını sarsarak zamanla öğrenilmiş çaresizlik duygusunu besler. Peki, cam tavan sadece kadınların kariyer yolculuğunda mı karşımıza çıkar, yoksa Türkiye toplumunda daha geniş bir perspektiften ele alınması gereken bir olgu mudur?
Öğrenilmiş Çaresizlik: Sessiz Kabullenişin Psikolojisi
Psikolog Martin Seligman’ın öğrenilmiş çaresizlik teorisine göre, bireyler sürekli olarak başarısızlığa uğradıklarında veya mücadeleleri sonuçsuz kaldığında, zamanla çaba göstermeyi bırakır ve kaderine razı olur. Türkiye’de bu kavram sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de gözlemlenebilir. Eğitimden ekonomiye, kadın haklarından genç işsizliğe kadar birçok alanda insanlar, değişimin mümkün olmadığına inanarak pasif bir kabulleniş içine girmektedir.
Örneğin, uzun yıllar boyunca liyakatsizliğin ve fırsat eşitsizliğinin hakim olduğu bir iş piyasasında, gençler yetenek ve donanımlarının işe yaramayacağını düşünerek kendi potansiyellerini gerçekleştirmekten vazgeçebiliyor. Kadınlar, hak ettikleri konumlara ulaşamayacaklarına inandıklarında ya da seslerini yükselttiklerinde sonuç alamadıklarını gördüklerinde geri çekilmeyi tercih edebiliyor. İşte burada cam tavanın yarattığı görünmez bariyerler, toplumun farklı kesimlerinde öğrenilmiş çaresizliği besleyen en büyük unsurlardan biri haline geliyor.
Türkiye’de Cam Tavan Sendromu: Sadece Kadınlara Özgü mü?
Cam tavan sendromu genellikle kadınların iş hayatında yükselmesini engelleyen görünmez bariyerler üzerinden ele alınır. Ancak Türkiye’de bu olgu sadece kadınları değil, gençleri, dezavantajlı grupları, akademisyenleri ve hatta belirli sektörlerde çalışan erkekleri de kapsayacak şekilde genişleyebilir.
Örneğin, gençler iş bulmada sıkıntı yaşadıklarında ve kendilerini sürekli dışlanmış hissettiklerinde, “nasıl olsa torpilli olanlar yükselir” düşüncesiyle mücadeleyi bırakabiliyorlar. Akademik dünyada yetkinliğin değil, bağlantıların ve ideolojik yakınlıkların önemli olduğu bir ortamda, bilim insanları kendilerini ifade etmekten kaçınabiliyor ve pasif bir duruş sergileyebiliyorlar. Aynı şekilde, alt sınıflardan gelen bireyler ekonomik engeller nedeniyle “bizim gibi insanlar zaten yükselemez” düşüncesine kapılabiliyorlar.
Öğrenilmiş Çaresizlikten Çıkış Mümkün mü?
Öğrenilmiş çaresizlikten çıkış, bireyin içselleştirdiği sınırları aşarak kendi gücünü yeniden keşfetmesiyle mümkün olur. Ancak bireysel çabaların yeterli olmadığı durumlarda, sistemin de değişimi desteklemesi gerekir. Türkiye’de cam tavan sendromunu kırmak ve öğrenilmiş çaresizliği aşmak için atılması gereken bazı temel adımlar şunlardır:
Liyakat ve Adaletin Öncelik Haline Getirilmesi: İnsanların çabalarının karşılığını aldığı bir sistem inşa edilmelidir. Özellikle iş dünyasında ve akademide şeffaf ve adil süreçler oluşturulmalıdır.
Kadınların ve Gençlerin Güçlendirilmesi: Kadınların iş hayatında daha fazla yer alabilmesi için esnek çalışma koşulları sağlanmalı, gençlerin yeteneklerini geliştirebilecekleri alanlar genişletilmelidir.
Psikolojik Dayanıklılık ve Farkındalık Çalışmaları: Bireylerin kendi potansiyellerini fark etmelerini sağlamak, özgüvenlerini artırmak için psikososyal destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Eğitim Sisteminin Güçlendirilmesi: Ezbere dayalı ve sorgulamayı bastıran bir eğitim anlayışından uzaklaşarak, öğrencilerin kendi yeteneklerini keşfedebilecekleri bir sistem kurulmalıdır.
Cam Tavanı Kırmak Bizim Elimizde
Türkiye’de birçok birey ve grup, cam tavanın görünmez sınırları içinde sıkışıp kalmış durumda. Ancak unutmamak gerekir ki bu sınırlar, toplumsal inançlarla beslenen bir yanılsamadan ibarettir. İnsanlar, kendilerine sunulan kısıtlı imkanlarla yetinmek zorunda değildir; önemli olan, bireylerin ve toplumun bu sınırları aşacak cesareti göstermesidir.
Öğrenilmiş çaresizlikten çıkış, bireysel farkındalık kadar kolektif bir hareketi de gerektirir. Gerçek değişim, bireylerin kendilerine çizilen sınırları sorgulamaları ve sistemin adaletli bir yapıya kavuşmasıyla mümkün olacaktır.
Cam tavanlar, yeterince güçlü bir iradeyle kırılabilir ve öğrenilmiş çaresizlik, yerini öğrenilmiş umut ve mücadele azmine bırakabilir.
Prof.Dr.Kürşat Şahin YILDIRIMER
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.