BİZİM ÇOCUKLARI ATEŞE ATAN KİM?
BİZİM ÇOCUKLARI ATEŞE ATAN KİM?
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Eylül ayından beri yüz yüze eğitime başladığımız 2021-2022 Eğitim Öğretim yılının ilk dönemini tamamlamış olduk. Tüm öğretmenlerimiz için okulu ve öğrencilerimizi özlemiş olmanın verdiği duyguyla güzel ve yoğun geçirdik.
Uzaktan eğitimin öğrencilerimiz üzerinde olumlu ve olumsuz birçok izler bıraktığının farkındayız. Sonuçta bu yaşadığımız bu süreç hepimizde izler bıraktı.
Bunlardan biri de hiç kuşkusuz tüm insanları eve kapanmanın verdiği etkiyle insanlar sosyal medyaya daha fazla bağımlı oldu diyebiliriz.
Büyüklerin bu kadar bağımlı oldukları bu sanal ortamda, çocuklara ‘’Sosyal medyada ‘’veya’’ İnternette vakit geçirme, kitap oku!’’ demek yerine bunun ahlâkını nasıl bu iradeye sahip olacağının öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Okullarda gözlemlediğimiz kadarıyla, çocukların konuştukları dil, yaptıkları espriler bile bu uygulamalarda ki fonemen olmuş insanların konuşmalarının taklidinden başka bir şey değil!
Amaçlarla araçların değerleri yer değiştirdiğinden beri amaçsız olarak kullandığımız teknolojik araçlarımız insanlığın başının belası olamaya doğru gidiyor. İki yıl önce de aynı konuya şöyle değinmişiz.
Küresel mübtezellerin insanlarla alay ettikleri, gizlisinin saklısının olmadığı, tek dertlerin takipçi sayısı ve kaç beğeni aldığına indirgeyen; amaçsız, sevdasız ve davasız toplumların orta yerinde kaldık.
Gönlümüzden anlayanlarla da yanlış anlaşılacağız korkusundan, aramıza sırat köprüsü kurmaktan çekindiğimiz zamanlardayız işte.
Ülkenin en zorlu zamanları olarak adlandırılan, yetmişli ve seksenli yıllarda gencecik vatan evlatları bir birine kırdırıldı.O dönem insanlarımızın gencecik evlatları ideolojik kavgalarda birbirini kovalarken oyunu kuranlar sadece seyretmekle kalmışlardı.
Yakın zamanda o büyüklerden biri ‘ Bir sağdan bir soldan astık’ diyecek kadar yaşanılanların vahametini ortaya koymuşlardı. Bir İbrahim çıkmadı meydanda duran putları kıracak!
O dönemin gençlerinin sağcısının da solcusunun da bir davası uğruna mücadele ettiği bir sevdaları vardı. Adı ‘Sağdı veya soldu’. Bir dertleri vardı.
Ülkelerini sevenler emperyalist güçlere karşı direnenler olduğu kadar manevi ve milli duygularıyla aynı davaya farklı kulvarlardan yürüyenler vardı.
Mahalleleri ayağa kaldıran tarifsiz evlat acıları yaşatan küresel güçler şimdi bambaşka oyunlarla sadece ülkemizde değil tüm dünyayı parmaklarında oynatmaya başladılar.
Gençlerimiz bu oyunlara ve bu güçlerin oyuncaklarına, dayatılan markalara, kılık kıyafet mecburiyetine ve yeme içme şekline varıncaya kadar küresel köleler haline getirildi.
Kendin olmaya izin vermedikleri gibi kendi istediklerinden bağımsız hareket edemeyecek kadar uygulamalarla bizi şekillendirdiler. Bizlerin hür ve bağımsız olma hakkını aldılar.
Davalarımız, sevdalarımız elimizden alındı. Kendi elimizle mahallelerimizi ateşe verip çocuklarımızı kurban ettik. Ellerine vermeye mecbur kaldığımız tablet ve telefonlarla aramıza çizdiğimiz kırmızı çizginin derinliği aldı başını gitti.
Sahi önce bu ateşi kim yakmıştı. Hz. İbrahim kendi zamanın yakılan ateşe karşı nasıl direndi? Döneminin küresel güç diye tabir ettiklerimize karşı tek başına nasıl mücadele etmişti? Eğer Hz. İbrahim bu mücadeleye kalkışmasaydı zulme karşı kimse ‘Dur!’ deme cesareti olamazdı.
Düşman benden daha güçlü demeden, benden daha kalabalık demeden, Allah ile olana kim zarar verebilir inancıyla hareket etmiş ve o devrin putlarını yere sermişti!
‘İşini güzel yaparak kendini Allah’a veren İbrahim’in Allah’ı bir tanıyan dinine tabi olan kimseden kimin dini daha güzel olabilir! Ve Allah İbrahim’i dost edinmiştir.’( Nisa Suresi 125)
O mücadele Hz. İbrahim’i Allah’a dost etmişti. Şimdi bizim dostumuz var mı? Dost edindiklerimiz kim?
İbrahimî bir cesaret, bir mücadeleniz olursa Allah size de dost olur! Hz. İbrahim zahir putları kırmıştı, gelecekte Mü’minler böyle dünyalarında putlarla karşı karşıya kalırsa kırmaktan korkmasın diye!
Zahir putun kırılması kolaydı da kalplere yerleşen görünmeyen putları kırmak zordu. Görünen putları kıran Hz. İbrahim mücadelesinin sonunda nemrutun ateşine atılacağını bile bile yüreğini titretmedi. Sevdası ve davası olanı ateş yakmazdı yakmadı da !
Bizim çocukları ateşe kendi ellerimizle attık. Üstelik bir mücadele için de değil. İçimizde ki putları kıramayınca o putlara kurban ettik şimdinin çocuklarını ve gençleri.
Haydi toplayalım şu gençleri, biz putları kırmadan har, gül bahçesi olmayacak. Ve çocuklar yanarken bize bahar gelmeyecek!
Vatanı için davası için ölen ve öldürülenlere rahmetle…
Ravza Zeybek
Ekleme
Tarihi: 24 Ocak 2022 - Pazartesi
BİZİM ÇOCUKLARI ATEŞE ATAN KİM?
BİZİM ÇOCUKLARI ATEŞE ATAN KİM?
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Eylül ayından beri yüz yüze eğitime başladığımız 2021-2022 Eğitim Öğretim yılının ilk dönemini tamamlamış olduk. Tüm öğretmenlerimiz için okulu ve öğrencilerimizi özlemiş olmanın verdiği duyguyla güzel ve yoğun geçirdik.
Uzaktan eğitimin öğrencilerimiz üzerinde olumlu ve olumsuz birçok izler bıraktığının farkındayız. Sonuçta bu yaşadığımız bu süreç hepimizde izler bıraktı.
Bunlardan biri de hiç kuşkusuz tüm insanları eve kapanmanın verdiği etkiyle insanlar sosyal medyaya daha fazla bağımlı oldu diyebiliriz.
Büyüklerin bu kadar bağımlı oldukları bu sanal ortamda, çocuklara ‘’Sosyal medyada ‘’veya’’ İnternette vakit geçirme, kitap oku!’’ demek yerine bunun ahlâkını nasıl bu iradeye sahip olacağının öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Okullarda gözlemlediğimiz kadarıyla, çocukların konuştukları dil, yaptıkları espriler bile bu uygulamalarda ki fonemen olmuş insanların konuşmalarının taklidinden başka bir şey değil!
Amaçlarla araçların değerleri yer değiştirdiğinden beri amaçsız olarak kullandığımız teknolojik araçlarımız insanlığın başının belası olamaya doğru gidiyor. İki yıl önce de aynı konuya şöyle değinmişiz.
Küresel mübtezellerin insanlarla alay ettikleri, gizlisinin saklısının olmadığı, tek dertlerin takipçi sayısı ve kaç beğeni aldığına indirgeyen; amaçsız, sevdasız ve davasız toplumların orta yerinde kaldık.
Gönlümüzden anlayanlarla da yanlış anlaşılacağız korkusundan, aramıza sırat köprüsü kurmaktan çekindiğimiz zamanlardayız işte.
Ülkenin en zorlu zamanları olarak adlandırılan, yetmişli ve seksenli yıllarda gencecik vatan evlatları bir birine kırdırıldı.O dönem insanlarımızın gencecik evlatları ideolojik kavgalarda birbirini kovalarken oyunu kuranlar sadece seyretmekle kalmışlardı.
Yakın zamanda o büyüklerden biri ‘ Bir sağdan bir soldan astık’ diyecek kadar yaşanılanların vahametini ortaya koymuşlardı. Bir İbrahim çıkmadı meydanda duran putları kıracak!
O dönemin gençlerinin sağcısının da solcusunun da bir davası uğruna mücadele ettiği bir sevdaları vardı. Adı ‘Sağdı veya soldu’. Bir dertleri vardı.
Ülkelerini sevenler emperyalist güçlere karşı direnenler olduğu kadar manevi ve milli duygularıyla aynı davaya farklı kulvarlardan yürüyenler vardı.
Mahalleleri ayağa kaldıran tarifsiz evlat acıları yaşatan küresel güçler şimdi bambaşka oyunlarla sadece ülkemizde değil tüm dünyayı parmaklarında oynatmaya başladılar.
Gençlerimiz bu oyunlara ve bu güçlerin oyuncaklarına, dayatılan markalara, kılık kıyafet mecburiyetine ve yeme içme şekline varıncaya kadar küresel köleler haline getirildi.
Kendin olmaya izin vermedikleri gibi kendi istediklerinden bağımsız hareket edemeyecek kadar uygulamalarla bizi şekillendirdiler. Bizlerin hür ve bağımsız olma hakkını aldılar.
Davalarımız, sevdalarımız elimizden alındı. Kendi elimizle mahallelerimizi ateşe verip çocuklarımızı kurban ettik. Ellerine vermeye mecbur kaldığımız tablet ve telefonlarla aramıza çizdiğimiz kırmızı çizginin derinliği aldı başını gitti.
Sahi önce bu ateşi kim yakmıştı. Hz. İbrahim kendi zamanın yakılan ateşe karşı nasıl direndi? Döneminin küresel güç diye tabir ettiklerimize karşı tek başına nasıl mücadele etmişti? Eğer Hz. İbrahim bu mücadeleye kalkışmasaydı zulme karşı kimse ‘Dur!’ deme cesareti olamazdı.
Düşman benden daha güçlü demeden, benden daha kalabalık demeden, Allah ile olana kim zarar verebilir inancıyla hareket etmiş ve o devrin putlarını yere sermişti!
‘İşini güzel yaparak kendini Allah’a veren İbrahim’in Allah’ı bir tanıyan dinine tabi olan kimseden kimin dini daha güzel olabilir! Ve Allah İbrahim’i dost edinmiştir.’( Nisa Suresi 125)
O mücadele Hz. İbrahim’i Allah’a dost etmişti. Şimdi bizim dostumuz var mı? Dost edindiklerimiz kim?
İbrahimî bir cesaret, bir mücadeleniz olursa Allah size de dost olur! Hz. İbrahim zahir putları kırmıştı, gelecekte Mü’minler böyle dünyalarında putlarla karşı karşıya kalırsa kırmaktan korkmasın diye!
Zahir putun kırılması kolaydı da kalplere yerleşen görünmeyen putları kırmak zordu. Görünen putları kıran Hz. İbrahim mücadelesinin sonunda nemrutun ateşine atılacağını bile bile yüreğini titretmedi. Sevdası ve davası olanı ateş yakmazdı yakmadı da !
Bizim çocukları ateşe kendi ellerimizle attık. Üstelik bir mücadele için de değil. İçimizde ki putları kıramayınca o putlara kurban ettik şimdinin çocuklarını ve gençleri.
Haydi toplayalım şu gençleri, biz putları kırmadan har, gül bahçesi olmayacak. Ve çocuklar yanarken bize bahar gelmeyecek!
Vatanı için davası için ölen ve öldürülenlere rahmetle…
Ravza Zeybek
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.