ARKANA BAKMA
ARKANA BAKMA
Gözü arkada kalan önünü göremez...
İnsan, geçmişine ne kadar çok takılırsa, geleceğe yön vermesi o kadar zorlaşır. Geçmiş, bize tecrübe olmalı, ufkumuzu açmalı.. Yeri geldi mi anılarımız muhabbet konusu olmalı. Sürekli geçmişle yaşamak sadece bizi değil, etrafımızdaki sevdiklerimizi, dostlarımızı, arkadaşlarımızı da üzer. İki geri bir ileri modunda yaşayarak hiç bir yere varamayız, varsak da bir şey anlamayız çünkü iş işten geçmiş olur. Her şey vaktinde güzeldir.
Evlat hasretiyle yanan Hz İbrahim, eşi Hacer ve biricik yavrusu İsmail'ini (selam onların ve iman ailesinin üzerine olsun ) Mekke'ye kuş uçmaz kervan geçmez ıssız bir vadiye bırakıp giderken, sevgili eşinin “bizi kime bırakıyorsun ey İbrahim?” sorusuna, “Allah'a!” cevabını verirken de arkasını dönüp bakmamıştı. Arkasına dönse yenik düşeceğini biliyordu. Hayatı boyunca istediği, beklediği yavrusunu terketmek hiç de kolay değildi. Ama bu Rabbinin emriydi ve ona düşen zor da olsa, nefsine çok ağır da gelse bu emre itaat etmekti. Rabbinin emrine sadece kendisi değil, sevgili eşi de boyun eğdi “bize Allah yeter!” diyerek teslim oldu. Bu teslimiyet boş boş oturmak anlamında değildi şüphesiz. İki tepe arasında koşturarak yiyecek bir şeyler aradı yavrusu ve kendisi için. Onun yaptığı bu say, yüzyıllardır tüm müslümanlara ibadet olarak miras kaldı.
Gözü arkada kalan insan, önündeki engelleri göremez tökezler, düşer. Düşüşler, zaman ve moral kaybı olabileceği gibi bazen de motivasyonla yeniden diriliş sağlayabilir.
Hz Lût’a da “hiçbiriniz(inananlar) arkaya bakmasın" emri verilmişti.(Hicr 65) Ona emredilen tüm vazifesini yerine getirmişti ve geriye dair hiç endişesi kalmamıştı.
Hz Adem'den son peygamber Hz Muhammed'e (selam hepsinin ve iman ailesinin üzerine olsun) kadar hiç biri arkasına bakmamıştır. Onları örnek alması gereken bizler de bakmamalıyız ki hak davamızı devam ettirebilelim ve müslüman olarak ölüp salihlerin arasına katılalım.
Rabbimiz bize bunu emrederken, bizim yapmamız gereken elimizden, dilimizden, gönlümüzden, cebimizden, vs. gelenleri her anlamda yapmak ve gerisini Allah'a bırakmak olmalıdır. Yaşadığımız sıkıntılar, acılar, kayıplar da geride kaldı, onlar Allah'ın takdir ettiği mühleti tamamladılar vazifeleri bitti. Sıra bizde. Geriye bakmamak unutmak, yok saymak değildir, olmamalıdır da yoksa yaşananların kıymeti kalmaz.
Bize düşen “..öyleyse, bir işi bitirince başka bir işe koyul, ancak Rabbine yönel ve yalvar”(inşirah 7-8) emrine göre yaşamak olmalıdır. Bir işe/yola/karara girdin mi de sadece Allah'a tevekkül et..(Âl-i İmran 159)
Rabbim bizi bize bırakmasın, her yeni güne doğan güneş, her uyanışımız, bize Kur'an'a(Allah’ın ipine) sımsıkı sarılmayı öğretsin.
Selam ve dua ile...
Sema KOCA
Ekleme
Tarihi: 25 Aralık 2021 - Cumartesi
ARKANA BAKMA
ARKANA BAKMA
Gözü arkada kalan önünü göremez...
İnsan, geçmişine ne kadar çok takılırsa, geleceğe yön vermesi o kadar zorlaşır. Geçmiş, bize tecrübe olmalı, ufkumuzu açmalı.. Yeri geldi mi anılarımız muhabbet konusu olmalı. Sürekli geçmişle yaşamak sadece bizi değil, etrafımızdaki sevdiklerimizi, dostlarımızı, arkadaşlarımızı da üzer. İki geri bir ileri modunda yaşayarak hiç bir yere varamayız, varsak da bir şey anlamayız çünkü iş işten geçmiş olur. Her şey vaktinde güzeldir.
Evlat hasretiyle yanan Hz İbrahim, eşi Hacer ve biricik yavrusu İsmail'ini (selam onların ve iman ailesinin üzerine olsun ) Mekke'ye kuş uçmaz kervan geçmez ıssız bir vadiye bırakıp giderken, sevgili eşinin “bizi kime bırakıyorsun ey İbrahim?” sorusuna, “Allah'a!” cevabını verirken de arkasını dönüp bakmamıştı. Arkasına dönse yenik düşeceğini biliyordu. Hayatı boyunca istediği, beklediği yavrusunu terketmek hiç de kolay değildi. Ama bu Rabbinin emriydi ve ona düşen zor da olsa, nefsine çok ağır da gelse bu emre itaat etmekti. Rabbinin emrine sadece kendisi değil, sevgili eşi de boyun eğdi “bize Allah yeter!” diyerek teslim oldu. Bu teslimiyet boş boş oturmak anlamında değildi şüphesiz. İki tepe arasında koşturarak yiyecek bir şeyler aradı yavrusu ve kendisi için. Onun yaptığı bu say, yüzyıllardır tüm müslümanlara ibadet olarak miras kaldı.
Gözü arkada kalan insan, önündeki engelleri göremez tökezler, düşer. Düşüşler, zaman ve moral kaybı olabileceği gibi bazen de motivasyonla yeniden diriliş sağlayabilir.
Hz Lût’a da “hiçbiriniz(inananlar) arkaya bakmasın" emri verilmişti.(Hicr 65) Ona emredilen tüm vazifesini yerine getirmişti ve geriye dair hiç endişesi kalmamıştı.
Hz Adem'den son peygamber Hz Muhammed'e (selam hepsinin ve iman ailesinin üzerine olsun) kadar hiç biri arkasına bakmamıştır. Onları örnek alması gereken bizler de bakmamalıyız ki hak davamızı devam ettirebilelim ve müslüman olarak ölüp salihlerin arasına katılalım.
Rabbimiz bize bunu emrederken, bizim yapmamız gereken elimizden, dilimizden, gönlümüzden, cebimizden, vs. gelenleri her anlamda yapmak ve gerisini Allah'a bırakmak olmalıdır. Yaşadığımız sıkıntılar, acılar, kayıplar da geride kaldı, onlar Allah'ın takdir ettiği mühleti tamamladılar vazifeleri bitti. Sıra bizde. Geriye bakmamak unutmak, yok saymak değildir, olmamalıdır da yoksa yaşananların kıymeti kalmaz.
Bize düşen “..öyleyse, bir işi bitirince başka bir işe koyul, ancak Rabbine yönel ve yalvar”(inşirah 7-8) emrine göre yaşamak olmalıdır. Bir işe/yola/karara girdin mi de sadece Allah'a tevekkül et..(Âl-i İmran 159)
Rabbim bizi bize bırakmasın, her yeni güne doğan güneş, her uyanışımız, bize Kur'an'a(Allah’ın ipine) sımsıkı sarılmayı öğretsin.
Selam ve dua ile...
Sema KOCA
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.