Sema KOCA 
Köşe Yazarı
Sema KOCA 
 

DÜĞÜN DAVETİYESİ

DÜĞÜN DAVETİYESİ Evleniyoruz... Hazırlıklar son hız devam ediyor. Düğün tarihi alındı, mekan belirlendi ve sıra geldi davetiye listesi ve seçimine... Davetiyemiz nasıl olsun? Ne renk olsun? Ne yazdıralım? Kimleri davet edeceğiz bu güzel günümüze şahitlik etmesi için? Her şeyi tüm ince ayrıntısına kadar düşünürüz. Güzel olsun isteriz. Sonuçta ilk kez ve ömür boyu olsun istediğimiz bir evlilik yapacağız, öyle değil mi? Artık davetiyeler hazır, sıra geldi dağıtım işlemine. Bizim için çok kıymetli ve birinci dereceden yakınlarımıza elden vermek isteriz. Kimine hediyelerle birlikte kimine muhabbet ve güler yüzle götürürüz ve mutlu günümüzde yanımızda olsunlar isteriz. Düğün günü gelmeden önce yemekler, ikramlar, içecekler ve tüm eksikler tamamlanır ve artık hazırız, gelsin düğün alayı...   Buraya kadar her şey iyi güzel hoş da, ikinci hayatımız dediğimiz evliliğimiz için bu kadar özenli hazırlıkları yapıyoruz da geçici ve oyun eğlenceden ibaret olduğunu bildiğimiz dünya hayatı için, asıl hayat olan ebedi hayatımız için ne yapıyoruz? Hani nerede AHİRET DAVETİYEMİZ? Ahirete biz hazır mıyız ki başkasını davet edelim, der gibiyseniz şayet, hatırlatmam gereken bir gerçek var: ÖLÜM NEFES KADAR YAKIN! Ne zaman gideceğimizin belli olmadığı bu hayata, ölüme nişanlı olarak geldik. Unutmamamız gerekmez miydi? Ama öyle bir daldık ki dünya meşgalesine... İşler bitmez! Ama ömür biter! Peki ne getirdin bana dediğinde Rabbimiz, yüzümüz kızarmadan, başımız dik, verilecek cevabımız var mı? Başımızı iki elimizin arasına alıp hiç düşündük mü bunu? Bitmek bilmeyen işlerin arasında acele acele kıldığımız namazlar mı, altı üstü bir ay tuttuğumuz; sabahtan başlayıp hayaller kurmaya “ne pişirsem iftara? Çorba, sulu yemek, pilav, ara sıcak, ara soğuk, salata, ayran, meyve suyu,...” derken akşamı kakara kikiri “açlıkla" tamamladığımız oruçlarımız mı, arada bir dilenci gelir de “Allah çoluğunuzu çocuğunuzu size bağışlasın, Allah ne muradın varsa versin" deyince dayanamayıp, cebimizi delmesin ve ağırlık olmasın diye verdiğimiz bozuk paralar olan sadakalarımız mı, Ramazandaaaan Ramazana kendimizi “mecbur” hissettiğimiz ve “kardeşime fitre/zekat düşer mi?” deyip, yabancıya gitmesin mantığıyla bir cepten alıp diğer cebe koymak için kılıflar uydurduğumuz zekatlarımız mı, imkan bulunca üzerimize farz olan ancak imkan olmasına rağmen dünya zevklerine doyamadığımızdan, gidip geldikten sonra neredeyse gülmenin gezmenin kendisine “haram" olacağı düşüncesiyle yaşlılığa ertelenen haclarımız mı?... Ve daha neleeer neler... “Kefen parası” diyerek bir kenara koyduğumuz bilezikler, paralar, altınlar... Merak etmeyin, sizi kimse ortada koymaz. Mutlaka bir bez parçasına sarıp koyarlar toprağın altına. Ne kadar çok sevseler de, burunlarına gelen kötü kokudan tut buz gibi tasa kesmiş bedeninizin artık bir kıymeti olmayacak... Düğünle, sevinçle, heyecanla başladık ama ölümle bittik.. Kefenin de cebi yok ki götürelim sevdiklerimizden, “benim" dediğimiz sahibi olduğunu düşündüklerimizden.. Maddi olarak götürecek hiç bir şeyimiz olmamasına rağmen, manevi olarak bize mihmandarlık edecek salih amellerimiz olsun . Namazını doğru kılman, orucunu sağlam tutman, ibadetlerini bildiğin kadarıyla en güzel bicimde yerine getirmen hasenatın, kendine iyiliğin olurken, bu iyiliklerinin toplumun ıslahı/düzelmesi, iyilik ve hayrın çoğalması, kötülük ve şerri engellemek için çaba sarf etmek salihatın/salih amelin olursa imanın tamamlanır. “Asra yemin olsun ki şüphesiz insan zarardadır. İman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine doğruyu tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler hariç.” Asr suresi. İman, muhteşem bir nimettir. Rabbim tatmayanlara ve imanı olduğunu düşünüp de bu lezzeti alamayan tüm kardeşlerime nasib etsin.. Rabbim, hesabın verileceği o korkunç günden Sana sığınıyoruz. İman edip salih amel işleyen, hakkı, sabrı ve şükrü, adaleti tavsiye edip uygulayanlardan eylesin..Amin... Selam ve dua ile...   Sema KOCA
Ekleme Tarihi: 27 Kasım 2021 - Cumartesi

DÜĞÜN DAVETİYESİ

DÜĞÜN DAVETİYESİ Evleniyoruz... Hazırlıklar son hız devam ediyor. Düğün tarihi alındı, mekan belirlendi ve sıra geldi davetiye listesi ve seçimine... Davetiyemiz nasıl olsun? Ne renk olsun? Ne yazdıralım? Kimleri davet edeceğiz bu güzel günümüze şahitlik etmesi için? Her şeyi tüm ince ayrıntısına kadar düşünürüz. Güzel olsun isteriz. Sonuçta ilk kez ve ömür boyu olsun istediğimiz bir evlilik yapacağız, öyle değil mi? Artık davetiyeler hazır, sıra geldi dağıtım işlemine. Bizim için çok kıymetli ve birinci dereceden yakınlarımıza elden vermek isteriz. Kimine hediyelerle birlikte kimine muhabbet ve güler yüzle götürürüz ve mutlu günümüzde yanımızda olsunlar isteriz. Düğün günü gelmeden önce yemekler, ikramlar, içecekler ve tüm eksikler tamamlanır ve artık hazırız, gelsin düğün alayı...   Buraya kadar her şey iyi güzel hoş da, ikinci hayatımız dediğimiz evliliğimiz için bu kadar özenli hazırlıkları yapıyoruz da geçici ve oyun eğlenceden ibaret olduğunu bildiğimiz dünya hayatı için, asıl hayat olan ebedi hayatımız için ne yapıyoruz? Hani nerede AHİRET DAVETİYEMİZ? Ahirete biz hazır mıyız ki başkasını davet edelim, der gibiyseniz şayet, hatırlatmam gereken bir gerçek var: ÖLÜM NEFES KADAR YAKIN! Ne zaman gideceğimizin belli olmadığı bu hayata, ölüme nişanlı olarak geldik. Unutmamamız gerekmez miydi? Ama öyle bir daldık ki dünya meşgalesine... İşler bitmez! Ama ömür biter! Peki ne getirdin bana dediğinde Rabbimiz, yüzümüz kızarmadan, başımız dik, verilecek cevabımız var mı? Başımızı iki elimizin arasına alıp hiç düşündük mü bunu? Bitmek bilmeyen işlerin arasında acele acele kıldığımız namazlar mı, altı üstü bir ay tuttuğumuz; sabahtan başlayıp hayaller kurmaya “ne pişirsem iftara? Çorba, sulu yemek, pilav, ara sıcak, ara soğuk, salata, ayran, meyve suyu,...” derken akşamı kakara kikiri “açlıkla" tamamladığımız oruçlarımız mı, arada bir dilenci gelir de “Allah çoluğunuzu çocuğunuzu size bağışlasın, Allah ne muradın varsa versin" deyince dayanamayıp, cebimizi delmesin ve ağırlık olmasın diye verdiğimiz bozuk paralar olan sadakalarımız mı, Ramazandaaaan Ramazana kendimizi “mecbur” hissettiğimiz ve “kardeşime fitre/zekat düşer mi?” deyip, yabancıya gitmesin mantığıyla bir cepten alıp diğer cebe koymak için kılıflar uydurduğumuz zekatlarımız mı, imkan bulunca üzerimize farz olan ancak imkan olmasına rağmen dünya zevklerine doyamadığımızdan, gidip geldikten sonra neredeyse gülmenin gezmenin kendisine “haram" olacağı düşüncesiyle yaşlılığa ertelenen haclarımız mı?... Ve daha neleeer neler... “Kefen parası” diyerek bir kenara koyduğumuz bilezikler, paralar, altınlar... Merak etmeyin, sizi kimse ortada koymaz. Mutlaka bir bez parçasına sarıp koyarlar toprağın altına. Ne kadar çok sevseler de, burunlarına gelen kötü kokudan tut buz gibi tasa kesmiş bedeninizin artık bir kıymeti olmayacak... Düğünle, sevinçle, heyecanla başladık ama ölümle bittik.. Kefenin de cebi yok ki götürelim sevdiklerimizden, “benim" dediğimiz sahibi olduğunu düşündüklerimizden.. Maddi olarak götürecek hiç bir şeyimiz olmamasına rağmen, manevi olarak bize mihmandarlık edecek salih amellerimiz olsun . Namazını doğru kılman, orucunu sağlam tutman, ibadetlerini bildiğin kadarıyla en güzel bicimde yerine getirmen hasenatın, kendine iyiliğin olurken, bu iyiliklerinin toplumun ıslahı/düzelmesi, iyilik ve hayrın çoğalması, kötülük ve şerri engellemek için çaba sarf etmek salihatın/salih amelin olursa imanın tamamlanır. “Asra yemin olsun ki şüphesiz insan zarardadır. İman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine doğruyu tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler hariç.” Asr suresi. İman, muhteşem bir nimettir. Rabbim tatmayanlara ve imanı olduğunu düşünüp de bu lezzeti alamayan tüm kardeşlerime nasib etsin.. Rabbim, hesabın verileceği o korkunç günden Sana sığınıyoruz. İman edip salih amel işleyen, hakkı, sabrı ve şükrü, adaleti tavsiye edip uygulayanlardan eylesin..Amin... Selam ve dua ile...   Sema KOCA
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.