KARŞIMDAKİ BEN
KARŞIMDAKİ BEN
Kimse kimseyi beğenmiyor...
Hep bir eleştiri, laf sokma, aşağılama ya da tam tersi aşırı yüceltme, övgüler, haddinden fazla sevgi ve yergi sözcükleri havada uçuşuyor...
Neden insanları hep bir kalıba sokmaya çalışıyoruz ki...
Yolu, yöntemi, karakterleri gösteren Allah bile kulunu özgür iradesiyle başbaşa bırakmışken, nedir bu insanlardaki hükmetme duygusu?
Yapamadıklarımızı yaptırma, yaptıklarımızı da yaptırmama peşindeyiz. Ben yaptım olmadı boşuna deneme. Belki o da yaşayarak öğrenmek istiyor hayatı. Belki o zaman farkedecek doğruyu yanlışı. Sonra içine tam anlamıyla sindiremediği yaşamın bir anlamı kalmıyor.
Her insan özeldir. Başlı başına bir değerdir. Allah onu da seni yarattığı gibi özel ve biricik yarattı. Parmak izlerimizin her biri farklı olduğu gibi aynı yumurta ikizleri bile birebir değilken, nasıl yabancı birini ya da en yakın canımızdan kanımızdan olan evladımızı kendimiz gibi olsun isteme hakkına sahibiz?
Benim gibi düşünsün, benim gibi davransın, benim yolumdan yürüsün, benim ideolojimi savunsun...diyerek sadece onlara zulmediyoruz.
Eşler birbirine, ebeveynler çocuklarına, büyükler küçüklerine, hocalar talebelerine, hükümet vatandaşlarına hep bir hegemonya kurmaya çalışıyor. Neden?
Allah'ın eğitimi böyle değil ki! Allah doğruyu yanlışı, haramı, helali, kişilik özellikleri ve sonuçlarını anlatıyor. Verdiği akıl, irade, vicdan ile tercihi insana bırakıyor. İster Allah'ın kulu olur şerefli yaşarsın, ister herhangi birinin kölesi olur zelil yaşarsın.
Kendimizdeki hataları günahları görmeden, karşıdakinin kusurunu dile dolamada hiç sakınca görmüyoruz. Halbuki onun ayakkabılarını giyip geçtiği yoldan yürümedik. Sınanmadığımız imtihanı konuşmak kolay oluyor maalesef.
Ha bir de laf sokma hastalığımız var. Yüzüne dümdük söyleyemediğimizi, kinayeli sözlerle kanırtarak söylüyoruz. İnsan olan alır karşısına "bu tavrın/sözün beni çok incitti, buna dair bir açıklaman var mı? " diye sorar, adam gibi konuşur. Ama yoook, laf sokup acı vermek, gizemli tavırlar daha cazip ve kolay geliyor!
Ayrıca herkes her şeyi güzel yapacak/ yapmalı gibi bir kaide yok. İyinin de kötünün de mutlaka bir alıcısı vardır. Her insanın kapasitesi de farklıdır. İstihkakından fazlasını yüklemek zulüm olacağı gibi, azını verme(me)k de haksızlık olur ve köreltir.
Unutmayalım ki, karşımızdaki insan ayna gibidir. Gördüğümüz kusurlardan kendimize de pay biçmeliyiz.
Velhasılı kelam,
"Ya hayır konuş, ya da sus!"
Selam ve dua ile...
Sema KOCA
Ekleme
Tarihi: 30 Ekim 2021 - Cumartesi
KARŞIMDAKİ BEN
KARŞIMDAKİ BEN
Kimse kimseyi beğenmiyor...
Hep bir eleştiri, laf sokma, aşağılama ya da tam tersi aşırı yüceltme, övgüler, haddinden fazla sevgi ve yergi sözcükleri havada uçuşuyor...
Neden insanları hep bir kalıba sokmaya çalışıyoruz ki...
Yolu, yöntemi, karakterleri gösteren Allah bile kulunu özgür iradesiyle başbaşa bırakmışken, nedir bu insanlardaki hükmetme duygusu?
Yapamadıklarımızı yaptırma, yaptıklarımızı da yaptırmama peşindeyiz. Ben yaptım olmadı boşuna deneme. Belki o da yaşayarak öğrenmek istiyor hayatı. Belki o zaman farkedecek doğruyu yanlışı. Sonra içine tam anlamıyla sindiremediği yaşamın bir anlamı kalmıyor.
Her insan özeldir. Başlı başına bir değerdir. Allah onu da seni yarattığı gibi özel ve biricik yarattı. Parmak izlerimizin her biri farklı olduğu gibi aynı yumurta ikizleri bile birebir değilken, nasıl yabancı birini ya da en yakın canımızdan kanımızdan olan evladımızı kendimiz gibi olsun isteme hakkına sahibiz?
Benim gibi düşünsün, benim gibi davransın, benim yolumdan yürüsün, benim ideolojimi savunsun...diyerek sadece onlara zulmediyoruz.
Eşler birbirine, ebeveynler çocuklarına, büyükler küçüklerine, hocalar talebelerine, hükümet vatandaşlarına hep bir hegemonya kurmaya çalışıyor. Neden?
Allah'ın eğitimi böyle değil ki! Allah doğruyu yanlışı, haramı, helali, kişilik özellikleri ve sonuçlarını anlatıyor. Verdiği akıl, irade, vicdan ile tercihi insana bırakıyor. İster Allah'ın kulu olur şerefli yaşarsın, ister herhangi birinin kölesi olur zelil yaşarsın.
Kendimizdeki hataları günahları görmeden, karşıdakinin kusurunu dile dolamada hiç sakınca görmüyoruz. Halbuki onun ayakkabılarını giyip geçtiği yoldan yürümedik. Sınanmadığımız imtihanı konuşmak kolay oluyor maalesef.
Ha bir de laf sokma hastalığımız var. Yüzüne dümdük söyleyemediğimizi, kinayeli sözlerle kanırtarak söylüyoruz. İnsan olan alır karşısına "bu tavrın/sözün beni çok incitti, buna dair bir açıklaman var mı? " diye sorar, adam gibi konuşur. Ama yoook, laf sokup acı vermek, gizemli tavırlar daha cazip ve kolay geliyor!
Ayrıca herkes her şeyi güzel yapacak/ yapmalı gibi bir kaide yok. İyinin de kötünün de mutlaka bir alıcısı vardır. Her insanın kapasitesi de farklıdır. İstihkakından fazlasını yüklemek zulüm olacağı gibi, azını verme(me)k de haksızlık olur ve köreltir.
Unutmayalım ki, karşımızdaki insan ayna gibidir. Gördüğümüz kusurlardan kendimize de pay biçmeliyiz.
Velhasılı kelam,
"Ya hayır konuş, ya da sus!"
Selam ve dua ile...
Sema KOCA
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.