KUR’ANDAKİ PEYGAMBER DUALARI, HÛD A.S.
KUR’ANDAKİ PEYGAMBER DUALARI, HÛD A.S.
Hûd 54-57: ...“Ben Allah’ı şahit tutuyorum; siz de şahit olun ki ben O’nun peşi sıra ortak koştuklarınızdan uzağım. Hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana zaman tanımayın! Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz ki Rabbim doğru yoldadır. Yüz çevirirseniz, elbette ben benimle size gönderileni size bildirdim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi yerinize getirebilir ve siz O’na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki benim Rabbim her şeyi koruyup gözetendir.”
Hûd a.s. kavmine defalarca tebliğ ettikten sonra onların ısrarla yalanlama ve suçlamaları karşısında verdiği cevaptır bu ayetler.
Gelin hep birlikte, Hûd a.s.’ın içinden seçildiği kavmi olan Âd Kavmi’ni biraz tanıyalım. Bakalım günümüzle ne kadar benzerlikleri var...
Kur'an'da 73 ayette kıssası anlatılan, bir sureye de ismi verilen Hûd a.s.’ın, tüm resullerin bozulan topluma geliş sebebi olan değişmeyen gündemi; TEVHİD ve TEBLİĞdi. Âd Kavmi olarak da 24 kez geçer.
Hûd a.s.’ın gönderildiği bölge adının verildiği sure Ahkâf'tır.
Kur’an’da Âd Kavmi’nin şehirlerinden, insan yapılarından, inanç sistemlerinden, sosyal ve kültürel hayatlarından bahsedilir.
Âd Kavmi’nin en büyük sorunu DÜNYEVİLEŞME hastalığıydı. Allah Resulü'nün(sav) karşısındaki ekabir takımının da derdi dünyevileşmekti ve Âd Kavmi buna en güzel örnektir ve şimdi de!
Dünyevileşme hastalığının etkileri:
- Kazanma ve biriktirme hırsına kapılıyor. (Tekasür suresi: “Çoğaltma tutkusu sizi oyalayıp durdu ta ki mezarları varıncaya kadar!”)
-Başarı elde ettikçe bunu kendinden bilmeye başlıyor.
-Bütün ilişkilerini menfaat üzerine kuruyor, değer yerini fiyata bırakıyor.
-İnanılmaz bir kibir hastalığına müptela oluyor.
-Herkesi kendi rakibi olarak görüp Haset ile kavruluyor.
-Hiç ölmeyecek gibi dünya için hesaplar yapıyor.
Sizce de günümüzle çok alakalı değil mi? Bakın daha ne kadar benzer özelliklerimiz var. Acaba o zamanın da mı suçlusu kapitalizmdi?
Sosyal ve kültürel olarak Âd Kavmi:
•İleri gelenler (Mele’: bir görüş ve bir inanç etrafında bir araya gelen topluluk, toplumun ileri gelenleri, seçkinler, fikir danışılan ve görüşleri alınan kimseler anlamına gelir. Fahreddin er-Râzî, Kur’ân-ı Kerîm’de mele’in, kendilerini peygamberlerin karşısına koyan seçkin kimseleri ifade ettiğini, bunların topluluk içinde en önde yer almaları, heybetli görünüşleriyle göz doldurmaları sebebiyle bu şekilde adlandırıldığını belirtir) toplumu yönlendiriyorlardı (Araf 66).
•Vücut yapıları itibarıyla güçlü, kuvvetli ve heybetli insanlardı (Araf 69).
•Eğlenceye düşkün, zevküsefayı seven bir kavimdi (Şuara 128).
•İhtişama önem veren, gösterişli binalar yapan ve bunlarla gururlanan bir topluluktu (Şuara 128-129).
•Zulüm ve haksızlık yapan, adaleti değil aidiyeti önceleyen bir topluluktu (Şuara 130).
•Zenginlikleri çok olan, bağları, bahçeleri, suları ve adamları çok olan bir milletti (Şuara 132 134).
•En güçlü insanların kendileri olduğuna inanan ve güçleri ile başkalarına meydan okuyan bir kavimdi (Fussilet 15).
BENZERLİKLER SİZİN DE GÖZÜNÜZE ÇARPTI MI?
İnanç yapısı noktasında Âd Kavmi:
■Hakikat karşısında yalanlar uyduruyor, iftiralar ediyorlardı (Hûd 52).
■Hakikati elde etmek için akıllarını kullanmıyorlar (Hûd 51).
■Hakikati inkar ediyorlar (Hûd 59).
■Hakikatin üzerine örtüyorlar (Hûd 60).
■Hakikati (ahireti ve hesabı inkar ederek) yalanlıyorlardı (Müminun 33).
■Kendilerine gelecek olan azabı yalanlıyorlardı (Şuara 139).
Nuh a.s.’dan sonra gelen Hûd a.s.’ın (Mü’minun 31, Â’raf 69) kavmi olan Âd, tufan ile gelen ama tuğyan ile helak olan bir kavimdi.
HELÂK OLUŞ SEBEPLERİ:
~Gücün büyüsüne kapılmışlardı (Fussilet 15).
~Başarılarını put haline getirmişlerdi (Fussilet 15).
~Kuvvetlerinin çokluğuna güvenmişlerdi (Fussilet 15).
~Heybetlerinin etkisi altında kalmışlardı (Â’raf 69).
~Kendilerinin özel insanlar olduğuna inanmışlardı (Şuara 138).
Fecr 6-8: “Rabbin (şunlara) ne yaptı görmedin mi: Âd (kavmine), (yüksek) sütunları olan İrem (şehrine) -ki şehirler içinde onun benzeri yaratılmamıştı-...”
Ne kadar sağlam binalar, eşsiz bağlar bahçeler yaparsanız yapın, Allah’a kulluktan yüz çevirirseniz sonunuz Âd Kavmi gibi olur diyor ayet.
Âd Kavmi;
-Güzellik ve heybet,
-Güç ve kuvvet,
-Mülk ve hükümdarlık,
-Başarı ve zafer,
-Zenginlik ve rızık BİZDEDİR ve BİZDENDİR diyerek, nimette, güçte, mülkte, başarıda ve rızıkta şirke düştüler.
“Lebbeyk, Allâhümme Lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, İnne'l-hamde ve'nni'mete leke ve'l-mülk, lâ şerîke lek": "Buyur Allahım buyur! Emrindeyim buyur! Senin hiçbir ortağın yoktur. Emrindeyim buyur! Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de senin, mülk de senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur."
Bu bir tevhidî slogandır ve Âd Kavmi’nin şirke düştüğü beş unsuru içeriyor.
Böldüğün ve parçaladığın her şeyi, bir ve tek olan Allah'ın adının etrafında birleştirmek; lâ ilahe illallah diyerek ve hayatına yerleştirip örnek olarak gerçek manada karşılığını bulur. O yüzden Mekkeli müşrikler demedi/diyemedi. Dilde bile söylememelerinin sebebi, ne anlama geldiğini bilmelerindendi. Ebu Cehil, cahillerin babası sıfatını bilmediğinden değil, bilip de inkar etmesinden dolayı aldı.
Tüm bunları bugüne taşırsak, FARK GÖREBİLİYOR MUSUNUZ?
Unutmayalım ki “Allah şımaranları, israf edenleri, haddi aşanları sevmez!”
O kadar şaşaanın, lüksün, konforun içinde debelenen Âd Kavmi bile azgınlıkları ve inkarlarından dolayı, defalarca uyarılmalarına rağmen “alçaltan, öfke dolu (Â’raf 71), kökünü kesip koparan (Â’raf 72), ağır ve çetin (Hûd 58), lanetli (Hûd 60), korkunç bir sesle, köpük gibi çer çöp yığını haline getiren (Mü’minun 41), dondurucu ve sürekli bir rüzgar ile gelen (Fussilet 16), elem verici (Ahkâf 24), sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seren (Kamer 20), uğultulu kasıp kavuran bir fırtına ile gelen (Hakka 6) AZAP İLE HELAK OLDULAR.
Kıssalar bize boşuna anlatılmadı. Düzeni, sistemi, onu bunu sebep göstererek, kendimizce haklı(!) bahaneler uydurarak kendimizi kandırmayalım!
Ayette “Allah perçeminden yakalar" derken, perçemin olduğu yer insanın kayıt merkezi olan frontal lobtur. Dolayısıyla aldığımız her karar, yaptığımız her eylem Habîr olan Allah'ın bilgisindedir. Bilerek ya da aklımızı kiraya vererek yaptığımız her işten yine kendimiz sorumluyuz.
Alâk 19: “ Ona itaat etme! Rabbine secde et ve O'na yaklaş!”
“Kulun Allah’a en yakın olduğu an secde anıdır" derken Allah Resulü muhtemeldir ki bu ayete dayandırmıştır.
Rabbim bizleri uyananlardan, Allah’a hakkıyla kulluk edenlerden, muttakilerden, Resullerinin hiçbirini diğerinden ayırt etmeksizin iman ve tasdik ile ulaştırdıkları vahyi tatbik eden, örnek alanlardan eylesin.
Selam ve dua ile...
Sema KOCA
5 Nisan 2022
Ekleme
Tarihi: 05 Nisan 2022 - Salı
KUR’ANDAKİ PEYGAMBER DUALARI, HÛD A.S.
KUR’ANDAKİ PEYGAMBER DUALARI, HÛD A.S.
Hûd 54-57: ...“Ben Allah’ı şahit tutuyorum; siz de şahit olun ki ben O’nun peşi sıra ortak koştuklarınızdan uzağım. Hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana zaman tanımayın! Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz ki Rabbim doğru yoldadır. Yüz çevirirseniz, elbette ben benimle size gönderileni size bildirdim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi yerinize getirebilir ve siz O’na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki benim Rabbim her şeyi koruyup gözetendir.”
Hûd a.s. kavmine defalarca tebliğ ettikten sonra onların ısrarla yalanlama ve suçlamaları karşısında verdiği cevaptır bu ayetler.
Gelin hep birlikte, Hûd a.s.’ın içinden seçildiği kavmi olan Âd Kavmi’ni biraz tanıyalım. Bakalım günümüzle ne kadar benzerlikleri var...
Kur'an'da 73 ayette kıssası anlatılan, bir sureye de ismi verilen Hûd a.s.’ın, tüm resullerin bozulan topluma geliş sebebi olan değişmeyen gündemi; TEVHİD ve TEBLİĞdi. Âd Kavmi olarak da 24 kez geçer.
Hûd a.s.’ın gönderildiği bölge adının verildiği sure Ahkâf'tır.
Kur’an’da Âd Kavmi’nin şehirlerinden, insan yapılarından, inanç sistemlerinden, sosyal ve kültürel hayatlarından bahsedilir.
Âd Kavmi’nin en büyük sorunu DÜNYEVİLEŞME hastalığıydı. Allah Resulü'nün(sav) karşısındaki ekabir takımının da derdi dünyevileşmekti ve Âd Kavmi buna en güzel örnektir ve şimdi de!
Dünyevileşme hastalığının etkileri:
- Kazanma ve biriktirme hırsına kapılıyor. (Tekasür suresi: “Çoğaltma tutkusu sizi oyalayıp durdu ta ki mezarları varıncaya kadar!”)
-Başarı elde ettikçe bunu kendinden bilmeye başlıyor.
-Bütün ilişkilerini menfaat üzerine kuruyor, değer yerini fiyata bırakıyor.
-İnanılmaz bir kibir hastalığına müptela oluyor.
-Herkesi kendi rakibi olarak görüp Haset ile kavruluyor.
-Hiç ölmeyecek gibi dünya için hesaplar yapıyor.
Sizce de günümüzle çok alakalı değil mi? Bakın daha ne kadar benzer özelliklerimiz var. Acaba o zamanın da mı suçlusu kapitalizmdi?
Sosyal ve kültürel olarak Âd Kavmi:
•İleri gelenler (Mele’: bir görüş ve bir inanç etrafında bir araya gelen topluluk, toplumun ileri gelenleri, seçkinler, fikir danışılan ve görüşleri alınan kimseler anlamına gelir. Fahreddin er-Râzî, Kur’ân-ı Kerîm’de mele’in, kendilerini peygamberlerin karşısına koyan seçkin kimseleri ifade ettiğini, bunların topluluk içinde en önde yer almaları, heybetli görünüşleriyle göz doldurmaları sebebiyle bu şekilde adlandırıldığını belirtir) toplumu yönlendiriyorlardı (Araf 66).
•Vücut yapıları itibarıyla güçlü, kuvvetli ve heybetli insanlardı (Araf 69).
•Eğlenceye düşkün, zevküsefayı seven bir kavimdi (Şuara 128).
•İhtişama önem veren, gösterişli binalar yapan ve bunlarla gururlanan bir topluluktu (Şuara 128-129).
•Zulüm ve haksızlık yapan, adaleti değil aidiyeti önceleyen bir topluluktu (Şuara 130).
•Zenginlikleri çok olan, bağları, bahçeleri, suları ve adamları çok olan bir milletti (Şuara 132 134).
•En güçlü insanların kendileri olduğuna inanan ve güçleri ile başkalarına meydan okuyan bir kavimdi (Fussilet 15).
BENZERLİKLER SİZİN DE GÖZÜNÜZE ÇARPTI MI?
İnanç yapısı noktasında Âd Kavmi:
■Hakikat karşısında yalanlar uyduruyor, iftiralar ediyorlardı (Hûd 52).
■Hakikati elde etmek için akıllarını kullanmıyorlar (Hûd 51).
■Hakikati inkar ediyorlar (Hûd 59).
■Hakikatin üzerine örtüyorlar (Hûd 60).
■Hakikati (ahireti ve hesabı inkar ederek) yalanlıyorlardı (Müminun 33).
■Kendilerine gelecek olan azabı yalanlıyorlardı (Şuara 139).
Nuh a.s.’dan sonra gelen Hûd a.s.’ın (Mü’minun 31, Â’raf 69) kavmi olan Âd, tufan ile gelen ama tuğyan ile helak olan bir kavimdi.
HELÂK OLUŞ SEBEPLERİ:
~Gücün büyüsüne kapılmışlardı (Fussilet 15).
~Başarılarını put haline getirmişlerdi (Fussilet 15).
~Kuvvetlerinin çokluğuna güvenmişlerdi (Fussilet 15).
~Heybetlerinin etkisi altında kalmışlardı (Â’raf 69).
~Kendilerinin özel insanlar olduğuna inanmışlardı (Şuara 138).
Fecr 6-8: “Rabbin (şunlara) ne yaptı görmedin mi: Âd (kavmine), (yüksek) sütunları olan İrem (şehrine) -ki şehirler içinde onun benzeri yaratılmamıştı-...”
Ne kadar sağlam binalar, eşsiz bağlar bahçeler yaparsanız yapın, Allah’a kulluktan yüz çevirirseniz sonunuz Âd Kavmi gibi olur diyor ayet.
Âd Kavmi;
-Güzellik ve heybet,
-Güç ve kuvvet,
-Mülk ve hükümdarlık,
-Başarı ve zafer,
-Zenginlik ve rızık BİZDEDİR ve BİZDENDİR diyerek, nimette, güçte, mülkte, başarıda ve rızıkta şirke düştüler.
“Lebbeyk, Allâhümme Lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, İnne'l-hamde ve'nni'mete leke ve'l-mülk, lâ şerîke lek": "Buyur Allahım buyur! Emrindeyim buyur! Senin hiçbir ortağın yoktur. Emrindeyim buyur! Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de senin, mülk de senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur."
Bu bir tevhidî slogandır ve Âd Kavmi’nin şirke düştüğü beş unsuru içeriyor.
Böldüğün ve parçaladığın her şeyi, bir ve tek olan Allah'ın adının etrafında birleştirmek; lâ ilahe illallah diyerek ve hayatına yerleştirip örnek olarak gerçek manada karşılığını bulur. O yüzden Mekkeli müşrikler demedi/diyemedi. Dilde bile söylememelerinin sebebi, ne anlama geldiğini bilmelerindendi. Ebu Cehil, cahillerin babası sıfatını bilmediğinden değil, bilip de inkar etmesinden dolayı aldı.
Tüm bunları bugüne taşırsak, FARK GÖREBİLİYOR MUSUNUZ?
Unutmayalım ki “Allah şımaranları, israf edenleri, haddi aşanları sevmez!”
O kadar şaşaanın, lüksün, konforun içinde debelenen Âd Kavmi bile azgınlıkları ve inkarlarından dolayı, defalarca uyarılmalarına rağmen “alçaltan, öfke dolu (Â’raf 71), kökünü kesip koparan (Â’raf 72), ağır ve çetin (Hûd 58), lanetli (Hûd 60), korkunç bir sesle, köpük gibi çer çöp yığını haline getiren (Mü’minun 41), dondurucu ve sürekli bir rüzgar ile gelen (Fussilet 16), elem verici (Ahkâf 24), sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seren (Kamer 20), uğultulu kasıp kavuran bir fırtına ile gelen (Hakka 6) AZAP İLE HELAK OLDULAR.
Kıssalar bize boşuna anlatılmadı. Düzeni, sistemi, onu bunu sebep göstererek, kendimizce haklı(!) bahaneler uydurarak kendimizi kandırmayalım!
Ayette “Allah perçeminden yakalar" derken, perçemin olduğu yer insanın kayıt merkezi olan frontal lobtur. Dolayısıyla aldığımız her karar, yaptığımız her eylem Habîr olan Allah'ın bilgisindedir. Bilerek ya da aklımızı kiraya vererek yaptığımız her işten yine kendimiz sorumluyuz.
Alâk 19: “ Ona itaat etme! Rabbine secde et ve O'na yaklaş!”
“Kulun Allah’a en yakın olduğu an secde anıdır" derken Allah Resulü muhtemeldir ki bu ayete dayandırmıştır.
Rabbim bizleri uyananlardan, Allah’a hakkıyla kulluk edenlerden, muttakilerden, Resullerinin hiçbirini diğerinden ayırt etmeksizin iman ve tasdik ile ulaştırdıkları vahyi tatbik eden, örnek alanlardan eylesin.
Selam ve dua ile...
Sema KOCA
5 Nisan 2022
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.