TAHAMMÜL
TAHAMMÜL MÜ, RIZA MI?
“Katlandığımız değil, razı olduğumuz insanlar dostlarımızdır.”
Hayatımızdaki tüm sevdiklerimizden gerçekten razı mıyız?
Yoksa tahammül etmek zorunda olduklarımız mı var?
Sevgimizin nabzını şöyle bir tutsak acaba bize neler neler söyleyecek?
Hani bir fotoğraf vardır, mutlaka görmüşsünüzdür… Sırtında minik kardeşini taşıyan küçük çocuğa diyorlar ki: “Ne
ağır yükün var!” Cevap veriyor çocuk: “O yük değil, KARDEŞİM!”
Kardeş yük değil; candır, heyecandır, umuttur, derttaştır,
karındaştır... Tahammül edilmek zorunda kalınmayandır.
Razı olunandır. Anne ve babanın bize bıraktığı en güzel mirastır, hazinedir.
Sevmek apayrı bir şeydir. İnsan sevdiğine katlanmaz. Bu ister eş ister kardeş, arkadaş, dost olsun hiç fark etmez.
Bir insanı sevdiğinde ona gönül verdiğinde onun her halinden
razı olursun, olduğu gibi sever kabul edersin. Kötü yanlarını
fark etsen de hoş görür, güzel söz ve eylemlerle ona doğruyu
anlatırsın.
Tahammül devreye girdi mi işler değişir. Bu sanki sevginin
zirveden aşağılara inişinin göstergesi oluverir. Hele bir de dile geliyorsa...
Dile gelişin hem iyi hem de kötü yanı vardır. İyi taraftan bakarsak; sevilen insanın kendini kontrol etmesini, haddini bilip zorlamamasını, geri adım atıp sevgiyi yenidenzirveye taşımak için çabalamasını sağlar. Kötü yanı ise dile gelişidir, yani sevenin “Artık sevgim azalıyor!” mesajı vermesidir. Gerçi bu bir ikazdır. En azından etkiye tepki verilmiştir.
Sevilen bu mesajı anlarsa ne âlâ...
Peki ya hiç tepki vermeden, sessizce biten sevgilere ne demeli? Sevdiğini incitmemek, üzmemek, kırıp dökmemek, yok etmemek için içten içe kendini bitirerek tüketmesine?
Razı oluş, sınırların aşılmasıyla tahammül etmeye evrilir ve
nihayetinde ortada hiçbir şey kalmadan kül olur, biter...
Sözcüklere dökülmeyen isyanlar sevenin yüreğinde nisyana dönüşür.
Sahi, dünyada ve ukbâda razı olunmaktan daha güzel ne
olabilir ki?
Sema KOCA
Ekleme
Tarihi: 20 Kasım 2021 - Cumartesi
TAHAMMÜL
TAHAMMÜL MÜ, RIZA MI?
“Katlandığımız değil, razı olduğumuz insanlar dostlarımızdır.”
Hayatımızdaki tüm sevdiklerimizden gerçekten razı mıyız?
Yoksa tahammül etmek zorunda olduklarımız mı var?
Sevgimizin nabzını şöyle bir tutsak acaba bize neler neler söyleyecek?
Hani bir fotoğraf vardır, mutlaka görmüşsünüzdür… Sırtında minik kardeşini taşıyan küçük çocuğa diyorlar ki: “Ne
ağır yükün var!” Cevap veriyor çocuk: “O yük değil, KARDEŞİM!”
Kardeş yük değil; candır, heyecandır, umuttur, derttaştır,
karındaştır... Tahammül edilmek zorunda kalınmayandır.
Razı olunandır. Anne ve babanın bize bıraktığı en güzel mirastır, hazinedir.
Sevmek apayrı bir şeydir. İnsan sevdiğine katlanmaz. Bu ister eş ister kardeş, arkadaş, dost olsun hiç fark etmez.
Bir insanı sevdiğinde ona gönül verdiğinde onun her halinden
razı olursun, olduğu gibi sever kabul edersin. Kötü yanlarını
fark etsen de hoş görür, güzel söz ve eylemlerle ona doğruyu
anlatırsın.
Tahammül devreye girdi mi işler değişir. Bu sanki sevginin
zirveden aşağılara inişinin göstergesi oluverir. Hele bir de dile geliyorsa...
Dile gelişin hem iyi hem de kötü yanı vardır. İyi taraftan bakarsak; sevilen insanın kendini kontrol etmesini, haddini bilip zorlamamasını, geri adım atıp sevgiyi yenidenzirveye taşımak için çabalamasını sağlar. Kötü yanı ise dile gelişidir, yani sevenin “Artık sevgim azalıyor!” mesajı vermesidir. Gerçi bu bir ikazdır. En azından etkiye tepki verilmiştir.
Sevilen bu mesajı anlarsa ne âlâ...
Peki ya hiç tepki vermeden, sessizce biten sevgilere ne demeli? Sevdiğini incitmemek, üzmemek, kırıp dökmemek, yok etmemek için içten içe kendini bitirerek tüketmesine?
Razı oluş, sınırların aşılmasıyla tahammül etmeye evrilir ve
nihayetinde ortada hiçbir şey kalmadan kül olur, biter...
Sözcüklere dökülmeyen isyanlar sevenin yüreğinde nisyana dönüşür.
Sahi, dünyada ve ukbâda razı olunmaktan daha güzel ne
olabilir ki?
Sema KOCA
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.