CİNNET GEÇİRİYORUZ ! (1)
CİNNET GEÇİRİYORUZ ! (1)
Çoğumuz kendimizi milli, manevi duyguları güçlü, vatansever olarak tanımlarız. Öyle ki iş başa düşse “vatan için, bayrak için, millet için canımı veririm” diye konuşuruz.
Yani iş başa düşse...
Ama o kadar ileriye gitmeye gerek yok. İş başa düşerse bu devletin askeri, polisi vs. var ve tüm mekanizmaları kurumları ile çalışıyor çok şükür. İşin başa düşmesi için bu kurumların (Allah korusun) ortadan kalkması, ya da işlevini kaybetmesi gerekir ki, onun da bir örneğini ecdadımız yaşadı.
Dağılmış bir ordu, başsız kalmış bir millet, tüm silahları elinden alınmış, ordusu terhis edilmiş, toprakları her yerden ve her milletten işgalci ordular ile kuşatılmış, içeriden eşkiya çeteleri ile baskına uğrayan bir millet vardı.
Vatan toprağını müdafaa etmek zamanı gelmişti. Anadolu’nun her yanı işgal edilmiş, ateş her yanı sarmıştı. Ya istiklal, ya ölüm kararı almak zorundaydı. Bu millettin kültüründe, fıtratında esaret altında kalmak yoktu.
İşte tam da iş başa düşmüştü. Anadolu’nun yiğit evlatları genç, yaşlı, kadın, erkek Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Boşnak kim varsa tek ortak noktalarının vatan olduğunu bilerek güneyden, kuzeyden, batıdan, doğudan bir anda saldırıya geçen çakal sürüsüne karşı cansiperane vatan savunmasına geçtiler.
Vatanın her karışında milli bir direniş ve mücadele göstererek yeniden al bayrağın bu topraklarda dalgalanmasına vesile oldular.
Yani o zaman iş başa düşmüştü...
Yine yakın zamanda da iş başa düşmüştü ve yine o neslin torunları 15 Temmuz’da bu duygunun ölmediğini; işgalci, satılmış iç hainlere karşı canlarını ortaya koyarak tekrar tüm dünyanın hayret ve hayranlığını kazanan bir direnişle, şehitler vererek tekrar gösterdiler.
Ya şimdi ne oldu neler oluyor, nedir bu cinnet hali?!
Birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi ve barış dilini, duygularını bırak uzlaşma kültürünü bile kaybetmeye başladık. Birbirimizle iletişim bile kuramıyoruz. Konuşma dilimiz Türkçe olsa da, duygu ve davranış dilimiz kince oluyor. Bir arada muhabbeti bırak yüz yüze bakmaya dayanamıyoruz. Hele de bunu sosyal mecraya öyle yansıtıyoruz ki, normalde yüz yüze tanışması, bir araya denk gelmesi ihtimali düşük olan insanlar, sosyal medyada guruplaşmış, cepheleşmiş hale geldiler.
Herkes birbirini ötekileştirmede, aşağılamada, tehdit etme de yarışır hale gelmiş. Normal şartlarda belki de mütevazi, saygılı, sabırlı kişiler bile klavyenin, telefonun tuşlarından kin ve nefret yayar olmuşlar.
Bildiğimiz bir trafik canavarlığı vardı, şimdi bir de sosyal medya canavarlığını öğrenmiş olduk.
Bunun en bariz örneklerinden birini de yakın zamanda yaşadığımız yangın felaketinde gördük. Çoğumuz paylaşımlarımızda “yanan sadece ormanlarımız değil, ciğerimiz de yanıyor” diye ortak bir söylemle başlarken, diğer taraftan da nice canların gönüllerini, kalplerini, yaktık, kırdık.
Malum bize has bir özellik olan “her şeyi bilme, her konuda ahkam kesme” özelliğimiz yine devreye girdi.
Deprem olunca “deprem uzmanı ”seçim olunca “siyaset uzmanı” pandemi olunca “aşı uzmanı” olma vasfımız bu sefer de yangın olunca “yangın uzmanı “ olma vasfımızla öne çıktık.
Diplomamız olmasa da her şeyi bilme konusunda belki de dünya çapında öncülük bizdedir.
Daha söylenecek çok şey var da, uzatmamak ve köşemdeki alana saygı duyarak yazımı şimdilik burada noktalayayım.
Yazının devamı var onu da bundan sonraki yazı hakkıma saklayayım.
Huzurlu Günler....
Yusuf Aktaş
Ekleme
Tarihi: 09 Ağustos 2021 - Pazartesi
CİNNET GEÇİRİYORUZ ! (1)
CİNNET GEÇİRİYORUZ ! (1)
Çoğumuz kendimizi milli, manevi duyguları güçlü, vatansever olarak tanımlarız. Öyle ki iş başa düşse “vatan için, bayrak için, millet için canımı veririm” diye konuşuruz.
Yani iş başa düşse...
Ama o kadar ileriye gitmeye gerek yok. İş başa düşerse bu devletin askeri, polisi vs. var ve tüm mekanizmaları kurumları ile çalışıyor çok şükür. İşin başa düşmesi için bu kurumların (Allah korusun) ortadan kalkması, ya da işlevini kaybetmesi gerekir ki, onun da bir örneğini ecdadımız yaşadı.
Dağılmış bir ordu, başsız kalmış bir millet, tüm silahları elinden alınmış, ordusu terhis edilmiş, toprakları her yerden ve her milletten işgalci ordular ile kuşatılmış, içeriden eşkiya çeteleri ile baskına uğrayan bir millet vardı.
Vatan toprağını müdafaa etmek zamanı gelmişti. Anadolu’nun her yanı işgal edilmiş, ateş her yanı sarmıştı. Ya istiklal, ya ölüm kararı almak zorundaydı. Bu millettin kültüründe, fıtratında esaret altında kalmak yoktu.
İşte tam da iş başa düşmüştü. Anadolu’nun yiğit evlatları genç, yaşlı, kadın, erkek Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Boşnak kim varsa tek ortak noktalarının vatan olduğunu bilerek güneyden, kuzeyden, batıdan, doğudan bir anda saldırıya geçen çakal sürüsüne karşı cansiperane vatan savunmasına geçtiler.
Vatanın her karışında milli bir direniş ve mücadele göstererek yeniden al bayrağın bu topraklarda dalgalanmasına vesile oldular.
Yani o zaman iş başa düşmüştü...
Yine yakın zamanda da iş başa düşmüştü ve yine o neslin torunları 15 Temmuz’da bu duygunun ölmediğini; işgalci, satılmış iç hainlere karşı canlarını ortaya koyarak tekrar tüm dünyanın hayret ve hayranlığını kazanan bir direnişle, şehitler vererek tekrar gösterdiler.
Ya şimdi ne oldu neler oluyor, nedir bu cinnet hali?!
Birlik, beraberlik, kardeşlik, sevgi ve barış dilini, duygularını bırak uzlaşma kültürünü bile kaybetmeye başladık. Birbirimizle iletişim bile kuramıyoruz. Konuşma dilimiz Türkçe olsa da, duygu ve davranış dilimiz kince oluyor. Bir arada muhabbeti bırak yüz yüze bakmaya dayanamıyoruz. Hele de bunu sosyal mecraya öyle yansıtıyoruz ki, normalde yüz yüze tanışması, bir araya denk gelmesi ihtimali düşük olan insanlar, sosyal medyada guruplaşmış, cepheleşmiş hale geldiler.
Herkes birbirini ötekileştirmede, aşağılamada, tehdit etme de yarışır hale gelmiş. Normal şartlarda belki de mütevazi, saygılı, sabırlı kişiler bile klavyenin, telefonun tuşlarından kin ve nefret yayar olmuşlar.
Bildiğimiz bir trafik canavarlığı vardı, şimdi bir de sosyal medya canavarlığını öğrenmiş olduk.
Bunun en bariz örneklerinden birini de yakın zamanda yaşadığımız yangın felaketinde gördük. Çoğumuz paylaşımlarımızda “yanan sadece ormanlarımız değil, ciğerimiz de yanıyor” diye ortak bir söylemle başlarken, diğer taraftan da nice canların gönüllerini, kalplerini, yaktık, kırdık.
Malum bize has bir özellik olan “her şeyi bilme, her konuda ahkam kesme” özelliğimiz yine devreye girdi.
Deprem olunca “deprem uzmanı ”seçim olunca “siyaset uzmanı” pandemi olunca “aşı uzmanı” olma vasfımız bu sefer de yangın olunca “yangın uzmanı “ olma vasfımızla öne çıktık.
Diplomamız olmasa da her şeyi bilme konusunda belki de dünya çapında öncülük bizdedir.
Daha söylenecek çok şey var da, uzatmamak ve köşemdeki alana saygı duyarak yazımı şimdilik burada noktalayayım.
Yazının devamı var onu da bundan sonraki yazı hakkıma saklayayım.
Huzurlu Günler....
Yusuf Aktaş
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.