Yusuf AKTAŞ
Köşe Yazarı
Yusuf AKTAŞ
 

CİNNET GEÇİRİYORUZ (2)

CİNNET GEÇİRİYORUZ (2) Herkes birbirini ötekileştirmekten şikayet ederken, bunu en çok yapanlar da aslında bu konudan şikayet edenler oluyor maalesef. Bizim bu zaafımızı bilen algı yöneticileri de senaryolarını ona göre yazıyor ve sahneye koyuyorlar. Sonra da geriden seyrederken keyifle sadist duygularını tatmin ediyorlar. Hele bir de gittiği yolun en doğru yol, taraftarı olduğu takımın en iyi takım, oy verdiği partinin siyasi liderinin pür-i pak olduğunu düşünüp de amansızca savunanlar yok mu?! Bu tipler tabiri caizse kraldan fazla kralcı olup, kıralı bile hayrete düşürecek kadar fanatikleşiyorlar. Bu tiplerle konuşmak, tartışmak bir tarafa aynı ortamda olmak bile bazen kavgalara sebep olabilir. Üstelik bu tiplerin eğitim ve kültür seviyeleri bile böyle konulara girdiklerinde dibe vurabiliyor. Bazen akılcı davranıştan uzak kendini haklı olmak üzere şartlandırıldığından olsa gerek, muhatabı ile iddialaşma ve kavgaya varacak noktaya gelebiliyorlar. Bu kadar cepheleşmiş, fanatikleşmiş, tahammülsüzleşmiş bir toplulukta gel de uzlaşacak adam bul. Kime sorarsan en iyisini biliyor. Herkes kendini haklı çıkarmaya çalışıyor. Tabi bu arada filler tepişirken, çimenler eziliyor. Aynı ortak topraklarda ve çoğu da aynı kültürel kimliğe sahip insanlar bile birbirine düşerken plan yapanların, planları da tıkır tıkır işliyor. Bunun en bariz örneğini de yine yakınlarda yaşadığımız orman yangınları ve sel felaketlerinde gördük, görüyoruz. Özellikle de ormanlarımız yanarken eline cep telefonunu alan ahkam kesmeye, akıl vermeye, hatta yol göstermeye, toplum mühendisliği yapmaya çalışıyor. Hatta bazıları işi o kadar abartmaya çalışıyor ki, kendini devlet gibi görür hale geliyor. Pilot oluyor, nereye müdahale etmesi gerektiğini söylüyor. itfaiye yangın şefi oluyor, nerenin ve nasıl söndürülmesi gerektiği talimatını veriyor, hatta daha da işi abartıp jandarma gibi davranıp yol kesiyor, kimlik soruyor hale gelebiliyorlar. Bu yangın felaketinde bir enteresan durum daha yaşadık ki o da yine biz münhasır birşey oldu. Bazı sinema, ses sanatçıları ile beraber son zamanların sosyal medyada fenomen diye tabir edilen, takipçi çekmek için kırk takla atan, asıl maksatları kendini ön plana çıkmaya çalışan, belki de sanaldan ürün satmaya, danışan ya da, işi estetisyenlik olanlar bile müşteri çekmek için fırsatını bulduğu bu durumu, tatillerinden bile taviz vermeden, makyajlarını, bakımlarını yapıp kamera önüne geçerek vicdansızca bu felaketi kullanmaya kalkıştılar. Eskisi kadar TV dizilerinde yer alamadığı ve ıskartaya çıktığı için kulvar değiştirip kendi adına güzellik bakım ürünleri çıkaran ve bunun da en kolay yolunu takipçilerine satarak bulan bir sosyal medya fenomeni üç beş parça yardım götürdüğü felaketzedelere “bu devletten yardım alacaksanız, ben size yardım etmem” diyecek kadar, kendini devletin üstünde görme kibir ve arsızlığına tanık olduk. Bu arada İşi 15 yaşındakilere botoks yapacak kadar işi ticarete döken bir estetisyen ekran açarak binlerce takipçisine “ne idüğü belli olmayan, asker kılıklı teröristler” diyerek, Azerbaycan devletinin yangınlar başlar başlamaz acilen gönderdiği yangın söndürme ekibine “terörist” benzetmesi yaparak ne denli cahil ya da bu toprağın kültürüne yabancı olduğunu gösteriyor. Ya da biliyor ama Türk toplumuna karşı içindeki kini, öfkeyi bu vesile ile kusuyor. Binlerce takipçisi de belki de neyi alkışladığını bilmeden altına övücü yorum, alkış, öpücük emojini koyuyor. En sonunda olayın asıl mağduru olan felaketzedeler bile cinnet geçirttiler ve “yeter artık, bizi derdimizle baş başa bırakın, bizim üzerimizden prim yapmayın bizi derdimizle, devletimizle baş başa bırakın” diyecek hale getirttiler. Hatta bazen de olay yerinden canlı yayın yapan, ahkam kesen tipleri öfke ile uzaklaştırmak ve hatta fiziki müdahale yapacak duruma geldiler. Tabi işin ucu daha fazla kaçmadan devlet, yangın yerlerine bölge vatandaşlarının dışındakilere kapatarak, giriş yasağı getirmek durumunda kaldı. Diyeceksiniz ki “bu kadar da kötü mü, bu kadar insan oralara yardım için gitti, canla başla çalıştılar. Birçok insan da maddi, manevi destek oldu. Bunları da yazsana” dediğinizi duyar gibiyim. Tabi ki haklısınız. Ben de kendi adıma sosyal medya hesaplarımdan iyi niyetli yardım edenlere destek oldum. Duyurdum, paylaştım ve kendimce maddi, manevi destek oldum Ama maksadı şov yapmak olmayanlara tabi ki!... Bizi biz yapan değerlerden en önemlisi yardımseverlik duygumuzdur. Bu duygumuzu da sadece kendi topraklarımızda değil, elimizin ulaştığı dünyanın dört bir yanında gösteriyoruz çok şükür. Ama bireysel ama toplumsal ama STK’lar ama devlet kurumları ile bir olup, birlik olup gerek nakdi, gerek giyim, gıda alet, edevat vs desteğimizi hem kendi vatandaşlarımıza, hem dünyanın en ücra köşesine kadar ulaştırabiliyoruz. Ama ben yine de bu işlerin devlet kurumları ya da devletin denetleyebildiği STK’lar vesilesiyle yapılması taraftarıyım. Çünkü bu tür kurumlar ile daha koordineli olarak profesyonel yapıldığına inanıyorum. Aksi halde her türlü suistimallere açık olabilir. Bu konuda denetimli, eğitimli profesyonel kurumlar (AFAD, KIZILAY, UMKE vs) ile beraber resmiyetini tamamlamış, denetlenebilir, gönüllülerine nerede ve nasıl davranmasını öğreterek eğitim veren yardım üzerine kurulmuş STK’lar (TEMA, IHH, YARDIMELI, AHBAP, vs) gibi kurumlar varken bu işlerin bireysel ve kontrolsüz, acemi yapılması taraftarı değilim. Madem ki niyetimiz halis ve bizim de içimizden iyilik yapmak ya da iyiliğe vesile olmak geliyor, o zaman ya aktif olan kendimize yakın hissettiğimiz yardım kuruluşlarına üye olup veya maddi, manevi destek olabiliriz. Bu da bizi tatmin etmiyorsa o zaman kanun bizlere bu fırsatı veriyor toplanıp kendi STK’mızı kurup faaliyet gösterebiliriz. Evet gerçekten bizim toplumsal olarak en güzel tarafımız belki de merhametli olduğumuzdur. Ama lütfen empati yapalım ve birbirimizle iletişim kurmayı, sabretmeyi, sevmeyi, ötekileştirmemeyi öğrenelim, deneyelim. Sevmeyi ve sevgiyi göstermeyi bilirsek çok şey daha güzel olacak. Bir de duygularımızı kontrol edebilme sanatını öğrenebilsek, birbirimizle doğru iletişim kurabilme konusunda biraz çaba sarf edebilsek aslından birbirimizden çok da farklı düşünmediğimizin farkında olacağız. Son günlerde yaşadığımız yangın felaketleri, sel ve trafik kazalarında yaşamını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun inşaAllah. Yaralılara ve maddi zarar görenlere geçmiş olsun ve acil şifalar diliyorum. İnsana, hayvana, ağaca, çiçeğe, böceğe bilerek zarar veren, tüm doğayı katledecek kadar zalimleşmiş insan müsveddelerine de lanet olsun diyorum. “Zalimler için yaşasın cehennem”” Huzurlu Günler... Yusuf Aktaş
Ekleme Tarihi: 14 Ağustos 2021 - Cumartesi

CİNNET GEÇİRİYORUZ (2)

CİNNET GEÇİRİYORUZ (2) Herkes birbirini ötekileştirmekten şikayet ederken, bunu en çok yapanlar da aslında bu konudan şikayet edenler oluyor maalesef. Bizim bu zaafımızı bilen algı yöneticileri de senaryolarını ona göre yazıyor ve sahneye koyuyorlar. Sonra da geriden seyrederken keyifle sadist duygularını tatmin ediyorlar. Hele bir de gittiği yolun en doğru yol, taraftarı olduğu takımın en iyi takım, oy verdiği partinin siyasi liderinin pür-i pak olduğunu düşünüp de amansızca savunanlar yok mu?! Bu tipler tabiri caizse kraldan fazla kralcı olup, kıralı bile hayrete düşürecek kadar fanatikleşiyorlar. Bu tiplerle konuşmak, tartışmak bir tarafa aynı ortamda olmak bile bazen kavgalara sebep olabilir. Üstelik bu tiplerin eğitim ve kültür seviyeleri bile böyle konulara girdiklerinde dibe vurabiliyor. Bazen akılcı davranıştan uzak kendini haklı olmak üzere şartlandırıldığından olsa gerek, muhatabı ile iddialaşma ve kavgaya varacak noktaya gelebiliyorlar. Bu kadar cepheleşmiş, fanatikleşmiş, tahammülsüzleşmiş bir toplulukta gel de uzlaşacak adam bul. Kime sorarsan en iyisini biliyor. Herkes kendini haklı çıkarmaya çalışıyor. Tabi bu arada filler tepişirken, çimenler eziliyor. Aynı ortak topraklarda ve çoğu da aynı kültürel kimliğe sahip insanlar bile birbirine düşerken plan yapanların, planları da tıkır tıkır işliyor. Bunun en bariz örneğini de yine yakınlarda yaşadığımız orman yangınları ve sel felaketlerinde gördük, görüyoruz. Özellikle de ormanlarımız yanarken eline cep telefonunu alan ahkam kesmeye, akıl vermeye, hatta yol göstermeye, toplum mühendisliği yapmaya çalışıyor. Hatta bazıları işi o kadar abartmaya çalışıyor ki, kendini devlet gibi görür hale geliyor. Pilot oluyor, nereye müdahale etmesi gerektiğini söylüyor. itfaiye yangın şefi oluyor, nerenin ve nasıl söndürülmesi gerektiği talimatını veriyor, hatta daha da işi abartıp jandarma gibi davranıp yol kesiyor, kimlik soruyor hale gelebiliyorlar. Bu yangın felaketinde bir enteresan durum daha yaşadık ki o da yine biz münhasır birşey oldu. Bazı sinema, ses sanatçıları ile beraber son zamanların sosyal medyada fenomen diye tabir edilen, takipçi çekmek için kırk takla atan, asıl maksatları kendini ön plana çıkmaya çalışan, belki de sanaldan ürün satmaya, danışan ya da, işi estetisyenlik olanlar bile müşteri çekmek için fırsatını bulduğu bu durumu, tatillerinden bile taviz vermeden, makyajlarını, bakımlarını yapıp kamera önüne geçerek vicdansızca bu felaketi kullanmaya kalkıştılar. Eskisi kadar TV dizilerinde yer alamadığı ve ıskartaya çıktığı için kulvar değiştirip kendi adına güzellik bakım ürünleri çıkaran ve bunun da en kolay yolunu takipçilerine satarak bulan bir sosyal medya fenomeni üç beş parça yardım götürdüğü felaketzedelere “bu devletten yardım alacaksanız, ben size yardım etmem” diyecek kadar, kendini devletin üstünde görme kibir ve arsızlığına tanık olduk. Bu arada İşi 15 yaşındakilere botoks yapacak kadar işi ticarete döken bir estetisyen ekran açarak binlerce takipçisine “ne idüğü belli olmayan, asker kılıklı teröristler” diyerek, Azerbaycan devletinin yangınlar başlar başlamaz acilen gönderdiği yangın söndürme ekibine “terörist” benzetmesi yaparak ne denli cahil ya da bu toprağın kültürüne yabancı olduğunu gösteriyor. Ya da biliyor ama Türk toplumuna karşı içindeki kini, öfkeyi bu vesile ile kusuyor. Binlerce takipçisi de belki de neyi alkışladığını bilmeden altına övücü yorum, alkış, öpücük emojini koyuyor. En sonunda olayın asıl mağduru olan felaketzedeler bile cinnet geçirttiler ve “yeter artık, bizi derdimizle baş başa bırakın, bizim üzerimizden prim yapmayın bizi derdimizle, devletimizle baş başa bırakın” diyecek hale getirttiler. Hatta bazen de olay yerinden canlı yayın yapan, ahkam kesen tipleri öfke ile uzaklaştırmak ve hatta fiziki müdahale yapacak duruma geldiler. Tabi işin ucu daha fazla kaçmadan devlet, yangın yerlerine bölge vatandaşlarının dışındakilere kapatarak, giriş yasağı getirmek durumunda kaldı. Diyeceksiniz ki “bu kadar da kötü mü, bu kadar insan oralara yardım için gitti, canla başla çalıştılar. Birçok insan da maddi, manevi destek oldu. Bunları da yazsana” dediğinizi duyar gibiyim. Tabi ki haklısınız. Ben de kendi adıma sosyal medya hesaplarımdan iyi niyetli yardım edenlere destek oldum. Duyurdum, paylaştım ve kendimce maddi, manevi destek oldum Ama maksadı şov yapmak olmayanlara tabi ki!... Bizi biz yapan değerlerden en önemlisi yardımseverlik duygumuzdur. Bu duygumuzu da sadece kendi topraklarımızda değil, elimizin ulaştığı dünyanın dört bir yanında gösteriyoruz çok şükür. Ama bireysel ama toplumsal ama STK’lar ama devlet kurumları ile bir olup, birlik olup gerek nakdi, gerek giyim, gıda alet, edevat vs desteğimizi hem kendi vatandaşlarımıza, hem dünyanın en ücra köşesine kadar ulaştırabiliyoruz. Ama ben yine de bu işlerin devlet kurumları ya da devletin denetleyebildiği STK’lar vesilesiyle yapılması taraftarıyım. Çünkü bu tür kurumlar ile daha koordineli olarak profesyonel yapıldığına inanıyorum. Aksi halde her türlü suistimallere açık olabilir. Bu konuda denetimli, eğitimli profesyonel kurumlar (AFAD, KIZILAY, UMKE vs) ile beraber resmiyetini tamamlamış, denetlenebilir, gönüllülerine nerede ve nasıl davranmasını öğreterek eğitim veren yardım üzerine kurulmuş STK’lar (TEMA, IHH, YARDIMELI, AHBAP, vs) gibi kurumlar varken bu işlerin bireysel ve kontrolsüz, acemi yapılması taraftarı değilim. Madem ki niyetimiz halis ve bizim de içimizden iyilik yapmak ya da iyiliğe vesile olmak geliyor, o zaman ya aktif olan kendimize yakın hissettiğimiz yardım kuruluşlarına üye olup veya maddi, manevi destek olabiliriz. Bu da bizi tatmin etmiyorsa o zaman kanun bizlere bu fırsatı veriyor toplanıp kendi STK’mızı kurup faaliyet gösterebiliriz. Evet gerçekten bizim toplumsal olarak en güzel tarafımız belki de merhametli olduğumuzdur. Ama lütfen empati yapalım ve birbirimizle iletişim kurmayı, sabretmeyi, sevmeyi, ötekileştirmemeyi öğrenelim, deneyelim. Sevmeyi ve sevgiyi göstermeyi bilirsek çok şey daha güzel olacak. Bir de duygularımızı kontrol edebilme sanatını öğrenebilsek, birbirimizle doğru iletişim kurabilme konusunda biraz çaba sarf edebilsek aslından birbirimizden çok da farklı düşünmediğimizin farkında olacağız. Son günlerde yaşadığımız yangın felaketleri, sel ve trafik kazalarında yaşamını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun inşaAllah. Yaralılara ve maddi zarar görenlere geçmiş olsun ve acil şifalar diliyorum. İnsana, hayvana, ağaca, çiçeğe, böceğe bilerek zarar veren, tüm doğayı katledecek kadar zalimleşmiş insan müsveddelerine de lanet olsun diyorum. “Zalimler için yaşasın cehennem”” Huzurlu Günler... Yusuf Aktaş
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.