Başkent Ankara’daki askeri birlikler taşınmalıdır
Başkent Ankara’daki askeri birlikler taşınmalıdır
Türkiye her 10 yılda bir askeri darbe ile karşılaşmaktadır. Bu darbelerin tamamında azmettirici rolünü üstlenen en önemli ülke ise ABD’dir. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde çeşitli cuntalar kurarak yuvalanan bu ülke; hâlâ ülkemizin içişlerine karışacak kadar küstah bir tutum içerisindedir.
Öyle ki; ABD Başkanı Biden, daha başkan seçilmeden önce Erdoğan hükümetini görevden indireceğini söyleyecek kadar ileri gidebilmiştir. Darbeler yerine başka yöntemleri uygulayacağını açıkça ilan eden ve başka ülkelerin içişlerine karışmayı alışkanlık eden bu ülkeye karşı acil tedbir alınması zaruridir.
ABD, İkinci Dünya Savaşından sonra sömürgeci yönüyle İngiltere’nin yerini almıştır. Askeri danışmanlar sayesinde Türkiye’nin yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Özellikle askeri eğitim ve silah alımları nedeni ile bu ülkeye gönderilen subaylar, ABD’li embedded (iliştirilmiş) subaylar vasıtası ile adeta kafakola alınmıştır.
Kendileri ile işbirliği yapılabileceği raporları verilen askerler; silahlı kuvvetlerde kritik ve terfide öncelikli mevkilere getirilerek ABD’nin hegemonyası sürdürülmeye çalışılmıştır.
15 Temmuz 2016 tarihi ABD’nin Türkiye üzerinde yaşadığı en büyük bozgun olmuştur. Yıllardan beri ABD’de bunan Feto elebaşının yönettiği büyük bir organizasyon; ABD’nin yönettiği diğer darbeci generaller ile işbirliği yaparak büyük bir darbeye kalkışmışlardır.
Bu darbe teşebbüsü tanklara karşı halkın göğsünü siper etmesi sayesinde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Fakat geride 254 şehit ve binlerce yaralı bırakmıştır.
Atalarımız “Su uyur düşman uyumaz” demiştir. Her 10 yılda bir darbe yaparak ülkemiz menfaatlerini ABD ve batılı ülkelere peşkeş çeken darbecilere karşı önlem almak halkın seçtiği hükümetlerin en önemli görevleri arasındadır.
Bu maksatla alınması gereken bazı önlemleri önceki makalelerimde dile getirmiştim. Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması; alınmış önlemler içerisinde en önemlisidir. Başka tedbirlerde alınmış olsa da bunların ABD’nin darbeci geleneği sürdürmesine engel olamaz.
İster ABD ister başka bir güç; halkın seçtiği siyasi liderlerin yerine geçmemelidir. Bir ülkenin geleceğini belirleyen asli unsur o ülkenin kendi halkı olmalıdır. Bu nedenle alınması gereken tedbirler hafife alınmamalı ve Batılı ülkelerin kışkırttığı darbeci askerlere fırsat verilmemelidir.
Daha önce ifade ettiğimiz gibi askeri ve özellikle zırhlı birlikler; şehirlerin dışına çıkarılmalı ve ülke savunması açısından stratejik bölgelere kaydırılmalıdır.
Kara Harp Okulu yıllardan beri askeri darbelerin odak noktası olmuştur. Darbelerin anası olan 27 Mayıs 1960 öncesinde Kara Harp Okulu öğrencileri darbeci askerlerin kışkırtması ile Ankara Atatürk Bulvarı'nda yürüyüş yapacak kadar politize olmuştur.
Öyle ki; darbeden bir hafta önce 20 Mayıs'ta Türkiye'yi ziyaret edecek olan Hindistan Başbakanı Nehru’yu karşılayan Başbakan Menderes'e askeri öğrenciler saldıracak kadar kışkırtılabilmiştir.
Türkiye’nin en önemli darbecilerinden bir tanesi olan Talat Aydemir, darbe için en etkili yöntemin meclis’in yanındaki Kara Harp Okulu’nu kontrol etmek olduğunu düşünmüş ve bu maksatla okulun komutanı olmuştur.
Bu görevde iken 22 Şubat 1962 tarihinde darbeye kalkışmış hemen yakınındaki bu okulu darbe karargâhı olarak kullanmıştır.
Aslında ilk darbe başarılı olmuş ve Binbaşı Fethi Gürcan’ın komuta ettiği askerler sayesinde Meclis ve hükümet üyeleri tamamen kontrol altına alınmıştı. Fakat darbecilere göre akılsızca bir emirle milletvekillerinin hepsi serbest bırakmıştı.
Aydemir, liderlik vasfı olmayan ve aşırı derecede kibirli biriydi. Eline geçirdiği büyük fırsatı tepmiş ceza almaması karşılığında ilk darbe teşebbüsünden vazgeçirilmişti.
Emekliye ayrıldıktan sonra Ankara’da kaldığı evin balkonuna geçip Kara Harp Okulu öğrencilerinin resmi geçit yapmasını izleyen bu faşist ruhlu insanın; nasıl yetiştiği ve bu hale nasıl geldiği ciddi bir araştırma konusudur.
Sebeplerinin en başında Meclis kürsüsünden söylenen “İhtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” sözü olduğunda şüphe yoktur. Ne yazık ki; bu acı ve ibretli örnekler askeri okul öğrencilerinin eğitimi ile yakından alakalıdır. Halkın seçtiği yöneticilere saygılı olunması konusunda hükümet ve eğitimciler yeterli ölçüde gayret göstermemektedir.
Hâlâ üniversitelerde birçok öğretim görevlisi askeri darbeleri ve özellikle 27 Mayıs 1960 darbesini göklere çıkarmakta ve faşist ruhu taşıdığını açıkça ifade edebilmektedir.
Talat Aydemir, 20 Mayıs 1963 yılında bir defa daha darbeye teşebbüs etmiş fakat çılgınlık boyutuna gelen bu teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Fethi Gürcan ile birlikte idam edilmesine rağmen askerler arasındaki darbeci ruh hala dim dik ayakta durmaktadır.
Darbeci askerlerde Rüstü Erdelhun gibi en üst komutanları olan Genelkurmay Başkanını küfürlerle dövecek kadar militan bir ruh bulunmaktadır.
Her darbe teşebbüsünde dünyadakilerden farklı olarak yüzbaşı ve binbaşı rütbesindeki askerler darbeye katılarak askeri disiplini zirü zeber edebilmiştir.
İşte bu acı olayların tekrarlanmaması için başta eğitim olmak üzere acil olarak alınması gereken tedbirler vardır. Daima askeri darbelerin odağında olan Kara Harp Okulunun başkent Ankara’dan çıkarılarak Anadolu’nun yiğit insanlarının bulunduğu yerlere taşınması gereklidir.
Bu maksatla Kara Harp Okulunun Erzurum gibi bir şehrimize taşınması bence çok yerinde olacaktır.
Faşist eğitim anlayışı Milli Eğitim Bakanlığından tutun üniversitelere kadar yaygın ve güçlüdür. Ne yazık ki; birkaç yazarın dışında bu büyük tehlikeye dikkat çeken kimse ve siyasi düşünce gurubu da yoktur, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Ekleme
Tarihi: 07 Haziran 2022 - Salı
Başkent Ankara’daki askeri birlikler taşınmalıdır
Başkent Ankara’daki askeri birlikler taşınmalıdır
Türkiye her 10 yılda bir askeri darbe ile karşılaşmaktadır. Bu darbelerin tamamında azmettirici rolünü üstlenen en önemli ülke ise ABD’dir. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde çeşitli cuntalar kurarak yuvalanan bu ülke; hâlâ ülkemizin içişlerine karışacak kadar küstah bir tutum içerisindedir.
Öyle ki; ABD Başkanı Biden, daha başkan seçilmeden önce Erdoğan hükümetini görevden indireceğini söyleyecek kadar ileri gidebilmiştir. Darbeler yerine başka yöntemleri uygulayacağını açıkça ilan eden ve başka ülkelerin içişlerine karışmayı alışkanlık eden bu ülkeye karşı acil tedbir alınması zaruridir.
ABD, İkinci Dünya Savaşından sonra sömürgeci yönüyle İngiltere’nin yerini almıştır. Askeri danışmanlar sayesinde Türkiye’nin yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Özellikle askeri eğitim ve silah alımları nedeni ile bu ülkeye gönderilen subaylar, ABD’li embedded (iliştirilmiş) subaylar vasıtası ile adeta kafakola alınmıştır.
Kendileri ile işbirliği yapılabileceği raporları verilen askerler; silahlı kuvvetlerde kritik ve terfide öncelikli mevkilere getirilerek ABD’nin hegemonyası sürdürülmeye çalışılmıştır.
15 Temmuz 2016 tarihi ABD’nin Türkiye üzerinde yaşadığı en büyük bozgun olmuştur. Yıllardan beri ABD’de bunan Feto elebaşının yönettiği büyük bir organizasyon; ABD’nin yönettiği diğer darbeci generaller ile işbirliği yaparak büyük bir darbeye kalkışmışlardır.
Bu darbe teşebbüsü tanklara karşı halkın göğsünü siper etmesi sayesinde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Fakat geride 254 şehit ve binlerce yaralı bırakmıştır.
Atalarımız “Su uyur düşman uyumaz” demiştir. Her 10 yılda bir darbe yaparak ülkemiz menfaatlerini ABD ve batılı ülkelere peşkeş çeken darbecilere karşı önlem almak halkın seçtiği hükümetlerin en önemli görevleri arasındadır.
Bu maksatla alınması gereken bazı önlemleri önceki makalelerimde dile getirmiştim. Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması; alınmış önlemler içerisinde en önemlisidir. Başka tedbirlerde alınmış olsa da bunların ABD’nin darbeci geleneği sürdürmesine engel olamaz.
İster ABD ister başka bir güç; halkın seçtiği siyasi liderlerin yerine geçmemelidir. Bir ülkenin geleceğini belirleyen asli unsur o ülkenin kendi halkı olmalıdır. Bu nedenle alınması gereken tedbirler hafife alınmamalı ve Batılı ülkelerin kışkırttığı darbeci askerlere fırsat verilmemelidir.
Daha önce ifade ettiğimiz gibi askeri ve özellikle zırhlı birlikler; şehirlerin dışına çıkarılmalı ve ülke savunması açısından stratejik bölgelere kaydırılmalıdır.
Kara Harp Okulu yıllardan beri askeri darbelerin odak noktası olmuştur. Darbelerin anası olan 27 Mayıs 1960 öncesinde Kara Harp Okulu öğrencileri darbeci askerlerin kışkırtması ile Ankara Atatürk Bulvarı'nda yürüyüş yapacak kadar politize olmuştur.
Öyle ki; darbeden bir hafta önce 20 Mayıs'ta Türkiye'yi ziyaret edecek olan Hindistan Başbakanı Nehru’yu karşılayan Başbakan Menderes'e askeri öğrenciler saldıracak kadar kışkırtılabilmiştir.
Türkiye’nin en önemli darbecilerinden bir tanesi olan Talat Aydemir, darbe için en etkili yöntemin meclis’in yanındaki Kara Harp Okulu’nu kontrol etmek olduğunu düşünmüş ve bu maksatla okulun komutanı olmuştur.
Bu görevde iken 22 Şubat 1962 tarihinde darbeye kalkışmış hemen yakınındaki bu okulu darbe karargâhı olarak kullanmıştır.
Aslında ilk darbe başarılı olmuş ve Binbaşı Fethi Gürcan’ın komuta ettiği askerler sayesinde Meclis ve hükümet üyeleri tamamen kontrol altına alınmıştı. Fakat darbecilere göre akılsızca bir emirle milletvekillerinin hepsi serbest bırakmıştı.
Aydemir, liderlik vasfı olmayan ve aşırı derecede kibirli biriydi. Eline geçirdiği büyük fırsatı tepmiş ceza almaması karşılığında ilk darbe teşebbüsünden vazgeçirilmişti.
Emekliye ayrıldıktan sonra Ankara’da kaldığı evin balkonuna geçip Kara Harp Okulu öğrencilerinin resmi geçit yapmasını izleyen bu faşist ruhlu insanın; nasıl yetiştiği ve bu hale nasıl geldiği ciddi bir araştırma konusudur.
Sebeplerinin en başında Meclis kürsüsünden söylenen “İhtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” sözü olduğunda şüphe yoktur. Ne yazık ki; bu acı ve ibretli örnekler askeri okul öğrencilerinin eğitimi ile yakından alakalıdır. Halkın seçtiği yöneticilere saygılı olunması konusunda hükümet ve eğitimciler yeterli ölçüde gayret göstermemektedir.
Hâlâ üniversitelerde birçok öğretim görevlisi askeri darbeleri ve özellikle 27 Mayıs 1960 darbesini göklere çıkarmakta ve faşist ruhu taşıdığını açıkça ifade edebilmektedir.
Talat Aydemir, 20 Mayıs 1963 yılında bir defa daha darbeye teşebbüs etmiş fakat çılgınlık boyutuna gelen bu teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Fethi Gürcan ile birlikte idam edilmesine rağmen askerler arasındaki darbeci ruh hala dim dik ayakta durmaktadır.
Darbeci askerlerde Rüstü Erdelhun gibi en üst komutanları olan Genelkurmay Başkanını küfürlerle dövecek kadar militan bir ruh bulunmaktadır.
Her darbe teşebbüsünde dünyadakilerden farklı olarak yüzbaşı ve binbaşı rütbesindeki askerler darbeye katılarak askeri disiplini zirü zeber edebilmiştir.
İşte bu acı olayların tekrarlanmaması için başta eğitim olmak üzere acil olarak alınması gereken tedbirler vardır. Daima askeri darbelerin odağında olan Kara Harp Okulunun başkent Ankara’dan çıkarılarak Anadolu’nun yiğit insanlarının bulunduğu yerlere taşınması gereklidir.
Bu maksatla Kara Harp Okulunun Erzurum gibi bir şehrimize taşınması bence çok yerinde olacaktır.
Faşist eğitim anlayışı Milli Eğitim Bakanlığından tutun üniversitelere kadar yaygın ve güçlüdür. Ne yazık ki; birkaç yazarın dışında bu büyük tehlikeye dikkat çeken kimse ve siyasi düşünce gurubu da yoktur, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.