Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Ekonomik Krizin Çözümü İsraf Etmemekte Yatıyor 

Ekonomik Krizin Çözümü İsraf Etmemekte Yatıyor  Günümüzün en önemli sorunlarından bir tanesi maişet yani geçim sıkıntısıdır. Bunun çözümü ise çok basittir.  Hatta bir kelime ile özetleyebiliriz.  Elimizdeki malları israf etmemektir. İster aile olsun ister devlet olsun israf edip müsrif olursa bütçe daima açık verir. Ailenin veya devletin nüfusu artıkça gelir gider dengesi daha da büyür ve sonunda iflas kaçınılmaz olur. Ailelerde boşanma ve ayrılıklar devlette ise ekonomik kriz ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler hayatı yaşanmaz hale getirir.  Ayette  “Kulü veşrebü vela tüsrifu” yani “yiyin için fakat israf etmeyin (Araf Suresi, 31)” emri vardır. Yediğimizde, giydiğimizde lükse kaçmaz isek israf etmemiş oluruz. İşte ailenin ve toplumun en önemli gelir kaynağı budur; israf etmemek. İstanbul Fatih’te bir cami vardır. İsmi de nedir bilir misiniz? Sanki Yedim Camii. Bir zat, canı bir şey yemek istediğinde “sanki yedim” demiş parasını tasarruf etmiş. Bu durum böyle devam etmiş bir de bakmış ki bir cami yapacak kadar para birikmiş. İşte sana kaynak. Adamcağız tasarruf ettiği paralarla bir camiyi yiyebilirdi, fakat yemedi… ABD’de Demokrat Partinin Başkan adayı olan Senatör Elizabeth Warren, kızı ile birlikte bir kitap yazıyor. Kitabın adı “The Two-Income Trap” yani “İki Gelir Tuzağı”. Bu kitap ile meşhur oluyor. Harvard’dan mezun olmuş ve Yale Üniversitesinde de hocalık yapmış bu kadıncağız yıllarca ABD toplumu üzerinde çalışıyor ve yaptığı analizler sonucunda şu sonuca ulaşıyor; Tüketim ekonomisi ve kadınların yuvalarından uzaklaştırılması tam bir bataklıktır. Kadınların çalışma hayatına atılması ile birlikte aile faciaları çığ gibi büyüyor… Tercümesini yaptığım bu kitapta şu hususlar göze çarpıyor: ABD toplumunda 1970’li yıllarda çoğunlukla sadece bir kişi çalışıyorken yıllık ortalama gelir 40 bin dolar civarında imiş. 2000’li yıllarda ise büyük oranda kadınlar çalışma hayatına atılmış ve iki gelir elde edilerek ailenin ortalama geliri 70 bin dolara yükselmiş. Bu sefer de geçim sıkıntısı başlamış. Sadece geçim sıkıntısı olsa neyse, boşanmalar çok fazla artmış. Sonuç tam bir facia aslında. 2008 Yılında “Mortgage Krizi” adı verilen ve sadece ABD ekonomisi değil bütün dünyayı alt üst eden krizin sebebi de işte bu olay. Yani iki gelir tuzağıdır. Ne kadar basit olarak anlatsam da bazıları için bu konu hala anlaşılabilir değildir. Zira gelirin neredeyse iki katı artıyor fakat iflas ediyorsun. Bu nasıl olur? Cevabı basit; çünkü israf yüzünden bu problem ortaya çıkıyor. Eskiden yani tek bir kişi çalışırken evde annelik yapan kadınlar israftan kaçınıyorlardı. Hatta tasarruf edip daha iyi eve taşınma ve daha iyi şartlarda yaşama imkânı buluyorlardı. Lakin kadın çalışma hayatına girince her şey alt üst oluyor. Bir kere; kreş, giyim-kuşam ve yiyecek masrafları aşırı derecede yükseliyor. Hiç tanımadığın insanlara çocuğunu teslim ediyorsun. Anne şefkati olmayınca sevgisiz saygısız bir çocuk yetişiyor. Çocuk meselesini geçelim. Daha büyük problem, çalışan kadın kocasına saygı duymuyor. Fiziksel yapısı gereği belirli dönemlerde dinlenmeye ihtiyacı olan kadınlar sürekli çalıştığı için maddi ve manevi olarak perişan oluyorlar. Maalesef birçok çalışan kadın boşanmayı çıkış yolu olarak seçiyor. Arada kalan çocuklar ise anne şefkatinden mahrum ve acımasız bir tip olarak adeta pimi çekilmiş bir el bombası gibi toplumun içine sürülüyor. Çalışan kadınların giyim kuşam masrafları ve ailede birlikte yemek yenilmediği için ortaya çıkan yeme içme giderleri ise son derece yükseliyor. Hâlbuki hem lezzetli hem de oldukça hesaplı olarak yapılmış ev yemekleri her bakımdan çok daha iyi iken; fast-food türü yiyecekler yüzünden sağlığı bozulan insanlara, obezite hastalığı bu israfın faizi olarak geri dönüyor. Bundan başka kredi kartları ve tüketim çılgınlığını körükleyen bin bir türlü sorun var. ABD’li akademisyenlerden Suzanna Venker de aynı başlıklı kitabında geçim sıkıntısını enine boyuna tartışıp sonuçlar üretmişler. Kadınların çalışma hayatına katılması israfın en büyük nedenlerinden bir tanesidir. Şimdi Amerikalılar şöyle dursun; biz gelelim ülkemizin durumuna. Benzer sorunlarla karşı karşıya değil miyiz? Evet, aynı problemler bizde de var. Boşanmaların artması geçim sıkıntısının ağırlaşması ülkemizde de artarak karşımıza çıkıyor. İşin kötüsü “Üreten kadınlar Türkiye Zirvesi’nde” konuşma yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, bu sıkıntının üzerine körükle gidilecek çalışmalara imza atıyor. 8 Ekim 2021 Tarihinde yaptığı konuşmada kadınlarımızın işgücüne katılım oranını yüzde 34’ten yüzde 38.5 seviyesine çıkarmaya çalıştığını ifade etmiştir. Sanki ev hanımları çalışmıyor gibi bir yanlış anlamaya sahip. Maalesef dünyada yapılan çalışmaları görmezlikten geliyor. Üniversiteler ve çalışma hayatı ile ilgili diğer kurumlar ise bu konuda farklı değiller. Kadınları yuvalarından koparmanın bir “çıkmaz sokak” olduğunu bilmiyorlar. Bilakis “kadın istihdamı arttırılmalıdır” diye maharetmiş gibi demeçler veriliyor. Evet, yol yakınken bu yanlış hesaptan dönmek gerekir. İşte ABD toplumu ortadadır. İnsanlar yıllarca emek verip çalışmalar, derinlemesine analizler yapmışlar. Kadınları çalışma hayatına sokmakla ekonomi büyümüyor, tasarruf edilmiyor, israfın önüne geçilmiyor. Bilakis her sorun katlanarak çığ gibi büyüyor. Peki, ne yapmalı? Kadınlarımızı yuvalarına döndürmeliyiz. Kâinatın en değerli varlığı olan insanı yetiştiren sevgili annelerimizi iş hayatının acımasız ve pis ortamından kurtarıp toplumun çekirdeği olan aileyi güçlü kılmalıyız. Cennet, annelerin ayağı altındadır, bunu bilmeliyiz. Sayın Bakan, annelere tasarruf yapmalarını öğütlemelidir. Eğer yapabiliyor ise ailelerinin geçiminde katkı sağlamak için yuvalarından çıkmadan iş imkânları bulmalıdır. Anneliği ve ev hanımlarını  aşağılayarak onu ve yaptığı işi küçümsemekten vaz geçmelidir. Bu sayede kadınların iş hayatına girmek sureti ile yol açtıkları sosyal ve ahlaki sorunların da önüne geçmiş oluruz. Şunu unutmadan söyleyelim. İslam hayatında kadına çalışma yasağı yoktur. Lakin kadın, çalışma hayatına girmek için zorlanamaz. Bu davranış şu anda devletin ve bazı eşlerin yaptığı gibi zorla dayatılamaz. Kadınlar isterlerse dışarıda çalışırlar, istemezlerse çalışmazlar. İslami hayat düzeninde evlenen bir kadın, maişet konusunda kocasını zorlayabilir, “git çalış para kazan” diyebilir. Lakin kocanın karısına aynı şeyi söylemesine cevaz yoktur, çirkindir. Türklerin töresine de uymaz, vesselam… Dr. Vehbi Kara  
Ekleme Tarihi: 12 Ekim 2021 - Salı

Ekonomik Krizin Çözümü İsraf Etmemekte Yatıyor 

Ekonomik Krizin Çözümü İsraf Etmemekte Yatıyor  Günümüzün en önemli sorunlarından bir tanesi maişet yani geçim sıkıntısıdır. Bunun çözümü ise çok basittir.  Hatta bir kelime ile özetleyebiliriz.  Elimizdeki malları israf etmemektir. İster aile olsun ister devlet olsun israf edip müsrif olursa bütçe daima açık verir. Ailenin veya devletin nüfusu artıkça gelir gider dengesi daha da büyür ve sonunda iflas kaçınılmaz olur. Ailelerde boşanma ve ayrılıklar devlette ise ekonomik kriz ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler hayatı yaşanmaz hale getirir.  Ayette  “Kulü veşrebü vela tüsrifu” yani “yiyin için fakat israf etmeyin (Araf Suresi, 31)” emri vardır. Yediğimizde, giydiğimizde lükse kaçmaz isek israf etmemiş oluruz. İşte ailenin ve toplumun en önemli gelir kaynağı budur; israf etmemek. İstanbul Fatih’te bir cami vardır. İsmi de nedir bilir misiniz? Sanki Yedim Camii. Bir zat, canı bir şey yemek istediğinde “sanki yedim” demiş parasını tasarruf etmiş. Bu durum böyle devam etmiş bir de bakmış ki bir cami yapacak kadar para birikmiş. İşte sana kaynak. Adamcağız tasarruf ettiği paralarla bir camiyi yiyebilirdi, fakat yemedi… ABD’de Demokrat Partinin Başkan adayı olan Senatör Elizabeth Warren, kızı ile birlikte bir kitap yazıyor. Kitabın adı “The Two-Income Trap” yani “İki Gelir Tuzağı”. Bu kitap ile meşhur oluyor. Harvard’dan mezun olmuş ve Yale Üniversitesinde de hocalık yapmış bu kadıncağız yıllarca ABD toplumu üzerinde çalışıyor ve yaptığı analizler sonucunda şu sonuca ulaşıyor; Tüketim ekonomisi ve kadınların yuvalarından uzaklaştırılması tam bir bataklıktır. Kadınların çalışma hayatına atılması ile birlikte aile faciaları çığ gibi büyüyor… Tercümesini yaptığım bu kitapta şu hususlar göze çarpıyor: ABD toplumunda 1970’li yıllarda çoğunlukla sadece bir kişi çalışıyorken yıllık ortalama gelir 40 bin dolar civarında imiş. 2000’li yıllarda ise büyük oranda kadınlar çalışma hayatına atılmış ve iki gelir elde edilerek ailenin ortalama geliri 70 bin dolara yükselmiş. Bu sefer de geçim sıkıntısı başlamış. Sadece geçim sıkıntısı olsa neyse, boşanmalar çok fazla artmış. Sonuç tam bir facia aslında. 2008 Yılında “Mortgage Krizi” adı verilen ve sadece ABD ekonomisi değil bütün dünyayı alt üst eden krizin sebebi de işte bu olay. Yani iki gelir tuzağıdır. Ne kadar basit olarak anlatsam da bazıları için bu konu hala anlaşılabilir değildir. Zira gelirin neredeyse iki katı artıyor fakat iflas ediyorsun. Bu nasıl olur? Cevabı basit; çünkü israf yüzünden bu problem ortaya çıkıyor. Eskiden yani tek bir kişi çalışırken evde annelik yapan kadınlar israftan kaçınıyorlardı. Hatta tasarruf edip daha iyi eve taşınma ve daha iyi şartlarda yaşama imkânı buluyorlardı. Lakin kadın çalışma hayatına girince her şey alt üst oluyor. Bir kere; kreş, giyim-kuşam ve yiyecek masrafları aşırı derecede yükseliyor. Hiç tanımadığın insanlara çocuğunu teslim ediyorsun. Anne şefkati olmayınca sevgisiz saygısız bir çocuk yetişiyor. Çocuk meselesini geçelim. Daha büyük problem, çalışan kadın kocasına saygı duymuyor. Fiziksel yapısı gereği belirli dönemlerde dinlenmeye ihtiyacı olan kadınlar sürekli çalıştığı için maddi ve manevi olarak perişan oluyorlar. Maalesef birçok çalışan kadın boşanmayı çıkış yolu olarak seçiyor. Arada kalan çocuklar ise anne şefkatinden mahrum ve acımasız bir tip olarak adeta pimi çekilmiş bir el bombası gibi toplumun içine sürülüyor. Çalışan kadınların giyim kuşam masrafları ve ailede birlikte yemek yenilmediği için ortaya çıkan yeme içme giderleri ise son derece yükseliyor. Hâlbuki hem lezzetli hem de oldukça hesaplı olarak yapılmış ev yemekleri her bakımdan çok daha iyi iken; fast-food türü yiyecekler yüzünden sağlığı bozulan insanlara, obezite hastalığı bu israfın faizi olarak geri dönüyor. Bundan başka kredi kartları ve tüketim çılgınlığını körükleyen bin bir türlü sorun var. ABD’li akademisyenlerden Suzanna Venker de aynı başlıklı kitabında geçim sıkıntısını enine boyuna tartışıp sonuçlar üretmişler. Kadınların çalışma hayatına katılması israfın en büyük nedenlerinden bir tanesidir. Şimdi Amerikalılar şöyle dursun; biz gelelim ülkemizin durumuna. Benzer sorunlarla karşı karşıya değil miyiz? Evet, aynı problemler bizde de var. Boşanmaların artması geçim sıkıntısının ağırlaşması ülkemizde de artarak karşımıza çıkıyor. İşin kötüsü “Üreten kadınlar Türkiye Zirvesi’nde” konuşma yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, bu sıkıntının üzerine körükle gidilecek çalışmalara imza atıyor. 8 Ekim 2021 Tarihinde yaptığı konuşmada kadınlarımızın işgücüne katılım oranını yüzde 34’ten yüzde 38.5 seviyesine çıkarmaya çalıştığını ifade etmiştir. Sanki ev hanımları çalışmıyor gibi bir yanlış anlamaya sahip. Maalesef dünyada yapılan çalışmaları görmezlikten geliyor. Üniversiteler ve çalışma hayatı ile ilgili diğer kurumlar ise bu konuda farklı değiller. Kadınları yuvalarından koparmanın bir “çıkmaz sokak” olduğunu bilmiyorlar. Bilakis “kadın istihdamı arttırılmalıdır” diye maharetmiş gibi demeçler veriliyor. Evet, yol yakınken bu yanlış hesaptan dönmek gerekir. İşte ABD toplumu ortadadır. İnsanlar yıllarca emek verip çalışmalar, derinlemesine analizler yapmışlar. Kadınları çalışma hayatına sokmakla ekonomi büyümüyor, tasarruf edilmiyor, israfın önüne geçilmiyor. Bilakis her sorun katlanarak çığ gibi büyüyor. Peki, ne yapmalı? Kadınlarımızı yuvalarına döndürmeliyiz. Kâinatın en değerli varlığı olan insanı yetiştiren sevgili annelerimizi iş hayatının acımasız ve pis ortamından kurtarıp toplumun çekirdeği olan aileyi güçlü kılmalıyız. Cennet, annelerin ayağı altındadır, bunu bilmeliyiz. Sayın Bakan, annelere tasarruf yapmalarını öğütlemelidir. Eğer yapabiliyor ise ailelerinin geçiminde katkı sağlamak için yuvalarından çıkmadan iş imkânları bulmalıdır. Anneliği ve ev hanımlarını  aşağılayarak onu ve yaptığı işi küçümsemekten vaz geçmelidir. Bu sayede kadınların iş hayatına girmek sureti ile yol açtıkları sosyal ve ahlaki sorunların da önüne geçmiş oluruz. Şunu unutmadan söyleyelim. İslam hayatında kadına çalışma yasağı yoktur. Lakin kadın, çalışma hayatına girmek için zorlanamaz. Bu davranış şu anda devletin ve bazı eşlerin yaptığı gibi zorla dayatılamaz. Kadınlar isterlerse dışarıda çalışırlar, istemezlerse çalışmazlar. İslami hayat düzeninde evlenen bir kadın, maişet konusunda kocasını zorlayabilir, “git çalış para kazan” diyebilir. Lakin kocanın karısına aynı şeyi söylemesine cevaz yoktur, çirkindir. Türklerin töresine de uymaz, vesselam… Dr. Vehbi Kara  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.