"BU KADERE İSYANIN BİR CEZASI MIYDI? YOKSA KADERİ ZORLAMANIN BEDELİ Mİ?
"BU KADERE İSYANIN BİR CEZASI MIYDI?
YOKSA KADERİ ZORLAMANIN BEDELİ Mİ?
Bir gün görevim icabı 4 çocuklu bedensel engelli bir komşuyu ziyarete gittik, çok güzel sıcacık bir aileydi.
Ev sahibi yaklaşık 50 yaşlarında mütebessim çehreli, sıcacık bir hanımdı. Evde o hanımdan birkaç yaş küçük bir hanım daha vardı, "abla" diyordu ev sahibine.
Biraz safça, temiz yüzlü, temiz kalpli, gözlerinin içi cıvıl cıvıldı. Dikkatimi çekmişti. Bir tuhaflık vardı bu ailede?
Neyse, elimizden geldiğince ne gerekiyorsa yapmaya çalıştık ve oradan ayrıldık.
Bir kaç ay sonra aileyi tekrar ziyarete gittim, çok sevindiler. Yine sıcacık bir karşılama güzel bir sohbet oluştu ve bir şey dikkatimi çekmişti.
O gün gördüğüm hanım yine oradaydı merak ettim, dedim:
-Bu senin kardeşin mi?
Hiçbir şey söylemeden gülümseyerek gözümün içine baktı.
-Değil, dedi.
-Peki kim?
-Bir önceki geldiğimde de buradaydı. Merak ettim gerçekten kim?
Çünkü aileden biri gibiydi, kızı veya gelini olamazdı. Çünkü o yaşta büyük çocukları olamazdı.
Peki kimdi "abla, abla" diyerek kıpır kıpır etrafında dolanan o saf güzel kadın ?
Çayımızı içtik, çıktım.
Bana:
-Birlikte yürüyelim mi, giderken konuşuruz.
dedi.
-Peki dedim...
Yürürken güzel bir sohbete daldık. Eşini çok sevdiğini ve eşi de onu çok sevdiğini ama bir türlü ne kadar tedavi görseler de çocukları olmadığını anlattı.
-Biz doğuluyuz, belki bilirsin. Biz de şartlar biraz daha ağırdır.
dedi.
-Çocuğun olmalı, hele erkek evladın olmalı. Bu gelenek mi, görenek mi adına ne derseniz deyin bu nedenledir ki eşimin ailesi bize çok yüklendi.
Eşime;
-Eşinden vazgeçeceksin." dediler.
Eşim benden vazgeçmedi. Üstümüze çok geldiler. Eşim asla vazgeçmedi benden. Ben ise eşimin o çaresizliğine dayanamadım. Eşime çok yüklenmişler. Eşim çok kötü olmuştu ama yine de benden vazgeçmedi.
-Bırak dedim. Sen mutlu olacaksan beni bırak.
-Asla!!!" dedi.
-Öyle mutlu olacaksan hiç olmayayım. dedi.
Kafam karmakarışıktı. Derler ya hani iki arada bir tepede kalmıştım.
Bir gün evden eşime söylemeden çıktım. Beynim darmaduman bir halde eşime eş arıyordum ve buldum.
Biraz saf olsun, bilgili, bilinçli birisi de olmasını istemiyordum. Uzun uğraşlardan sonra tamda istediğim gibi birini bulmuştum.
Yine yönetim benim elimde, eşim yine benimle. Sadece o çocuğumuza anne olsun, onu benim kadar sevmesin istedim. Belki o zaman çok kıskanmam diye düşünmüştüm
O hanımı çok beğenmiştim. Eve geldim eşime yalvar yakar durumu anlattım. Sonunda eşimi zor ikna ettim.
-Peki dedi ve imam nikahı olarak gelin aldık.
Bu duruma alışmak için çok çaba gösteriyordum. Öyle büyük bir hata yapmıştım ki sanki canımdan vazgeçmiştim. Çok zordu. Aradan geçen günler ve aylardan sonra ilk çocuğumuz oldu.
Kalbimin sancısı sanki birazcık hafiflemişti. Çok sevindik. Lakin bir terslik vardı. Çocuğumuz engelli doğmuştu. Hem fiziksel, hem de beyin engelliydi. Olsun dedik. Rabbim bunu bize verdiyse vardır bir hayır dedik.
Ve ikinci bebeğimiz aynı şekilde engelli, 3. bebeğimiz,
4. bebeğimiz engelli doğdu. Sanki dünya tersine dönmüş ve biz tersten yaşıyorduk hayatı.
Hayatımız karmakarışık olmuştu ve annelerini hani biraz saf, bilinçsiz olsun demiştim ya çocuklarını tam anlamıyla bakamıyordu.
Şu an 4 çocuğa da ben bakıyorum. Anneleri dini nikah olduğu için çocuklar benim üzerimde kayıtlı.
Ben bakıyorum ve her şeyleri ile ben ilgileniyorum. Ama inanın seve seve bakıyorum. Çok da seviyorum.
4 engelli çocuğa bakmak çok zor, bunu anlayamazsınız yaşamadan hiç ama hiç anlayamazsınız. Rabbim kimseye yaşatmasın. Tüm olanların müsebbibi bendim ve kendimi suçluyorum. O annenin ve o çocukların da günahı ben miyim? diye.
Dönüp kendime soruyorum -Peki ben ne yaptım? Huzurumuzu...
Mutluluğumuzu...
Sadece çocuğunuz olsun diye
yaşam sevincimizi kaybettik.
Evet, 4 çocuğum oldu, bir de anneleri ile birlikte 5 çocuğum.
-Hadi yaşa, yaşa! dedi Rabbim bana.
-Al sana mutluluk bu şekilde yaşa.
Hayatımdan, yaşamımdan kısacık bir özet bu, Emine hanım" dedi.
Kanım domuştu. Dinlerken beynim durdu sanki. Bir kelime dahi sor(a)madım, sonuna kadar dinledim.
Sessizce tek bir soru sordum sonunda.
-İnsan bu kadar severken birbirini her şeyi geçtim de eşini canını paylaşabilirmiydi gerçekten? Bu nasıl sevgi, bu nasıl aşk...
"Demek ki sizin hayatınızda sağlıklı bir evlat olmayacağı için Rabbim size onu vermemiş, neden bu kadar zorlamak, neden?" dedim.
Anladım hatamı, anladım ama geri dönüşü olmayan bir yoldayım ve bittim.
"Geri dönüşü olmayan bir yoldayım, yürüdükçe canım yanıyor" dedi.
"Çok geç kaldım ve hayatımızı kendi ellerimle bitirdim ben."
"Şimdi hem annelerinin hem o çocukların gözlerinin içinde yüzlerindeki tebessümde arıyorum mutluluğu, huzuru."
Hatalıyım Rabb'im,
Af et beni Rabb'im af et.
Kimse benim yaptığım hatayı yapmazsın diliyorum...
Emine İPEK
Ekleme
Tarihi: 11 Ocak 2023 - Çarşamba
"BU KADERE İSYANIN BİR CEZASI MIYDI? YOKSA KADERİ ZORLAMANIN BEDELİ Mİ?
"BU KADERE İSYANIN BİR CEZASI MIYDI?
YOKSA KADERİ ZORLAMANIN BEDELİ Mİ?
Bir gün görevim icabı 4 çocuklu bedensel engelli bir komşuyu ziyarete gittik, çok güzel sıcacık bir aileydi.
Ev sahibi yaklaşık 50 yaşlarında mütebessim çehreli, sıcacık bir hanımdı. Evde o hanımdan birkaç yaş küçük bir hanım daha vardı, "abla" diyordu ev sahibine.
Biraz safça, temiz yüzlü, temiz kalpli, gözlerinin içi cıvıl cıvıldı. Dikkatimi çekmişti. Bir tuhaflık vardı bu ailede?
Neyse, elimizden geldiğince ne gerekiyorsa yapmaya çalıştık ve oradan ayrıldık.
Bir kaç ay sonra aileyi tekrar ziyarete gittim, çok sevindiler. Yine sıcacık bir karşılama güzel bir sohbet oluştu ve bir şey dikkatimi çekmişti.
O gün gördüğüm hanım yine oradaydı merak ettim, dedim:
-Bu senin kardeşin mi?
Hiçbir şey söylemeden gülümseyerek gözümün içine baktı.
-Değil, dedi.
-Peki kim?
-Bir önceki geldiğimde de buradaydı. Merak ettim gerçekten kim?
Çünkü aileden biri gibiydi, kızı veya gelini olamazdı. Çünkü o yaşta büyük çocukları olamazdı.
Peki kimdi "abla, abla" diyerek kıpır kıpır etrafında dolanan o saf güzel kadın ?
Çayımızı içtik, çıktım.
Bana:
-Birlikte yürüyelim mi, giderken konuşuruz.
dedi.
-Peki dedim...
Yürürken güzel bir sohbete daldık. Eşini çok sevdiğini ve eşi de onu çok sevdiğini ama bir türlü ne kadar tedavi görseler de çocukları olmadığını anlattı.
-Biz doğuluyuz, belki bilirsin. Biz de şartlar biraz daha ağırdır.
dedi.
-Çocuğun olmalı, hele erkek evladın olmalı. Bu gelenek mi, görenek mi adına ne derseniz deyin bu nedenledir ki eşimin ailesi bize çok yüklendi.
Eşime;
-Eşinden vazgeçeceksin." dediler.
Eşim benden vazgeçmedi. Üstümüze çok geldiler. Eşim asla vazgeçmedi benden. Ben ise eşimin o çaresizliğine dayanamadım. Eşime çok yüklenmişler. Eşim çok kötü olmuştu ama yine de benden vazgeçmedi.
-Bırak dedim. Sen mutlu olacaksan beni bırak.
-Asla!!!" dedi.
-Öyle mutlu olacaksan hiç olmayayım. dedi.
Kafam karmakarışıktı. Derler ya hani iki arada bir tepede kalmıştım.
Bir gün evden eşime söylemeden çıktım. Beynim darmaduman bir halde eşime eş arıyordum ve buldum.
Biraz saf olsun, bilgili, bilinçli birisi de olmasını istemiyordum. Uzun uğraşlardan sonra tamda istediğim gibi birini bulmuştum.
Yine yönetim benim elimde, eşim yine benimle. Sadece o çocuğumuza anne olsun, onu benim kadar sevmesin istedim. Belki o zaman çok kıskanmam diye düşünmüştüm
O hanımı çok beğenmiştim. Eve geldim eşime yalvar yakar durumu anlattım. Sonunda eşimi zor ikna ettim.
-Peki dedi ve imam nikahı olarak gelin aldık.
Bu duruma alışmak için çok çaba gösteriyordum. Öyle büyük bir hata yapmıştım ki sanki canımdan vazgeçmiştim. Çok zordu. Aradan geçen günler ve aylardan sonra ilk çocuğumuz oldu.
Kalbimin sancısı sanki birazcık hafiflemişti. Çok sevindik. Lakin bir terslik vardı. Çocuğumuz engelli doğmuştu. Hem fiziksel, hem de beyin engelliydi. Olsun dedik. Rabbim bunu bize verdiyse vardır bir hayır dedik.
Ve ikinci bebeğimiz aynı şekilde engelli, 3. bebeğimiz,
4. bebeğimiz engelli doğdu. Sanki dünya tersine dönmüş ve biz tersten yaşıyorduk hayatı.
Hayatımız karmakarışık olmuştu ve annelerini hani biraz saf, bilinçsiz olsun demiştim ya çocuklarını tam anlamıyla bakamıyordu.
Şu an 4 çocuğa da ben bakıyorum. Anneleri dini nikah olduğu için çocuklar benim üzerimde kayıtlı.
Ben bakıyorum ve her şeyleri ile ben ilgileniyorum. Ama inanın seve seve bakıyorum. Çok da seviyorum.
4 engelli çocuğa bakmak çok zor, bunu anlayamazsınız yaşamadan hiç ama hiç anlayamazsınız. Rabbim kimseye yaşatmasın. Tüm olanların müsebbibi bendim ve kendimi suçluyorum. O annenin ve o çocukların da günahı ben miyim? diye.
Dönüp kendime soruyorum -Peki ben ne yaptım? Huzurumuzu...
Mutluluğumuzu...
Sadece çocuğunuz olsun diye
yaşam sevincimizi kaybettik.
Evet, 4 çocuğum oldu, bir de anneleri ile birlikte 5 çocuğum.
-Hadi yaşa, yaşa! dedi Rabbim bana.
-Al sana mutluluk bu şekilde yaşa.
Hayatımdan, yaşamımdan kısacık bir özet bu, Emine hanım" dedi.
Kanım domuştu. Dinlerken beynim durdu sanki. Bir kelime dahi sor(a)madım, sonuna kadar dinledim.
Sessizce tek bir soru sordum sonunda.
-İnsan bu kadar severken birbirini her şeyi geçtim de eşini canını paylaşabilirmiydi gerçekten? Bu nasıl sevgi, bu nasıl aşk...
"Demek ki sizin hayatınızda sağlıklı bir evlat olmayacağı için Rabbim size onu vermemiş, neden bu kadar zorlamak, neden?" dedim.
Anladım hatamı, anladım ama geri dönüşü olmayan bir yoldayım ve bittim.
"Geri dönüşü olmayan bir yoldayım, yürüdükçe canım yanıyor" dedi.
"Çok geç kaldım ve hayatımızı kendi ellerimle bitirdim ben."
"Şimdi hem annelerinin hem o çocukların gözlerinin içinde yüzlerindeki tebessümde arıyorum mutluluğu, huzuru."
Hatalıyım Rabb'im,
Af et beni Rabb'im af et.
Kimse benim yaptığım hatayı yapmazsın diliyorum...
Emine İPEK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.