Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

MÜSPETİN İSLAMİ ISTILAHI NEDİR?

MÜSPETİN İSLAMİ ISTILAHI NEDİR? Risale-i Nur'un metodu müspet harekettir. Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatından önce vermiş olduğu en son ders, "Müspet hareket"in olmazsa olmaz bir tavır olduğunu belirtir, şöyle der: "Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahi’ye göre sırf hizmeti imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiye'ye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz." "Bütün hayatımda bütün kuvvetimle asayişi (barışı) muhafazaya çalışmışım. Evet, mesleğimizde kuvvet var. Bu kuvvet dahile değil, ancak haricî tecavüze karşı istimal edilebilir. Vazifemiz, dahildeki asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Cihad-ı maneviyenin en büyük şartı da; vazife-i İlahiye'ye karışmamaktır ki, bizim vazifemiz hizmettir, netice Cenab-ı Hakka aittir; biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz." "Ben de Celâleddin Harzemşah gibi, benim vazifem hizmet-i nuraniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir deyip ihlâs ile hareket etmeyi Kur'ân'dan ders almışım." İç barışa neden bu kadar önem verir Nur risale müellifi? Eğer sosyal hayat karmaşık bir hâl alırsa teskini çok uzun zaman alır, onun yeniden tesisi ve sükûneti büyük gayret ister. İstibdat, terör ve anarşi ile çalkalanan sosyal bünyede sağlıklı, sürekli ve müessir bir nurani tahsil, irfan ve gönülleri diriltme işlemi yapılamaz. Kuran hakikatlerinin kalp ve idraklere nakşı için içtimaî sükûn şarttır. Olaylara "akıl-mantık-muhakeme" zinciriyle değil "heyecan, fizikî güç ve taraftarlık" hissiyle bakılırsa, zıtlaşma şiddet kazanır; şiddetli çalkantılar cemiyetin iç huzurunu, kalbî bütünlüğünü bozar. Sükûnet giderse, onun yerini anarşi, istibdat ve terör doldurur. "Güzel gör, hem güzel bak. Ta güzel düşünmeli: Güzel bil, hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı. /Hayat içinde hayattır hüsn-ü zanda emeli. Su-i zanla yeistir, saadet muharribi, hem de hayatın katili." diye ders verir sayha sayha... “Risale-i Nur” bütün vatan sathında yaygın ve sürekli bir yaygın eğitim mektebi kurmuştur. Bu mektepteki eğitimim icrasında ücret istenmez. İmanı ihya metodunda, hakkı neşreteme vazifesinde nebi ve resullere ittiba esastır. Zira bu dünya hizmet bir mekânıdır, ücret ve karşılık alma yeri değildir. Nur risalelerinin imanı hayatlandırma ve takviye etme mesleği gösterişsiz, alayiş ve nümayişsizsiz çalışmayı esas alır. Halktan maddi yardım almamayı, iktisat ilkeleriyle de “ilmi vâsıta-i cer etmekten” (ilmi ve bilgiyi kazanç vasıtası yapmaktan) kurtarmayı, ilmin ve alimin izzetini korumayı esas almıştır. Hakikata uymayacak biçimde suçlamalarla defalarca aynı seviyedeki mahkemelerce yargılanma sebebini şöyle açıklar Bediüzzaman: "Kader-i İlahî ihtiyarım haricinde dini, hiç bir şeye âlet etmemek için beşerin zalimâne eliyle mahz-ı adalet ( mutlak adalet) olarak beni tokatlıyor, ikaz ediyor. Sakın, diyor, iman hakikatini kendi şahsına alet yapma; ta ki imana muhtaç olanlar ( gönller) anlasınlar ki yalnız hakikat konuşuyor, nefsin evhamı, şeytanın desiseleri kalmasın, sussun.” "İşte Nur Risalelerinin, gönüller üzerinde husule getirdiği heyecan, kalplerde ve ruhlarda yaptığı te’sirin sırrı budur, başka bir şey değil. Risale-i Nur'un bahsettiği hakikatlerin aynını binlerce alimler, yüz binlerce kitaplar daha beliğâne neşrettikleri hâlde yine küfr-ü mutlakı ( sırf ve mutlak küfrü, ateizmi) durduramıyorlar. Küfr-ü mutlakla mücadelede bu kadar ağır şerâit altında Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur. Said yoktur; Said'in kudret ve ehliyeti de yoktur; konuşan yalnız hakikattir; hakikat-ı imaniye ve Kur’aniyedir." Risale-i Nur, iman hakikatleri ve İslâm esaslarını aklî ve mantıkî delillerle ispat ve izah etmiştir. Merhum Mehmed Akif'in, "Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı" beytiyle ifade ettiği manaya Nur risaleleri tamamen ayna olmuştur. O zaman diyebiliriz ki “Risale-i Nur Külliyatı”, Kuranı Hakimin bu asrın idrakine bir dersidir. Bu eserlerde Kurani hakikatlar, ilim ve teknik üslubuyla asrın idrakine uygun şekilde açıklanmıştır. Aklın istifadesi yanında nefis, hayal, vehim, heva gibi his ve duyguların da istifadesi gözetilmiştir. Metot olarak, uzak yerlerden dağları kazarak su getirmek yerine, Hz.Musa Aleyhisselamın asası gibi her yerde suyu bulmuş, asasını nereye vurmuşsa oradan “âb-ı hayat”ı fışkırtmıştır. Bunu da şu ifadleriyle anlatır muhterem müellif: "Risale-i Nur, sâir ulemanın eserleri gibi, yalnız aklın ayağı ve nazarı ile ders vermez ve evliya misillü, yalnız kalbin keşf ve zevkiyle hareket etmiyor. Belki akıl ve kalbin ittihat ve imtizacı ve ruh vesair letâifin teavünü ayağıyla hareket ederek evc-i âlâya uçar; taarruz eden felsefenin değil ayağı, belki gözü yetişemediği yerlere çıkar hakaik-ı imaniyeyi kör gözüne de gösterir." Değerler eğitiminin baş aktörü olacak nur eserlerinin yaygın okunmasındaki sırlardan biri de şu ıslah metodudur. Nur risaleleri, "Bu dünyada bir mânevî Cehennemî, dalâlette gösterdiği gibi, imanda dahi bu dünyada manevî bir Cennet bulunduğunu" ispat etmiş, "günahların ve fenalıkların ve haram lezzetlerin içinde manevî elim elemleri gösterip hasenat ve güzel hasletlerde ve hakaik-i şeriatın amelinde, Cennet lezâizi gibi lezzetler bulunduğunu" gözlere göstermiştir. Abdülkadir Menek
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2021 - Perşembe

MÜSPETİN İSLAMİ ISTILAHI NEDİR?

MÜSPETİN İSLAMİ ISTILAHI NEDİR? Risale-i Nur'un metodu müspet harekettir. Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatından önce vermiş olduğu en son ders, "Müspet hareket"in olmazsa olmaz bir tavır olduğunu belirtir, şöyle der: "Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahi’ye göre sırf hizmeti imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiye'ye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz." "Bütün hayatımda bütün kuvvetimle asayişi (barışı) muhafazaya çalışmışım. Evet, mesleğimizde kuvvet var. Bu kuvvet dahile değil, ancak haricî tecavüze karşı istimal edilebilir. Vazifemiz, dahildeki asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Cihad-ı maneviyenin en büyük şartı da; vazife-i İlahiye'ye karışmamaktır ki, bizim vazifemiz hizmettir, netice Cenab-ı Hakka aittir; biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz." "Ben de Celâleddin Harzemşah gibi, benim vazifem hizmet-i nuraniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir deyip ihlâs ile hareket etmeyi Kur'ân'dan ders almışım." İç barışa neden bu kadar önem verir Nur risale müellifi? Eğer sosyal hayat karmaşık bir hâl alırsa teskini çok uzun zaman alır, onun yeniden tesisi ve sükûneti büyük gayret ister. İstibdat, terör ve anarşi ile çalkalanan sosyal bünyede sağlıklı, sürekli ve müessir bir nurani tahsil, irfan ve gönülleri diriltme işlemi yapılamaz. Kuran hakikatlerinin kalp ve idraklere nakşı için içtimaî sükûn şarttır. Olaylara "akıl-mantık-muhakeme" zinciriyle değil "heyecan, fizikî güç ve taraftarlık" hissiyle bakılırsa, zıtlaşma şiddet kazanır; şiddetli çalkantılar cemiyetin iç huzurunu, kalbî bütünlüğünü bozar. Sükûnet giderse, onun yerini anarşi, istibdat ve terör doldurur. "Güzel gör, hem güzel bak. Ta güzel düşünmeli: Güzel bil, hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı. /Hayat içinde hayattır hüsn-ü zanda emeli. Su-i zanla yeistir, saadet muharribi, hem de hayatın katili." diye ders verir sayha sayha... “Risale-i Nur” bütün vatan sathında yaygın ve sürekli bir yaygın eğitim mektebi kurmuştur. Bu mektepteki eğitimim icrasında ücret istenmez. İmanı ihya metodunda, hakkı neşreteme vazifesinde nebi ve resullere ittiba esastır. Zira bu dünya hizmet bir mekânıdır, ücret ve karşılık alma yeri değildir. Nur risalelerinin imanı hayatlandırma ve takviye etme mesleği gösterişsiz, alayiş ve nümayişsizsiz çalışmayı esas alır. Halktan maddi yardım almamayı, iktisat ilkeleriyle de “ilmi vâsıta-i cer etmekten” (ilmi ve bilgiyi kazanç vasıtası yapmaktan) kurtarmayı, ilmin ve alimin izzetini korumayı esas almıştır. Hakikata uymayacak biçimde suçlamalarla defalarca aynı seviyedeki mahkemelerce yargılanma sebebini şöyle açıklar Bediüzzaman: "Kader-i İlahî ihtiyarım haricinde dini, hiç bir şeye âlet etmemek için beşerin zalimâne eliyle mahz-ı adalet ( mutlak adalet) olarak beni tokatlıyor, ikaz ediyor. Sakın, diyor, iman hakikatini kendi şahsına alet yapma; ta ki imana muhtaç olanlar ( gönller) anlasınlar ki yalnız hakikat konuşuyor, nefsin evhamı, şeytanın desiseleri kalmasın, sussun.” "İşte Nur Risalelerinin, gönüller üzerinde husule getirdiği heyecan, kalplerde ve ruhlarda yaptığı te’sirin sırrı budur, başka bir şey değil. Risale-i Nur'un bahsettiği hakikatlerin aynını binlerce alimler, yüz binlerce kitaplar daha beliğâne neşrettikleri hâlde yine küfr-ü mutlakı ( sırf ve mutlak küfrü, ateizmi) durduramıyorlar. Küfr-ü mutlakla mücadelede bu kadar ağır şerâit altında Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur. Said yoktur; Said'in kudret ve ehliyeti de yoktur; konuşan yalnız hakikattir; hakikat-ı imaniye ve Kur’aniyedir." Risale-i Nur, iman hakikatleri ve İslâm esaslarını aklî ve mantıkî delillerle ispat ve izah etmiştir. Merhum Mehmed Akif'in, "Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı" beytiyle ifade ettiği manaya Nur risaleleri tamamen ayna olmuştur. O zaman diyebiliriz ki “Risale-i Nur Külliyatı”, Kuranı Hakimin bu asrın idrakine bir dersidir. Bu eserlerde Kurani hakikatlar, ilim ve teknik üslubuyla asrın idrakine uygun şekilde açıklanmıştır. Aklın istifadesi yanında nefis, hayal, vehim, heva gibi his ve duyguların da istifadesi gözetilmiştir. Metot olarak, uzak yerlerden dağları kazarak su getirmek yerine, Hz.Musa Aleyhisselamın asası gibi her yerde suyu bulmuş, asasını nereye vurmuşsa oradan “âb-ı hayat”ı fışkırtmıştır. Bunu da şu ifadleriyle anlatır muhterem müellif: "Risale-i Nur, sâir ulemanın eserleri gibi, yalnız aklın ayağı ve nazarı ile ders vermez ve evliya misillü, yalnız kalbin keşf ve zevkiyle hareket etmiyor. Belki akıl ve kalbin ittihat ve imtizacı ve ruh vesair letâifin teavünü ayağıyla hareket ederek evc-i âlâya uçar; taarruz eden felsefenin değil ayağı, belki gözü yetişemediği yerlere çıkar hakaik-ı imaniyeyi kör gözüne de gösterir." Değerler eğitiminin baş aktörü olacak nur eserlerinin yaygın okunmasındaki sırlardan biri de şu ıslah metodudur. Nur risaleleri, "Bu dünyada bir mânevî Cehennemî, dalâlette gösterdiği gibi, imanda dahi bu dünyada manevî bir Cennet bulunduğunu" ispat etmiş, "günahların ve fenalıkların ve haram lezzetlerin içinde manevî elim elemleri gösterip hasenat ve güzel hasletlerde ve hakaik-i şeriatın amelinde, Cennet lezâizi gibi lezzetler bulunduğunu" gözlere göstermiştir. Abdülkadir Menek
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.