Zekânın zekâtı Borcu Silmez; Mecazidir O...
<p>Günde beş defa nefsimiz, nefesimiz, bedenimiz, bütün cihazlarımız, hislerimiz, aklımız, kalbimiz, ruhumuz ve bütün varlığımızla manen miraca çıkarız. Bununla birlikte Kur’an’da namazı emreden ayetlerin yirmi yedisinde zekât emri de beraberdir. </p>
<p>Ezeli kelamda tekrar ve ısrarla zekâtın emredilmesi namazdan sonra/birlikte en ehemmiyetli bir ibadet oluşundan kaynaklanır. Bu derece ehemmiyetli bir ibadetin bizim hayatımızdaki yeri nedir peki?!</p>
<p>Öyleyse zekât yalnız bir kısım zenginlere mahsus bir ibadet midir? Peki, sen zekât vermekten muaf mısın, ey nefis? </p>
<p>Mesela gözün, kulağın, beynin, kalbin gibi organlarına bir fiyat biçtin mi? Ya görme duyun, işitme hissin, akıl meleken, sayısız hislerin, görme hissin gözünden, akıl gücün de beyninden paha biçilmez derecede daha değerli... Bedenine yerleştirilen organlar ve cihazlar; ruhuna takılan hisler ve latifeler kıymetince öyle bir zenginliğin var ki kâinat sultanı manasında büyük bir itibar ve şerefe mazharsın. </p>
<p>Bu sana takdim edilmiş emanetler vesilesiyle öyle bir ikrama mazharsın ki sanki dünya sana özel bir sofra, dağlar hazine depoları, ay bir takvim, güneş bir lamba ve soba mahiyetini kazanmıştır. Bunca kıymettar nimetlerle birlikte Cennete davetli bir misafir olduğunu hatırından çıkarmadığın sürece “fakr”ın sonsuz nimetlerin derecelerini hissettiren en büyük bir hisse senedin olacaktır. </p>
<p>"...sadaka nasıl mal ile olur. İlim ile dahi olur. Kavl ile, fiil ile, nasihat ile de oluyor. [Sözler, s. 371]"</p>
<p>Mal-mülk cihetinde yaşanan zahiri fakirlikler, insana ihsan edilen farklı zenginliklerin zekâtına perde olmamalıdır. Ey hayatını ilme adamış ilim insanı, bil ki ilmin de bir zekâtı var. Gençlik enerjisiyle coşan delikanlı, bitmek tükenmek bilmeyen enerjinin ve gençliğinin bir zekâtı olduğunu hatırından çıkarma. Güngörmüş ve feleğin çemberinden geçmiş kır saçlı beybaba, hayat tecrübelerinin zekâtını nasihat iksiri kıvamında dağıtacak olsan nice aceminin dertlerine derman olursun.</p>
<p>Kur’an medeniyeti sanki müminlerden “zekât seferberliği” de talep ediyor. Günümüzden yüz altı yıl önce 1910’da Bediüzzaman Said Nursi’nin bu manada bir seferberliğin kıvılcımını ateşleşmek maksadıyla söylediklerini bir hatırlayalım:</p>
<p>"Eğer ezkiya zekâvetlerinin zekâtını ve ağniya velev zekâtın zekâtını milletin menfaatine sarf etseler, milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir. [Münazarat, s. 103]"</p>
<p>Diğer medeniyetler ve milletlerle rekabet edebilmek için önce millet[-i İslam] olmak gerektir. Millet olmak için “Kimin himmeti milleti ise o kimse tek başıyla küçük bir millettir” hakikatini hayat prensibi olarak benimsemek gerekir. Himmeti milleti olan ise sahip olduğu her ne zenginlik varsa cömertçe milletinin menfaati için sarf edecektir. Bu sarfiyatın en makbul, en yüce, en nezih ve en samimi hali de şüphesiz zekâttır.</p>
<p>Öyle ise ey parlak zekâlı âlimler, cömertliğe doymayan zenginler, şefkat kahramanı anneler, fedakârlık timsali babalar, hürmet erbabı çocuklar, civanmert kardeşler, takdir edici yoldaşlar… Yakın çevrenizi kuşatmış nice muhtaçlar duyguları sayısınca ellerini açmışlar umutla ve heyecanla size ihsan edilmiş envaiçeşit zenginliklerden, his, ilim ve kabiliyet eserlerinden nasiplerini bekliyorlar.</p>
<p>Yakın zamanda zekâta bakışımı derinleştiren bir hadis okudum. Hem İmam-ı Müslim hem de İmam-ı Nesai’nin kitaplarında yer alan bu hadisi ikisinin de “zekât” bölümüne kaydetmeleri benim için dikkat çekiciydi gerçekten…</p>
<p>İslâm’da iyi bir çığır açan kişiye bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir, fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır, fakat onların günahından hiçbir şey noksanlaşmaz. [Müslim, Zekât, 69; Nesâî, Zekât, 64]</p>
<p>Başta ilim olmak üzere kendisine ihsan edilen güzellikleri ve nimetleri diğer insanlarla paylaşmak suretiyle “iyi bir çığır” açan kişinin bu himmet ve gayretini muhaddisler zekât hakikatinin çerçevesi içinde yorumlamışlardı ki böyle bir tercihte bulunmuşlardı. Her ne kadar bir çığır açılışına sebep olmasa da yapılan her iyilikte zekât hakikatine bakan bir sırdır...</p>
Ekleme
Tarihi: 25 Aralık 2020 - Cuma
Zekânın zekâtı Borcu Silmez; Mecazidir O...
<p>Günde beş defa nefsimiz, nefesimiz, bedenimiz, bütün cihazlarımız, hislerimiz, aklımız, kalbimiz, ruhumuz ve bütün varlığımızla manen miraca çıkarız. Bununla birlikte Kur’an’da namazı emreden ayetlerin yirmi yedisinde zekât emri de beraberdir. </p>
<p>Ezeli kelamda tekrar ve ısrarla zekâtın emredilmesi namazdan sonra/birlikte en ehemmiyetli bir ibadet oluşundan kaynaklanır. Bu derece ehemmiyetli bir ibadetin bizim hayatımızdaki yeri nedir peki?!</p>
<p>Öyleyse zekât yalnız bir kısım zenginlere mahsus bir ibadet midir? Peki, sen zekât vermekten muaf mısın, ey nefis? </p>
<p>Mesela gözün, kulağın, beynin, kalbin gibi organlarına bir fiyat biçtin mi? Ya görme duyun, işitme hissin, akıl meleken, sayısız hislerin, görme hissin gözünden, akıl gücün de beyninden paha biçilmez derecede daha değerli... Bedenine yerleştirilen organlar ve cihazlar; ruhuna takılan hisler ve latifeler kıymetince öyle bir zenginliğin var ki kâinat sultanı manasında büyük bir itibar ve şerefe mazharsın. </p>
<p>Bu sana takdim edilmiş emanetler vesilesiyle öyle bir ikrama mazharsın ki sanki dünya sana özel bir sofra, dağlar hazine depoları, ay bir takvim, güneş bir lamba ve soba mahiyetini kazanmıştır. Bunca kıymettar nimetlerle birlikte Cennete davetli bir misafir olduğunu hatırından çıkarmadığın sürece “fakr”ın sonsuz nimetlerin derecelerini hissettiren en büyük bir hisse senedin olacaktır. </p>
<p>"...sadaka nasıl mal ile olur. İlim ile dahi olur. Kavl ile, fiil ile, nasihat ile de oluyor. [Sözler, s. 371]"</p>
<p>Mal-mülk cihetinde yaşanan zahiri fakirlikler, insana ihsan edilen farklı zenginliklerin zekâtına perde olmamalıdır. Ey hayatını ilme adamış ilim insanı, bil ki ilmin de bir zekâtı var. Gençlik enerjisiyle coşan delikanlı, bitmek tükenmek bilmeyen enerjinin ve gençliğinin bir zekâtı olduğunu hatırından çıkarma. Güngörmüş ve feleğin çemberinden geçmiş kır saçlı beybaba, hayat tecrübelerinin zekâtını nasihat iksiri kıvamında dağıtacak olsan nice aceminin dertlerine derman olursun.</p>
<p>Kur’an medeniyeti sanki müminlerden “zekât seferberliği” de talep ediyor. Günümüzden yüz altı yıl önce 1910’da Bediüzzaman Said Nursi’nin bu manada bir seferberliğin kıvılcımını ateşleşmek maksadıyla söylediklerini bir hatırlayalım:</p>
<p>"Eğer ezkiya zekâvetlerinin zekâtını ve ağniya velev zekâtın zekâtını milletin menfaatine sarf etseler, milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir. [Münazarat, s. 103]"</p>
<p>Diğer medeniyetler ve milletlerle rekabet edebilmek için önce millet[-i İslam] olmak gerektir. Millet olmak için “Kimin himmeti milleti ise o kimse tek başıyla küçük bir millettir” hakikatini hayat prensibi olarak benimsemek gerekir. Himmeti milleti olan ise sahip olduğu her ne zenginlik varsa cömertçe milletinin menfaati için sarf edecektir. Bu sarfiyatın en makbul, en yüce, en nezih ve en samimi hali de şüphesiz zekâttır.</p>
<p>Öyle ise ey parlak zekâlı âlimler, cömertliğe doymayan zenginler, şefkat kahramanı anneler, fedakârlık timsali babalar, hürmet erbabı çocuklar, civanmert kardeşler, takdir edici yoldaşlar… Yakın çevrenizi kuşatmış nice muhtaçlar duyguları sayısınca ellerini açmışlar umutla ve heyecanla size ihsan edilmiş envaiçeşit zenginliklerden, his, ilim ve kabiliyet eserlerinden nasiplerini bekliyorlar.</p>
<p>Yakın zamanda zekâta bakışımı derinleştiren bir hadis okudum. Hem İmam-ı Müslim hem de İmam-ı Nesai’nin kitaplarında yer alan bu hadisi ikisinin de “zekât” bölümüne kaydetmeleri benim için dikkat çekiciydi gerçekten…</p>
<p>İslâm’da iyi bir çığır açan kişiye bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir, fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır, fakat onların günahından hiçbir şey noksanlaşmaz. [Müslim, Zekât, 69; Nesâî, Zekât, 64]</p>
<p>Başta ilim olmak üzere kendisine ihsan edilen güzellikleri ve nimetleri diğer insanlarla paylaşmak suretiyle “iyi bir çığır” açan kişinin bu himmet ve gayretini muhaddisler zekât hakikatinin çerçevesi içinde yorumlamışlardı ki böyle bir tercihte bulunmuşlardı. Her ne kadar bir çığır açılışına sebep olmasa da yapılan her iyilikte zekât hakikatine bakan bir sırdır...</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.