GEZİ NOTLARI-1 MALATYA
GEZİ NOTLARI-1 MALATYA
Uzun bir aradan sonra Sivas sınırından geçip Malatya topraklarına giriyorum.
Burnuma buram buram kayısı kokusu geliyor.
Sahi özlemişim ben Malatya'yı.
Açıyorum camı kokluyorum, misss gibi Dağ havasını.,
50 Rakımdan 1500 Rakıma gelince çarpılıyor insan.
Dağları bile farklı buraların
Malatyanın. Kayaları da havası da sert ama İnsanları bir o kadar Merttir.
İlk durak Darende.
Olamazsın üç beldeden Gürün'den, Divriği'den, Darende'den demişler ya
bence doğru bir söz.
Darende insanı çok çalışkan ve misafirperver.
Ülkemizin birçok yerinde hatta yurt dışında birçok Darende'li var ki hemen hemen hepsi de ticaret ile uğraşıyor yani girişimci bir ruha sahipler.
Vakit sabah saatleri olduğundan önce Darende’de çorbamı içtim.
Tabii çorbamı içerken de yan masamızdaki Darende'lilerle sohbet imkanı bulduk.
Bu yıl kayısı rekoltesi düşükmüş bunun için biraz üzgünler ama tabii kayısı az olunca fiyat yüksek olacağından pekte takmıyor gibiler.
Yan masamızdaki yaşlıca amca,
“Geçen sene 4 ton kayısı kaldırdım bu yıl 2,5 ton ama aldığım para neredeyse aynı hem daha az yoruldum hem de daha az işçi parası verdim” diye gevrek gevrek güldü. Bizde neşesine ortaklık edip birlikte güldük.
Tereyağlı ve lezzetli çorbamı içtikten sonra soluğu Somuncu Baba da aldım.
Somuncu Baba külliye ve müştemilatı ulviyeti ile muhteşem bir yer.
Ağaçların arasından geçen Tohma çayının serinliği anlatılmaz. Hele Külliyenin ve etrafının temizliği…
Gerçekten kim yapıyor ve ilgileniyor ise Allah razı olsun.
Darende’den çıktıktan sonra epeydir methini duyduğum ve görmek istediğim Levent vadisine gidiyorum.
Levent Vadisi, Kayseri-Malatya yoluna sadece 3 km.
Akçadağ Belediye Başkanı Ali KAZGAN beyefendiyi kutlamak lazım.
Dünyanın 2. büyük kanyonu üzerine 240 metrelik güzel bir seyir terası yapmış.
Sağında ve solunda çalışmalar devam ediyor. Oturma yerleri ve sosyal tesisler yapıyorlar. Gerçekten görülmeye değer. Yolunuz düşerse mutlaka görün derim Malatya’ya girdiğinizde kayısı ağaçlarının rüzgarı sanki saçlarınızı okşuyor.
Sağınızdaki solunuzdaki yapılar Malatya’nın gerçekten Büyükşehir olmayı hak ettiğini adeta sizlere haykırıyor.
Malatya gerçekten her yıl üzerine koyarak büyüyor.
Her ne kadar haklı eleştiriler olsa da belediyeler güzel çalışıyor. Kendilerini tebrik ediyorum.
Özellikle Battalgazi ilçesindeki Çınar Parkı, Abdullah Gül Parkı ve Sanat Sokağını çok beğendim. Yolu Malatya’ya düşenlerin görmesini isterim.
Annanemin evine yerleşip bir gün dinlendikten sonra,
Malatya'ya gelenlerin uğramadan gitmedikleri şire pazarına gittim. Bilen bilir Malatyalılar kayısıya Mişmiş der. Belki taze Mişmiş bulurum dedim ama nafile bu yıl havaların sıcaklığından mütevellit erken olgunlaşınca ben gelene kadar maalesef yaş mişmiş bitmiş.
Hoş dostlar biraz ayırmıştı yemek nasip oldu.
Şire pazarındaki eski dostlarla hasbihal eyledik. Sürekli bir şeyler ikram ettiler ağzımız tatlandı.
Her ne kadar biraz pahalı da olsa gün kurusundan tutun, kuru duta kadar pekmezden kayısı çekirdeğine kadar bir sürü şeyler aldım.
Ola ki sizlerde Malatya’ya gelirseniz Şire Pazarına uğramadan o güzellikleri tatmadan Mişmişin envai çeşidini görmeden Malatya’dan ayrılmayın ha.
Şire pazarından çıktıktan sonra çarşı merkezini şöyle bir turladım. Ekonomideki daralma burada da kendini gösteriyor. Gezen çok alan yok. Malatyalı tabiri ile kuru kalabalık.
Kanalboyu her zamanki gibi muhteşem. Kafeleri ve dondurmacıları ile baş döndürücü. Ortadaki kanaldan sular taze bir gelin gibi süzülüp akıyor.
Kernek Meydanının eski haline döndürülme projesinin başladığını duyunca gerçekten çok sevindim.
Son dönemlerde beton yığını olmuştu. Eskiden ne güzeldi meydanda Kernek Göl Gazinosu vardı. Bodo lakabı ile anılan Abdullah abimiz çalıştırırdı. Yaşıyorsa Allah selamet versin, öldü ise de Allah'tan rahmet diliyorum. Kendisi babamın yakın arkadaşı idi.
Çocukluğumda o gazinoya gider masada oturur kayısı kola gazozumuzu içer, sudaki ördeklere yem atardık. Sahne alan sanatçıları dinlerdik. Ne güzel yıllardı.
Yanılmıyorsam bir kez Müslüm Gürses bile sahne almıştı.
Kayısı Festivalinde birçok etkinlikte bu Gazinoda yapılırdı.
Malatya’nın yetiştirdiği sanatçılardan Fahri Kayahan’ın isminin verildiği semtteki evler gerçekten muhteşem.
Çok değil 25 yıl falan önce oralar hep kayısı bahçesiydi. Artan konut ihtiyacı ile o bahçeler imara açılıp önce arsa sonra apartman oldu.
Yeşilyurt ve Gündüzbeyi anlatmak bence Dünyanın en zor işi. Gidip görüp yaşamanız lazım.
Yeşilyurt yeşilliklerle dolu bir vadi içerisinde şirin bir ilçe. Önceden Çırmıhtı olarak bilinirdi. Bir dönem mecazi olarak Küçük Moskova olarak da adlandırılmıştı.
O zamanlar solcusu boldu herhalde.
Yeşilyurt’un halkı da oldukça çalışkandır. Eskiden her evin altında bir dokuma atölyesi olurdu sokaktan geçerken bile tezgahların çıkardığı tak tuk seslerini duyardınız. Alışana, ninni gibi gelirdi.
Gençliğimde bir gün tezgahlar takır tukur çalışırken ipliklerin üzerinde uyuyan arkadaşıma
“Kardeş sen bu tezgah sesinde nasıl uyuyorsun” dediğim de, gülerek:
“Tezgah çalışırsa değil, durursa uyanırım” derdi
Şimdilerde hepsi fabrika sahibi olmuş.
Küçük atelyeler kalktı artık yok.
Yeşilin her tonunun ve meyvenin binbir türlü çeşidinin bulunduğu Gündüzbey Malatya'nın sıcağından kaçanlar için sığınacak bir liman gibi.
Ağaçların altında akan suların şırıltısı ile kahvaltı yapmanın, yemek yemenin veya çay içmenin zevki inanılmaz.
Gündüzbey’e has tavalardan da yemenizi tavsiye ederim.
Sizin yorulmanıza gerek yok. Kasaplar hazırlayıp fırına veriyor size sadece derenin kenarına konulmuş masalarda afiyetle yemek kalıyor.
Malatyanın kağıt kebabı, kaburga dolması ve patlıcan tavasıda meşhurdur.
Yolunuz düşerse yemeden ayrılmayın derim.
Haa ben yoğunluktan gidemedim ama siz UNESCO Dünya Miras listesine alınan Aslantepe Höyü'ğünü ziyaret etmeden Malatya’dan ayrılmayın.
Malatya, gerçekten eşin bulunmazmış.
Kalın sağlıcakla
Mesut BALYEMEZ
Mesutb44 @gmail.com
0 530 516 40 00
Ekleme
Tarihi: 29 Ağustos 2021 - Pazar
GEZİ NOTLARI-1 MALATYA
GEZİ NOTLARI-1 MALATYA
Uzun bir aradan sonra Sivas sınırından geçip Malatya topraklarına giriyorum.
Burnuma buram buram kayısı kokusu geliyor.
Sahi özlemişim ben Malatya'yı.
Açıyorum camı kokluyorum, misss gibi Dağ havasını.,
50 Rakımdan 1500 Rakıma gelince çarpılıyor insan.
Dağları bile farklı buraların
Malatyanın. Kayaları da havası da sert ama İnsanları bir o kadar Merttir.
İlk durak Darende.
Olamazsın üç beldeden Gürün'den, Divriği'den, Darende'den demişler ya
bence doğru bir söz.
Darende insanı çok çalışkan ve misafirperver.
Ülkemizin birçok yerinde hatta yurt dışında birçok Darende'li var ki hemen hemen hepsi de ticaret ile uğraşıyor yani girişimci bir ruha sahipler.
Vakit sabah saatleri olduğundan önce Darende’de çorbamı içtim.
Tabii çorbamı içerken de yan masamızdaki Darende'lilerle sohbet imkanı bulduk.
Bu yıl kayısı rekoltesi düşükmüş bunun için biraz üzgünler ama tabii kayısı az olunca fiyat yüksek olacağından pekte takmıyor gibiler.
Yan masamızdaki yaşlıca amca,
“Geçen sene 4 ton kayısı kaldırdım bu yıl 2,5 ton ama aldığım para neredeyse aynı hem daha az yoruldum hem de daha az işçi parası verdim” diye gevrek gevrek güldü. Bizde neşesine ortaklık edip birlikte güldük.
Tereyağlı ve lezzetli çorbamı içtikten sonra soluğu Somuncu Baba da aldım.
Somuncu Baba külliye ve müştemilatı ulviyeti ile muhteşem bir yer.
Ağaçların arasından geçen Tohma çayının serinliği anlatılmaz. Hele Külliyenin ve etrafının temizliği…
Gerçekten kim yapıyor ve ilgileniyor ise Allah razı olsun.
Darende’den çıktıktan sonra epeydir methini duyduğum ve görmek istediğim Levent vadisine gidiyorum.
Levent Vadisi, Kayseri-Malatya yoluna sadece 3 km.
Akçadağ Belediye Başkanı Ali KAZGAN beyefendiyi kutlamak lazım.
Dünyanın 2. büyük kanyonu üzerine 240 metrelik güzel bir seyir terası yapmış.
Sağında ve solunda çalışmalar devam ediyor. Oturma yerleri ve sosyal tesisler yapıyorlar. Gerçekten görülmeye değer. Yolunuz düşerse mutlaka görün derim Malatya’ya girdiğinizde kayısı ağaçlarının rüzgarı sanki saçlarınızı okşuyor.
Sağınızdaki solunuzdaki yapılar Malatya’nın gerçekten Büyükşehir olmayı hak ettiğini adeta sizlere haykırıyor.
Malatya gerçekten her yıl üzerine koyarak büyüyor.
Her ne kadar haklı eleştiriler olsa da belediyeler güzel çalışıyor. Kendilerini tebrik ediyorum.
Özellikle Battalgazi ilçesindeki Çınar Parkı, Abdullah Gül Parkı ve Sanat Sokağını çok beğendim. Yolu Malatya’ya düşenlerin görmesini isterim.
Annanemin evine yerleşip bir gün dinlendikten sonra,
Malatya'ya gelenlerin uğramadan gitmedikleri şire pazarına gittim. Bilen bilir Malatyalılar kayısıya Mişmiş der. Belki taze Mişmiş bulurum dedim ama nafile bu yıl havaların sıcaklığından mütevellit erken olgunlaşınca ben gelene kadar maalesef yaş mişmiş bitmiş.
Hoş dostlar biraz ayırmıştı yemek nasip oldu.
Şire pazarındaki eski dostlarla hasbihal eyledik. Sürekli bir şeyler ikram ettiler ağzımız tatlandı.
Her ne kadar biraz pahalı da olsa gün kurusundan tutun, kuru duta kadar pekmezden kayısı çekirdeğine kadar bir sürü şeyler aldım.
Ola ki sizlerde Malatya’ya gelirseniz Şire Pazarına uğramadan o güzellikleri tatmadan Mişmişin envai çeşidini görmeden Malatya’dan ayrılmayın ha.
Şire pazarından çıktıktan sonra çarşı merkezini şöyle bir turladım. Ekonomideki daralma burada da kendini gösteriyor. Gezen çok alan yok. Malatyalı tabiri ile kuru kalabalık.
Kanalboyu her zamanki gibi muhteşem. Kafeleri ve dondurmacıları ile baş döndürücü. Ortadaki kanaldan sular taze bir gelin gibi süzülüp akıyor.
Kernek Meydanının eski haline döndürülme projesinin başladığını duyunca gerçekten çok sevindim.
Son dönemlerde beton yığını olmuştu. Eskiden ne güzeldi meydanda Kernek Göl Gazinosu vardı. Bodo lakabı ile anılan Abdullah abimiz çalıştırırdı. Yaşıyorsa Allah selamet versin, öldü ise de Allah'tan rahmet diliyorum. Kendisi babamın yakın arkadaşı idi.
Çocukluğumda o gazinoya gider masada oturur kayısı kola gazozumuzu içer, sudaki ördeklere yem atardık. Sahne alan sanatçıları dinlerdik. Ne güzel yıllardı.
Yanılmıyorsam bir kez Müslüm Gürses bile sahne almıştı.
Kayısı Festivalinde birçok etkinlikte bu Gazinoda yapılırdı.
Malatya’nın yetiştirdiği sanatçılardan Fahri Kayahan’ın isminin verildiği semtteki evler gerçekten muhteşem.
Çok değil 25 yıl falan önce oralar hep kayısı bahçesiydi. Artan konut ihtiyacı ile o bahçeler imara açılıp önce arsa sonra apartman oldu.
Yeşilyurt ve Gündüzbeyi anlatmak bence Dünyanın en zor işi. Gidip görüp yaşamanız lazım.
Yeşilyurt yeşilliklerle dolu bir vadi içerisinde şirin bir ilçe. Önceden Çırmıhtı olarak bilinirdi. Bir dönem mecazi olarak Küçük Moskova olarak da adlandırılmıştı.
O zamanlar solcusu boldu herhalde.
Yeşilyurt’un halkı da oldukça çalışkandır. Eskiden her evin altında bir dokuma atölyesi olurdu sokaktan geçerken bile tezgahların çıkardığı tak tuk seslerini duyardınız. Alışana, ninni gibi gelirdi.
Gençliğimde bir gün tezgahlar takır tukur çalışırken ipliklerin üzerinde uyuyan arkadaşıma
“Kardeş sen bu tezgah sesinde nasıl uyuyorsun” dediğim de, gülerek:
“Tezgah çalışırsa değil, durursa uyanırım” derdi
Şimdilerde hepsi fabrika sahibi olmuş.
Küçük atelyeler kalktı artık yok.
Yeşilin her tonunun ve meyvenin binbir türlü çeşidinin bulunduğu Gündüzbey Malatya'nın sıcağından kaçanlar için sığınacak bir liman gibi.
Ağaçların altında akan suların şırıltısı ile kahvaltı yapmanın, yemek yemenin veya çay içmenin zevki inanılmaz.
Gündüzbey’e has tavalardan da yemenizi tavsiye ederim.
Sizin yorulmanıza gerek yok. Kasaplar hazırlayıp fırına veriyor size sadece derenin kenarına konulmuş masalarda afiyetle yemek kalıyor.
Malatyanın kağıt kebabı, kaburga dolması ve patlıcan tavasıda meşhurdur.
Yolunuz düşerse yemeden ayrılmayın derim.
Haa ben yoğunluktan gidemedim ama siz UNESCO Dünya Miras listesine alınan Aslantepe Höyü'ğünü ziyaret etmeden Malatya’dan ayrılmayın.
Malatya, gerçekten eşin bulunmazmış.
Kalın sağlıcakla
Mesut BALYEMEZ
Mesutb44 @gmail.com
0 530 516 40 00
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.