GEZİ NOTLARI-2 ŞANLIURFA

GEZİ NOTLARI-2 ŞANLIURFA Dolu dolu geçen on günün sonunda Peygamberler şehri Şanlıurfa'ya gitmek üzere doğduğum, çocukluğumun ve gençliğimin bir dönemini geçtiği Malatya’dan güzel anılar ve yoğun duygularla ayrılıyorum. Önce Yeşilyurt’tan sonra da Gündüzbey'den geçerek geçerek Malatya’yı Adıyaman’a bağlayan halk arasında Dağ yolu denilen virajlı ama güzel manzaralı yoldan Adıyaman’a doğru yola çıkıyorum. Virajlı yollardan geçerken Çat barajının güzelliğini müşahade ediyorum. Etrafındakile çok şanslı diye düşünüyorum. Gerçekten hoş bir manzara. Kimbilir akşam saatlerinde ne kadar güzeldir. Kaldı ki sabahta çok güzel görünüyor. Adıyaman’ı transit geçiyorum. Geçerken illa uğra diyen dostları gücendirerek. Vakit kısıtlı olunca ister istemez programa sadık kalıyorsunuz. Adıyaman-Şanlıurfa yolu Dağ yoluna göre çok çok güzel. Atatürk barajının bir kısmına uzaktan bakarak hızlı bir şekilde geldim Şanlıurfa'ya. Şanlıurfa'ya girdiğinizde sıcaklığın ne demek olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Yakıcı, kavurucu bir sıcak hakim. İlk uğrak yerim dünyanın bilinen en kült yapılar topluluğu ve UNESCO Dünya miras listesine de girmiş Göbekli Tepe. Göbekli Tepe aynı zamanda en eski inanç merkezi. Müzekartımla girdiğim Göbekli Tepe gerçekten çekici bir yer. O zaman ki ilkel aletlerle o taşlara hayvan figürlerini nasıl çizdiniz, O taşları nasıl şekillendirdiniz, gerçekten ilginç. Dünyanın her yerinden insanlar gelip geziyor, sizde gelin gezin buradaki değişik atmosferi sizlerde yaşayın derim. Göbekli Tepe yi görmenin gururu ile ikinci durağım Balıklı Göle doğru yola çıkıyorum ki Urfa'da olduğumu öğrenen dostlarımdan biri bulunduğum yeri soruyor. Biraz nazdan sonra gelip beni bulunduğum yerden aldı evine götürdü. Evi Karaköprü ilçesinde. Urfaya göre oldukça serin püfür püfür esiyor. Urfanın sıcağından sonra oldukça iyi geldi. Arkadaşım Urfa’dan bahsediyor, büyümesinden, ticari hayattan tutun da Suriyelilere kadar. Urfa’da oldukça çok Suriyeli olduğundan bahsediyor. Urfa halkı savaştan kaçıp ülkemize sığınanları dışlamamış. Onlara Ensar olmuş. Ne güzel bir kardeşlik değil mi? Urfa halkını tebrik etmek lazım. Birkaç saatlik yemek, sohbet ve dinlenmeden sonra izin alarak ayrılıyorum. Hava geldiğime göre biraz daha serinlemiş olduğundan daha rahat geziyorum. Balıklı Göl her zaman ki rahmani atmosferi ile karşılıyor beni. Kalabalık insan seli arasında balıklara yem atarak iç huzuru buluyorum. Sünnet çocukları Balıklı Göl'de resim çektiriyorlar. Sanırsınız ki tüm Urfa burada öylesi bir kalabalık var. Halil-ür Rahman Caminde namaz kılıp, Hz. İbrahim’in (A.S) doğduğu mağarayı ziyaret ederek manevi iklimden faydalanıyorum. İnsan böyle kutsal mekanları görünce dünyanın en kadar boş olduğunu daha iyi anlıyor. Caminin içerisini gezdikten sonra sonra Balıklı Göl’ün yanındaki çarşıya geçiyorum. Çarşı da oldukça kalabalık. Başta isot ve Pul Biber gibi baharatlar ile salçaların yanında rengarenk giysiler, başörtüler, bakır, çelik ve camdan yapılmış hediyelik eşyalar. Alışveriş yaparken dikkatimi çeken en önemli şey fiyatların diğer illere göre ucuzluğu. Bir liraya soğuk su içiyorum doya doya. İnsan dolaşırken sıkılmıyor bile. Etrafta Türkçe, Kürtçe ve Arapça konuşmalar birbirine karışıyor., Her birinin ayrı bir ahengi var. Ama ses kargaşası da yok. Balıklı Gölden ayrılıp Hz. Eyüp Peygamger’in çile çektiği mağaraya gidiyorum. Çok kalabalık değil ama yine de epeyi ziyaretçi var. Sabır dileyenlerin sabrı öğrenmek için gelip buradaki havayı koklamaları lazım. Allah’ın sevdiği kullarında ve Resulü olmasına rağmen hastalığına şükretti, sabretti ve netice de sıhhatine kavuştu. Allah Resulune dert vermiş biz kimiz. Allah bizleri de her türlü hastalık ve musibetlere karşı sabreden kullardan eylesin Amin. Ölmeden mutlaka ama mutlaka Şanlıurfa’ya gelin ve kutsal mekanları gezerek ulviyetten faydalanın. Ben sıra gecesine gidemedim ama siz mutlaka kaçırmayın. Yarın Gazikent Gaziantepte olacağım Sağlıcakla kalın. Mesut Balyemez