HAKKA TABİ OLMAK!
HAKKA TABİ OLMAK!
Hakkı bize en doğru anlatan Kur’an-ı Kerim’i, iman ile küfür, İslami ile gayr-i İslami, batıl ile hak arasındaki çatışmada anca etkin rol alan bir insan anlayabilir.
Kişi salt Kur’an’ın mesajını kabul edip, tüm insanları bu mesajı kabul etmeye çağırdığında ve Kur’an’ın hidayeti üzerine hareket ettiğinde Allah’ı ve Resullerini anlayabilir. Ancak bu şekilde kişi Kur’an’ın vahiy edildiği dönemlerde olanları anlayıp, onların tecrübelerinin benzerini edinebilir.
O dönemde yaşanan; Mekke, Taif ve Habesistan’da karşılaşılan olayların benzeriyle karşılaşacaktır. Öylelikle Allah’ın Resulünü ve Ashab-ı Kiram’ı daha iyi anlayacaktır.
Ebu Cehil gibi İslam düşmanlarıyla, İbni Übeyy gibi münafıklarla, Kurayza oğulları gibi arkadan vuranlarla karşılaştıkça Allah’ın mesajını kavrayacaktır. İşte o zaman Kur’an’da bahsedilen insan tipleri gerçek manada tanınmış olunacaktır.
Kur’an ne kolayca okunacak bir soyut teori ve fikirler kitabıdır, ne de ancak üniversite ve manastırda incelenebilecek teoloji (ilahiyat) kitabıdır.
O, insanları bir hayata davet etmek için gönderilmiş bir kitaptır. Doğrusu, bu Kitap kendisine uyanların elde edebilmelerine yönelik bilgiler ve onlar tarafından anlaşılacak yönlendirmeler içerir.
Bu nedenle kişi Kur’an’ın gerçek anlamını kavrayabilmek için hayata atılmalıdır. Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi yumuşak ve sakin birinin sessizliğinden çıkıp İslam hareketini başlatmasının ve karşı çıkanlarla çatışmalar yaşamasının hikmeti de budur.
Vahyin hedefi: İnsanı doğru yola çıkarmak ve cahilliği nedeniyle kaybettiği veya günah kirliliği nedeniyle yüz çevirdiği hidayeti ona sunmaktır.
Vahyin amacı: Gerçeği anlatmak, Allah ile ilgili yanlış anlamaları ortadan kaldırmaktır. Kafalara hakkı işlemek, insanları kötü davranışların sonucu ile uyarmaktır. Tüm insanlığı doğru yola iletmektir.
Vahyin içeriği: Akidevi gerçekler, iman ilkeleri, insanın yeryüzündeki hayatını düzenlemesi için kurallar, ahiretle ilgili açıklamalar vardır.
Kısacası; her insanın hayatını ve düşüncelerini kuşatabilecek anlam düzeyleri vardır.
Kur’an bir şifadır. Okunarak şifa verir ve hepsinin de ötesinde gerek ferdi, gerekse toplumsal hayatta bütünüyle uygulanarak şifa verir.
Kur’an bir evren bilimidir. İnsan sevgisidir. İnsanlık tarihidir. Kendisiyle insanların hükmetmesi için gönderilmiş hukuktur.
Belli bir topluluk ve zaman için değil, dün de bugün de her insan için geçerli hayat ilkelerini ve uygulanması gereken hükümleri içerir.
Her Müslümanım diyen kişi bilmelidir ki, söylediklerinden, yaptıklarından sorumlu tutulacaktır. İlgili ayet şöyledir:
“Bilgi sahibi olmadığın bir konuda konuşma. Sende olan dinleme, görme, (Basiret) ve gönül özellikleri ondan sorumlu tutulmanı gerektirir.” (İsra: 17/36)
İftira atanın şahitliğinin kabul edilmediği de bilinmelidir. Zira iftira üzerine Rabbim şu şekilde buyurmuştur:
“İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur Suresi 24/19)
Allah’ın vahyini anlama gayreti içinde olanlara ancak namaz ve sabırla Rablerine yönelmek ve kulluk görevlerini yapmak düşmektedir.
“İt ürür, kervan yürür.” tabiri ataların öğrettiği öğretilerden biridir. Bu kervan Hakka talip olanlar içindir. Apaçık beyyine gelinceye kadar ayrılığa düşülmeyeceği gerçeğini Hak Teâla Beyyine Suresinde inananlara duyurmuştur.
Kur’an’ı Kerim’i okuyanların da ehli kitap olduğu unutulmamalıdır. Müşriklerden olmamak için de “ben Müslümanlardanım” demek yeterli değildir.
Allah’ı (c.c.) yapılan işlerde, hal ve hareketlerde, sevgilerde ikinci sıraya koymak şirk koşmak değil midir?
Kur’an-ı Kerim’in elçilik görevini her Mümin yapmak durumundadır. Zira Hak Teâla; hakkı ve sabrı tavsiye etmeyenlerin helak olacağını Asr suresinde belirtmiştir.
Kendilerine kitap verilenler bu ayete kulak vermek durumundadır. Zira Rabbim Allah’ın vahyini anlatan kişiler gelinceye kadar parçalanılmayacağını söylemiştir. Parçalananlardan olmamak için Allah’a boyun eğilmelidir.
Sadece O’na kulluk yapma ve Rabbi memnun etme gayreti içinde olunmalıdır. Günde beş defa Hakkın huzuruna gidip, biat tazelenmelidir. Zekatlar verilmeli, maddi ve manevi güçsüzlere yardım edilmelidir. Gülümsemenin sadaka olduğu unutulmamalıdır. Kin besleyenlerin kalbinin kararacağı unutulmamalıdır.
Hasılı Kelam: Hakkın Hak dinine ancak bu şekilde girildiği fark edilmelidir.
“..Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanıp güvenmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı bir kin oluşturma;
Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatlisin ve ikramı bol olansın.” (Haşr Suresi 59/10)
ASİYE TÜRKAN
Ekleme
Tarihi: 23 Ağustos 2021 - Pazartesi
HAKKA TABİ OLMAK!
HAKKA TABİ OLMAK!
Hakkı bize en doğru anlatan Kur’an-ı Kerim’i, iman ile küfür, İslami ile gayr-i İslami, batıl ile hak arasındaki çatışmada anca etkin rol alan bir insan anlayabilir.
Kişi salt Kur’an’ın mesajını kabul edip, tüm insanları bu mesajı kabul etmeye çağırdığında ve Kur’an’ın hidayeti üzerine hareket ettiğinde Allah’ı ve Resullerini anlayabilir. Ancak bu şekilde kişi Kur’an’ın vahiy edildiği dönemlerde olanları anlayıp, onların tecrübelerinin benzerini edinebilir.
O dönemde yaşanan; Mekke, Taif ve Habesistan’da karşılaşılan olayların benzeriyle karşılaşacaktır. Öylelikle Allah’ın Resulünü ve Ashab-ı Kiram’ı daha iyi anlayacaktır.
Ebu Cehil gibi İslam düşmanlarıyla, İbni Übeyy gibi münafıklarla, Kurayza oğulları gibi arkadan vuranlarla karşılaştıkça Allah’ın mesajını kavrayacaktır. İşte o zaman Kur’an’da bahsedilen insan tipleri gerçek manada tanınmış olunacaktır.
Kur’an ne kolayca okunacak bir soyut teori ve fikirler kitabıdır, ne de ancak üniversite ve manastırda incelenebilecek teoloji (ilahiyat) kitabıdır.
O, insanları bir hayata davet etmek için gönderilmiş bir kitaptır. Doğrusu, bu Kitap kendisine uyanların elde edebilmelerine yönelik bilgiler ve onlar tarafından anlaşılacak yönlendirmeler içerir.
Bu nedenle kişi Kur’an’ın gerçek anlamını kavrayabilmek için hayata atılmalıdır. Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi yumuşak ve sakin birinin sessizliğinden çıkıp İslam hareketini başlatmasının ve karşı çıkanlarla çatışmalar yaşamasının hikmeti de budur.
Vahyin hedefi: İnsanı doğru yola çıkarmak ve cahilliği nedeniyle kaybettiği veya günah kirliliği nedeniyle yüz çevirdiği hidayeti ona sunmaktır.
Vahyin amacı: Gerçeği anlatmak, Allah ile ilgili yanlış anlamaları ortadan kaldırmaktır. Kafalara hakkı işlemek, insanları kötü davranışların sonucu ile uyarmaktır. Tüm insanlığı doğru yola iletmektir.
Vahyin içeriği: Akidevi gerçekler, iman ilkeleri, insanın yeryüzündeki hayatını düzenlemesi için kurallar, ahiretle ilgili açıklamalar vardır.
Kısacası; her insanın hayatını ve düşüncelerini kuşatabilecek anlam düzeyleri vardır.
Kur’an bir şifadır. Okunarak şifa verir ve hepsinin de ötesinde gerek ferdi, gerekse toplumsal hayatta bütünüyle uygulanarak şifa verir.
Kur’an bir evren bilimidir. İnsan sevgisidir. İnsanlık tarihidir. Kendisiyle insanların hükmetmesi için gönderilmiş hukuktur.
Belli bir topluluk ve zaman için değil, dün de bugün de her insan için geçerli hayat ilkelerini ve uygulanması gereken hükümleri içerir.
Her Müslümanım diyen kişi bilmelidir ki, söylediklerinden, yaptıklarından sorumlu tutulacaktır. İlgili ayet şöyledir:
“Bilgi sahibi olmadığın bir konuda konuşma. Sende olan dinleme, görme, (Basiret) ve gönül özellikleri ondan sorumlu tutulmanı gerektirir.” (İsra: 17/36)
İftira atanın şahitliğinin kabul edilmediği de bilinmelidir. Zira iftira üzerine Rabbim şu şekilde buyurmuştur:
“İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur Suresi 24/19)
Allah’ın vahyini anlama gayreti içinde olanlara ancak namaz ve sabırla Rablerine yönelmek ve kulluk görevlerini yapmak düşmektedir.
“İt ürür, kervan yürür.” tabiri ataların öğrettiği öğretilerden biridir. Bu kervan Hakka talip olanlar içindir. Apaçık beyyine gelinceye kadar ayrılığa düşülmeyeceği gerçeğini Hak Teâla Beyyine Suresinde inananlara duyurmuştur.
Kur’an’ı Kerim’i okuyanların da ehli kitap olduğu unutulmamalıdır. Müşriklerden olmamak için de “ben Müslümanlardanım” demek yeterli değildir.
Allah’ı (c.c.) yapılan işlerde, hal ve hareketlerde, sevgilerde ikinci sıraya koymak şirk koşmak değil midir?
Kur’an-ı Kerim’in elçilik görevini her Mümin yapmak durumundadır. Zira Hak Teâla; hakkı ve sabrı tavsiye etmeyenlerin helak olacağını Asr suresinde belirtmiştir.
Kendilerine kitap verilenler bu ayete kulak vermek durumundadır. Zira Rabbim Allah’ın vahyini anlatan kişiler gelinceye kadar parçalanılmayacağını söylemiştir. Parçalananlardan olmamak için Allah’a boyun eğilmelidir.
Sadece O’na kulluk yapma ve Rabbi memnun etme gayreti içinde olunmalıdır. Günde beş defa Hakkın huzuruna gidip, biat tazelenmelidir. Zekatlar verilmeli, maddi ve manevi güçsüzlere yardım edilmelidir. Gülümsemenin sadaka olduğu unutulmamalıdır. Kin besleyenlerin kalbinin kararacağı unutulmamalıdır.
Hasılı Kelam: Hakkın Hak dinine ancak bu şekilde girildiği fark edilmelidir.
“..Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanıp güvenmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı bir kin oluşturma;
Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatlisin ve ikramı bol olansın.” (Haşr Suresi 59/10)
ASİYE TÜRKAN
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.