HERKES KENDİ KABINCA İSTİFADE EDER
HERKES KENDİ KABINCA İSTİFADE EDER
Hayat kitabımız olan Kur'an-ı Kerim'i anlama ve idrak etmede, insanların kabiliyetleri, mizaçları, ilmi donanımları, yetiştikleri sosyal kültür vb. hususiyetlerin etkili olduğu şüphesizdir. Bir de buna Kuran-ın mucizevi yönü, mecaz ifadelerin varlığı huruf-u mukatta’ ve değişik anlamlara gelebilen ayetlerin mevcudiyeti eklenince ondan beslenen müslümanların, bütün bu sıraladığınız özelliklere binaen aynı şeyi anlamaları ve uygulamaları mümkün değildir.
Haddi zatında bir çoban dahi kendi kabınca Kuran’dan faydalanabildiği gibi bir profesör de ondan kendi ilmi seviyesince istifade edebilmektedir.
Bu özellikler Kuran’ın cihanşümul bir kitap olması ve hükümlerinin kıyamete kadar devam edecek olmasının kaçınılmaz sonucudur.
Konuyu somut bir örnekle anlaşılır hâle getirelim:
Yüce Allah Nahl suresinin 8. ayetinde “O sizin binmeniz ve ziynet edinmeniz için atları katırları ve eşekleri de yarattı. O sizin bilmediğiniz başka şeyler de yaratır.” buyurmaktadır.
Ayet ilk olarak indiği zamanın topluluğuna hitap ederek onların bildiği şeyler üzerinden hareket ediyor. Öyle ya, o zamanın insanına demirden bir taşıt olacak ve insanları çok uzak mesafelere çok kısa zamanda götürecek, üstelik bu taşıt, havada uçacak denilerek uçağın tarifi yapılsaydı herhalde hiç kimse bu sözlere inanmazdı.
Aynı zamanda bu ayetin son kısmında geçen ibare insanın merak duygusunu kamçılayan, onu âdeta keşfedip araştırmaya yönelten cinstendir.
Ayette geçen fiilin geniş zaman ifade etmesi de o gün olduğu gibi bugün de ve yarın da yeni şeylerin icat edileceğine bir göstergedir.
Sadece indiği günün insanına değil, bugünün ve yarının insanına söyleyecek çok sözü vardır ayetlerin. Meseleye bu perspektiften bakınca ayetlerin insanın hayal dünyasını genişlettiğini ruh dünyasını yücelttiğini ve kişinin ufkunu fazlasıyla açtığını söylemek mümkün. Kim bilir belki bu ayet, ışık hızında yapılacak olan seyahatlerin de bir işaretini taşıyordur.
Yukarıda bir nebze olsun bahsetmeye çalıştığımız hususların yanı sıra aynı derinlik efendimizin Hz. Muhammed (sav) ‘in Cevamiul Kelim özelliğini gösteren hadisi şeriflerde de görmek mümkün.
Bir doktorun araştırmasına konu olan hemen hemen hepimizin bildiği bir hadisle bu konuyu noktalayacağız inşallah.
İlgili hadis ve araştırma şöyle:
Tıbbı Nebevi üzerinde araştırma yapan bir doktor “Bana dünyanızdan güzel koku ve kadın sevdirildi, gözümün nuru ise namaz kılındı” hadisindeki “gözümün nuru namaz” kısmı üzerine yoğunlaşır, ve bulduğu neticeler kendisini olduğu gibi dinleyicileri de çok şaşırtır.
Arapçayı iyi bilen bir arkadaşıyla bu hususu mütalaa etmek ister arkadaşı ona, bu ifadenin “çok sevdiğim manasında olduğunu, Arapçada bu maksatla kullanılan bir tabir bulunduğunu, nitekim biz de, çok sevdiğimiz bir şeye, "gözümün nuru" deriz, diyerek bunun göz sağlığı ile ilgisini göremiyorum" diye itiraz eder.
Fakat tabip bunun sağlıkla ilgisini muhteşem bir şekilde araştırmıştır. Ve delillerini şu şekilde sıralamaya başlar:
Görme gücünün her yaşta zinde kalabilmesi için gözün, uzak, yakın, çok uzak, çok yakın olmak üzere farklı mesafelere devamlı uyum temrini yapmak zorunda olduğunu, namazda iken ayakta, rükuda, secdede, oturma ve selam verme hallerinde çok farklı mesafelere bakarak gözün bu uyum temrinini yaptığını, bazı göz bozukluklarını gidermek için tabiplerin kadınlara örgü tavsiye ettiklerini... vs. söyler ve ilave eder:
"Namazda gözleri kapamak niçin mekruhmuş, şimdi daha iyi anlaşılmalı."
Konuyu derinlemesine araştıran doktor şöyle devam eder.
"Gözün namazdaki tadil-i erkanı, namazın karanlıkta kılınmasının mekruhluğu, gözlerin namazda kapalı olmasının mekruhluğu, gözümüzün katarakt ve glokom'dan (yani karasu hastalığından) korunması için hususi işaretler olup "iki gözümün nuru namaz" hadisi, namazın değer verilen, sevilen bir kıymet olduğunu anlattığı gibi, "iki gözüme nur veren namaz" ibaresinin de saklı olduğu kanaatindeyiz.
Kişi sevdiği ile karşılaştığı zaman "seni görünce gözüm, gönlüm aydınlandı" diyerek psikolojik bir sevinci ifşa ettiği gibi; namaz direkt olarak maddî gözümüzün sağlığında etkilidir.
Gözün içindeki lens denilen uyumla ilgili merceğin anatomik, fizyolojik ve biyolojik hususiyetlerini bilenler bu ifadelerin gerçekliğini daha iyi anlayacaklardır."
Evet araştırma böyle. Bizler bu bilgileri öğrendikçe dinimizin ne yüce bir din olduğunu müşahede etmemiz yanında Müslümanın ilmi donanımının da efendimizin az sözle çok şey ifade eden (Cevamiul Kelim) bu özellikteki sözlerinin de anlaşılmasına yardımcı olacağı kanaatindeyiz.
Sözün özü başlıkta da belirtmeye çalıştığımız gibi herkes kendi kabınca istifade edebilmektedir. Rabbim bizlerin de kavrayışını arttırsın.
Selam ve dua ile.
Hicret ASLAN
Ekleme
Tarihi: 21 Mayıs 2022 - Cumartesi
HERKES KENDİ KABINCA İSTİFADE EDER
HERKES KENDİ KABINCA İSTİFADE EDER
Hayat kitabımız olan Kur'an-ı Kerim'i anlama ve idrak etmede, insanların kabiliyetleri, mizaçları, ilmi donanımları, yetiştikleri sosyal kültür vb. hususiyetlerin etkili olduğu şüphesizdir. Bir de buna Kuran-ın mucizevi yönü, mecaz ifadelerin varlığı huruf-u mukatta’ ve değişik anlamlara gelebilen ayetlerin mevcudiyeti eklenince ondan beslenen müslümanların, bütün bu sıraladığınız özelliklere binaen aynı şeyi anlamaları ve uygulamaları mümkün değildir.
Haddi zatında bir çoban dahi kendi kabınca Kuran’dan faydalanabildiği gibi bir profesör de ondan kendi ilmi seviyesince istifade edebilmektedir.
Bu özellikler Kuran’ın cihanşümul bir kitap olması ve hükümlerinin kıyamete kadar devam edecek olmasının kaçınılmaz sonucudur.
Konuyu somut bir örnekle anlaşılır hâle getirelim:
Yüce Allah Nahl suresinin 8. ayetinde “O sizin binmeniz ve ziynet edinmeniz için atları katırları ve eşekleri de yarattı. O sizin bilmediğiniz başka şeyler de yaratır.” buyurmaktadır.
Ayet ilk olarak indiği zamanın topluluğuna hitap ederek onların bildiği şeyler üzerinden hareket ediyor. Öyle ya, o zamanın insanına demirden bir taşıt olacak ve insanları çok uzak mesafelere çok kısa zamanda götürecek, üstelik bu taşıt, havada uçacak denilerek uçağın tarifi yapılsaydı herhalde hiç kimse bu sözlere inanmazdı.
Aynı zamanda bu ayetin son kısmında geçen ibare insanın merak duygusunu kamçılayan, onu âdeta keşfedip araştırmaya yönelten cinstendir.
Ayette geçen fiilin geniş zaman ifade etmesi de o gün olduğu gibi bugün de ve yarın da yeni şeylerin icat edileceğine bir göstergedir.
Sadece indiği günün insanına değil, bugünün ve yarının insanına söyleyecek çok sözü vardır ayetlerin. Meseleye bu perspektiften bakınca ayetlerin insanın hayal dünyasını genişlettiğini ruh dünyasını yücelttiğini ve kişinin ufkunu fazlasıyla açtığını söylemek mümkün. Kim bilir belki bu ayet, ışık hızında yapılacak olan seyahatlerin de bir işaretini taşıyordur.
Yukarıda bir nebze olsun bahsetmeye çalıştığımız hususların yanı sıra aynı derinlik efendimizin Hz. Muhammed (sav) ‘in Cevamiul Kelim özelliğini gösteren hadisi şeriflerde de görmek mümkün.
Bir doktorun araştırmasına konu olan hemen hemen hepimizin bildiği bir hadisle bu konuyu noktalayacağız inşallah.
İlgili hadis ve araştırma şöyle:
Tıbbı Nebevi üzerinde araştırma yapan bir doktor “Bana dünyanızdan güzel koku ve kadın sevdirildi, gözümün nuru ise namaz kılındı” hadisindeki “gözümün nuru namaz” kısmı üzerine yoğunlaşır, ve bulduğu neticeler kendisini olduğu gibi dinleyicileri de çok şaşırtır.
Arapçayı iyi bilen bir arkadaşıyla bu hususu mütalaa etmek ister arkadaşı ona, bu ifadenin “çok sevdiğim manasında olduğunu, Arapçada bu maksatla kullanılan bir tabir bulunduğunu, nitekim biz de, çok sevdiğimiz bir şeye, "gözümün nuru" deriz, diyerek bunun göz sağlığı ile ilgisini göremiyorum" diye itiraz eder.
Fakat tabip bunun sağlıkla ilgisini muhteşem bir şekilde araştırmıştır. Ve delillerini şu şekilde sıralamaya başlar:
Görme gücünün her yaşta zinde kalabilmesi için gözün, uzak, yakın, çok uzak, çok yakın olmak üzere farklı mesafelere devamlı uyum temrini yapmak zorunda olduğunu, namazda iken ayakta, rükuda, secdede, oturma ve selam verme hallerinde çok farklı mesafelere bakarak gözün bu uyum temrinini yaptığını, bazı göz bozukluklarını gidermek için tabiplerin kadınlara örgü tavsiye ettiklerini... vs. söyler ve ilave eder:
"Namazda gözleri kapamak niçin mekruhmuş, şimdi daha iyi anlaşılmalı."
Konuyu derinlemesine araştıran doktor şöyle devam eder.
"Gözün namazdaki tadil-i erkanı, namazın karanlıkta kılınmasının mekruhluğu, gözlerin namazda kapalı olmasının mekruhluğu, gözümüzün katarakt ve glokom'dan (yani karasu hastalığından) korunması için hususi işaretler olup "iki gözümün nuru namaz" hadisi, namazın değer verilen, sevilen bir kıymet olduğunu anlattığı gibi, "iki gözüme nur veren namaz" ibaresinin de saklı olduğu kanaatindeyiz.
Kişi sevdiği ile karşılaştığı zaman "seni görünce gözüm, gönlüm aydınlandı" diyerek psikolojik bir sevinci ifşa ettiği gibi; namaz direkt olarak maddî gözümüzün sağlığında etkilidir.
Gözün içindeki lens denilen uyumla ilgili merceğin anatomik, fizyolojik ve biyolojik hususiyetlerini bilenler bu ifadelerin gerçekliğini daha iyi anlayacaklardır."
Evet araştırma böyle. Bizler bu bilgileri öğrendikçe dinimizin ne yüce bir din olduğunu müşahede etmemiz yanında Müslümanın ilmi donanımının da efendimizin az sözle çok şey ifade eden (Cevamiul Kelim) bu özellikteki sözlerinin de anlaşılmasına yardımcı olacağı kanaatindeyiz.
Sözün özü başlıkta da belirtmeye çalıştığımız gibi herkes kendi kabınca istifade edebilmektedir. Rabbim bizlerin de kavrayışını arttırsın.
Selam ve dua ile.
Hicret ASLAN
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.