MÜKEMMELİYETÇİ ANNE BABALAR
MÜKEMMELİYETÇİ ANNE BABALAR
Tüm anne-babalar en iyiyi yapmaya çalışıyorlar kuşkusuz. Fakat farkında olmadan ya da bilinçli tutumları bilmediğimiz durumlarda çocuk eğitiminde hatalar yapabiliyoruz..
MÜKEMMELİYETÇİ ANNE - BABALARIN KAYGILI ÇOCUKLARI
Çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte ailede farklı bir süreç başlar. Eşlerin birlikte oluşturduğu bir yaşam stili ve alışkanlıkları vardır. Aileye bir çocuğun katılmasıyla bu yaşam stilinin şekli biraz daha değişecek, anne ve babanın, daha çok annenin çocuklarına ayırdığı zaman artacaktır.
Anne ve baba çocuk doğmadan önce kendilerini tanımış ve evlilikteki rollerini oturtmuş ise, çocuğun doğumundan sonra anne-babalık rollerini daha iyi benimseyebilecek ve yönetebilecektir.
Kuşkusuz hepimiz çocuklarımız için en iyisini istiyoruz, ama “herşeyin en iyisi olsun, benim çocuğum, herşeyi başarabilsin, hayatında hiçbir şey aksamasın, eksik olmasın “ düşünceleriyle yola çıktığımız zaman da çocuğumuzun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilemiş oluyoruz.
Mükemmeliyetçi kişiler nasıl düşünür “ ben en iyisini yapmalıyım, hata yaparsam rezil olurum, insanların beni beğenmesi, beni onaylaması çok önemli, başarılı olmalıyım, herşeyin en iyisini yapmalıyım.” Böyle düşünen bir kişi, herşeyi kontrol altında tutmalı, tüm riskleri kontrol etmelidir ki, sonuç başarısız olmasın.
Kişi, bu düşüncelerle hedefe ulaşmak için, hem kendi becerisini ortaya koyacak, hem olağanüstü bir çaba sarfedecek, hem hata yapmayacak, hem de tüm süreçleri kontrol çabasına gireceği için, korkunç bir enerji sarfetmesi gerekecektir.
Anksiyete, kaygı , duruma eşlik edecektir.
Bu kişiler çocuklarına nasıl davranacak, nasıl bir çocuk yetiştirecek?
Mükemmeliyetçi anne-babaların çocuklarında anksiyetenin, performans kaygısının yoğun yaşandığını biliyoruz. Anne-baba mükemmeliyetçi ise, obsesif özellikleri de varsa, çocukda da anksiyete, mükemmeliyetçilik, obsesyonlar( takıntılar ) ya da bazı vakalarda obsesifkompulsif bozukluğun da ( takıntıların hastalık halini alması ) eşlik ettiğini görüyoruz. Aile çocuğu odak yapmış ise, çocukta sosyal fobinin de geliştiğini de görebiliyoruz..
Ailenin çocuktan beklentisi yüksek ise, başarıya fazlasıyla önem veriyorsa, çocukta sınav kaygısı, performans kaygısı ortaya çıkabiliyor. Zekası yüksek olduğu halde ya da herhangi bir öğrenme sorunu yaşamayan çocukların, sınav başarısızlığını bu şekilde açıklamak mümkün.
Bu nedenle okul sınavlarında, üniversite sınavlarında , mesleki sınavlarda, hatta hayat boyu performans göstermesi gereken durumlarda, başarı gösteremeyen pek çok danışanımız var... Enerjisini bu düşüncelerle harcayan çocuk ve genç, dikkatini öğrenmeye ya da sınava yoğunlaştıramadığı için başarısız oluyor...
Anne-babalar, kendi sahip olmadıkları hedeflerine çocukları ulaşsın isteyebiliyor, kendi doktor olamamış, çocuğu doktor olsun istiyor , okuyamamış, çocuğun okusun, büyük adam olsun istiyor, mesela, böyle bir durumda çocuğun tercih hakkı olmuyor tabii, bu ne demek? Çocuğun birey olmasına izin verilmiyor, kendine güven gelişmiyor, böyle bir ebeveyn diğer alanlarda da çocuğa söz hakkı vermeyen ebeveyn oluyor.
Kendi yapamadıklarını çocuğu yapsın, onun çocuğu yapsın istiyor.Bu tutum, çocuk üzerinde baskı yaratıyor. Kendisi için statü ve kabul görme çok önemliyse çocuğunu kendi uzantısı olarak gören anne-baba çocuğun her başarısını kendisine malediyor, dolayısıyla çocuk üzerinde yine bir baskı oluşuyor,
Anne ve baba olarak görevimiz, çocuğumuza gerektiği zaman gerektiği kadar destek olmak, onu koşulsuz sevdiğimizi hissettirmek, sevgi ve diisplin dozunun dengesine dikkat etmek olmalı.
ÇOCUKLA İLETİŞİM VE ÖNERİLER :
Çocuğun dünyaya gelmesiyle, ailenin yaşam tarzı değişecektir. Bu değişimin sağlıklı oluşması önem taşımaktadır. Günümüzde pek çok klinikte etkili anne-baba olmak, iyi anne-baba olmak gibi çalışmalar yürütülmektedir. Amaç, ebeveynlerin çocuklarını tanımaları ve onların bilişsel, sosyal, duygusal gelişimlerinin en sağlıklı biçimde oluşması için imkan sunmalarını sağlamaktadır.
Ebeveynlerin çocuklarıyla konuşurken kullandıkları dil çok önemlidir. Duygularımız doğaldır, birbirimizin duygu ve düşüncelerini sözel ifadeler ve beden diliyle algılarız. İletişim, kişilerin birbirlerine (bilinçli ya da
bilinçsiz olarak) duygu ve düşünceleri aktardıkları süreçtir.
Çocukla güçlü iletişim kurmanın birinci basamağı, onun duygularını ve düşüncelerini olduğu gibi kabul etmek ve dinlemektir. Dinleme, etkin dinleme (katılımla dinleme), pasif dinleme (edilgin dinleme), kapı aralayıcı mesajlarla dinleme şeklinde olur.
Pasif (edilgin) dinleme; herhangi bir yorum katılmadan, jest ve mimiklerle çocuğunuzu dinlediğinizi hissettirmeniz şeklindedir.
Etkin dinleme (katılımlı), söylediği sözleri açarak tekrar etmek ve kendi çözümlerini bulmasında yardımcı olmak şeklindedir.
Çocuğun duygu ve düşüncelerini anlamayı yani empatik yaklaşmayı öneririm öncelikle. Çocuğa saygı duymak, gerçekçi ve doğal davranmak onu dinlemek çok önemli. Onunla göz teması kurmayı unutmayarak bunu yapmalıyız ve mutlaka dokunsal teması artırmak durumundayız. Nerede, ne zaman, nasıl, ne söyleyeceğimizi iyi belirlememiz ve akıcı, sade bir dil kullanmaya çalışmayı da ilave etmeliyim.
Anne-babanın farklı mesajlar vermeleri, tutumlarının farklı olması, kararlı olmakta zorlanmaları, okul yaşantısı ile birlikte çocuğun oyun yaşantısının bitmesi gerektiğine inanılması, kardeşlerle veya arkadaşlarıyla çocuğun kıyaslanması, aile içi şiddet, toleranslı ya da baskıcı tutumlar, çocukla empati kurulamaması, anne-babaların çocuğu anlamamaları, ödülün ya da cezanın fazla ve yanlış kullanılması, aile büyüklerinin müdahaleleri, çocuktan beklentilerin, çocuğun kapasitesi veya gelişim dönemine oranla yüksek olması gibi yanlış tutumları sıkça gözlüyoruz.
Aile içi iletişimin kaliteli olması, ailenin kullandığı iletişim dilinin sağlıklı olması, etkili iletişimin anne-baba tarafından kullanılması, çocukla empati kurulması, çocukluk gelişim dönemlerinin bilinmesi, iyi gözlemci olabilmek, çocuğu anlamaya çalışmak, çocuğa zengin uyaran sunmak, gelişimin bir bütün olduğunu ve çocuğun becerileri gelişim döneminin gerektirdiği derecede kazanabileceği unutulmamalı.
Tüm anne-babalar en iyiyi yapmaya çalışıyorlar kuşkusuz. Fakat farkında olmadan ya da bilinçli tutumları bilmediğimiz durumlarda çocuk eğitiminde hatalar yapabiliyoruz. Bu hataları yapmamak, en aza indirmek için, ebeveynlere sürekli okumalarını, araştırmalarını, tartışmalarını ve iyi gözlemci olmalarını öneriyorum.
Sevgiyle Kalın
Uzman Terapist
Kürşat Şahin YILDIRIMER
0532 603 30 06
Ekleme
Tarihi: 29 Aralık 2021 - Çarşamba
MÜKEMMELİYETÇİ ANNE BABALAR
MÜKEMMELİYETÇİ ANNE BABALAR
Tüm anne-babalar en iyiyi yapmaya çalışıyorlar kuşkusuz. Fakat farkında olmadan ya da bilinçli tutumları bilmediğimiz durumlarda çocuk eğitiminde hatalar yapabiliyoruz..
MÜKEMMELİYETÇİ ANNE - BABALARIN KAYGILI ÇOCUKLARI
Çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte ailede farklı bir süreç başlar. Eşlerin birlikte oluşturduğu bir yaşam stili ve alışkanlıkları vardır. Aileye bir çocuğun katılmasıyla bu yaşam stilinin şekli biraz daha değişecek, anne ve babanın, daha çok annenin çocuklarına ayırdığı zaman artacaktır.
Anne ve baba çocuk doğmadan önce kendilerini tanımış ve evlilikteki rollerini oturtmuş ise, çocuğun doğumundan sonra anne-babalık rollerini daha iyi benimseyebilecek ve yönetebilecektir.
Kuşkusuz hepimiz çocuklarımız için en iyisini istiyoruz, ama “herşeyin en iyisi olsun, benim çocuğum, herşeyi başarabilsin, hayatında hiçbir şey aksamasın, eksik olmasın “ düşünceleriyle yola çıktığımız zaman da çocuğumuzun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilemiş oluyoruz.
Mükemmeliyetçi kişiler nasıl düşünür “ ben en iyisini yapmalıyım, hata yaparsam rezil olurum, insanların beni beğenmesi, beni onaylaması çok önemli, başarılı olmalıyım, herşeyin en iyisini yapmalıyım.” Böyle düşünen bir kişi, herşeyi kontrol altında tutmalı, tüm riskleri kontrol etmelidir ki, sonuç başarısız olmasın.
Kişi, bu düşüncelerle hedefe ulaşmak için, hem kendi becerisini ortaya koyacak, hem olağanüstü bir çaba sarfedecek, hem hata yapmayacak, hem de tüm süreçleri kontrol çabasına gireceği için, korkunç bir enerji sarfetmesi gerekecektir.
Anksiyete, kaygı , duruma eşlik edecektir.
Bu kişiler çocuklarına nasıl davranacak, nasıl bir çocuk yetiştirecek?
Mükemmeliyetçi anne-babaların çocuklarında anksiyetenin, performans kaygısının yoğun yaşandığını biliyoruz. Anne-baba mükemmeliyetçi ise, obsesif özellikleri de varsa, çocukda da anksiyete, mükemmeliyetçilik, obsesyonlar( takıntılar ) ya da bazı vakalarda obsesifkompulsif bozukluğun da ( takıntıların hastalık halini alması ) eşlik ettiğini görüyoruz. Aile çocuğu odak yapmış ise, çocukta sosyal fobinin de geliştiğini de görebiliyoruz..
Ailenin çocuktan beklentisi yüksek ise, başarıya fazlasıyla önem veriyorsa, çocukta sınav kaygısı, performans kaygısı ortaya çıkabiliyor. Zekası yüksek olduğu halde ya da herhangi bir öğrenme sorunu yaşamayan çocukların, sınav başarısızlığını bu şekilde açıklamak mümkün.
Bu nedenle okul sınavlarında, üniversite sınavlarında , mesleki sınavlarda, hatta hayat boyu performans göstermesi gereken durumlarda, başarı gösteremeyen pek çok danışanımız var... Enerjisini bu düşüncelerle harcayan çocuk ve genç, dikkatini öğrenmeye ya da sınava yoğunlaştıramadığı için başarısız oluyor...
Anne-babalar, kendi sahip olmadıkları hedeflerine çocukları ulaşsın isteyebiliyor, kendi doktor olamamış, çocuğu doktor olsun istiyor , okuyamamış, çocuğun okusun, büyük adam olsun istiyor, mesela, böyle bir durumda çocuğun tercih hakkı olmuyor tabii, bu ne demek? Çocuğun birey olmasına izin verilmiyor, kendine güven gelişmiyor, böyle bir ebeveyn diğer alanlarda da çocuğa söz hakkı vermeyen ebeveyn oluyor.
Kendi yapamadıklarını çocuğu yapsın, onun çocuğu yapsın istiyor.Bu tutum, çocuk üzerinde baskı yaratıyor. Kendisi için statü ve kabul görme çok önemliyse çocuğunu kendi uzantısı olarak gören anne-baba çocuğun her başarısını kendisine malediyor, dolayısıyla çocuk üzerinde yine bir baskı oluşuyor,
Anne ve baba olarak görevimiz, çocuğumuza gerektiği zaman gerektiği kadar destek olmak, onu koşulsuz sevdiğimizi hissettirmek, sevgi ve diisplin dozunun dengesine dikkat etmek olmalı.
ÇOCUKLA İLETİŞİM VE ÖNERİLER :
Çocuğun dünyaya gelmesiyle, ailenin yaşam tarzı değişecektir. Bu değişimin sağlıklı oluşması önem taşımaktadır. Günümüzde pek çok klinikte etkili anne-baba olmak, iyi anne-baba olmak gibi çalışmalar yürütülmektedir. Amaç, ebeveynlerin çocuklarını tanımaları ve onların bilişsel, sosyal, duygusal gelişimlerinin en sağlıklı biçimde oluşması için imkan sunmalarını sağlamaktadır.
Ebeveynlerin çocuklarıyla konuşurken kullandıkları dil çok önemlidir. Duygularımız doğaldır, birbirimizin duygu ve düşüncelerini sözel ifadeler ve beden diliyle algılarız. İletişim, kişilerin birbirlerine (bilinçli ya da
bilinçsiz olarak) duygu ve düşünceleri aktardıkları süreçtir.
Çocukla güçlü iletişim kurmanın birinci basamağı, onun duygularını ve düşüncelerini olduğu gibi kabul etmek ve dinlemektir. Dinleme, etkin dinleme (katılımla dinleme), pasif dinleme (edilgin dinleme), kapı aralayıcı mesajlarla dinleme şeklinde olur.
Pasif (edilgin) dinleme; herhangi bir yorum katılmadan, jest ve mimiklerle çocuğunuzu dinlediğinizi hissettirmeniz şeklindedir.
Etkin dinleme (katılımlı), söylediği sözleri açarak tekrar etmek ve kendi çözümlerini bulmasında yardımcı olmak şeklindedir.
Çocuğun duygu ve düşüncelerini anlamayı yani empatik yaklaşmayı öneririm öncelikle. Çocuğa saygı duymak, gerçekçi ve doğal davranmak onu dinlemek çok önemli. Onunla göz teması kurmayı unutmayarak bunu yapmalıyız ve mutlaka dokunsal teması artırmak durumundayız. Nerede, ne zaman, nasıl, ne söyleyeceğimizi iyi belirlememiz ve akıcı, sade bir dil kullanmaya çalışmayı da ilave etmeliyim.
Anne-babanın farklı mesajlar vermeleri, tutumlarının farklı olması, kararlı olmakta zorlanmaları, okul yaşantısı ile birlikte çocuğun oyun yaşantısının bitmesi gerektiğine inanılması, kardeşlerle veya arkadaşlarıyla çocuğun kıyaslanması, aile içi şiddet, toleranslı ya da baskıcı tutumlar, çocukla empati kurulamaması, anne-babaların çocuğu anlamamaları, ödülün ya da cezanın fazla ve yanlış kullanılması, aile büyüklerinin müdahaleleri, çocuktan beklentilerin, çocuğun kapasitesi veya gelişim dönemine oranla yüksek olması gibi yanlış tutumları sıkça gözlüyoruz.
Aile içi iletişimin kaliteli olması, ailenin kullandığı iletişim dilinin sağlıklı olması, etkili iletişimin anne-baba tarafından kullanılması, çocukla empati kurulması, çocukluk gelişim dönemlerinin bilinmesi, iyi gözlemci olabilmek, çocuğu anlamaya çalışmak, çocuğa zengin uyaran sunmak, gelişimin bir bütün olduğunu ve çocuğun becerileri gelişim döneminin gerektirdiği derecede kazanabileceği unutulmamalı.
Tüm anne-babalar en iyiyi yapmaya çalışıyorlar kuşkusuz. Fakat farkında olmadan ya da bilinçli tutumları bilmediğimiz durumlarda çocuk eğitiminde hatalar yapabiliyoruz. Bu hataları yapmamak, en aza indirmek için, ebeveynlere sürekli okumalarını, araştırmalarını, tartışmalarını ve iyi gözlemci olmalarını öneriyorum.
Sevgiyle Kalın
Uzman Terapist
Kürşat Şahin YILDIRIMER
0532 603 30 06
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.