Murat GÜLŞAN
Köşe Yazarı
Murat GÜLŞAN
 

HAKİKATI İŞİTMEYENLERE.

HAKİKATI İŞİTMEYENLERE. Cahiliye döneminde çocuklar acımasızca diri, diri gömülürdü toprağa. Babalar insafsızca kurtulmak isterdi kız çocuklarından, tekmeyi basarlardı, üzerine de atarlardı toprağı. Çocuklar ağlayışlarla yalvarırlardı. Pazarlarda insan satılırdı mal gibi sıra, sıra. Dişlerine, bedenine bakılır yoklamayla alınırdı para ile insan. Köleydi onlar değersiz bir eşya gibi satılır ve alınırdı. Putlar vardı her bir köşede tapılır önlerinde secde edilirdi. Neye inandıklarını bilmeden o putlara saygı duyarlardı. Zalimlerin elindeydi tüm güç, para, altın, mal. Hepsi ellerindeydi bunların yanında bolca kadında vardı, saygı duyulmayan sadece zevk için kullanılan kadınlar vardı. İnsanlık bir ümit, bir doğacak güneş bekliyorlardı, Kurak çöllerine düşecek bir damla su, yağmur bekliyorlardı. Bir bekleyiş vardı, bu böyle gitmezdi. Ve beklenen oldu zifiri karanlığın içinden, bir nur doğdu. Alemlere rahmet doğdu, kız çocuğunu omuzlarının üzerine alarak halkın içinde gezdiren bir peygamber çıktı geldi. Putlar yıkıldı, kölelik kaldırıldı. İnsanlar samimiyet gördü, vicdanlarıyla tanıştılar. Kalplerdeki sevgi bazen gözyaşı oldu aktı, bazen de sevgi sözcüklerine dönüştü insanların ağzında. O merhameti hatırlattı taş kesilen kalplere, o çocukları sevmeyi hatırlattı tüm zalim babalara, puta değil seni yaratana secde et, dua et ve ahiret hayatını kurtar diyerek anlattı insanlığa güzel olan her şeyi. Dillerde zikri çoğaldıkça "Lâ iâhe illallah Muhammedür-resûlüllah" rabbine kul oldu insanlar. Bir huzur bir maneviyat hissi ile sarmalandı her yer. Ve ona inanlara söylediği, şu cümlelerle insanlığa damgasını vurdu. “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamaya geldim”. Tamamladığı ahlakı görenler, tatbik edenler kurtuluşa erdi. O ve ona inana zulmettiler ama başaramadılar. Sonra, onu test etmeye kalktılar, çünkü hakikate hep kulakları tıkalıydı inançsızların ve bir gün inançsızın biri olan Ebu cehil gelir şöyle sorar. “Eğer gerçekten peygambersen avucumdakilerin ne olduğunu söyle” dedi. Cevap, Allah'ın Rasulü Sâllallahu Aleyhi Vesellem'den bir soru ile gelir: “Ben mi avucundakilerin ne olduğunu söyleyeyim, onlar mı benim kim olduğumu söylesinler?” Taşlar vecde gelir daveti duyunca haykırırlar aşk ile "La ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlullah" Cehaletin babasının avucu yangın yeri ama kalbi taş kesilmiş nasipsizin. Avucundaki taşları öfke ile yere çarpar, yine iman etmez. Arifler derler ki; " Taşlar o anda zikretmeye başlamadı, onlar daim o zikir ile meşguldüler. Allah o an kulağından perdeyi kaldırdı da Ebu Cehil işitmeye başladı. Ağaçların zikrini duysaydı insan, kalbi dayanamaz patlardı demişti bir gün bir kalp sahibi. Duymak, kalbi olanların işi demek ki. " Kulağı olanlar işittim zannediyor sadece... Şimdi devrin cehillerine sesleniyorum ibret almadınız mı, putçuluğun yükseldiği, kulak tıkama, kadın ve çocuklara saygının hızla yitirildiği bu dönemde, maneviyatınıza, rabbinizin sizden istediklerinize ne zaman döneceksiniz. Doğanın kendi içindeki zikrini duymayanlar, masumların tabii ki feryadını duymazlar. Bizlerde senin bıraktığın yol üzerindeyiz, biz işittik ve şahidiz tüm kalbimle söyleyerek sözüm şudur. Son nefesimizde "La ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlullah" diyerek çene kapamamız bizlere de nasip olsun. Allaha emanet olunuz, Saygılarımla. Araştırmacı yazar: Murat Gülşan
Ekleme Tarihi: 03 Kasım 2021 - Çarşamba

HAKİKATI İŞİTMEYENLERE.

HAKİKATI İŞİTMEYENLERE. Cahiliye döneminde çocuklar acımasızca diri, diri gömülürdü toprağa. Babalar insafsızca kurtulmak isterdi kız çocuklarından, tekmeyi basarlardı, üzerine de atarlardı toprağı. Çocuklar ağlayışlarla yalvarırlardı. Pazarlarda insan satılırdı mal gibi sıra, sıra. Dişlerine, bedenine bakılır yoklamayla alınırdı para ile insan. Köleydi onlar değersiz bir eşya gibi satılır ve alınırdı. Putlar vardı her bir köşede tapılır önlerinde secde edilirdi. Neye inandıklarını bilmeden o putlara saygı duyarlardı. Zalimlerin elindeydi tüm güç, para, altın, mal. Hepsi ellerindeydi bunların yanında bolca kadında vardı, saygı duyulmayan sadece zevk için kullanılan kadınlar vardı. İnsanlık bir ümit, bir doğacak güneş bekliyorlardı, Kurak çöllerine düşecek bir damla su, yağmur bekliyorlardı. Bir bekleyiş vardı, bu böyle gitmezdi. Ve beklenen oldu zifiri karanlığın içinden, bir nur doğdu. Alemlere rahmet doğdu, kız çocuğunu omuzlarının üzerine alarak halkın içinde gezdiren bir peygamber çıktı geldi. Putlar yıkıldı, kölelik kaldırıldı. İnsanlar samimiyet gördü, vicdanlarıyla tanıştılar. Kalplerdeki sevgi bazen gözyaşı oldu aktı, bazen de sevgi sözcüklerine dönüştü insanların ağzında. O merhameti hatırlattı taş kesilen kalplere, o çocukları sevmeyi hatırlattı tüm zalim babalara, puta değil seni yaratana secde et, dua et ve ahiret hayatını kurtar diyerek anlattı insanlığa güzel olan her şeyi. Dillerde zikri çoğaldıkça "Lâ iâhe illallah Muhammedür-resûlüllah" rabbine kul oldu insanlar. Bir huzur bir maneviyat hissi ile sarmalandı her yer. Ve ona inanlara söylediği, şu cümlelerle insanlığa damgasını vurdu. “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamaya geldim”. Tamamladığı ahlakı görenler, tatbik edenler kurtuluşa erdi. O ve ona inana zulmettiler ama başaramadılar. Sonra, onu test etmeye kalktılar, çünkü hakikate hep kulakları tıkalıydı inançsızların ve bir gün inançsızın biri olan Ebu cehil gelir şöyle sorar. “Eğer gerçekten peygambersen avucumdakilerin ne olduğunu söyle” dedi. Cevap, Allah'ın Rasulü Sâllallahu Aleyhi Vesellem'den bir soru ile gelir: “Ben mi avucundakilerin ne olduğunu söyleyeyim, onlar mı benim kim olduğumu söylesinler?” Taşlar vecde gelir daveti duyunca haykırırlar aşk ile "La ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlullah" Cehaletin babasının avucu yangın yeri ama kalbi taş kesilmiş nasipsizin. Avucundaki taşları öfke ile yere çarpar, yine iman etmez. Arifler derler ki; " Taşlar o anda zikretmeye başlamadı, onlar daim o zikir ile meşguldüler. Allah o an kulağından perdeyi kaldırdı da Ebu Cehil işitmeye başladı. Ağaçların zikrini duysaydı insan, kalbi dayanamaz patlardı demişti bir gün bir kalp sahibi. Duymak, kalbi olanların işi demek ki. " Kulağı olanlar işittim zannediyor sadece... Şimdi devrin cehillerine sesleniyorum ibret almadınız mı, putçuluğun yükseldiği, kulak tıkama, kadın ve çocuklara saygının hızla yitirildiği bu dönemde, maneviyatınıza, rabbinizin sizden istediklerinize ne zaman döneceksiniz. Doğanın kendi içindeki zikrini duymayanlar, masumların tabii ki feryadını duymazlar. Bizlerde senin bıraktığın yol üzerindeyiz, biz işittik ve şahidiz tüm kalbimle söyleyerek sözüm şudur. Son nefesimizde "La ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlullah" diyerek çene kapamamız bizlere de nasip olsun. Allaha emanet olunuz, Saygılarımla. Araştırmacı yazar: Murat Gülşan
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.