ACZİYETİMİZ, HAZİNEMİZDİR
ACZİYETİMİZ, HAZİNEMİZDİR
"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele." (Bakara, 2/ 155)
...
Evrende her duygu durumun bedenimize dokunduğu yer mutlaka vardır.
Sağlık imtihanı açısından her hastalık, bir duygu durumun bedenimize verdiği fiili hasarın tezahürüdür.
Sinyaller önden gelir, sinyalleri doğru okuyabilir veya hissedebilirsek ne mutlu.
Gelen sinyallerle bu hasarların kimisini düşünce atmosferinde arındırmak mümkünken kimisini ancak ilaçlı tedavi veya cerrahi müdahale ile arındırmak mümkün olmaktadır.
Diğer yönüyle bize fıtrî kodları hatırlatır bu sinyaller. Olması gereken yerde mi herşey ve herkes, bunu sorgulatır mesela.
Doğru konumlandırmaya sevk eder.
'Sevk etmeye memur, idare etmeye muktedir bir iradeye sahip miyiz' yoklamasından geçiyoruzdur bir anlamda.
...
Hayatta neleri çok ciddiye aldığını sorgula!
Kimleri nereye konumlandırdığını, hayatında ne ifade ettiğini sorgula!
Aldığın kararları, ısrarlarını, olmazsa olmazlarını sorgula mesela.
Ben yokken olmaz dediğin ne varsa, benimle ayakta dediğin ne varsa lütfen sorgula!
Sensiz de dönüyor dünya,
Sen olmadan da doğuyor güneş,
Sen onay vermeden de yürüyor işler..
O kadar da ısrara gerek yokmuş. Kaygılanma veya endişe olmasa da bugünkü olacak olan olacakmış zaten. Sana rağmen, sensiz, sen olmadan da yürüyecek herşey. Devam edecek hayatına herkes.
Ertelediğin onarım çalışmaları, çabaları bu kadar ertelemeyi kabul etmiyormuş.
Yarınlar hiç bitmeyecek, her zaman başka "ama"lar çıkacak önüne.. Bunu en iyi fıtratın bildiği için mazeret kabul etmiyormuş..
Önde olan, uzak olana her daim galip geliyormuş.
Öyle buyuruyordu ya Efendiler Efendisi (sav).. Ecel, her daim Emelin önündedir. İnsan ise genellikle uzun emellidir..
...
Mesuliyeti ile meşgul olmayan sen şimdi kendinle bile meşgul olamayacak kadar acizlik içindesin.
Şâfii olandan (cc), kulları aracılığıyla ve kâinatın içerisine gizlediği sonsuz şifa deposu nimetleriyle gelecek bir tutam devayı beklemektesin..
Çekinme, yerinme.. Aldıysan dersini,
Nefes alabiliyorsan hâlâ,
Tüm bunları ve daha fazlasının idrakine varmış, farkındalığa ulaşmışsan durma yürü...
Sana uzatılan bu dalı kesinlikle bırakma.
'Acziyetini, hazinen bil'
Rabbine yakınlaştıran bu hâli en değerlin bil.
"Her hastalık, bir duygu durumun bedenimize verdiği fiili hasarın tezahürüdür" hakikati gün gibi ortada madem, o halde tedaviye en baştan başlamalı.
Acziyetimizi unutup, alemlere hükmeden hakimin sınırını ihlal ettiysek, avf ve mağfiret ile secdede yere fısıldayacaz, hadsizliğimizi bilse de itiraf ile bağışlasın dileyecez..
Korkma!
Seni, kınanma, ayıplanma duyguları ile rencide olmayasın diye yalnızken, kimsesizken bile huzuruna kabul eden bir Rabbin var...
Rabbin senden kendisine sığınmanı istiyor, bunu dahi ibadet sayıyor.
Bak, asrın çilesini her cihetten çekmiş üstad, üç farklı ikazla ne de güzel özetler bu hali:
*"İbadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za'fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur."
**"Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor, sermaye-i ömrünü bâd-i heva boş yere sarfettiriyor.
Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni yaratanı düşün,kabre gideceğini bil, öyle hazırlan." İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir mürşiddir."
***"Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren"
Cevâhir / Küçük Dünyam
Ekleme
Tarihi: 13 Ekim 2021 - Çarşamba
ACZİYETİMİZ, HAZİNEMİZDİR
ACZİYETİMİZ, HAZİNEMİZDİR
"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele." (Bakara, 2/ 155)
...
Evrende her duygu durumun bedenimize dokunduğu yer mutlaka vardır.
Sağlık imtihanı açısından her hastalık, bir duygu durumun bedenimize verdiği fiili hasarın tezahürüdür.
Sinyaller önden gelir, sinyalleri doğru okuyabilir veya hissedebilirsek ne mutlu.
Gelen sinyallerle bu hasarların kimisini düşünce atmosferinde arındırmak mümkünken kimisini ancak ilaçlı tedavi veya cerrahi müdahale ile arındırmak mümkün olmaktadır.
Diğer yönüyle bize fıtrî kodları hatırlatır bu sinyaller. Olması gereken yerde mi herşey ve herkes, bunu sorgulatır mesela.
Doğru konumlandırmaya sevk eder.
'Sevk etmeye memur, idare etmeye muktedir bir iradeye sahip miyiz' yoklamasından geçiyoruzdur bir anlamda.
...
Hayatta neleri çok ciddiye aldığını sorgula!
Kimleri nereye konumlandırdığını, hayatında ne ifade ettiğini sorgula!
Aldığın kararları, ısrarlarını, olmazsa olmazlarını sorgula mesela.
Ben yokken olmaz dediğin ne varsa, benimle ayakta dediğin ne varsa lütfen sorgula!
Sensiz de dönüyor dünya,
Sen olmadan da doğuyor güneş,
Sen onay vermeden de yürüyor işler..
O kadar da ısrara gerek yokmuş. Kaygılanma veya endişe olmasa da bugünkü olacak olan olacakmış zaten. Sana rağmen, sensiz, sen olmadan da yürüyecek herşey. Devam edecek hayatına herkes.
Ertelediğin onarım çalışmaları, çabaları bu kadar ertelemeyi kabul etmiyormuş.
Yarınlar hiç bitmeyecek, her zaman başka "ama"lar çıkacak önüne.. Bunu en iyi fıtratın bildiği için mazeret kabul etmiyormuş..
Önde olan, uzak olana her daim galip geliyormuş.
Öyle buyuruyordu ya Efendiler Efendisi (sav).. Ecel, her daim Emelin önündedir. İnsan ise genellikle uzun emellidir..
...
Mesuliyeti ile meşgul olmayan sen şimdi kendinle bile meşgul olamayacak kadar acizlik içindesin.
Şâfii olandan (cc), kulları aracılığıyla ve kâinatın içerisine gizlediği sonsuz şifa deposu nimetleriyle gelecek bir tutam devayı beklemektesin..
Çekinme, yerinme.. Aldıysan dersini,
Nefes alabiliyorsan hâlâ,
Tüm bunları ve daha fazlasının idrakine varmış, farkındalığa ulaşmışsan durma yürü...
Sana uzatılan bu dalı kesinlikle bırakma.
'Acziyetini, hazinen bil'
Rabbine yakınlaştıran bu hâli en değerlin bil.
"Her hastalık, bir duygu durumun bedenimize verdiği fiili hasarın tezahürüdür" hakikati gün gibi ortada madem, o halde tedaviye en baştan başlamalı.
Acziyetimizi unutup, alemlere hükmeden hakimin sınırını ihlal ettiysek, avf ve mağfiret ile secdede yere fısıldayacaz, hadsizliğimizi bilse de itiraf ile bağışlasın dileyecez..
Korkma!
Seni, kınanma, ayıplanma duyguları ile rencide olmayasın diye yalnızken, kimsesizken bile huzuruna kabul eden bir Rabbin var...
Rabbin senden kendisine sığınmanı istiyor, bunu dahi ibadet sayıyor.
Bak, asrın çilesini her cihetten çekmiş üstad, üç farklı ikazla ne de güzel özetler bu hali:
*"İbadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za'fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur."
**"Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor, sermaye-i ömrünü bâd-i heva boş yere sarfettiriyor.
Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni yaratanı düşün,kabre gideceğini bil, öyle hazırlan." İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir mürşiddir."
***"Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren"
Cevâhir / Küçük Dünyam
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.