MİLLİ EĞİTİM ŞURASINA AÇIK MEKTUPTUR.(3)
MİLLİ EĞİTİM ŞURASINA AÇIK MEKTUPTUR.(3)
15. Felsefe kitaplarında, Dinlerin bu Yaratıcının var ve bir oluşuyla ilgili temel felsefesi, mesela ülkemiz insanlarından Bediüzzaman Hazretlerinin Tabiat Risalesi ve ilgili diğer metinlerle ortaya koyduğu İslam Felsefesi, neden ortaya konmaz.
16. İlahiyat Fakültelerinde, İmam Hatip Okullarında hala asırlar öncesi tarzda eğitim müfredatı oluşu, tebliğ veya İrşat derslerinin bu asrın hakikati arayan insanına ispat etme yoluyla yenilenmemesi bizim eksiğimiz değil midir?
17. Bediüzzaman’ın en büyük hedeflerinden birisi olan, eğitimimizin materyalist yorumlardan kurtarılması, gerçeğin, realitenin tespiti olan ilmi verilerin doğru bir din anlayışıyla mezcedilerek sunulması için “Medresetü’z Zehra Projesi” çok önemlidir.
18. İlim ve Dinin mezcinin gerçekleştiği eserleri ortaya konulmalıdır. Şimdiye kadar devletimizin idarecileri buna fırsat vermemiştir.
Şimdi ise Diyanet İşlerimiz tarafından kendi ülkemizin insanlarından olan, bütün Batı ve Doğu ülkelerinde ve bilhassa çoğunun üniversitelerinde sayısız Sempozyumlar gerçekleştirilip, İslamiyet’in bu asrın idrakine uygun bir takdimini yapan Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki felsefesi dünya insanına anlatılmaya çalışılmıştır.
19. İlmin, Fennin Asırlardır birikmiş verilerini, Materyalist yorumlardan temizleyip, harikalıklara, mucizevî oluşumların arkasındaki hikmetliliğe, ince faydalılıklara, yüksek İlme, İrade ve Kudret’e fıtri ve mantikî olarak dikkat çekmek, hakikate ulaşmak için, bu, idrakimizi, ilmî gerçeğe uygun olarak uyandırmak tarzına zaruret olduğuna inanıyorum.
20. Deizm, Ateizm ve Agnostik düşünce gibi yaratılış ile ilgili bütün felsefi akımların iddiaları Tabiat Risalesinde üç temel esasta toplanmaktadır:
• Tabiat Yapıyor (!)
• Sebepler Yapıyor (!)
• Kendi kendine olup bitiyor(!) …
21. Bu asla ilmen ispatı yapılamayan, sapkın üç iddia çürütülürse geriye bir Yaratıcının varlığı kalmaz mı? Bu tarz bir ispat ilmi değil midir
22. Hem insanlıkla beraber dinler oluşmuş. Ülkemizde Urfa yakınlarındaki Göbekli tepede bulunan çok eski tarihli mabet kalıntıları bu tezimizi ispat etmeye yetmez mi?
• İlmin verilerine göre insanlığa 124.000 Peygamber gelmiş, Hem de Yaratıcının kendilerine vermesiyle oluşan Mucizeler ve doğru, aklî, ilmî tebliğlerle vazifeli oluşlarını ispat etmeleriyle de bu 4. yol doğrulanmış olmuyor mu?
• Halen hükmünü icra eden üç büyük ve semavi Din olan İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik de; bütün insanların, asırlardır tâbi oldukları bu üç semavi dinin mensuplarının sayısı kahir insan ekseriyetini kapsadığı ve bütün bu semavi dinlerde Yaratıcının varlığı ve birliği tartışmasızca kabullenildiği halde Materyalist temelli düşüncelerin ne kadar önemi olabilir.
Onların yanında asrımızın eserlerinden neden doğru bir felsefe, doğru bir din anlayışı hem de fen ve ilmin verileriyle anlatılmasın!
23. Neden Peygamberimizin (ASM) hayatı, adeta onun kendisi için sadece toplam iki ay kadar süren savaşlarına münhasırmış gibi anlatılmamalıdır..
Ailesine ait bilgiler isim ve tarihleriyle basit tarzda anlatılır da O’nun mucizevî hayatı, Şahs-ı Manevisi neden ortaya konamaz. Sünnet-i Seniyye’sinde, son ilmi verilerin çok daha üstünde hakikatler olduğu neden araştırmacı bu asrın insanına hitap edecek tarzda işlenemez.
Hikâyelerle tam ortaya konamayan, fakat asırlardır hep öyle anlatılan, bin mucizeli bir Peygamber oluşu insanlığa muhakkak tam ve doğru olarak anlatılmalıdır.
24. Öldükten sonra dirilmenin, Haşrin, mümkün olduğu, gözümüzle görürcesine, kâinat kitabından yüzlerce örnekle anlatılışı, kışın adeta ölen yeryüzünün baharda dirilmesi haşre misal olarak eğitimimize girmelidir.
“Çürümüş kemikleri kim diriltecek” sorusunun izahlı cevabı insanlığa sunulmalı, bu çıldırmış insan, dünyayı yağmalamaya kalkan Batı veya Doğunun şaşırmış devletlerinin hesap gününden ders çıkarabilmesi sağlanmalıdır.
Çünkü onların bozulmuş, insan eliyle değiştirilmiş Semavî Kitaplarında haşrin doğru anlatımı, ispatı yoktur. Bütün insanlığın ve medeniyetlerinin terbiyesinde, saadetin hepimiz için topyekûn temininde bu mana çok, ama çok önemlidir.
25. Bütün bu bunlar, Tevhid, Nübüvvet, Haşir ile İbadet ve Adalet olarak ortaya konan Dinin dört temel meselesi Bediüzzaman’ın eserlerinde tam ve doğru olarak ispat yoluyla bir doktora tezinden asla aşağı kalmayan bir vukufiyetle ortaya konmaktadır.
Bunların İlahiyat tahsilinin bütün safhalarına, İlim ve Fen kitaplarının hemen bütün konularına o Fenlerin gerçek verilerine hiçbir zarar vermeden mezc edilerek fitri bir şekilde konması mümkündür.
İnsanlığın sulh ve sükûnu, saadeti için, fakir ve zengin arasındaki dengenin sağlanması, soğuk veya sıcak savaşların durdurulması, adaletin bütün dünyada sağlanması için bu manalara çok ihtiyaç vardır.
Buna müsaade edilirse bu kitapları bizler yapabiliriz.
26. Hem Materyalist esaslı efkârda, sebeplerde tezahür etmiş gibi görülen(!) vehmî Kudrette, daha kendisi ve temel parçacıkları ve henüz elli sayısının üstünde bir miktara ulaşan parçacıklarıyla baş köşede oturan acz ve fakr içindeki, cansız atoma verilemeyeceği bu eserlerde ortaya konmuştur.
Zaten atoma, alt yapısına ve içine bile tam ulaşılamamış, girilememiş, görülememiş iken bütün ilim adamlarının o görülemeyen akılsız, ilimsiz, iradesiz cansız şeylerin tezahürlerinden, tesirlerinden var oluşlarına, vücutlarına kesin hükmüyle bakmaları
O’nun eserlerinde 90 yıl kadar önce çürütülmüştür..
27. Buna rağmen, bütün kâinatın mucizevî şekilde çok nizamlı, intizamlı, nitelikli, hikmet ve maslahatlı, faydalılıklarla yaratılması, Eko Sistem diye adlandırılan bütün varlıkların, bütün eşyanın, bütün yaratılmışların, bir biriyle çok ince ölçülerle ilişkili oluşu da söz konusuyken; bir Kudsî Hadisteki “Ben, gizli bir hazineydim, bilinmek istedim…” mealindeki ifadeyle tamamen örtüşen bu çok dikkat çekici hal bütün insanımızın önüne hiç olmazsa eğitimi sırasında konulmalıdır.
+++++++++++++++++++++
Münih Teknik Üniversitesinden Fizikçi Prof. Ulrich Walter, bir ilmi makalesinde; kâinatta TESADÜFÜN asla mümkün olmadığını anlatmıştır.
“ Bizim varlık sebebimiz tamamiyle tesadüf mü yoksa Vücubiyet midir?
Kainatın çok ince hesaplarla bize göre ayarlandığı görülüyor ki bu aslında tesadüfü devre dışı bırakıyor….” demektedir.
Biyolojik olarak çok yüksek komplike varlıklar olan biz insanların çok belirli özelliklere sahip bir kânata ihtiyacı vardır. İçinde yaşadığımız dünya tam da varlığımızı sürdürebilecek özelliklere sahiptir.
Dünyamızı idare eden güçler, atom enerjisi, elektro manyetik dalgalı elektrik gücü, zayıf atom gücü ve çekim gücü (Gravitasyon)’dur….
Burada verilen 1 şiddetinde Atom enerjisi gücü genel olarak mukayese amaçlı kullanılır.
Elektrik gücü, Atom Enerji gücünden 100 defa daha azdır ve elektro-manyetik dalgalar da elektrik gücünden 100 defa daha azdir.
Gravitasyon-Çekim gücü farklı bir alanda tesirini göstermektedir. Bu çekim gücü o kadar zayıftır ki, bazı zerreler için hiç bir şey ifade etmez.
Buna karşılık onun da elektrik gücü gibi, prensipte sonsuz bir yayılma gücü vardır. Atom enerjisi ve zayıf güç mikroskobik aralıklarla tesirini göstermektedir…
Hiçbir insan diğer bir insan tarafından elektrik olarak çekmez ve itmezler.
Buna karşılık Gravitasyon gücü daima çekicidir, yani her zaman additiftir, yani dünya veya daha büyük kütlelerde dominantlığını makro-kozmosta gösterir.
Fakat atomlardaki bu çok küçük güçlerde en küçük bir değişim her şeyin yok olması için yeterlidir…
Ellerini başına koy ve düşün: Bu kesinlikle tesadüf olamaz. Eğer 6600 milyon kâinatlar olsaydı. Sadece bu kâinatlardan birisinde güç dengeleri birbiriyle öyle uyumlu olacak, ta ki bizim hayatımız ortaya çıksın. İşte tam tamına bu kâinat bizim kâinatımızdır.
Bunun yanında, ortalama 14 Milyonda bir ihtimalle, Loto’da 6 tutturabilmek, daha sönük kalır.
İşte dünyamızla ilgili durum da tam böyledir. Burada birisi çıksın ve bize, bizim varlık sebebimiz tamimiyle tesadüfîdir desin! Tam aksine bir durum burada söz konusudur. Fiziki büyüklük ve değerleri öyle ince hesaplarla birbirine bağlanmıştır ki, onlar öyle kat’i ince hesaplarla yaratılmışlardır, böylece biyolojik hayat ve yaratılışın tacı (insan) ortaya çıkabilsin. İşte bu izah tarzı mümkün olan açıklamaların en doğrusudur.
Bununla alakalı ilim dalına Teleoloji denir. Belli hesaplarla hedefe kilitlenmiş bir Evolüsyon bir Yaratıcıyı gerektirir ki, iste o Yaratıcının asil maksadı budur. Dinlerin böyle bir sonuca yönelik yaratılışı ders vermeleri kati olarak kimseyi şaşırtmamalıdır,,,” demekte, bu mealinde kesin ifadeler kullanmaktadır.
++++++++++++++++++++++
Biyoloji İlmi de 2000’lerin başında ulaştıklarını ortaya koyarken TESADÜFÜ ret ederler. Dr. Tevfik Tezcan bir dergide: “Protein katlanma problemi son otuz yılda çözülemeyen en girift problemlerden biridir. Bu probleme mevcut istatistikî mekanik ve fizik teorileri, çözüm üretmekte yetersiz kalmaktadır. Çünkü proteinlerin katlanması TESADÜFLERE verilemeyecek kadar girifttir.” denmektedir. (bBkz: 1-Protein Bilgi Bankası (PDB) http://www.rcsb.org/pdb/molecules/molecule_list.html ;2-“Protein Folding”, Susan Cates, Rice Üniversitesi ;3-“Hayatın Üretim Mesajını Çözmek”, David Brown, The Washington Post.)
Halil Köprücüoğlu
Ekleme
Tarihi: 01 Kasım 2021 - Pazartesi
MİLLİ EĞİTİM ŞURASINA AÇIK MEKTUPTUR.(3)
MİLLİ EĞİTİM ŞURASINA AÇIK MEKTUPTUR.(3)
15. Felsefe kitaplarında, Dinlerin bu Yaratıcının var ve bir oluşuyla ilgili temel felsefesi, mesela ülkemiz insanlarından Bediüzzaman Hazretlerinin Tabiat Risalesi ve ilgili diğer metinlerle ortaya koyduğu İslam Felsefesi, neden ortaya konmaz.
16. İlahiyat Fakültelerinde, İmam Hatip Okullarında hala asırlar öncesi tarzda eğitim müfredatı oluşu, tebliğ veya İrşat derslerinin bu asrın hakikati arayan insanına ispat etme yoluyla yenilenmemesi bizim eksiğimiz değil midir?
17. Bediüzzaman’ın en büyük hedeflerinden birisi olan, eğitimimizin materyalist yorumlardan kurtarılması, gerçeğin, realitenin tespiti olan ilmi verilerin doğru bir din anlayışıyla mezcedilerek sunulması için “Medresetü’z Zehra Projesi” çok önemlidir.
18. İlim ve Dinin mezcinin gerçekleştiği eserleri ortaya konulmalıdır. Şimdiye kadar devletimizin idarecileri buna fırsat vermemiştir.
Şimdi ise Diyanet İşlerimiz tarafından kendi ülkemizin insanlarından olan, bütün Batı ve Doğu ülkelerinde ve bilhassa çoğunun üniversitelerinde sayısız Sempozyumlar gerçekleştirilip, İslamiyet’in bu asrın idrakine uygun bir takdimini yapan Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki felsefesi dünya insanına anlatılmaya çalışılmıştır.
19. İlmin, Fennin Asırlardır birikmiş verilerini, Materyalist yorumlardan temizleyip, harikalıklara, mucizevî oluşumların arkasındaki hikmetliliğe, ince faydalılıklara, yüksek İlme, İrade ve Kudret’e fıtri ve mantikî olarak dikkat çekmek, hakikate ulaşmak için, bu, idrakimizi, ilmî gerçeğe uygun olarak uyandırmak tarzına zaruret olduğuna inanıyorum.
20. Deizm, Ateizm ve Agnostik düşünce gibi yaratılış ile ilgili bütün felsefi akımların iddiaları Tabiat Risalesinde üç temel esasta toplanmaktadır:
• Tabiat Yapıyor (!)
• Sebepler Yapıyor (!)
• Kendi kendine olup bitiyor(!) …
21. Bu asla ilmen ispatı yapılamayan, sapkın üç iddia çürütülürse geriye bir Yaratıcının varlığı kalmaz mı? Bu tarz bir ispat ilmi değil midir
22. Hem insanlıkla beraber dinler oluşmuş. Ülkemizde Urfa yakınlarındaki Göbekli tepede bulunan çok eski tarihli mabet kalıntıları bu tezimizi ispat etmeye yetmez mi?
• İlmin verilerine göre insanlığa 124.000 Peygamber gelmiş, Hem de Yaratıcının kendilerine vermesiyle oluşan Mucizeler ve doğru, aklî, ilmî tebliğlerle vazifeli oluşlarını ispat etmeleriyle de bu 4. yol doğrulanmış olmuyor mu?
• Halen hükmünü icra eden üç büyük ve semavi Din olan İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik de; bütün insanların, asırlardır tâbi oldukları bu üç semavi dinin mensuplarının sayısı kahir insan ekseriyetini kapsadığı ve bütün bu semavi dinlerde Yaratıcının varlığı ve birliği tartışmasızca kabullenildiği halde Materyalist temelli düşüncelerin ne kadar önemi olabilir.
Onların yanında asrımızın eserlerinden neden doğru bir felsefe, doğru bir din anlayışı hem de fen ve ilmin verileriyle anlatılmasın!
23. Neden Peygamberimizin (ASM) hayatı, adeta onun kendisi için sadece toplam iki ay kadar süren savaşlarına münhasırmış gibi anlatılmamalıdır..
Ailesine ait bilgiler isim ve tarihleriyle basit tarzda anlatılır da O’nun mucizevî hayatı, Şahs-ı Manevisi neden ortaya konamaz. Sünnet-i Seniyye’sinde, son ilmi verilerin çok daha üstünde hakikatler olduğu neden araştırmacı bu asrın insanına hitap edecek tarzda işlenemez.
Hikâyelerle tam ortaya konamayan, fakat asırlardır hep öyle anlatılan, bin mucizeli bir Peygamber oluşu insanlığa muhakkak tam ve doğru olarak anlatılmalıdır.
24. Öldükten sonra dirilmenin, Haşrin, mümkün olduğu, gözümüzle görürcesine, kâinat kitabından yüzlerce örnekle anlatılışı, kışın adeta ölen yeryüzünün baharda dirilmesi haşre misal olarak eğitimimize girmelidir.
“Çürümüş kemikleri kim diriltecek” sorusunun izahlı cevabı insanlığa sunulmalı, bu çıldırmış insan, dünyayı yağmalamaya kalkan Batı veya Doğunun şaşırmış devletlerinin hesap gününden ders çıkarabilmesi sağlanmalıdır.
Çünkü onların bozulmuş, insan eliyle değiştirilmiş Semavî Kitaplarında haşrin doğru anlatımı, ispatı yoktur. Bütün insanlığın ve medeniyetlerinin terbiyesinde, saadetin hepimiz için topyekûn temininde bu mana çok, ama çok önemlidir.
25. Bütün bu bunlar, Tevhid, Nübüvvet, Haşir ile İbadet ve Adalet olarak ortaya konan Dinin dört temel meselesi Bediüzzaman’ın eserlerinde tam ve doğru olarak ispat yoluyla bir doktora tezinden asla aşağı kalmayan bir vukufiyetle ortaya konmaktadır.
Bunların İlahiyat tahsilinin bütün safhalarına, İlim ve Fen kitaplarının hemen bütün konularına o Fenlerin gerçek verilerine hiçbir zarar vermeden mezc edilerek fitri bir şekilde konması mümkündür.
İnsanlığın sulh ve sükûnu, saadeti için, fakir ve zengin arasındaki dengenin sağlanması, soğuk veya sıcak savaşların durdurulması, adaletin bütün dünyada sağlanması için bu manalara çok ihtiyaç vardır.
Buna müsaade edilirse bu kitapları bizler yapabiliriz.
26. Hem Materyalist esaslı efkârda, sebeplerde tezahür etmiş gibi görülen(!) vehmî Kudrette, daha kendisi ve temel parçacıkları ve henüz elli sayısının üstünde bir miktara ulaşan parçacıklarıyla baş köşede oturan acz ve fakr içindeki, cansız atoma verilemeyeceği bu eserlerde ortaya konmuştur.
Zaten atoma, alt yapısına ve içine bile tam ulaşılamamış, girilememiş, görülememiş iken bütün ilim adamlarının o görülemeyen akılsız, ilimsiz, iradesiz cansız şeylerin tezahürlerinden, tesirlerinden var oluşlarına, vücutlarına kesin hükmüyle bakmaları
O’nun eserlerinde 90 yıl kadar önce çürütülmüştür..
27. Buna rağmen, bütün kâinatın mucizevî şekilde çok nizamlı, intizamlı, nitelikli, hikmet ve maslahatlı, faydalılıklarla yaratılması, Eko Sistem diye adlandırılan bütün varlıkların, bütün eşyanın, bütün yaratılmışların, bir biriyle çok ince ölçülerle ilişkili oluşu da söz konusuyken; bir Kudsî Hadisteki “Ben, gizli bir hazineydim, bilinmek istedim…” mealindeki ifadeyle tamamen örtüşen bu çok dikkat çekici hal bütün insanımızın önüne hiç olmazsa eğitimi sırasında konulmalıdır.
+++++++++++++++++++++
Münih Teknik Üniversitesinden Fizikçi Prof. Ulrich Walter, bir ilmi makalesinde; kâinatta TESADÜFÜN asla mümkün olmadığını anlatmıştır.
“ Bizim varlık sebebimiz tamamiyle tesadüf mü yoksa Vücubiyet midir?
Kainatın çok ince hesaplarla bize göre ayarlandığı görülüyor ki bu aslında tesadüfü devre dışı bırakıyor….” demektedir.
Biyolojik olarak çok yüksek komplike varlıklar olan biz insanların çok belirli özelliklere sahip bir kânata ihtiyacı vardır. İçinde yaşadığımız dünya tam da varlığımızı sürdürebilecek özelliklere sahiptir.
Dünyamızı idare eden güçler, atom enerjisi, elektro manyetik dalgalı elektrik gücü, zayıf atom gücü ve çekim gücü (Gravitasyon)’dur….
Burada verilen 1 şiddetinde Atom enerjisi gücü genel olarak mukayese amaçlı kullanılır.
Elektrik gücü, Atom Enerji gücünden 100 defa daha azdır ve elektro-manyetik dalgalar da elektrik gücünden 100 defa daha azdir.
Gravitasyon-Çekim gücü farklı bir alanda tesirini göstermektedir. Bu çekim gücü o kadar zayıftır ki, bazı zerreler için hiç bir şey ifade etmez.
Buna karşılık onun da elektrik gücü gibi, prensipte sonsuz bir yayılma gücü vardır. Atom enerjisi ve zayıf güç mikroskobik aralıklarla tesirini göstermektedir…
Hiçbir insan diğer bir insan tarafından elektrik olarak çekmez ve itmezler.
Buna karşılık Gravitasyon gücü daima çekicidir, yani her zaman additiftir, yani dünya veya daha büyük kütlelerde dominantlığını makro-kozmosta gösterir.
Fakat atomlardaki bu çok küçük güçlerde en küçük bir değişim her şeyin yok olması için yeterlidir…
Ellerini başına koy ve düşün: Bu kesinlikle tesadüf olamaz. Eğer 6600 milyon kâinatlar olsaydı. Sadece bu kâinatlardan birisinde güç dengeleri birbiriyle öyle uyumlu olacak, ta ki bizim hayatımız ortaya çıksın. İşte tam tamına bu kâinat bizim kâinatımızdır.
Bunun yanında, ortalama 14 Milyonda bir ihtimalle, Loto’da 6 tutturabilmek, daha sönük kalır.
İşte dünyamızla ilgili durum da tam böyledir. Burada birisi çıksın ve bize, bizim varlık sebebimiz tamimiyle tesadüfîdir desin! Tam aksine bir durum burada söz konusudur. Fiziki büyüklük ve değerleri öyle ince hesaplarla birbirine bağlanmıştır ki, onlar öyle kat’i ince hesaplarla yaratılmışlardır, böylece biyolojik hayat ve yaratılışın tacı (insan) ortaya çıkabilsin. İşte bu izah tarzı mümkün olan açıklamaların en doğrusudur.
Bununla alakalı ilim dalına Teleoloji denir. Belli hesaplarla hedefe kilitlenmiş bir Evolüsyon bir Yaratıcıyı gerektirir ki, iste o Yaratıcının asil maksadı budur. Dinlerin böyle bir sonuca yönelik yaratılışı ders vermeleri kati olarak kimseyi şaşırtmamalıdır,,,” demekte, bu mealinde kesin ifadeler kullanmaktadır.
++++++++++++++++++++++
Biyoloji İlmi de 2000’lerin başında ulaştıklarını ortaya koyarken TESADÜFÜ ret ederler. Dr. Tevfik Tezcan bir dergide: “Protein katlanma problemi son otuz yılda çözülemeyen en girift problemlerden biridir. Bu probleme mevcut istatistikî mekanik ve fizik teorileri, çözüm üretmekte yetersiz kalmaktadır. Çünkü proteinlerin katlanması TESADÜFLERE verilemeyecek kadar girifttir.” denmektedir. (bBkz: 1-Protein Bilgi Bankası (PDB) http://www.rcsb.org/pdb/molecules/molecule_list.html ;2-“Protein Folding”, Susan Cates, Rice Üniversitesi ;3-“Hayatın Üretim Mesajını Çözmek”, David Brown, The Washington Post.)
Halil Köprücüoğlu
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.