ÖCALAN ve DİN
<p>Her insan gibi elbette Öcalan’ın da dine ve dince kutsal sayılan değerlere dair görüşleri olacaktır ve olmalıdır da. Üstelik kurduğu örgütün fiziki olduğu kadar, fikri altyapısını da oluşturmuştur. Orta Doğu’da kendisinden çok bahsettiren bir örgütün lideridir Öcalan.</p>
<p> </p>
<p>Bölgedeki aydınlar ve kanaat önderlerinin tespitlerine göre; Kürt milliyetçiliği, beraberinde İslamiyet’ten uzaklaşmayı, bu uzaklaşma ve ahlaki çöküntü de Öcalan ve PKK gibi örgütleri doğurmuştur.</p>
<p> </p>
<p> Öcalan; Kürtlerin yeni bir dine ihtiyaçları olduğunu, bu dinin, “İslam ile Bilimsel Sosyalizm” karışımı, “Rönesans ve aydınlık devrimi” olarak adlandırdığı bir “din” olacağının ve peygamberinin de kendisi olacağını, yazdığı kitaplarda dile getirmektedir.</p>
<p> </p>
<p>Abdullah Öcalan, yeni bir “din” ihdası ile ilgili olarak; “Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa” adlı kitabının 499. sayfasında: <em>“Çok geciktirilen dindeki reformasyonu sonuçlandırmak hem de daha önemli olan özgür bireye yol açmak için, dini dogmayı tümüyle çözen hamleyi başarmalıyız. Bunun yolu bütün kutsal kitapları bir edebi kaynak olarak değerlendirmek, sosyolojik ve ahlaki çözümlemelerle özgür bir ahlaka doğru dönüşümden geçirmektir.</em> <em>Bireye dayatılan bir dogma olmaktan kesin çıkarmak gerekir. Bununla bağlantılı ibadet biçimleri yerine, tüm halkın anlayabileceği bir dille kutsal kitapların ve eklerinin tarih, sosyoloji, siyaset, ekonomi, sömürü, özgürlük, bilim, ilerilik, gerilik, materyalist diyalektik, idealist metafizik, ahlak vb. konularla ilişkileri temelinde derinliğine çözümlemeler geliştirmek esas alınmalıdır.</em></p>
<p> </p>
<p><em>Ayet ve sünnet yorumlamalarını bu temelde geliştirmek gerekir. Bununla kuru ve düzen propagandasını yapan vaaz düzenlerini kastetmiyoruz. Köklü bir reform öngörülüyor. Camiler ve benzeri yerler o yörenin bilim sanat merkezleri rolünü oynayabilmekte, soylu tiyatro eserleri oynatılabilmektedir. Unutmamak gerekir ki, namazın kendisi de ilk drama oyunlarının daha sonraki biçimidir. Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. Bu dediklerimizin softaca saptırılmaması çok önemlidir. Tekrarlıyorum; orucun, namazın, kurbanın, bayramların kaynağı araştırılsın. O zaman görülecektir ki, kökenleri halkların önemli mevsimsel zamanlarda yaptıkları gösterilerdir. İbadetler bu gösterilerin, tiyatronun ilk biçimlerinin (dram, trajedi ve komedya) daha sonra ihtiyaçlara göre dönüşmüş biçimleridir. Dolayısıyla çağımızın ihtiyaçları göz önüne getirilerek zihni özgür bırakan, tarihi en derinliğine kavratan, sanat zevkine ulaştıran yararlı bir ahlakı mümkün biçimlere dönüştürülmelidir.</em> <em>Dönemine göre bir sosyalleşme tedbiri olan namaz, oruç, kurban ve dua törenlerinin hepsi bu temelde dönüştürülmelidir.”</em> diyor.</p>
<p> </p>
<p>Bununla yetinmeyen Öcalan, “Demokratik Devrimde Halk Serhildanları” adlı kitabında (cilt II, sayfa 297)<em> “Cesaret ettiniz buraya geldiniz, bizim atmosferimizi gördünüz. Belki içinizde hevesler uyandı, biraz arzularınız gelişti. Fakat mutlaka da ömrünüzün bundan sonrası için bazı hayırlı işler yapmak isteyeceksiniz. Tabii ki mutlaka yapmalısınız da. Eskiden insanlar yaşlanınca Allah yoluna girerlerdi. “Ömrümüzün kalan yıllarını da Allah yolunda, iyilik yolunda, hayrın yolunda harcayalım” derlerdi. Şimdi Allah yolu da, iyiliğin, hayrın yolu da aslında PKK’nin yoludur.”</em> ifadesiyle İslam dini konusunda ne kadar dogmatik düşündüğünü, ilke ve hedeflerine ulaşabilmek için her türlü yolu denediğini gösteriyor. </p>
<p> </p>
<p>Yaşamı çelişkiler yumağı ve gelgitlerle dolu olan Öcalan, 07 Nisan 2004 tarihli avukat görüşme notunda ise; <em>“Ben kendi kendime yetebiliyorum. Tanrısal yalnızlığı yaşıyorum. Kutsal bir yalnızlık bu benim kimseye ihtiyacım yok. Sizinle de saygımdan dolayı görüşüyorum. Benim adıma tanrısallık yolunda olanlar ancak yürürler, kimse kendini kandırmasın. Bütün kutsal kitapları çözdüm.”</em> diyor Öcalan. Tam da Öcalanca bir tanımlama.</p>
<p> </p>
<p>Öcalan’ın, Orta Doğu gerçekliğinde inkârı kabil olmayan İslam dinini dışlamanın kendisi ve teşekkülü adına ortaya çıkan zararlarını fark ettiği noktada bu ve benzeri çark edişleri, birilerince temiz niyet gibi algılansa da, temelde hiç de samimi olmadığını, “Din Sorununa Devrimci Yaklaşım” kitabının 3. baskı, 48. sayfasında ve “Serxwebûn” adlı derginin 180. sayısının 19. sayfasında;</p>
<p> </p>
<p><em>“Ben uyuyan bir melek değilim. Çağın peygamberi gibi büyük savaşım içindeyim. Yani filozofluktan öteye bizimki biraz peygamberce bir eylem olarak da tanımlanabilir. Şimdi daha iyi anlıyorum. İşte diyorsun ya, “üçbin yıllık düşüş.” Eğer bu doğruysa, verilecek cevap biraz peygamberce olmak zorunda. Öyle kendimi halkın anladığı bir peygamber olarak değerlendirmiyorum. Ama kimi özellikleriyle biraz peygambersel çıkışa benziyor.”</em> diyerek, gerçek niyetini ortaya koymaktadır.</p>
<p> </p>
<p>PKK’nın resmi yayın organı olarak adlandırılan “Serxwebûn” (Başkaldırı) Dergisi’nin 209. sayısının 9. sayfasında Öcalan için: <em>“Önderliğin mukaddesliği bizden ne istiyor? Bunu çok iyi bilince çıkarmalıyız. Günde en az bir saat bunun üzerinde düşünmeliyiz. O zaman göreceğiz ki hiç kimse bizi kandıramaz. Ancak bu biçimde her gün kendimizi eksikliklerimizden, hatalarımızdan temizleyebiliriz, her gün yeni bir insan olabiliriz. Eğer Müslümanlar günde beş defa Allah’ı akıllarına getiriyorlarsa bizler de Önderliğimizi aklımıza getirmeliyiz. Neden? Çünkü Önderlik’te insanlığın tarihi gizlidir, özgürlük, eşitlik gizlidir. Bizim için de özgürlük, eşitlik, insanlık kutsaldır. Bunların hizmetinde olmak için her gün Önderliğimizi aklımıza getirip bizden ne istendiğini sorgulamalıyız. Bu biçimiyle eksikliklerimizden arınıp Önderliğin yolunda mütevazi bir çalışma yürütebiliri.”</em> Şeklindeki PKK tarafından ilahlaştırılan Öcalan açıklaması; örgüt mensupları ve yandaşlarının içinde bulunduğu düşünsel ve psikolojik durumu anlatmaya sanırım yeterli olacaktır.</p>
<p> </p>
<p>Ülkemizde bir proje olarak başlatılan ve esasta toplumu topyekûn dönüştürme ve evrimleştirmeyi amaçlayan laisizm ve sekülarizmin bir benzerinin Öcalan eliyle Kürtlere üzerinde uygulanmaya çalışılıyor. Bu manada, Öcalan ve onun örgütünü değerlendirirken, sadece ve sadece ideolojik manada değerlendirme yapmamak gerekiyor.</p>
<p> </p>
Ekleme
Tarihi: 15 Ağustos 2013 - Perşembe
ÖCALAN ve DİN
<p>Her insan gibi elbette Öcalan’ın da dine ve dince kutsal sayılan değerlere dair görüşleri olacaktır ve olmalıdır da. Üstelik kurduğu örgütün fiziki olduğu kadar, fikri altyapısını da oluşturmuştur. Orta Doğu’da kendisinden çok bahsettiren bir örgütün lideridir Öcalan.</p>
<p> </p>
<p>Bölgedeki aydınlar ve kanaat önderlerinin tespitlerine göre; Kürt milliyetçiliği, beraberinde İslamiyet’ten uzaklaşmayı, bu uzaklaşma ve ahlaki çöküntü de Öcalan ve PKK gibi örgütleri doğurmuştur.</p>
<p> </p>
<p> Öcalan; Kürtlerin yeni bir dine ihtiyaçları olduğunu, bu dinin, “İslam ile Bilimsel Sosyalizm” karışımı, “Rönesans ve aydınlık devrimi” olarak adlandırdığı bir “din” olacağının ve peygamberinin de kendisi olacağını, yazdığı kitaplarda dile getirmektedir.</p>
<p> </p>
<p>Abdullah Öcalan, yeni bir “din” ihdası ile ilgili olarak; “Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa” adlı kitabının 499. sayfasında: <em>“Çok geciktirilen dindeki reformasyonu sonuçlandırmak hem de daha önemli olan özgür bireye yol açmak için, dini dogmayı tümüyle çözen hamleyi başarmalıyız. Bunun yolu bütün kutsal kitapları bir edebi kaynak olarak değerlendirmek, sosyolojik ve ahlaki çözümlemelerle özgür bir ahlaka doğru dönüşümden geçirmektir.</em> <em>Bireye dayatılan bir dogma olmaktan kesin çıkarmak gerekir. Bununla bağlantılı ibadet biçimleri yerine, tüm halkın anlayabileceği bir dille kutsal kitapların ve eklerinin tarih, sosyoloji, siyaset, ekonomi, sömürü, özgürlük, bilim, ilerilik, gerilik, materyalist diyalektik, idealist metafizik, ahlak vb. konularla ilişkileri temelinde derinliğine çözümlemeler geliştirmek esas alınmalıdır.</em></p>
<p> </p>
<p><em>Ayet ve sünnet yorumlamalarını bu temelde geliştirmek gerekir. Bununla kuru ve düzen propagandasını yapan vaaz düzenlerini kastetmiyoruz. Köklü bir reform öngörülüyor. Camiler ve benzeri yerler o yörenin bilim sanat merkezleri rolünü oynayabilmekte, soylu tiyatro eserleri oynatılabilmektedir. Unutmamak gerekir ki, namazın kendisi de ilk drama oyunlarının daha sonraki biçimidir. Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. Bu dediklerimizin softaca saptırılmaması çok önemlidir. Tekrarlıyorum; orucun, namazın, kurbanın, bayramların kaynağı araştırılsın. O zaman görülecektir ki, kökenleri halkların önemli mevsimsel zamanlarda yaptıkları gösterilerdir. İbadetler bu gösterilerin, tiyatronun ilk biçimlerinin (dram, trajedi ve komedya) daha sonra ihtiyaçlara göre dönüşmüş biçimleridir. Dolayısıyla çağımızın ihtiyaçları göz önüne getirilerek zihni özgür bırakan, tarihi en derinliğine kavratan, sanat zevkine ulaştıran yararlı bir ahlakı mümkün biçimlere dönüştürülmelidir.</em> <em>Dönemine göre bir sosyalleşme tedbiri olan namaz, oruç, kurban ve dua törenlerinin hepsi bu temelde dönüştürülmelidir.”</em> diyor.</p>
<p> </p>
<p>Bununla yetinmeyen Öcalan, “Demokratik Devrimde Halk Serhildanları” adlı kitabında (cilt II, sayfa 297)<em> “Cesaret ettiniz buraya geldiniz, bizim atmosferimizi gördünüz. Belki içinizde hevesler uyandı, biraz arzularınız gelişti. Fakat mutlaka da ömrünüzün bundan sonrası için bazı hayırlı işler yapmak isteyeceksiniz. Tabii ki mutlaka yapmalısınız da. Eskiden insanlar yaşlanınca Allah yoluna girerlerdi. “Ömrümüzün kalan yıllarını da Allah yolunda, iyilik yolunda, hayrın yolunda harcayalım” derlerdi. Şimdi Allah yolu da, iyiliğin, hayrın yolu da aslında PKK’nin yoludur.”</em> ifadesiyle İslam dini konusunda ne kadar dogmatik düşündüğünü, ilke ve hedeflerine ulaşabilmek için her türlü yolu denediğini gösteriyor. </p>
<p> </p>
<p>Yaşamı çelişkiler yumağı ve gelgitlerle dolu olan Öcalan, 07 Nisan 2004 tarihli avukat görüşme notunda ise; <em>“Ben kendi kendime yetebiliyorum. Tanrısal yalnızlığı yaşıyorum. Kutsal bir yalnızlık bu benim kimseye ihtiyacım yok. Sizinle de saygımdan dolayı görüşüyorum. Benim adıma tanrısallık yolunda olanlar ancak yürürler, kimse kendini kandırmasın. Bütün kutsal kitapları çözdüm.”</em> diyor Öcalan. Tam da Öcalanca bir tanımlama.</p>
<p> </p>
<p>Öcalan’ın, Orta Doğu gerçekliğinde inkârı kabil olmayan İslam dinini dışlamanın kendisi ve teşekkülü adına ortaya çıkan zararlarını fark ettiği noktada bu ve benzeri çark edişleri, birilerince temiz niyet gibi algılansa da, temelde hiç de samimi olmadığını, “Din Sorununa Devrimci Yaklaşım” kitabının 3. baskı, 48. sayfasında ve “Serxwebûn” adlı derginin 180. sayısının 19. sayfasında;</p>
<p> </p>
<p><em>“Ben uyuyan bir melek değilim. Çağın peygamberi gibi büyük savaşım içindeyim. Yani filozofluktan öteye bizimki biraz peygamberce bir eylem olarak da tanımlanabilir. Şimdi daha iyi anlıyorum. İşte diyorsun ya, “üçbin yıllık düşüş.” Eğer bu doğruysa, verilecek cevap biraz peygamberce olmak zorunda. Öyle kendimi halkın anladığı bir peygamber olarak değerlendirmiyorum. Ama kimi özellikleriyle biraz peygambersel çıkışa benziyor.”</em> diyerek, gerçek niyetini ortaya koymaktadır.</p>
<p> </p>
<p>PKK’nın resmi yayın organı olarak adlandırılan “Serxwebûn” (Başkaldırı) Dergisi’nin 209. sayısının 9. sayfasında Öcalan için: <em>“Önderliğin mukaddesliği bizden ne istiyor? Bunu çok iyi bilince çıkarmalıyız. Günde en az bir saat bunun üzerinde düşünmeliyiz. O zaman göreceğiz ki hiç kimse bizi kandıramaz. Ancak bu biçimde her gün kendimizi eksikliklerimizden, hatalarımızdan temizleyebiliriz, her gün yeni bir insan olabiliriz. Eğer Müslümanlar günde beş defa Allah’ı akıllarına getiriyorlarsa bizler de Önderliğimizi aklımıza getirmeliyiz. Neden? Çünkü Önderlik’te insanlığın tarihi gizlidir, özgürlük, eşitlik gizlidir. Bizim için de özgürlük, eşitlik, insanlık kutsaldır. Bunların hizmetinde olmak için her gün Önderliğimizi aklımıza getirip bizden ne istendiğini sorgulamalıyız. Bu biçimiyle eksikliklerimizden arınıp Önderliğin yolunda mütevazi bir çalışma yürütebiliri.”</em> Şeklindeki PKK tarafından ilahlaştırılan Öcalan açıklaması; örgüt mensupları ve yandaşlarının içinde bulunduğu düşünsel ve psikolojik durumu anlatmaya sanırım yeterli olacaktır.</p>
<p> </p>
<p>Ülkemizde bir proje olarak başlatılan ve esasta toplumu topyekûn dönüştürme ve evrimleştirmeyi amaçlayan laisizm ve sekülarizmin bir benzerinin Öcalan eliyle Kürtlere üzerinde uygulanmaya çalışılıyor. Bu manada, Öcalan ve onun örgütünü değerlendirirken, sadece ve sadece ideolojik manada değerlendirme yapmamak gerekiyor.</p>
<p> </p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.