Mehmet MEMDOĞLU
Köşe Yazarı
Mehmet MEMDOĞLU
 

Son Mesaj!..

<p>&nbsp;</p> <p>Sevincini, derdini, tasasını i&ccedil;inde yaşayan, acılarını y&uuml;reğinde biriktiren bir adam!...</p> <p>&nbsp;</p> <p>Adı: Ag&acirc;h. Dışarıdan bakıldığında, somurtkan, duygusuz, buz gibi bir insan&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Ama!..</p> <p>&nbsp;</p> <p>Y&uuml;reğine dokunduğunuzda a&ccedil;ılan kapının ardındaki saklı g&uuml;zelliğe şahitlik edebilesiniz. Şahsına m&uuml;nhasır bir kişilik.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Emekli olduktan sonra yarım kalmış &ccedil;ocukluğunu yaşayabilmek i&ccedil;in &ccedil;ocukluğuna, k&ouml;y&uuml;ne d&ouml;nd&uuml;; terk etti yaşadığı şehri.</p> <p>&nbsp;</p> <p>En yakın il&ccedil;e merkezine yirmi kilometre mesafede bulunan, bin yıl yaşayabilen, g&uuml;c&uuml;n ve azametin sembol&uuml; sedir ağa&ccedil;larıyla kaplı yemyeşil bir k&ouml;y. Kendisiyle birlikte, on kişi kalıyordu k&ouml;yde. Onlar da k&ouml;y&uuml;n vefalı ama bizim vefa g&ouml;stermediğimiz yaşlılardı.</p> <p>&nbsp;</p> <p>İlk işi, ahşap olan ve mimarisiyle tarih kokan; h&uuml;z&uuml;nle misafirini bekleyen yorgun evini tamir etmek oldu. Acı tatlı yaşanmışlıklar ile birlikte kendisine tebess&uuml;m ediyor, sevgi kokuyordu evi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>H&uuml;z&uuml;n elbisesi giyinen ağa&ccedil;lar ile terki mek&acirc;n eden g&ouml;&ccedil;men kuşlar, gelecek kışın habercisiydi. Malum, odun; kış aylarının olmazsa olmazı. Evin bulunduğu yamacın arka tarafında, kurumuş, yorgun d&uuml;şm&uuml;ş, meşe ağa&ccedil;ları vardı. Uzun s&uuml;redir odun kırmayan Ag&acirc;h, testere ve baltasıyla birlikte meşeliklerin bulunduğu yere geldi.&nbsp; Bir m&uuml;ddet, Sanat-ı İlahi&rsquo;nin muhteşem manzarasını seyre daldı. Sonra &ldquo;Bismillah&rdquo; diyerek, işe koyulmaya başladı. &Ccedil;ok ge&ccedil;memişti ki K&ouml;se Ahmetlerin D&uuml;ndar Bey&rsquo;i:</p> <p>&nbsp;</p> <p>-Ag&acirc;h, Ag&acirc;h, neredesin?</p> <p>-Hayrolsun D&uuml;ndar Bey?</p> <p>-Biri seni soruyor, tanıyamadım da</p> <p>-Beni mi soruyor?</p> <p>-Evet.</p> <p>-Bizim &Ccedil;irkin&rsquo;dir,</p> <p>-O da ne? Ne &ccedil;irkini Ag&acirc;h?</p> <p>-Gelince konuşuruz D&uuml;ndar Bey, tamam geliyorum dedi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Ve malzemeleri toparlamadan eve doğru y&uuml;r&uuml;d&uuml;. Evin kapısında g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; şahıs, evet; &ccedil;ok sevdiği sırdaşı, derttaşı, arkadaşı &ldquo;&Ccedil;irkin&rdquo;di. En g&uuml;zel selamlamanın ardından gelen misafiri: &ldquo;Seni seviyorum, ihtiyar!&rdquo; diyerek Ag&acirc;h&rsquo;a sarıldı. K&ouml;se Ahmetlerin D&uuml;ndar Bey&rsquo;i şaşkınlığını atamamıştı ki Ag&acirc;h misafirine: &ldquo;Ben seni sevmiyorum&rdquo; dedi ama &ouml;zlem ve hasretle kendisini kucakladı. D&uuml;ndar Bey yaşananlara bir anlam vermeye &ccedil;alıştıysa da nafile&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Odun sobası yakıldı, &ccedil;ay demlendi. İki arkadaş da şiir y&uuml;rekliydi, vakit şiir ile demlenme vaktiydi...</p> <p>&nbsp;</p> <p>Şiir Y&uuml;rekliler!..</p> <p>&nbsp;</p> <p>Dokunmayıverin! Y&uuml;rekleri okyanus misali geniştir şiir y&uuml;reklilerin. Sessiz ve durgun g&ouml;r&uuml;nd&uuml;klerine de aldanmayın. Dokunduğunuz an y&uuml;reklerinden g&ouml;zyaşı misali şiir d&ouml;k&uuml;l&uuml;verir. O şiirlerde yalnızlık, acı ve h&uuml;z&uuml;n vardır. H&uuml;z&uuml;nl&uuml; oldukları anlarda bile mutlu olabilmeyi başarabilir şiir y&uuml;rekliler.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Ne kışın karı, ne de zemherinin soğuk ayazı &uuml;ş&uuml;tmez şiir y&uuml;reklileri. &Uuml;ş&uuml;d&uuml;klerinde ya da &uuml;ş&uuml;t&uuml;ld&uuml;klerinde kolay kolay ısınamaz, ısıtılamazlar. Bedenleri değil, ruhları &uuml;ş&uuml;r şiir y&uuml;reklilerin.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Her şeye m&uuml;samaha g&ouml;sterirler lakin &ldquo;vefa-sızlığa&rdquo; asla. Zira vefasız değil, vefalıdırlar; &ldquo;vefa&rdquo;nın adına destan yazar&nbsp;şiir y&uuml;rekliler&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Bu d&uuml;nyadan bir beklentileri yoktur, uhrevi bir zenginliktir istedikleri. Y&uuml;reklerinde biriktirdikleri sermayenin değeri ne tartılır, ne de &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml;r. En &ccedil;ok da insan kazanır ve insan biriktirir şiir y&uuml;rekliler. Onlara g&ouml;re <strong>hakikat de fakir, d&uuml;nyası zengin olup da kalbi fukara olanlardır&hellip;</strong></p> <p>&nbsp;</p> <p>İftiraya uğrasalar da m&uuml;fteriye değil, Yaradan&rsquo;a boyun eğerler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; hi&ccedil;bir y&uuml;k&uuml;n &ldquo;sabır&rdquo;dan ağır olmadığını bilir, &ldquo;Ya Sabır!&rdquo; der şiir y&uuml;rekliler&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>&nbsp;</p> <p>&ldquo;Mona Roza&rdquo;, &ldquo;Ihlamur &Ccedil;i&ccedil;ek A&ccedil;tığı Zaman&rdquo;&nbsp;&nbsp;ve &ldquo;Mihriban&rdquo; şiirlerini dinledikleri an, &acirc;lemden &acirc;leme ge&ccedil;er şiir y&uuml;rekliler&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Ag&acirc;h: &ldquo;Misafirime &lsquo;&Ccedil;irkin&rsquo; dediğime bakma D&uuml;ndar Bey. Ge&ccedil; oldu ama tanıştırayım, kardeşim, dostum, sırdaşım Kemalettin. Benim &lsquo;&ccedil;irkin&rsquo; yanım işte.&rdquo; dedi. Tabi son c&uuml;mlesi g&uuml;l&uuml;şmelere sebebiyet verdi.&nbsp;</p> <p>&nbsp;</p> <p>&Ccedil;aylar yudumlanırken, kitaplığından bir şiir kitabı &ccedil;ıkardı, Kemalettin&rsquo;e uzattı Ag&acirc;h. Kitap, merhum Bahattin Karako&ccedil;&rsquo;un &ldquo;Ihlamurlar &Ccedil;i&ccedil;ek A&ccedil;tığı Zaman&rdquo; adlı şiir kitabıydı. Ve ekledi Ag&acirc;h: &ldquo;Hangi şiiri okuyacağını biliyorsun değil mi?&rdquo; sorusuna: &ldquo;Merak etme İhtiyar, en sevdiğimizi!&rdquo; diyerek cevap verdi Kemalettin. Kadifemsi sesiyle başladı okumaya&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p><em>&ldquo;Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut t&uuml;rk&uuml;s&uuml;</em></p> <p><em>Kar yağmış dağlara, bozulmamış &uuml;t&uuml;s&uuml;</em></p> <p><em>Rahvan atlar gibi ırgalanan g&ouml;ky&uuml;z&uuml;</em></p> <p><em>G&ouml;zlerimi kamaştırsa da geleceğim sana</em></p> <p><em>Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana</em></p> <p><em>-Ihlamurlar &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;tığı zaman.</em></p> <p>&nbsp;</p> <p><em>Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden</em></p> <p><em>Dağlar &ccedil;ivilendikleri yerde &ccedil;&uuml;r&uuml;meden</em></p> <p><em>Bebekler hayta hayta y&uuml;r&uuml;meden</em></p> <p><em>Geleceğim diyorum, geleceğim sana</em></p> <p><em>Ne olur kesin bir takvim sorma bana</em></p> <p><em>-Ihlamurlar &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;tığı zaman.&rdquo;</em> &hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Her dinlediğinde g&ouml;zyaşlarını tutamazdı Ag&acirc;h. Yine &ouml;yle bir an yaşandı. H&acirc;sılı şiir bitmiş, &ccedil;aylar da i&ccedil;ilmişti. &ldquo;Biliyor musunuz.&rdquo; dedi D&uuml;ndar Bey. &ldquo;Ihlamurlar hi&ccedil; &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;maz ki?&rdquo;&nbsp; &ldquo;Mesele de bu ya!&rdquo; dedi Ag&acirc;h.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Saatler gece yarısı g&ouml;steriyordu. T&uuml;m ihtişamıyla k&ouml;t&uuml;lere ve k&ouml;t&uuml;l&uuml;kler &ouml;rt&uuml; oluyordu karanlık. Ag&acirc;h: &ldquo;Ne oldu kardeşim, bir haber var mı?&rdquo; sorusuna: &ldquo;Allah var, gam yok, sen rahat ol. Masumiyetimizden hi&ccedil; ş&uuml;phe etmedik. Her şeyi Adil-i Mutlak olan Allah&rsquo;a havale ettik.&rdquo; diyerek cevap verdi Kemalettin.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Bir haksızlığa uğramıştı. Ehliyetsiz ve liyakatsiz idarecilerin, sorgusuz ve sualsiz vermiş oldukları hukuksuz bir kararın bedelini &ouml;d&uuml;yordu Kemalettin.</p> <p>&nbsp;</p> <p>D&uuml;ndar Bey, yıllarca tarih &ouml;ğretmenliği yapmış, aydın; bilge bir insandı. Detaylarını bilmese de mevcut durumdan m&uuml;teessir olmuştu. &Uuml;z&uuml;nt&uuml;s&uuml; y&uuml;z&uuml;ne yansımıştı ve s&ouml;ze: &ldquo;Cenab-ı Allah, Kur&rsquo;an&rsquo;ı Kerim&rsquo;de,&nbsp;<strong>&lsquo;Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında h&uuml;kmettiğiniz zaman adaletle h&uuml;kmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne g&uuml;zel &ouml;ğ&uuml;t veriyor! Ş&uuml;phesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla g&ouml;rendir.&rsquo;</strong>&nbsp;(Nisa:4/58) buyurarak, &nbsp;emanetin ve işin ehil kimselere verilmesini emrediyor.&rdquo; diyerek başladı.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Devamla:<strong> &ldquo;Emin</strong>&nbsp;olmak Peygamber (s.a.v) Efendimiz vasıflarındandır. O, &ouml;rnek yaşayışıyla herkesin g&uuml;venini kazanmıştır. Mekke fethedildiğinde, Efendimiz K&acirc;be&#39;nin kapısının a&ccedil;ılmasını talep eder. K&acirc;be&#39;nin anahtarı hen&uuml;z M&uuml;sl&uuml;man olmamış Osman bin Talha&rsquo;dadır. Osman bin Talha, anahtarı Peygamber (s.a.v) Efendimiz&rsquo;e teslim etti.&nbsp; O esnada, &ccedil;ok sayıda M&uuml;sl&uuml;man bu g&ouml;revin kendilerine verilmesini bekledi. Fakat Hz. Peygamber, K&acirc;be&#39;yi a&ccedil;tırıp i&ccedil;indeki putları temizletip, ş&uuml;k&uuml;r i&ccedil;in iki rek&acirc;t namaz kıldıktan sonra, anahtarı yine Osman bin Talha&rsquo;ya verdi. Orada bulunan herkes, Peygamber Efendimiz&rsquo;in g&ouml;rev verme konusunda,&nbsp;<strong>&lsquo;ehliyet&rsquo;</strong>&nbsp;ve&nbsp;<strong>&lsquo;liy&acirc;kat</strong>i&rsquo; esas aldığına şahitlik etmişlerdi&rdquo; diyerek konuşmasını bitirdi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Kemalettin: &ldquo;Ne kadar g&uuml;zel anlattın D&uuml;ndar Bey. Bizi ihya ettin. Rabbim size hayırlı, sağlıklı ve uzun &ouml;m&uuml;rler versin inşallah. Ahir zaman &uuml;mmetiyiz ve ahir zamanda yaşıyoruz.</p> <p>&nbsp;</p> <p>İmtihan efendim, imtihan!... Biz kullarına Cenab-ı Allah&rsquo;ın bir l&uuml;tfu değil midir hayat? Kimi zaman bolluk, kimi zaman darlık, bazen ferahlık, bazen de musibet ile eder imtihan. İmtihan, evet imtihan&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Eş ile evlat ile&hellip;</p> <p>Varlık ve yokluk ile&hellip;</p> <p>G&uuml;nah ve sevap ile&hellip;</p> <p>Dost ile d&uuml;şman ile&hellip;</p> <p>A&ccedil;lık ve tokluk ile&hellip;</p> <p>En zoru da!...</p> <p>Mesnetsiz bir iftira ile&hellip;</p> <p>Hasılı!...</p> <p>Kimilerine g&ouml;re zahmet, kimilerine g&ouml;re ihsan olsa da hayatın kendisi değil miydi imtihan Efendim? Canı yansa da &ouml;nce tahamm&uuml;l etmeyi &ouml;ğrenmeli, sonra, acz ile O&rsquo;na y&uuml;z&uuml;n&uuml; d&ouml;nmeli. Kurtuluş i&ccedil;in ise ş&uuml;kredip, sabretmeli, diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum.&rdquo; dedi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Devam edecek&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Memdoğlu&hellip;</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 19 Ocak 2021 - Salı

Son Mesaj!..

<p>&nbsp;</p> <p>Sevincini, derdini, tasasını i&ccedil;inde yaşayan, acılarını y&uuml;reğinde biriktiren bir adam!...</p> <p>&nbsp;</p> <p>Adı: Ag&acirc;h. Dışarıdan bakıldığında, somurtkan, duygusuz, buz gibi bir insan&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Ama!..</p> <p>&nbsp;</p> <p>Y&uuml;reğine dokunduğunuzda a&ccedil;ılan kapının ardındaki saklı g&uuml;zelliğe şahitlik edebilesiniz. Şahsına m&uuml;nhasır bir kişilik.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Emekli olduktan sonra yarım kalmış &ccedil;ocukluğunu yaşayabilmek i&ccedil;in &ccedil;ocukluğuna, k&ouml;y&uuml;ne d&ouml;nd&uuml;; terk etti yaşadığı şehri.</p> <p>&nbsp;</p> <p>En yakın il&ccedil;e merkezine yirmi kilometre mesafede bulunan, bin yıl yaşayabilen, g&uuml;c&uuml;n ve azametin sembol&uuml; sedir ağa&ccedil;larıyla kaplı yemyeşil bir k&ouml;y. Kendisiyle birlikte, on kişi kalıyordu k&ouml;yde. Onlar da k&ouml;y&uuml;n vefalı ama bizim vefa g&ouml;stermediğimiz yaşlılardı.</p> <p>&nbsp;</p> <p>İlk işi, ahşap olan ve mimarisiyle tarih kokan; h&uuml;z&uuml;nle misafirini bekleyen yorgun evini tamir etmek oldu. Acı tatlı yaşanmışlıklar ile birlikte kendisine tebess&uuml;m ediyor, sevgi kokuyordu evi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>H&uuml;z&uuml;n elbisesi giyinen ağa&ccedil;lar ile terki mek&acirc;n eden g&ouml;&ccedil;men kuşlar, gelecek kışın habercisiydi. Malum, odun; kış aylarının olmazsa olmazı. Evin bulunduğu yamacın arka tarafında, kurumuş, yorgun d&uuml;şm&uuml;ş, meşe ağa&ccedil;ları vardı. Uzun s&uuml;redir odun kırmayan Ag&acirc;h, testere ve baltasıyla birlikte meşeliklerin bulunduğu yere geldi.&nbsp; Bir m&uuml;ddet, Sanat-ı İlahi&rsquo;nin muhteşem manzarasını seyre daldı. Sonra &ldquo;Bismillah&rdquo; diyerek, işe koyulmaya başladı. &Ccedil;ok ge&ccedil;memişti ki K&ouml;se Ahmetlerin D&uuml;ndar Bey&rsquo;i:</p> <p>&nbsp;</p> <p>-Ag&acirc;h, Ag&acirc;h, neredesin?</p> <p>-Hayrolsun D&uuml;ndar Bey?</p> <p>-Biri seni soruyor, tanıyamadım da</p> <p>-Beni mi soruyor?</p> <p>-Evet.</p> <p>-Bizim &Ccedil;irkin&rsquo;dir,</p> <p>-O da ne? Ne &ccedil;irkini Ag&acirc;h?</p> <p>-Gelince konuşuruz D&uuml;ndar Bey, tamam geliyorum dedi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Ve malzemeleri toparlamadan eve doğru y&uuml;r&uuml;d&uuml;. Evin kapısında g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; şahıs, evet; &ccedil;ok sevdiği sırdaşı, derttaşı, arkadaşı &ldquo;&Ccedil;irkin&rdquo;di. En g&uuml;zel selamlamanın ardından gelen misafiri: &ldquo;Seni seviyorum, ihtiyar!&rdquo; diyerek Ag&acirc;h&rsquo;a sarıldı. K&ouml;se Ahmetlerin D&uuml;ndar Bey&rsquo;i şaşkınlığını atamamıştı ki Ag&acirc;h misafirine: &ldquo;Ben seni sevmiyorum&rdquo; dedi ama &ouml;zlem ve hasretle kendisini kucakladı. D&uuml;ndar Bey yaşananlara bir anlam vermeye &ccedil;alıştıysa da nafile&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Odun sobası yakıldı, &ccedil;ay demlendi. İki arkadaş da şiir y&uuml;rekliydi, vakit şiir ile demlenme vaktiydi...</p> <p>&nbsp;</p> <p>Şiir Y&uuml;rekliler!..</p> <p>&nbsp;</p> <p>Dokunmayıverin! Y&uuml;rekleri okyanus misali geniştir şiir y&uuml;reklilerin. Sessiz ve durgun g&ouml;r&uuml;nd&uuml;klerine de aldanmayın. Dokunduğunuz an y&uuml;reklerinden g&ouml;zyaşı misali şiir d&ouml;k&uuml;l&uuml;verir. O şiirlerde yalnızlık, acı ve h&uuml;z&uuml;n vardır. H&uuml;z&uuml;nl&uuml; oldukları anlarda bile mutlu olabilmeyi başarabilir şiir y&uuml;rekliler.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Ne kışın karı, ne de zemherinin soğuk ayazı &uuml;ş&uuml;tmez şiir y&uuml;reklileri. &Uuml;ş&uuml;d&uuml;klerinde ya da &uuml;ş&uuml;t&uuml;ld&uuml;klerinde kolay kolay ısınamaz, ısıtılamazlar. Bedenleri değil, ruhları &uuml;ş&uuml;r şiir y&uuml;reklilerin.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Her şeye m&uuml;samaha g&ouml;sterirler lakin &ldquo;vefa-sızlığa&rdquo; asla. Zira vefasız değil, vefalıdırlar; &ldquo;vefa&rdquo;nın adına destan yazar&nbsp;şiir y&uuml;rekliler&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Bu d&uuml;nyadan bir beklentileri yoktur, uhrevi bir zenginliktir istedikleri. Y&uuml;reklerinde biriktirdikleri sermayenin değeri ne tartılır, ne de &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml;r. En &ccedil;ok da insan kazanır ve insan biriktirir şiir y&uuml;rekliler. Onlara g&ouml;re <strong>hakikat de fakir, d&uuml;nyası zengin olup da kalbi fukara olanlardır&hellip;</strong></p> <p>&nbsp;</p> <p>İftiraya uğrasalar da m&uuml;fteriye değil, Yaradan&rsquo;a boyun eğerler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; hi&ccedil;bir y&uuml;k&uuml;n &ldquo;sabır&rdquo;dan ağır olmadığını bilir, &ldquo;Ya Sabır!&rdquo; der şiir y&uuml;rekliler&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>&nbsp;</p> <p>&ldquo;Mona Roza&rdquo;, &ldquo;Ihlamur &Ccedil;i&ccedil;ek A&ccedil;tığı Zaman&rdquo;&nbsp;&nbsp;ve &ldquo;Mihriban&rdquo; şiirlerini dinledikleri an, &acirc;lemden &acirc;leme ge&ccedil;er şiir y&uuml;rekliler&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Ag&acirc;h: &ldquo;Misafirime &lsquo;&Ccedil;irkin&rsquo; dediğime bakma D&uuml;ndar Bey. Ge&ccedil; oldu ama tanıştırayım, kardeşim, dostum, sırdaşım Kemalettin. Benim &lsquo;&ccedil;irkin&rsquo; yanım işte.&rdquo; dedi. Tabi son c&uuml;mlesi g&uuml;l&uuml;şmelere sebebiyet verdi.&nbsp;</p> <p>&nbsp;</p> <p>&Ccedil;aylar yudumlanırken, kitaplığından bir şiir kitabı &ccedil;ıkardı, Kemalettin&rsquo;e uzattı Ag&acirc;h. Kitap, merhum Bahattin Karako&ccedil;&rsquo;un &ldquo;Ihlamurlar &Ccedil;i&ccedil;ek A&ccedil;tığı Zaman&rdquo; adlı şiir kitabıydı. Ve ekledi Ag&acirc;h: &ldquo;Hangi şiiri okuyacağını biliyorsun değil mi?&rdquo; sorusuna: &ldquo;Merak etme İhtiyar, en sevdiğimizi!&rdquo; diyerek cevap verdi Kemalettin. Kadifemsi sesiyle başladı okumaya&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p><em>&ldquo;Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut t&uuml;rk&uuml;s&uuml;</em></p> <p><em>Kar yağmış dağlara, bozulmamış &uuml;t&uuml;s&uuml;</em></p> <p><em>Rahvan atlar gibi ırgalanan g&ouml;ky&uuml;z&uuml;</em></p> <p><em>G&ouml;zlerimi kamaştırsa da geleceğim sana</em></p> <p><em>Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana</em></p> <p><em>-Ihlamurlar &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;tığı zaman.</em></p> <p>&nbsp;</p> <p><em>Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden</em></p> <p><em>Dağlar &ccedil;ivilendikleri yerde &ccedil;&uuml;r&uuml;meden</em></p> <p><em>Bebekler hayta hayta y&uuml;r&uuml;meden</em></p> <p><em>Geleceğim diyorum, geleceğim sana</em></p> <p><em>Ne olur kesin bir takvim sorma bana</em></p> <p><em>-Ihlamurlar &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;tığı zaman.&rdquo;</em> &hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Her dinlediğinde g&ouml;zyaşlarını tutamazdı Ag&acirc;h. Yine &ouml;yle bir an yaşandı. H&acirc;sılı şiir bitmiş, &ccedil;aylar da i&ccedil;ilmişti. &ldquo;Biliyor musunuz.&rdquo; dedi D&uuml;ndar Bey. &ldquo;Ihlamurlar hi&ccedil; &ccedil;i&ccedil;ek a&ccedil;maz ki?&rdquo;&nbsp; &ldquo;Mesele de bu ya!&rdquo; dedi Ag&acirc;h.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Saatler gece yarısı g&ouml;steriyordu. T&uuml;m ihtişamıyla k&ouml;t&uuml;lere ve k&ouml;t&uuml;l&uuml;kler &ouml;rt&uuml; oluyordu karanlık. Ag&acirc;h: &ldquo;Ne oldu kardeşim, bir haber var mı?&rdquo; sorusuna: &ldquo;Allah var, gam yok, sen rahat ol. Masumiyetimizden hi&ccedil; ş&uuml;phe etmedik. Her şeyi Adil-i Mutlak olan Allah&rsquo;a havale ettik.&rdquo; diyerek cevap verdi Kemalettin.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Bir haksızlığa uğramıştı. Ehliyetsiz ve liyakatsiz idarecilerin, sorgusuz ve sualsiz vermiş oldukları hukuksuz bir kararın bedelini &ouml;d&uuml;yordu Kemalettin.</p> <p>&nbsp;</p> <p>D&uuml;ndar Bey, yıllarca tarih &ouml;ğretmenliği yapmış, aydın; bilge bir insandı. Detaylarını bilmese de mevcut durumdan m&uuml;teessir olmuştu. &Uuml;z&uuml;nt&uuml;s&uuml; y&uuml;z&uuml;ne yansımıştı ve s&ouml;ze: &ldquo;Cenab-ı Allah, Kur&rsquo;an&rsquo;ı Kerim&rsquo;de,&nbsp;<strong>&lsquo;Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında h&uuml;kmettiğiniz zaman adaletle h&uuml;kmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne g&uuml;zel &ouml;ğ&uuml;t veriyor! Ş&uuml;phesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla g&ouml;rendir.&rsquo;</strong>&nbsp;(Nisa:4/58) buyurarak, &nbsp;emanetin ve işin ehil kimselere verilmesini emrediyor.&rdquo; diyerek başladı.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Devamla:<strong> &ldquo;Emin</strong>&nbsp;olmak Peygamber (s.a.v) Efendimiz vasıflarındandır. O, &ouml;rnek yaşayışıyla herkesin g&uuml;venini kazanmıştır. Mekke fethedildiğinde, Efendimiz K&acirc;be&#39;nin kapısının a&ccedil;ılmasını talep eder. K&acirc;be&#39;nin anahtarı hen&uuml;z M&uuml;sl&uuml;man olmamış Osman bin Talha&rsquo;dadır. Osman bin Talha, anahtarı Peygamber (s.a.v) Efendimiz&rsquo;e teslim etti.&nbsp; O esnada, &ccedil;ok sayıda M&uuml;sl&uuml;man bu g&ouml;revin kendilerine verilmesini bekledi. Fakat Hz. Peygamber, K&acirc;be&#39;yi a&ccedil;tırıp i&ccedil;indeki putları temizletip, ş&uuml;k&uuml;r i&ccedil;in iki rek&acirc;t namaz kıldıktan sonra, anahtarı yine Osman bin Talha&rsquo;ya verdi. Orada bulunan herkes, Peygamber Efendimiz&rsquo;in g&ouml;rev verme konusunda,&nbsp;<strong>&lsquo;ehliyet&rsquo;</strong>&nbsp;ve&nbsp;<strong>&lsquo;liy&acirc;kat</strong>i&rsquo; esas aldığına şahitlik etmişlerdi&rdquo; diyerek konuşmasını bitirdi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Kemalettin: &ldquo;Ne kadar g&uuml;zel anlattın D&uuml;ndar Bey. Bizi ihya ettin. Rabbim size hayırlı, sağlıklı ve uzun &ouml;m&uuml;rler versin inşallah. Ahir zaman &uuml;mmetiyiz ve ahir zamanda yaşıyoruz.</p> <p>&nbsp;</p> <p>İmtihan efendim, imtihan!... Biz kullarına Cenab-ı Allah&rsquo;ın bir l&uuml;tfu değil midir hayat? Kimi zaman bolluk, kimi zaman darlık, bazen ferahlık, bazen de musibet ile eder imtihan. İmtihan, evet imtihan&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Eş ile evlat ile&hellip;</p> <p>Varlık ve yokluk ile&hellip;</p> <p>G&uuml;nah ve sevap ile&hellip;</p> <p>Dost ile d&uuml;şman ile&hellip;</p> <p>A&ccedil;lık ve tokluk ile&hellip;</p> <p>En zoru da!...</p> <p>Mesnetsiz bir iftira ile&hellip;</p> <p>Hasılı!...</p> <p>Kimilerine g&ouml;re zahmet, kimilerine g&ouml;re ihsan olsa da hayatın kendisi değil miydi imtihan Efendim? Canı yansa da &ouml;nce tahamm&uuml;l etmeyi &ouml;ğrenmeli, sonra, acz ile O&rsquo;na y&uuml;z&uuml;n&uuml; d&ouml;nmeli. Kurtuluş i&ccedil;in ise ş&uuml;kredip, sabretmeli, diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum.&rdquo; dedi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Devam edecek&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Memdoğlu&hellip;</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.