YANLIŞA YANLIŞLA MUKABELE ETMEK
<p>Bir insanı sevmek demek, onu tabulaştırmak demek değildir. Bir insanı seviyorum diyerek onu tabulaştırmak, sevilen kişiye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Başbakan'ı tabulaştırmak da en çok Başbakan'a zarar verir. Söz buraya neden mi geldi? Gündemimizde olan bir konu, yani AK Parti-Cemaat çatışmasında yaşanılanlar hepimizde bu izlenimi uyandırdı. Dahası, fanatik taraftarlar yüzünden de maalesef Başbakan dâhil olmak üzere tüm kabine üyeleri kamu vicdanında sorgulanmaya başlanmıştır. Bir söz vardır; “çalışan hata yapar”… Bu söz sürekli üreten, yenilik peşinde olan insanlar için geçerlidir.</p>
<p> </p>
<p>Cenab-ı Allah tüm insanları hata yapma fıtratı üzerine yaratmıştır. (Peygamberler müstesna). Kimimiz çok, kimimiz de az hata yapabiliriz. Benzer hatalara düşmemek adına, yanlışlarımızı sorgulayabilmeliyiz. Toplumun her ferdinin, hata ve kusurlarını uygun bir dille ifade etmek, beşeri görevimizdir.</p>
<p> </p>
<p>Haftalardır Türkiye’nin gündemini meşgul eden ve toplum vicdanında derin izler bırakan AK Parti-Cemaat çatışması da sağlıklı bir özeleştiri yapılamadığından, maalesef bu merhaleye gelmiştir. Cemaat adına Hocaefendi ya da diğer Cemaat yetkileri, AK Parti adına Başbakan veya diğer üst düzey parti yetkilileri “yanlışı yanlışla” düzeltmek istediklerinden, inananlar arasındaki bu çatışmanın müsebbibi olmuşlardır.</p>
<p> </p>
<p>İktidar partisi, toplumsal algı konusunda birçok başarılı çalışma yapmıştı. Ancak Kürt sorunu, Taksim-Gezi olaylarının başlangıcı ve sonrasında “toplumsal algı” yönetimi konusunda beklenen performansı gösterememiştir. Ne yazık ki Cemaat ile yaşanan çatışmada da toplumsal algıyı iyi idare edemediğinden, inançlı kesim arasındaki kamplaşmaları da engelleyememiştir.</p>
<p> </p>
<p>Toplum olarak büyük bir yozlaşma ile karşı karşıyayız maalesef. Bu yozlaşmadan kurtulabilmek için, öncelikle fert olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmemiz gerekmektedir. “Fert olarak kendi vicdanımıza, kişiliğimize ne kadar dürüstüz?” sorusunun cevabını aramalıyız. Sormak isterim; kendi kişiliğine, vicdanına dürüst olmayan bir insan, başkasına dürüst olabilir mi?</p>
<p> </p>
<p>Maalesef farklılıklarımızı (etnik, inanç, düşünce v.s) birer zenginlik aracı olarak görmedik, görmüyoruz. Milletimiz arasına fitne sokmak isteyip, kardeşi kardeşe düşman etmek isteyenlerin, her yolu denediklerine geçmişte çok kez şahit olduk ve bedelini ödedik/ödüyoruz. Şimdi de aynı seccadeye baş koymuş inançlı kesim, birbirinin ayaklarını kaydırmak için, her türlü yolu mubah görür oldu. Aslında “bir” olan ancak mevcut koşullarda taraf haline getirilen gruplar ileride yeniden “bir” olacaktır/olmalıdır. Dolayısıyla şimdi ağızdan çıkan her sözün ileride bizim efendimiz olacağı gerçeğini unutmamak gerekir. </p>
<p> </p>
<p>Her ne saikle olursa olsun, üslubumuz ve dilimiz hakaret edici olmamalıdır. Yanlışa yanlış ile mukabelede bulunmak, hiçbir zaman doğruyu getirmez. Başta Hocaefendi olmak üzere, cemaate yönelik toplu bir linç girişimi doğru değildir. Hocaefendi’yi seven, ona kalbinde yer veren Anadolu’daki binlerce hizmet ehli cemaat mensubu unutulmamalıdır. Daha da ötesi düne kadar saygı duyduğumuz ve benimsediğimiz öğretilerin var olduğu gerçeği yadsınamaz. Devam eden Hükümet-Cemaat çatışmasında en büyük şoku bu kesim yaşıyor. Bir yandan safiyane bir niyetle hizmet ettikleri Cemaat, diğer yanda yoluna baş koydukları devlet… İnsanları kaybetmek çok kolaydır, insanımızı kaybetmeyelim.</p>
<p> </p>
<p>Bugün, Türkiye üzerinde uygulanan "siyasi mühendislik", Gezi olaylarındaki mühendislik çalışmasından daha büyüktür. Gezi olayları münferiden başlayıp, marjinal gruplarca sahiplendi. 17 Aralık operasyonu ise kolektif bir mühendislik çalışmasıdır. Türkiye'de bugüne dek üzerine gidilen Ergenekon, “Nasyonal-Sosyalist” yapılanmaydı. Şu an ki ise “Evangelist-Siyonist” Ergenekon yapılanmalarıdır. Nihai hedef ise halkı karamsarlığa düşürmek, bir karmaşa ve kaotik ortam oluşturmaktır. </p>
<p> </p>
<p>Buyurun, kısa bir muhasebe yapalım.</p>
<p> </p>
<ul>
<li>Kapalı kapılar ardında (muhtemelen) yapılan pazarlıklar gün yüzüne çıktı. Bu yeni bir olay değil, süregelen bir olaydı ve her dönem yaşanmıştı. Bu pazarlıkların ortaya çıkması her iki tarafı da eşit düzeyde yaralayacaktır.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Bugün varlığından şikâyet edilen dershaneler konusunda, iktidar partisi, 11 yıldır dershanelere ihtiyaç bırakmayacak bir eğitim modelini neden hayata geçiremedi?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>“Devlet içerisinde ‘paralel yapılanmalar’ olmaz” diyen Sayın Başbakan, bu yapılanmadan yeni mi haberdar oluyor?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>17 Aralık’ta başlatılan operasyonunun ilk ayağında, ismi şaibeli bakanlar, neden hemen istifa etmediler? Bunun hem haklı hem de haksız yanları vardır, ancak yeni atanan bakanların objektifliğine ve adalete güvensizlik değil midir? İstifaların gecikmesi, hükümeti son derece derinden etkileyen olumsuz görüşlerin doğmasına neden olmuştur.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Kuvvetler ayrılığı ilkesine sadık kalınmalı, her ne suretle olursa olsun, gündemdeki (şaibe dahi olsa) “yolsuzluk” iddialarının üzerine gidilmeli, hukukun üstünlüğü ilkesi esas alınmalıdır.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Önceki süreçlerde, şimdi karşı cenahta yer alan bir cemaatin desteği ve maddi gücü için ödünler verildi mi? Ancak cemaat en önemli yerlerde bağımsız kararlar alınca AK Parti bundan rahatsız mı oldu?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Her iki kesimin de (AK Parti ve Cemaat) kendilerini dev aynasında görmeye başladılar. Ve kabul edilemez bazı davranışlar yüzünden, haklı oldukları davalarda haksız duruma düştüler.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Operasyon savcılarının, İstanbul Başsavcısı’ndan önce, kamuoyuna bilgi vermesi haber sızdırması normal değil kabul edilemez. Bunun bir art niyet olduğu ve savunulamaz bir yanın olduğu aşikârdır.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Yargıyı yeni sorgulamaya başladık, oysa uzun zamandır yargı kontrolsüz bir şekilde kararlar almaktaydı. Bugün yargıya müdahale o kadar fazla ki her iki tarafta da kendilerini güvende hissetmek için her şey kamuoyuna sızdırılmaya başladı. . Bunun süreklilik arz etmesi hem yargıya, hem de devlete zarar verir ve toplumda güven zafiyetine neden olur.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>25 Aralık’ta ki ikinci dalga operasyonların hedefinde, Türkiye’nin en büyük proje ihalelerini alan müteahhitlerin olması, bir tevafuk mudur?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>İkinci dalga operasyonları başlatmak isteyen Savcı Muammer Akkaş’ın Koç Grubu’na ait bir soruşturmayı, Koç Grubu’nun Türkçe Olimpiyatları’na sponsor olmasından sonra, savsaklayarak, sümen altı ettiği doğru mudur?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>TCDD Genel Müdürü’nün gözaltına alındığı haberini, Cihan Haber muhabirine kim ve ne amaçla servis etti?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Efkan Ala’nın İçişleri Bakanlığı’na atanması Cemaati neden rahatsız ediyor.</li>
</ul>
<p> </p>
<p>Ülkedeki bu ve benzeri olaylar, hep dış güçlere bağlanır ama biz güçlü olabilirsek, uygulanmak istenen senaryoların tamamını boşa çıkarabiliriz. Türkiye artık her söylenileni yapan uydu devlet değildir, bu da birilerini rahatsız etmiştir.</p>
<p> </p>
<p>Son yaşanan olaylardan sonra, Başbakan ve hükümetin istifasını istemenin, Türkiye’yi bir kaos ortamına sürükleyeceğini bilmemek, ferasetsizliktir. Bununla birlikte dar ve spesifik yorumlarla, Türkiye'nin geleceğini düşündüğünü iddia etmek ise tam bir samimiyetsizlik ifadesidir. Türkiye gelir-gider defterini yeniden açmalı…</p>
<p> </p>
<p>Yani: Muhasebesiz muhasebe mi? Muhasebeli muhasebe mi?</p>
<p> </p>
<p>Benim doğrum "en doğrudur" demek, en büyük bağnazlıktır... Cahilliktir.</p>
Ekleme
Tarihi: 02 Ocak 2014 - Perşembe
YANLIŞA YANLIŞLA MUKABELE ETMEK
<p>Bir insanı sevmek demek, onu tabulaştırmak demek değildir. Bir insanı seviyorum diyerek onu tabulaştırmak, sevilen kişiye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Başbakan'ı tabulaştırmak da en çok Başbakan'a zarar verir. Söz buraya neden mi geldi? Gündemimizde olan bir konu, yani AK Parti-Cemaat çatışmasında yaşanılanlar hepimizde bu izlenimi uyandırdı. Dahası, fanatik taraftarlar yüzünden de maalesef Başbakan dâhil olmak üzere tüm kabine üyeleri kamu vicdanında sorgulanmaya başlanmıştır. Bir söz vardır; “çalışan hata yapar”… Bu söz sürekli üreten, yenilik peşinde olan insanlar için geçerlidir.</p>
<p> </p>
<p>Cenab-ı Allah tüm insanları hata yapma fıtratı üzerine yaratmıştır. (Peygamberler müstesna). Kimimiz çok, kimimiz de az hata yapabiliriz. Benzer hatalara düşmemek adına, yanlışlarımızı sorgulayabilmeliyiz. Toplumun her ferdinin, hata ve kusurlarını uygun bir dille ifade etmek, beşeri görevimizdir.</p>
<p> </p>
<p>Haftalardır Türkiye’nin gündemini meşgul eden ve toplum vicdanında derin izler bırakan AK Parti-Cemaat çatışması da sağlıklı bir özeleştiri yapılamadığından, maalesef bu merhaleye gelmiştir. Cemaat adına Hocaefendi ya da diğer Cemaat yetkileri, AK Parti adına Başbakan veya diğer üst düzey parti yetkilileri “yanlışı yanlışla” düzeltmek istediklerinden, inananlar arasındaki bu çatışmanın müsebbibi olmuşlardır.</p>
<p> </p>
<p>İktidar partisi, toplumsal algı konusunda birçok başarılı çalışma yapmıştı. Ancak Kürt sorunu, Taksim-Gezi olaylarının başlangıcı ve sonrasında “toplumsal algı” yönetimi konusunda beklenen performansı gösterememiştir. Ne yazık ki Cemaat ile yaşanan çatışmada da toplumsal algıyı iyi idare edemediğinden, inançlı kesim arasındaki kamplaşmaları da engelleyememiştir.</p>
<p> </p>
<p>Toplum olarak büyük bir yozlaşma ile karşı karşıyayız maalesef. Bu yozlaşmadan kurtulabilmek için, öncelikle fert olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmemiz gerekmektedir. “Fert olarak kendi vicdanımıza, kişiliğimize ne kadar dürüstüz?” sorusunun cevabını aramalıyız. Sormak isterim; kendi kişiliğine, vicdanına dürüst olmayan bir insan, başkasına dürüst olabilir mi?</p>
<p> </p>
<p>Maalesef farklılıklarımızı (etnik, inanç, düşünce v.s) birer zenginlik aracı olarak görmedik, görmüyoruz. Milletimiz arasına fitne sokmak isteyip, kardeşi kardeşe düşman etmek isteyenlerin, her yolu denediklerine geçmişte çok kez şahit olduk ve bedelini ödedik/ödüyoruz. Şimdi de aynı seccadeye baş koymuş inançlı kesim, birbirinin ayaklarını kaydırmak için, her türlü yolu mubah görür oldu. Aslında “bir” olan ancak mevcut koşullarda taraf haline getirilen gruplar ileride yeniden “bir” olacaktır/olmalıdır. Dolayısıyla şimdi ağızdan çıkan her sözün ileride bizim efendimiz olacağı gerçeğini unutmamak gerekir. </p>
<p> </p>
<p>Her ne saikle olursa olsun, üslubumuz ve dilimiz hakaret edici olmamalıdır. Yanlışa yanlış ile mukabelede bulunmak, hiçbir zaman doğruyu getirmez. Başta Hocaefendi olmak üzere, cemaate yönelik toplu bir linç girişimi doğru değildir. Hocaefendi’yi seven, ona kalbinde yer veren Anadolu’daki binlerce hizmet ehli cemaat mensubu unutulmamalıdır. Daha da ötesi düne kadar saygı duyduğumuz ve benimsediğimiz öğretilerin var olduğu gerçeği yadsınamaz. Devam eden Hükümet-Cemaat çatışmasında en büyük şoku bu kesim yaşıyor. Bir yandan safiyane bir niyetle hizmet ettikleri Cemaat, diğer yanda yoluna baş koydukları devlet… İnsanları kaybetmek çok kolaydır, insanımızı kaybetmeyelim.</p>
<p> </p>
<p>Bugün, Türkiye üzerinde uygulanan "siyasi mühendislik", Gezi olaylarındaki mühendislik çalışmasından daha büyüktür. Gezi olayları münferiden başlayıp, marjinal gruplarca sahiplendi. 17 Aralık operasyonu ise kolektif bir mühendislik çalışmasıdır. Türkiye'de bugüne dek üzerine gidilen Ergenekon, “Nasyonal-Sosyalist” yapılanmaydı. Şu an ki ise “Evangelist-Siyonist” Ergenekon yapılanmalarıdır. Nihai hedef ise halkı karamsarlığa düşürmek, bir karmaşa ve kaotik ortam oluşturmaktır. </p>
<p> </p>
<p>Buyurun, kısa bir muhasebe yapalım.</p>
<p> </p>
<ul>
<li>Kapalı kapılar ardında (muhtemelen) yapılan pazarlıklar gün yüzüne çıktı. Bu yeni bir olay değil, süregelen bir olaydı ve her dönem yaşanmıştı. Bu pazarlıkların ortaya çıkması her iki tarafı da eşit düzeyde yaralayacaktır.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Bugün varlığından şikâyet edilen dershaneler konusunda, iktidar partisi, 11 yıldır dershanelere ihtiyaç bırakmayacak bir eğitim modelini neden hayata geçiremedi?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>“Devlet içerisinde ‘paralel yapılanmalar’ olmaz” diyen Sayın Başbakan, bu yapılanmadan yeni mi haberdar oluyor?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>17 Aralık’ta başlatılan operasyonunun ilk ayağında, ismi şaibeli bakanlar, neden hemen istifa etmediler? Bunun hem haklı hem de haksız yanları vardır, ancak yeni atanan bakanların objektifliğine ve adalete güvensizlik değil midir? İstifaların gecikmesi, hükümeti son derece derinden etkileyen olumsuz görüşlerin doğmasına neden olmuştur.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Kuvvetler ayrılığı ilkesine sadık kalınmalı, her ne suretle olursa olsun, gündemdeki (şaibe dahi olsa) “yolsuzluk” iddialarının üzerine gidilmeli, hukukun üstünlüğü ilkesi esas alınmalıdır.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Önceki süreçlerde, şimdi karşı cenahta yer alan bir cemaatin desteği ve maddi gücü için ödünler verildi mi? Ancak cemaat en önemli yerlerde bağımsız kararlar alınca AK Parti bundan rahatsız mı oldu?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Her iki kesimin de (AK Parti ve Cemaat) kendilerini dev aynasında görmeye başladılar. Ve kabul edilemez bazı davranışlar yüzünden, haklı oldukları davalarda haksız duruma düştüler.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Operasyon savcılarının, İstanbul Başsavcısı’ndan önce, kamuoyuna bilgi vermesi haber sızdırması normal değil kabul edilemez. Bunun bir art niyet olduğu ve savunulamaz bir yanın olduğu aşikârdır.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Yargıyı yeni sorgulamaya başladık, oysa uzun zamandır yargı kontrolsüz bir şekilde kararlar almaktaydı. Bugün yargıya müdahale o kadar fazla ki her iki tarafta da kendilerini güvende hissetmek için her şey kamuoyuna sızdırılmaya başladı. . Bunun süreklilik arz etmesi hem yargıya, hem de devlete zarar verir ve toplumda güven zafiyetine neden olur.</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>25 Aralık’ta ki ikinci dalga operasyonların hedefinde, Türkiye’nin en büyük proje ihalelerini alan müteahhitlerin olması, bir tevafuk mudur?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>İkinci dalga operasyonları başlatmak isteyen Savcı Muammer Akkaş’ın Koç Grubu’na ait bir soruşturmayı, Koç Grubu’nun Türkçe Olimpiyatları’na sponsor olmasından sonra, savsaklayarak, sümen altı ettiği doğru mudur?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>TCDD Genel Müdürü’nün gözaltına alındığı haberini, Cihan Haber muhabirine kim ve ne amaçla servis etti?</li>
</ul>
<p> </p>
<ul>
<li>Efkan Ala’nın İçişleri Bakanlığı’na atanması Cemaati neden rahatsız ediyor.</li>
</ul>
<p> </p>
<p>Ülkedeki bu ve benzeri olaylar, hep dış güçlere bağlanır ama biz güçlü olabilirsek, uygulanmak istenen senaryoların tamamını boşa çıkarabiliriz. Türkiye artık her söylenileni yapan uydu devlet değildir, bu da birilerini rahatsız etmiştir.</p>
<p> </p>
<p>Son yaşanan olaylardan sonra, Başbakan ve hükümetin istifasını istemenin, Türkiye’yi bir kaos ortamına sürükleyeceğini bilmemek, ferasetsizliktir. Bununla birlikte dar ve spesifik yorumlarla, Türkiye'nin geleceğini düşündüğünü iddia etmek ise tam bir samimiyetsizlik ifadesidir. Türkiye gelir-gider defterini yeniden açmalı…</p>
<p> </p>
<p>Yani: Muhasebesiz muhasebe mi? Muhasebeli muhasebe mi?</p>
<p> </p>
<p>Benim doğrum "en doğrudur" demek, en büyük bağnazlıktır... Cahilliktir.</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.