Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

"Ehl-i Hak Olan Sünnet" İtikad Mezhebi...

<p>Ge&ccedil;ende Endonezya&#39;dan kesin d&ouml;n&uuml;ş yapan ve G.Antep&#39;e yerleşen yeğenim ve hanımı ziyaretime gelmişti. Sohbet arasında:</p> <p>&quot; Allah imtihan i&ccedil;in bizleri ve b&uuml;t&uuml;n evreni yaratmadan &ouml;nce neyle meşguld&uuml;?&quot; şeklinde s&uuml;nnet itikadına zıt bir sual sordu.</p> <p>Dilimin d&ouml;nd&uuml;ğ&uuml;nce mevzuyu izaha &ccedil;alıştım. Ahed ve Samed olan Allah&#39;ın kendi yarattığı zaman i&ccedil;inde olmadığı i&ccedil;in ilk yaratılıştan kıyamete kadar olan b&uuml;t&uuml;n hadiseleri aynı anda &quot;nazar-ı kudsisinde m&uuml;şahede&quot; ettiğini selef &acirc;limleri bize bildirmişler manasını &ouml;n plana &ccedil;ıkardım.&nbsp;</p> <p>O an d&uuml;ş&uuml;md&uuml;m ki &ccedil;ok insan inandığını KABULLENSE de Kur&#39;an- Hadis inancından &ccedil;ok &ccedil;ok uzak d&uuml;ş&uuml;r&uuml;lm&uuml;şler. Bunun sebepleri epeyce. Şimdi onlara temas etmeyeceğim.&nbsp;</p> <p>Ama ge&ccedil;erli iman meselesi&nbsp; m&uuml;him husus. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; İmam Maturidi b&ouml;ylesi taklit ve cemiyet baskısıyla oluşmuş bir imanın kabul edilebileceğini buyurmuş ama İmam Eş&#39;ari tahkiki imanın -ancak- kabul edileceğini demektedir.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman Said Nursi&#39;nin &quot; ... ehl-i Hak olan Ehl-i S&uuml;nnet&quot; mezhebi buyurdığu bazı inan&ccedil; &ouml;zellikleri &uuml;zerine bina edilmiştir.&nbsp;</p> <p>İman, dil ile ikrar ve kalp ile tasdikten ibaret. Tek başına yapılan dille ikrar tahkiki iman kabul edilmez. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, tek başında ikrar iman addedilseydi m&uuml;nafıkların tamamı m&uuml;min sayılmalıydı.&nbsp;</p> <p>Sadece kalbin &quot;idrak tasdiki&quot; de iman hali sayılmaz. Eğer bu durum tek başına kafi olsaydı, Ehli Kitab&rsquo;ın tamamı m&uuml;min olurdu. Halbuki Allah (CC) dilleriyle ikrar eden m&uuml;nafıklar hakkında ş&ouml;yle buyurmakta:</p> <p>&ldquo;Allah o m&uuml;nafıkların hi&ccedil; ş&uuml;phesiz yalancılar olduklarına şahadet eder.&nbsp; &nbsp; (M&uuml;nafikun, 1) Ehli Kitap hakkında ise varit olan ayet ş&ouml;yle:</p> <p>&quot;Kendilerine kitap verdiklerimiz Peygamberi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.&rdquo;( Bakara, 146) Ne var ki bunu kabullenip dilleriyle ikrar etmezler.</p> <p>İman ne artar ne de eksilir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; imanın azalması ancak k&uuml;fr&uuml;n artması ile; artması da k&uuml;fr&uuml;n azalması ile tasavvur edilebilir. Bu durumda, bir kişinin aynı anda hem m&uuml;min, hem de kafir olması gerekir ki bunun mantıksızlığını Nur &Uuml;stad şu beyanıyla ifade eder: &quot; İman ile k&uuml;fr&uuml;n ortası yoktur.&quot; ( Emirdağ Lahikası, c:2)</p> <p>İmanda ş&uuml;phe olmaz. Tıpkı k&uuml;f&uuml;rde olmadığı gibi. Bu bağlamda Cenab-ı Hakk ş&ouml;yle buyurmaktadır: &ldquo;İşte onlar ger&ccedil;ekten m&uuml;mindirler.&rdquo;[Enfal, 4] ve &ldquo;İşte onlar ger&ccedil;ekten kafirdirler.&rdquo;[Nisa, 4] Efendimiz Hz. Muhammed&rsquo;in (s.a.v.) &uuml;mmet kadrosuna dahil olan g&uuml;nahkarların tamamı ger&ccedil;ekten m&uuml;mindir, kafir değillerdir.</p> <p>Amel imandan ayrı, iman da amelden farklıdır. Ş&ouml;yle ki, amel m&uuml;kellefiyetinin m&uuml;&rsquo;minden kalktığı bir&ccedil;ok zaman vardır. Fakat bu durumda imanın ondan gittiği s&ouml;ylenebilir mi?</p> <p>İman&rsquo;ın amelden farklı olduğunu daha iyi anlamak i&ccedil;in ş&ouml;yle bir &ouml;rnek verebiliriz: &ldquo;Fakirlerin zekat vermesi gerekli değildir.&rdquo; Bu &ldquo;Fakirlerin iman etmesi zorunlu değildir.&rdquo; demek midir?</p> <p>Hayır ve şerrin takdiri Allah&rsquo;tandır. Eğer birisi hayır ve şerrin takdirinin Allah&rsquo;tan başkasına ait olduğunu iddia ederse O&#39;nu (c.c.) inkar etmiş olur. O kişinin tevhit inancı da batıla sapar...</p> <p>Rabbimiz in dilemesi, muhabbeti, rızası, takdiri, p&uuml;r&uuml;zs&uuml;z yaratması ve &ldquo;Levh-i Mahfuz&rdquo;da yazması ile olur. Masiyet de Allah&#39;ın muhabbeti, rızası, muvaffak kılması olmaksızın dilemesi, kazası, takdiri, hoşnutsuzluğu, ilmi ve &ldquo;Levh-i Mahfuz&rdquo;da yazması ile ger&ccedil;ekleşir.</p> <p>Allah hi&ccedil; bir şeye muhta&ccedil; olmaksızın arşı ve ondan başka şeyleri korur. Eğer kendinden başka yaratıklara, zaman ve mekana muhta&ccedil; olsaydı, kainatı yaratmaya ve idare etmeye kadir olamazdı.</p> <p>Kur&rsquo;an-ı Kerim Allah&#39;ın yaratılmayan (gayr-ı mahluk) ezeli kelamı, vahyi ve tedricen indirdiği Kitabıdır. O, ne zatının aynıdır, ne de değildir. Bilakis o, ger&ccedil;ek sıfatıdır. Kur&rsquo;an Mushaflarda yazılan, dillerde okunan kalplerde mekan edinmeksizin korunan kelamdır. Yazılar, harfler, kelimeler ve ayetler insanların anlamak i&ccedil;in onlara ihtiya&ccedil; duyduğu Kur&rsquo;an&rsquo;a delalet eden şeylerdir.</p> <p>Allah Teala&rsquo;nın kelamı zatı ile kaimdir. Manası ise, s&ouml;z konusu maddi yazılarla anlaşılır. Kim Allah&rsquo;ın kelamı mahluktur derse kafir olur. Allah Teala kesintisiz b&uuml;t&uuml;n zamanlarda ibadet edilendir. Kelamı ise ondan ayrılmaksızın okunan, yazılan ve kalplerde korunandır.</p> <p>Allah Resul&uuml;&rsquo;nden (s.a.v.) sonra bu &uuml;mmetin en &uuml;st&uuml;n&uuml; Ebu Bekr-i Sıddık, sonra &Ouml;mer, sonra Osman, sonra Ali dir (r. anhum). Bu &uuml;st&uuml;nl&uuml;k sıralamasına işaret eden ayette Allah Teala ş&ouml;yle buyurmaktadır:&nbsp;</p> <p>&ldquo;(İman ve amelde) &ouml;ne ge&ccedil;enler (Ahirette de) &ouml;ne ge&ccedil;enlerdir. İşte onlar (Allah&rsquo;a) yaklaştırılmış kimselerdir. Onlar naim cennetlerindedir.&rdquo;[Vakıa, 10-12] Hayırda &ouml;nde olanlar Allah katında da en &uuml;st&uuml;n olanlardır. Onları, m&uuml;ttaki her m&uuml;min sever; asi m&uuml;nafıklarsa onlara buğz eder.</p> <p>Kul, ameli, ikrarı ve tasdiki (marifeti) ile mahluktur. B&uuml;t&uuml;n bu ameliyelerin faili mahluk olunca onun fillerinin de evleviyetle mahluk olması gerekir.</p> <p>Allah Teala, mahlukatı hi&ccedil;birinin g&uuml;c&uuml; olmadığı halde yaratmıştır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; onlar zayıf ve acizdirler. Cenab-ı Hakk onları yaratan ve rızıklarını verendir. Nitekim O ş&ouml;yle buyurmaktadır: &ldquo;Allah sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi &ouml;ld&uuml;recek ve daha sonra da diriltecek olandır.&rdquo;[Rum, 40]&nbsp;</p> <p>İnsanlar &uuml;&ccedil; kısımdır: İmanında samimi olan m&uuml;min, k&uuml;fr&uuml;nde ısrarcı olan kafir ve nifakında iki y&uuml;zl&uuml; davranan m&uuml;nafık. Cenab-ı Hakk m&uuml;mine ameli, kafire imanı, m&uuml;nafığa ise ihlası farz kılmıştır.&nbsp;</p> <p>&ldquo;Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının.&rdquo;[Nisa, 1] ayetinin her &uuml;&ccedil; grubu i&ccedil;ine alacak şekilde a&ccedil;ılımı ş&ouml;yledir: &ldquo;Ey iman edenler! Ameli Salih işleyerek rabbinize itaat edin.&rdquo;, &ldquo;Ey Kafirler! İman edin.&rdquo; ve &ldquo;Ey M&uuml;nafıklar! Samimi olun.&rdquo;</p> <p>İsteğe bağlı olan fiillerde kulun aksiyon sahibi olması i&ccedil;in gerekli olan g&uuml;&ccedil; yani &ldquo;İstitaa&rdquo;, yapılacak olan &ldquo;fiil&rdquo; ile beraberdir. Ne ondan &ouml;nce ne de sonradır. Eğer &ldquo;İstitaa&rdquo; fiilden &ouml;nce olsa idi o takdirde kul ona muhta&ccedil; olduğu anda Allah&rsquo;tan m&uuml;stağni olurdu. Bu ise şu ayete aykırıdır: &ldquo;Allah m&uuml;stağnidir. Sizler ise muhta&ccedil;sınız.&rdquo;[Muhammed, 38] Eğer &ldquo;İstitaa&rdquo;, fiilden sonra olsaydı fiil, g&uuml;&ccedil;-kuvvet yokken ger&ccedil;ekleşmiş olacağından muhal olurdu.</p> <p>Mukimin bir g&uuml;n bir gece, yolcunun da &uuml;&ccedil; g&uuml;n &uuml;&ccedil; gece mestler &uuml;zerine mesh edebileceğini kabul etmek, bu şekilde rivayet edilen hadisten dolayı vaciptir. Bu h&uuml;km&uuml; inkar edenin k&uuml;fr&uuml;nden korkulur. Zira ilgili h&uuml;km&uuml; bildirilen hadisler tevat&uuml;re yakın derecededir. Seferde namazları kısaltmak (azimet)[Hanefilere g&ouml;re seferde d&ouml;rt rekatlı namazların iki kılınması RUHSAT değil, AZİMETTİR.] ve oru&ccedil; tutmamak (ise) ruhsattır. Konu ile ilgili ayeti kerimeler ş&ouml;yledir: &ldquo;Yery&uuml;z&uuml;nde sefere &ccedil;ıktığınız vakit namazı kısaltmanızdan dolayı size bir g&uuml;nah yoktur.&rdquo;[Nisa, 101], &ldquo;Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı g&uuml;nler sayısınca başka g&uuml;nlerde oru&ccedil; tutar.&rdquo;[Bakara184]</p> <p>G&uuml;nahkarlar i&ccedil;in kabir azabı olacağında en ufak bir ş&uuml;phe yoktur. M&uuml;nker ve Nekir&rsquo;in suali haktır. Bu noktada hadisler vardır.[ Benzer lafızlarla rivayeti i&ccedil;in bkz. Ebu Davut, es S&uuml;nne 16, Tirmizi, Kader, 16] Cennet ve cehennem de haktır ve ahalisi i&ccedil;in &ouml;nceden yaratılmışlardır. Nitekim Cenab-ı Hakk m&uuml;minler hakkında o cennet; &ldquo;M&uuml;ttakiler i&ccedil;in hazırlanmıştır.&rdquo;[Al-i İmran, 133], cehennem de; &ldquo;Kafirler i&ccedil;in hazırlanmıştır.&rdquo;[Bakara, 24) buyurmaktadır. Allah Teala cennet ve cehennemi sevap ve ceza i&ccedil;in yaratmıştır.</p>
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2020 - Salı

"Ehl-i Hak Olan Sünnet" İtikad Mezhebi...

<p>Ge&ccedil;ende Endonezya&#39;dan kesin d&ouml;n&uuml;ş yapan ve G.Antep&#39;e yerleşen yeğenim ve hanımı ziyaretime gelmişti. Sohbet arasında:</p> <p>&quot; Allah imtihan i&ccedil;in bizleri ve b&uuml;t&uuml;n evreni yaratmadan &ouml;nce neyle meşguld&uuml;?&quot; şeklinde s&uuml;nnet itikadına zıt bir sual sordu.</p> <p>Dilimin d&ouml;nd&uuml;ğ&uuml;nce mevzuyu izaha &ccedil;alıştım. Ahed ve Samed olan Allah&#39;ın kendi yarattığı zaman i&ccedil;inde olmadığı i&ccedil;in ilk yaratılıştan kıyamete kadar olan b&uuml;t&uuml;n hadiseleri aynı anda &quot;nazar-ı kudsisinde m&uuml;şahede&quot; ettiğini selef &acirc;limleri bize bildirmişler manasını &ouml;n plana &ccedil;ıkardım.&nbsp;</p> <p>O an d&uuml;ş&uuml;md&uuml;m ki &ccedil;ok insan inandığını KABULLENSE de Kur&#39;an- Hadis inancından &ccedil;ok &ccedil;ok uzak d&uuml;ş&uuml;r&uuml;lm&uuml;şler. Bunun sebepleri epeyce. Şimdi onlara temas etmeyeceğim.&nbsp;</p> <p>Ama ge&ccedil;erli iman meselesi&nbsp; m&uuml;him husus. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; İmam Maturidi b&ouml;ylesi taklit ve cemiyet baskısıyla oluşmuş bir imanın kabul edilebileceğini buyurmuş ama İmam Eş&#39;ari tahkiki imanın -ancak- kabul edileceğini demektedir.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman Said Nursi&#39;nin &quot; ... ehl-i Hak olan Ehl-i S&uuml;nnet&quot; mezhebi buyurdığu bazı inan&ccedil; &ouml;zellikleri &uuml;zerine bina edilmiştir.&nbsp;</p> <p>İman, dil ile ikrar ve kalp ile tasdikten ibaret. Tek başına yapılan dille ikrar tahkiki iman kabul edilmez. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, tek başında ikrar iman addedilseydi m&uuml;nafıkların tamamı m&uuml;min sayılmalıydı.&nbsp;</p> <p>Sadece kalbin &quot;idrak tasdiki&quot; de iman hali sayılmaz. Eğer bu durum tek başına kafi olsaydı, Ehli Kitab&rsquo;ın tamamı m&uuml;min olurdu. Halbuki Allah (CC) dilleriyle ikrar eden m&uuml;nafıklar hakkında ş&ouml;yle buyurmakta:</p> <p>&ldquo;Allah o m&uuml;nafıkların hi&ccedil; ş&uuml;phesiz yalancılar olduklarına şahadet eder.&nbsp; &nbsp; (M&uuml;nafikun, 1) Ehli Kitap hakkında ise varit olan ayet ş&ouml;yle:</p> <p>&quot;Kendilerine kitap verdiklerimiz Peygamberi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.&rdquo;( Bakara, 146) Ne var ki bunu kabullenip dilleriyle ikrar etmezler.</p> <p>İman ne artar ne de eksilir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; imanın azalması ancak k&uuml;fr&uuml;n artması ile; artması da k&uuml;fr&uuml;n azalması ile tasavvur edilebilir. Bu durumda, bir kişinin aynı anda hem m&uuml;min, hem de kafir olması gerekir ki bunun mantıksızlığını Nur &Uuml;stad şu beyanıyla ifade eder: &quot; İman ile k&uuml;fr&uuml;n ortası yoktur.&quot; ( Emirdağ Lahikası, c:2)</p> <p>İmanda ş&uuml;phe olmaz. Tıpkı k&uuml;f&uuml;rde olmadığı gibi. Bu bağlamda Cenab-ı Hakk ş&ouml;yle buyurmaktadır: &ldquo;İşte onlar ger&ccedil;ekten m&uuml;mindirler.&rdquo;[Enfal, 4] ve &ldquo;İşte onlar ger&ccedil;ekten kafirdirler.&rdquo;[Nisa, 4] Efendimiz Hz. Muhammed&rsquo;in (s.a.v.) &uuml;mmet kadrosuna dahil olan g&uuml;nahkarların tamamı ger&ccedil;ekten m&uuml;mindir, kafir değillerdir.</p> <p>Amel imandan ayrı, iman da amelden farklıdır. Ş&ouml;yle ki, amel m&uuml;kellefiyetinin m&uuml;&rsquo;minden kalktığı bir&ccedil;ok zaman vardır. Fakat bu durumda imanın ondan gittiği s&ouml;ylenebilir mi?</p> <p>İman&rsquo;ın amelden farklı olduğunu daha iyi anlamak i&ccedil;in ş&ouml;yle bir &ouml;rnek verebiliriz: &ldquo;Fakirlerin zekat vermesi gerekli değildir.&rdquo; Bu &ldquo;Fakirlerin iman etmesi zorunlu değildir.&rdquo; demek midir?</p> <p>Hayır ve şerrin takdiri Allah&rsquo;tandır. Eğer birisi hayır ve şerrin takdirinin Allah&rsquo;tan başkasına ait olduğunu iddia ederse O&#39;nu (c.c.) inkar etmiş olur. O kişinin tevhit inancı da batıla sapar...</p> <p>Rabbimiz in dilemesi, muhabbeti, rızası, takdiri, p&uuml;r&uuml;zs&uuml;z yaratması ve &ldquo;Levh-i Mahfuz&rdquo;da yazması ile olur. Masiyet de Allah&#39;ın muhabbeti, rızası, muvaffak kılması olmaksızın dilemesi, kazası, takdiri, hoşnutsuzluğu, ilmi ve &ldquo;Levh-i Mahfuz&rdquo;da yazması ile ger&ccedil;ekleşir.</p> <p>Allah hi&ccedil; bir şeye muhta&ccedil; olmaksızın arşı ve ondan başka şeyleri korur. Eğer kendinden başka yaratıklara, zaman ve mekana muhta&ccedil; olsaydı, kainatı yaratmaya ve idare etmeye kadir olamazdı.</p> <p>Kur&rsquo;an-ı Kerim Allah&#39;ın yaratılmayan (gayr-ı mahluk) ezeli kelamı, vahyi ve tedricen indirdiği Kitabıdır. O, ne zatının aynıdır, ne de değildir. Bilakis o, ger&ccedil;ek sıfatıdır. Kur&rsquo;an Mushaflarda yazılan, dillerde okunan kalplerde mekan edinmeksizin korunan kelamdır. Yazılar, harfler, kelimeler ve ayetler insanların anlamak i&ccedil;in onlara ihtiya&ccedil; duyduğu Kur&rsquo;an&rsquo;a delalet eden şeylerdir.</p> <p>Allah Teala&rsquo;nın kelamı zatı ile kaimdir. Manası ise, s&ouml;z konusu maddi yazılarla anlaşılır. Kim Allah&rsquo;ın kelamı mahluktur derse kafir olur. Allah Teala kesintisiz b&uuml;t&uuml;n zamanlarda ibadet edilendir. Kelamı ise ondan ayrılmaksızın okunan, yazılan ve kalplerde korunandır.</p> <p>Allah Resul&uuml;&rsquo;nden (s.a.v.) sonra bu &uuml;mmetin en &uuml;st&uuml;n&uuml; Ebu Bekr-i Sıddık, sonra &Ouml;mer, sonra Osman, sonra Ali dir (r. anhum). Bu &uuml;st&uuml;nl&uuml;k sıralamasına işaret eden ayette Allah Teala ş&ouml;yle buyurmaktadır:&nbsp;</p> <p>&ldquo;(İman ve amelde) &ouml;ne ge&ccedil;enler (Ahirette de) &ouml;ne ge&ccedil;enlerdir. İşte onlar (Allah&rsquo;a) yaklaştırılmış kimselerdir. Onlar naim cennetlerindedir.&rdquo;[Vakıa, 10-12] Hayırda &ouml;nde olanlar Allah katında da en &uuml;st&uuml;n olanlardır. Onları, m&uuml;ttaki her m&uuml;min sever; asi m&uuml;nafıklarsa onlara buğz eder.</p> <p>Kul, ameli, ikrarı ve tasdiki (marifeti) ile mahluktur. B&uuml;t&uuml;n bu ameliyelerin faili mahluk olunca onun fillerinin de evleviyetle mahluk olması gerekir.</p> <p>Allah Teala, mahlukatı hi&ccedil;birinin g&uuml;c&uuml; olmadığı halde yaratmıştır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; onlar zayıf ve acizdirler. Cenab-ı Hakk onları yaratan ve rızıklarını verendir. Nitekim O ş&ouml;yle buyurmaktadır: &ldquo;Allah sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi &ouml;ld&uuml;recek ve daha sonra da diriltecek olandır.&rdquo;[Rum, 40]&nbsp;</p> <p>İnsanlar &uuml;&ccedil; kısımdır: İmanında samimi olan m&uuml;min, k&uuml;fr&uuml;nde ısrarcı olan kafir ve nifakında iki y&uuml;zl&uuml; davranan m&uuml;nafık. Cenab-ı Hakk m&uuml;mine ameli, kafire imanı, m&uuml;nafığa ise ihlası farz kılmıştır.&nbsp;</p> <p>&ldquo;Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının.&rdquo;[Nisa, 1] ayetinin her &uuml;&ccedil; grubu i&ccedil;ine alacak şekilde a&ccedil;ılımı ş&ouml;yledir: &ldquo;Ey iman edenler! Ameli Salih işleyerek rabbinize itaat edin.&rdquo;, &ldquo;Ey Kafirler! İman edin.&rdquo; ve &ldquo;Ey M&uuml;nafıklar! Samimi olun.&rdquo;</p> <p>İsteğe bağlı olan fiillerde kulun aksiyon sahibi olması i&ccedil;in gerekli olan g&uuml;&ccedil; yani &ldquo;İstitaa&rdquo;, yapılacak olan &ldquo;fiil&rdquo; ile beraberdir. Ne ondan &ouml;nce ne de sonradır. Eğer &ldquo;İstitaa&rdquo; fiilden &ouml;nce olsa idi o takdirde kul ona muhta&ccedil; olduğu anda Allah&rsquo;tan m&uuml;stağni olurdu. Bu ise şu ayete aykırıdır: &ldquo;Allah m&uuml;stağnidir. Sizler ise muhta&ccedil;sınız.&rdquo;[Muhammed, 38] Eğer &ldquo;İstitaa&rdquo;, fiilden sonra olsaydı fiil, g&uuml;&ccedil;-kuvvet yokken ger&ccedil;ekleşmiş olacağından muhal olurdu.</p> <p>Mukimin bir g&uuml;n bir gece, yolcunun da &uuml;&ccedil; g&uuml;n &uuml;&ccedil; gece mestler &uuml;zerine mesh edebileceğini kabul etmek, bu şekilde rivayet edilen hadisten dolayı vaciptir. Bu h&uuml;km&uuml; inkar edenin k&uuml;fr&uuml;nden korkulur. Zira ilgili h&uuml;km&uuml; bildirilen hadisler tevat&uuml;re yakın derecededir. Seferde namazları kısaltmak (azimet)[Hanefilere g&ouml;re seferde d&ouml;rt rekatlı namazların iki kılınması RUHSAT değil, AZİMETTİR.] ve oru&ccedil; tutmamak (ise) ruhsattır. Konu ile ilgili ayeti kerimeler ş&ouml;yledir: &ldquo;Yery&uuml;z&uuml;nde sefere &ccedil;ıktığınız vakit namazı kısaltmanızdan dolayı size bir g&uuml;nah yoktur.&rdquo;[Nisa, 101], &ldquo;Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı g&uuml;nler sayısınca başka g&uuml;nlerde oru&ccedil; tutar.&rdquo;[Bakara184]</p> <p>G&uuml;nahkarlar i&ccedil;in kabir azabı olacağında en ufak bir ş&uuml;phe yoktur. M&uuml;nker ve Nekir&rsquo;in suali haktır. Bu noktada hadisler vardır.[ Benzer lafızlarla rivayeti i&ccedil;in bkz. Ebu Davut, es S&uuml;nne 16, Tirmizi, Kader, 16] Cennet ve cehennem de haktır ve ahalisi i&ccedil;in &ouml;nceden yaratılmışlardır. Nitekim Cenab-ı Hakk m&uuml;minler hakkında o cennet; &ldquo;M&uuml;ttakiler i&ccedil;in hazırlanmıştır.&rdquo;[Al-i İmran, 133], cehennem de; &ldquo;Kafirler i&ccedil;in hazırlanmıştır.&rdquo;[Bakara, 24) buyurmaktadır. Allah Teala cennet ve cehennemi sevap ve ceza i&ccedil;in yaratmıştır.</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.