Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

"İBİBİKLER ÖTTÜĞÜNDE ORDAYIM "

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Bahar mevsimi malum katarına renk renk, desen desen, toy ve şenlik &ccedil;i&ccedil;eklerini; kırlarda, sahra ve yaylalarda u&ccedil;uşan irili ufaklı b&ouml;cek, b&ouml;cek&ccedil;ik; kuzulayan &ldquo;en&rsquo;am&rdquo; ve vahşi hayvan yavrularını doldurarak gelmiş, her vakit, her zemin ve canlı cansız her masnuya selam durmuştu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Gen&ccedil; ulak kan ter i&ccedil;indeki atını mahmuzlayarak bir sonraki konak yerindeki &ldquo;hangah&rdquo;a ulaşmaya &ccedil;alışırken, bir yandan da &ccedil;evreyi g&ouml;zl&uuml;yor, dinliyor, hatta kokluyordu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir yandan atını mahmuzlarken bir yandan da d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;. Geniş ve debiliydi dere. Meri&ccedil; ile kavuşmaya can atan minik akıntılarının oyduğu kıyılarında oturup azığını yese ve dinlense ne iyi olurdu, ama ah zaman, ah vazife&hellip;<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir an &ouml;nce Edirne&rsquo;ye varmalı, oranın muhafazasına memur Şehzade Bayezıd&rsquo;ı hadiseden haberdar etmeliydi.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Aniden hatırladı. G&uuml;neşin, ikindideki menziline ulaşmaya ramak vardı ve kendisi &ouml;ğleyi kılmamıştı daha. En iyisi, en b&uuml;y&uuml;k vazifeyi yapmak i&ccedil;in diğer mecazi vazifelere ara vermekti.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;Tevekkelt&uuml; &rsquo;Alalah&rdquo; diye mırılandı.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Zaten hangaha ulaşması i&ccedil;in mesafe pek azalmıştı. G&uuml;neşin bulunduğu sema kısmına g&ouml;z attı; &ouml;ğleyi ka&ccedil;ırması kati gibiydi. O y&uuml;zden mola vermeli; hem Rabb&rsquo;ine borcunu eda etmeli, hem Allah ne verdiyse bir şeyler atıştırmalıydı.İbibik &ouml;t&uuml;şleriyle &ouml;r&uuml;len g&uuml;rgen, meşe, abanoz, akasya dallarıyla &ouml;rt&uuml;k yemyeşil alemde vefadar atı da, kendisi de azıcık soluklanmalıydı.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; D&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; hayat sahnesine mevzilendirdi hemen. T&uuml;rl&uuml; nebatların, ot&ccedil;ukların baharda c&ouml;mert&ccedil;e sergilendiği ve sunulduğu eğimli araziden &ccedil;aya doğru indi.&nbsp;&nbsp; Abdestini tazeleyip &ouml;ğleyi seferi olarak kılan Ulak Hasan birka&ccedil; lokma yedikten sonra, hangahta değiştireceği atına atladığı gibi cepkeninin kollarını geriye atarak tekrar yola &ccedil;ıktı.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;Edirne&rsquo;ye akşama varmadan ulaşmalıyım&hellip;&rdquo; diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rken, hadisenin koca bir &ldquo;Devlet-i Aliye-i İslamiye&rdquo; ( Osmanlı&#39;nın orijinal adı) i&ccedil;in korkulmayacak seviyede olduğu fikriyle rahatlasa da, diğer yandan &ldquo;Fitne k&uuml;f&uuml;rden eşeddir.&rdquo; Ayeti gereğince tedbirli olmanın gerekten &ouml;te azim bir şart olduğunda karar kıldı.<br /> <br /> ***<br /> <br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hangahın inşa tarihi pek eski değildi. Cennetmekan Sultan Fatih&rsquo;ten sonra tahta oturan Bayezıd-ı Veli zamanından kalmaydı.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Meri&ccedil; Nehri&rsquo;ne ulaşan &ldquo;Kire&rdquo; suyunun kenarına m&uuml;tevazi bir dost y&uuml;z&uuml;n&uuml; hatırlatırcasına hazırlanmıştı. Sadece misafirleri ağırlamak değil, aynı zamanda sefer vakitlerinde askere moral vermek, İstanbul ve Edirne&rsquo;ye yollanılan ulakların at ve erzak ihtya&ccedil;larını gidermek maksadıyla da inşa edilmişti...<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hangahın işletmesi uhdesine verilmiş Musa &Ccedil;elebi babacan bir kişiliğe sahipti. Gelenlerin bedi ve manevi ihtiya&ccedil;larını gidirmek, onları huzurla doldurmak i&ccedil;in &ccedil;evrenin tertip ve d&uuml;zenine de b&uuml;y&uuml;k ehemmiyet veriyordu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ulak Hasan Edirne tarafına meyletmiş g&uuml;neşi, atını ılgar ettirerek kovalarken, son mola yeri olduğunu iyi bildiği &ndash; &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu yoldan defalarca ge&ccedil;mişti- konak yerinin etrafında Musa &Ccedil;elebi tarafından hususi bir ihtimamla yetiştirilen &ndash;yetiştirilmesine &ouml;n ayak olunan- fırdolayı ağa&ccedil; k&uuml;mesini g&ouml;r&uuml;nce atını rahvana aldı, g&ouml;nl&uuml; bir bahar sabahı gibi a&ccedil;ıldı. Orada da ibibik değil, cırcır sesleri duydu en kesif bi&ccedil;imde...<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; G&uuml;neş, batı ufkuna selam vermesinden tatlı bir turuncuya kavuşmuştu. Anaşılan geceden &ouml;nce varamayacaktı mahalli maksuduna.&nbsp;&nbsp;&nbsp;<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; G&ouml;kler sabahki gibi tamaman bulutsuz ve p&uuml;r&uuml;zs&uuml;z&nbsp; mavi atlas g&ouml;r&uuml;n&uuml;ş&uuml;nde değildi hem; daha &ouml;nce fark ettiği birka&ccedil; bulut par&ccedil;acığı an an irileşiyor, durmadan renk değiştiriyor, k&uuml;l rengileşiyordu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;Kırkikindi&rdquo; yağmurlarından birine yakalmayı hi&ccedil; istemezdi. Zira zemindeki &ccedil;amur bataklıkla kolkola girerek hızını yavaşlatırdı sonra...<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Eğer yağmura konak yerinde iken yakalanırsa en iyisi dinmesini beklemek olacaktı. Aslında orada fazla kalmaya niyeti yoktu ama; at değiştirip karnını doyurmaya bile bakmadan ikindiyi kılarak yola koyulmaktı asıl niyeti. Şehzade Beyazıd&rsquo;a vereceği haber hem &ldquo;Devlet-i Aliye-i İslamiye&rdquo;nin ( Osmanlı&#39;nın) geleceği ve birliği, hem de İslam&rsquo;ın ittihadı noktasından m&uuml;himdi.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ger&ccedil;i &ldquo;fitne &uuml; f&uuml;cur&rdquo; hareketi Anadolu&rsquo;yu yıllarca kasıp kavuran Celali şakisinin isyanı kadar geniş muhtevalı ve Fars diyarının &ldquo;Şiilik&rdquo; bahanesiyle Anadolu&rsquo;yu ve Musul, Bağdat, Irak, Halep, Şam vilayetlerini sarsacak kadar ş&uuml;mullu değildi, ama &ldquo;Devlet-i Aliye&rdquo;nin Avrupa&rsquo;nın g&ouml;beğine ulaşmasına mani olması bir yana, Roma&rsquo;ya giden yolu a&ccedil;ıcı fetihlerinin &ouml;n&uuml;n&uuml; alacak bir gelişmeydi; dış sınırlarını, serhadlarını Nem&ccedil;e, Macar, Alman ve Avusturya kuvvetlerince tırtıklanmasını netice verecek kadar vahimdi.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; B&uuml;y&uuml;klerinden dinlediği II. Bayezıd devrindeki &ldquo;Cem Sultan&rdquo; hadisesi gibi Osmanlı&rsquo;nın elini ve dilini bağlayacak kadar mide bulandırdırıcı bir sineği andırmıyordu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &quot;Ha&ccedil;lı marı&quot; Bizans&#39;ın &ccedil;&ouml;kmesiyle umudunu ihtilaf &ccedil;ıkarmada bulmuş, Kanuni&#39;nin &ouml;ld&uuml;rtt&uuml;ğ&uuml; Mustafa&#39;nın aslında &ouml;lmeyip, saklandığı yerden &ccedil;ıkarak SELANİK taraflarında bir &quot; Devlet-i Bektaşiye&quot; ( Ger&ccedil;ekte kızılbaş)&nbsp;&nbsp; kurmak i&ccedil;in harekete GE&Ccedil;İRİLDİĞİ şeklinde m&uuml;essir ve m&uuml;essif bir havadisti!</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L&nbsp;</div>
Ekleme Tarihi: 06 Temmuz 2020 - Pazartesi

"İBİBİKLER ÖTTÜĞÜNDE ORDAYIM "

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Bahar mevsimi malum katarına renk renk, desen desen, toy ve şenlik &ccedil;i&ccedil;eklerini; kırlarda, sahra ve yaylalarda u&ccedil;uşan irili ufaklı b&ouml;cek, b&ouml;cek&ccedil;ik; kuzulayan &ldquo;en&rsquo;am&rdquo; ve vahşi hayvan yavrularını doldurarak gelmiş, her vakit, her zemin ve canlı cansız her masnuya selam durmuştu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Gen&ccedil; ulak kan ter i&ccedil;indeki atını mahmuzlayarak bir sonraki konak yerindeki &ldquo;hangah&rdquo;a ulaşmaya &ccedil;alışırken, bir yandan da &ccedil;evreyi g&ouml;zl&uuml;yor, dinliyor, hatta kokluyordu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir yandan atını mahmuzlarken bir yandan da d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;. Geniş ve debiliydi dere. Meri&ccedil; ile kavuşmaya can atan minik akıntılarının oyduğu kıyılarında oturup azığını yese ve dinlense ne iyi olurdu, ama ah zaman, ah vazife&hellip;<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir an &ouml;nce Edirne&rsquo;ye varmalı, oranın muhafazasına memur Şehzade Bayezıd&rsquo;ı hadiseden haberdar etmeliydi.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Aniden hatırladı. G&uuml;neşin, ikindideki menziline ulaşmaya ramak vardı ve kendisi &ouml;ğleyi kılmamıştı daha. En iyisi, en b&uuml;y&uuml;k vazifeyi yapmak i&ccedil;in diğer mecazi vazifelere ara vermekti.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;Tevekkelt&uuml; &rsquo;Alalah&rdquo; diye mırılandı.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Zaten hangaha ulaşması i&ccedil;in mesafe pek azalmıştı. G&uuml;neşin bulunduğu sema kısmına g&ouml;z attı; &ouml;ğleyi ka&ccedil;ırması kati gibiydi. O y&uuml;zden mola vermeli; hem Rabb&rsquo;ine borcunu eda etmeli, hem Allah ne verdiyse bir şeyler atıştırmalıydı.İbibik &ouml;t&uuml;şleriyle &ouml;r&uuml;len g&uuml;rgen, meşe, abanoz, akasya dallarıyla &ouml;rt&uuml;k yemyeşil alemde vefadar atı da, kendisi de azıcık soluklanmalıydı.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; D&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; hayat sahnesine mevzilendirdi hemen. T&uuml;rl&uuml; nebatların, ot&ccedil;ukların baharda c&ouml;mert&ccedil;e sergilendiği ve sunulduğu eğimli araziden &ccedil;aya doğru indi.&nbsp;&nbsp; Abdestini tazeleyip &ouml;ğleyi seferi olarak kılan Ulak Hasan birka&ccedil; lokma yedikten sonra, hangahta değiştireceği atına atladığı gibi cepkeninin kollarını geriye atarak tekrar yola &ccedil;ıktı.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;Edirne&rsquo;ye akşama varmadan ulaşmalıyım&hellip;&rdquo; diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rken, hadisenin koca bir &ldquo;Devlet-i Aliye-i İslamiye&rdquo; ( Osmanlı&#39;nın orijinal adı) i&ccedil;in korkulmayacak seviyede olduğu fikriyle rahatlasa da, diğer yandan &ldquo;Fitne k&uuml;f&uuml;rden eşeddir.&rdquo; Ayeti gereğince tedbirli olmanın gerekten &ouml;te azim bir şart olduğunda karar kıldı.<br /> <br /> ***<br /> <br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hangahın inşa tarihi pek eski değildi. Cennetmekan Sultan Fatih&rsquo;ten sonra tahta oturan Bayezıd-ı Veli zamanından kalmaydı.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Meri&ccedil; Nehri&rsquo;ne ulaşan &ldquo;Kire&rdquo; suyunun kenarına m&uuml;tevazi bir dost y&uuml;z&uuml;n&uuml; hatırlatırcasına hazırlanmıştı. Sadece misafirleri ağırlamak değil, aynı zamanda sefer vakitlerinde askere moral vermek, İstanbul ve Edirne&rsquo;ye yollanılan ulakların at ve erzak ihtya&ccedil;larını gidermek maksadıyla da inşa edilmişti...<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hangahın işletmesi uhdesine verilmiş Musa &Ccedil;elebi babacan bir kişiliğe sahipti. Gelenlerin bedi ve manevi ihtiya&ccedil;larını gidirmek, onları huzurla doldurmak i&ccedil;in &ccedil;evrenin tertip ve d&uuml;zenine de b&uuml;y&uuml;k ehemmiyet veriyordu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ulak Hasan Edirne tarafına meyletmiş g&uuml;neşi, atını ılgar ettirerek kovalarken, son mola yeri olduğunu iyi bildiği &ndash; &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu yoldan defalarca ge&ccedil;mişti- konak yerinin etrafında Musa &Ccedil;elebi tarafından hususi bir ihtimamla yetiştirilen &ndash;yetiştirilmesine &ouml;n ayak olunan- fırdolayı ağa&ccedil; k&uuml;mesini g&ouml;r&uuml;nce atını rahvana aldı, g&ouml;nl&uuml; bir bahar sabahı gibi a&ccedil;ıldı. Orada da ibibik değil, cırcır sesleri duydu en kesif bi&ccedil;imde...<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; G&uuml;neş, batı ufkuna selam vermesinden tatlı bir turuncuya kavuşmuştu. Anaşılan geceden &ouml;nce varamayacaktı mahalli maksuduna.&nbsp;&nbsp;&nbsp;<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; G&ouml;kler sabahki gibi tamaman bulutsuz ve p&uuml;r&uuml;zs&uuml;z&nbsp; mavi atlas g&ouml;r&uuml;n&uuml;ş&uuml;nde değildi hem; daha &ouml;nce fark ettiği birka&ccedil; bulut par&ccedil;acığı an an irileşiyor, durmadan renk değiştiriyor, k&uuml;l rengileşiyordu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &ldquo;Kırkikindi&rdquo; yağmurlarından birine yakalmayı hi&ccedil; istemezdi. Zira zemindeki &ccedil;amur bataklıkla kolkola girerek hızını yavaşlatırdı sonra...<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Eğer yağmura konak yerinde iken yakalanırsa en iyisi dinmesini beklemek olacaktı. Aslında orada fazla kalmaya niyeti yoktu ama; at değiştirip karnını doyurmaya bile bakmadan ikindiyi kılarak yola koyulmaktı asıl niyeti. Şehzade Beyazıd&rsquo;a vereceği haber hem &ldquo;Devlet-i Aliye-i İslamiye&rdquo;nin ( Osmanlı&#39;nın) geleceği ve birliği, hem de İslam&rsquo;ın ittihadı noktasından m&uuml;himdi.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Ger&ccedil;i &ldquo;fitne &uuml; f&uuml;cur&rdquo; hareketi Anadolu&rsquo;yu yıllarca kasıp kavuran Celali şakisinin isyanı kadar geniş muhtevalı ve Fars diyarının &ldquo;Şiilik&rdquo; bahanesiyle Anadolu&rsquo;yu ve Musul, Bağdat, Irak, Halep, Şam vilayetlerini sarsacak kadar ş&uuml;mullu değildi, ama &ldquo;Devlet-i Aliye&rdquo;nin Avrupa&rsquo;nın g&ouml;beğine ulaşmasına mani olması bir yana, Roma&rsquo;ya giden yolu a&ccedil;ıcı fetihlerinin &ouml;n&uuml;n&uuml; alacak bir gelişmeydi; dış sınırlarını, serhadlarını Nem&ccedil;e, Macar, Alman ve Avusturya kuvvetlerince tırtıklanmasını netice verecek kadar vahimdi.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; B&uuml;y&uuml;klerinden dinlediği II. Bayezıd devrindeki &ldquo;Cem Sultan&rdquo; hadisesi gibi Osmanlı&rsquo;nın elini ve dilini bağlayacak kadar mide bulandırdırıcı bir sineği andırmıyordu.<br /> &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &quot;Ha&ccedil;lı marı&quot; Bizans&#39;ın &ccedil;&ouml;kmesiyle umudunu ihtilaf &ccedil;ıkarmada bulmuş, Kanuni&#39;nin &ouml;ld&uuml;rtt&uuml;ğ&uuml; Mustafa&#39;nın aslında &ouml;lmeyip, saklandığı yerden &ccedil;ıkarak SELANİK taraflarında bir &quot; Devlet-i Bektaşiye&quot; ( Ger&ccedil;ekte kızılbaş)&nbsp;&nbsp; kurmak i&ccedil;in harekete GE&Ccedil;İRİLDİĞİ şeklinde m&uuml;essir ve m&uuml;essif bir havadisti!</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L&nbsp;</div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.