Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

Külliyatı Anlamak Üzerine-1

<p>Hedef tayin etme ve &ldquo;tecdit&rdquo; hareketi istikametinde &ldquo;te&rsquo;lif&rdquo; edilmiş, daha doğrusu &ldquo;ettirilmiş&rdquo; eserleri, &ldquo;gazete gibi&rdquo; okumadan, tam bir &ldquo;k&uuml;lliyat&rdquo; b&uuml;t&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; i&ccedil;erisinde kalarak-muhafaza etme, &ouml;nceki asır ve devirlerden daha ziyade bizim, bug&uuml;n&uuml;n M&uuml;sl&uuml;manının daha a&ccedil;ık, daha sarsıcı, daha yorucu bir meselesi h&acirc;line gelmiştir.</p> <p>Bunun farkında olmakla, kişilikler umum &ldquo;&uuml;mmet&rdquo;in hukukunu, &uuml;stlenmeleri gibi bir mesuliyete, &ldquo;kul hakkını&rdquo; sırtlamak gibi bir &ldquo;teklif&rdquo; ile&nbsp; y&uuml;zy&uuml;ze getirir. A&ccedil;ık&ccedil;ası, bu &ldquo;vazife&rdquo; bir nevi &ldquo;şeair&rdquo; sırasına girer ki, şeairin &ldquo;ferd&icirc; feraizden&rdquo; &ccedil;ok daha &uuml;st&uuml;n olduğu &ccedil;okların hatırındadır.</p> <p>Halbuki &ldquo;en &acirc;z&acirc;m mesele olan iman&rdquo;ı kurtarma vazifesi hem vicdana, hem &ldquo;hikmet&rdquo;e g&ouml;re her vakit &ouml;n pl&acirc;ndadır. (Emirdağ Lahikası, c.l, s. 232) Aklın ve &ldquo;nakl&rdquo;in gereği de bunu iktiza eder.</p> <p>&ldquo;Bu zamanda en b&uuml;y&uuml;k bir vazife, imanı kurtarma ve muhafaza etme vazifesidir.&rdquo; (Kastamonu Lahikası) if&acirc;desiyle sırt sırta vermiş pek &ccedil;ok bey&acirc;n h&acirc;diseye parmak basar; &ldquo;takva ve &acirc;mel-i s&acirc;lih&rdquo; y&ouml;n&uuml;n&uuml;n g&ouml;zardı edilmediği de aşik&acirc;rdır.&nbsp;</p> <p>Ris&acirc;le-i Nur K&uuml;lliyatı&rsquo;nda ve Bedi&uuml;zzaman Said Nurs&icirc; Hazretleri&rsquo;nin beyanlarında &ldquo;tek kanatlılık&rdquo; gibi bir problem yoktur. Buna rağmen, cemiyetimizde ve bir kısım &ldquo;ehl-i diyanet&rdquo;in, realite ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan zihn&icirc; kuruntularında yaygınlaşmış kanaatin kaynağını anlamada zorlanıyorum.</p> <p>Yaptığı hizmetin &ldquo;fonksiyon&rdquo;undan &ouml;t&uuml;r&uuml;, Bedi&uuml;zzaman Said Nurs&icirc; Hazretleri&rsquo;nin, &ldquo;Seni yirmi yıl hizmet etmiş bir talebe sayıyorum&rdquo; dediği Z&acirc;t&rsquo;ın ve &ccedil;evresinin &Uuml;stad&#39;ı, dolayısıyla da Ris&acirc;le-i Nur K&uuml;lliyatı&rsquo;nı &ldquo;tek kanatlılık&rdquo; ile tenkit edenlerin başını &ccedil;ekmesini anlayamıyorum.</p> <p>Bu t&uuml;r aykırılık, tenakuz, hatta &ldquo;ihlassızlık&rdquo; kokan tavrın temel s&acirc;iki elbette bir tane&nbsp; olamaz ama&nbsp; en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n &ldquo;meselenin k&uuml;nh&uuml;ne vậkıf&rdquo; ve vậkıf olunan &ldquo;hakikate&rdquo; da &ldquo;teslim olamama&rdquo; gibi bir eksiklikten geldiğini diyebilirim rahatlıkla...</p> <p>&nbsp;&ldquo;Hem ihlas ve hakperestlik ise, M&uuml;sl&uuml;manların nereden ve kimden olursa olsun, istifadeler&iuml;ne taraftar olmaktır. Yoksa `Benden ders alıp sevap kazandırsınlar&rsquo; d&uuml;ş&uuml;ncesi, nefsin ve enaniyetin bir hilesidir.&rdquo; (İhlas Risalesi, s. 26) Risaleyi rekabet i&ccedil;&uuml;ndeki zevat da yukarıda verilen misale m&uuml;nasip bir pozisyonda (Allah rahmet eylesin) bulunduklarına g&ouml;re, ihlas sırrıyla uzaklığını hesaplamak zor olmasa gerek.</p> <p>&ldquo;&Ccedil;ok emarelerle anlamışız ki, bu ul&ucirc;m-u &icirc;maniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz.&rdquo; (Mekt&ucirc;b&acirc;t, s. 299) ve &ldquo;&hellip; risaleler kendi malım değil. Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ın malı olarak Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ın reşehat-ı meziyatına mazhar olduklarını izhar etmeye mecburum. Evet, lezzetli &uuml;z&uuml;m salkımlarının h&acirc;siyetleri kuru &ccedil;ubuğunda aranılmaz.&rdquo; (Tarih&ccedil;e-i Hayat, s. 175) gibi &ldquo;mecburiyet tahtında f&acirc;ş edilmiş&rdquo; beyanlardan anlıyoruz ki, Risale-i Nur K&uuml;lliyatı&rsquo;nı ind&icirc; g&ouml;r&uuml;ş ve d&uuml;nyev&icirc;-yahut akademik-bakışlar altında &ldquo;tefhim&rdquo; etmenin imk&acirc;n ve ihtim&acirc;li yoktur. &ldquo;Ehl-i siyaset eserleri tam anlamaz.&rdquo; (Emirdağ Lahikası) şeklindeki ihtar da meselenin bu y&ouml;n&uuml;n&uuml; işaretler.&nbsp;</p> <p>Yalnız &ldquo;ehl-i siyaset&rdquo; t&acirc;birini, politikacı manadında anlamak beyanı dar bir kalıba sığıştırmaya &ccedil;alışma ameliyesine pek benzer; &ldquo;d&uuml;ş&uuml;nce bakımından siyaset&ccedil;i olan&rdquo; şeklinde anlamak &ccedil;ok daha doğru olacaktır. Mezkur &ldquo;zevat&rdquo;ın da birinci meselesi o olduğuna g&ouml;re, &ldquo;eserleri&rdquo; anlamamaları garipsenecek bir hậl değildir. &ldquo;En &acirc;z&acirc;m mesele&rdquo; olan iman hizmetinin &ldquo;tam&rdquo; olarak yapılması i&ccedil;in de K&uuml;lliyatı anlamak şart değil midir? (Kastamonu Lahikası)</p> <p>Herhangi bir m&uuml;ellifin K&uuml;lliyat&rsquo;ını bile anlamak i&ccedil;in, ilk &ouml;nce onun hadiselere ve insan hislerine hangi temel bakış a&ccedil;ısıyla yaklaştığını kavrama zarureti tartışma g&uuml;t&uuml;rmez. &ldquo;Bil mecburiye ilan ediyorum ki, ihtiyarımız ve haberimiz olmadan birisi bizi İSTİHDAM ediyor; biz bilmeyerek bizi m&uuml;him işlerde &ccedil;alıştırıyor. Delilimiz de şudur ki, şuurumuz ve ihtiyarımızdan hari&ccedil; bir kısım in&acirc;yata ve teshil&acirc;ta mazhar oluyoruz. &Ouml;yle ise o inayetleri bağırarak ilan etmeye mecburuz.&rdquo; (Tarih&ccedil;e-i Hayat, s. l76) şeklindeki TEMEL BAKIŞ A&Ccedil;ISINA sahip olmadan K&uuml;lliyat&rsquo;ı anlamaya &ccedil;alışma gayretinin adı &ldquo;tefhim&rdquo; değil, ancak &ldquo;te&rsquo;vil&rdquo; olabilir.</p> <p>&nbsp;O da &ouml;yle bir te&rsquo;vil ki, &ldquo;akılla naklin &ccedil;atışma&rdquo;sı anında (Muhakemat) yapılması şart olanı değil, &ldquo;zaruret var zannı ile&rdquo; hareket eden &ccedil;ağımız insanının, yani nefislerinin h&acirc;diseyi &ldquo;kendine yontması-ya da &ldquo;kendini avukat gibi m&uuml;dafaa etmesi&rdquo;-, &ldquo;nasların ve ahk&acirc;mın, esasların&rdquo; &ccedil;iğnenmesi m&acirc;n&acirc;sında&hellip;</p> <p>İSL&Acirc;M M&Uuml;NTESİPLERİ&rsquo;nin hem ferd&icirc;, hem i&ccedil;tim&acirc;&icirc;, hem de cemaati m&uuml;nasebetlerinde &ldquo;su-i zan ve su-i niyet&rdquo; gibi menf&icirc;liklerden az&acirc;de olma mes&rsquo;uliyetlerinin varlığı a&ccedil;ıktır. Buna rağmen, daha &ouml;nce zikredilen &ldquo;tenkit sahiplerinde&rdquo;, kalın &ccedil;izgilerle a&ccedil;ıklanmış &ldquo;temel bakış a&ccedil;ısına&rdquo; İNANMAMA h&acirc;disesinin varlığını g&ouml;rmemek m&uuml;mk&uuml;n değildir.&nbsp;</p> <p>B&ouml;yle m&uuml;şahedemizle birlikte, bu nevi &ldquo;ucube&rdquo; tenkitlerden habersiz bulunan, dolayısıyla onların cevaplarını arayarak K&uuml;lliyatı anlama gibi &ldquo;mesuliyet&rdquo;ini yerine getirmeyen, ancak kendini &ldquo;talebe&rdquo; bilen bir kısım insanımızın dahi farkında olmadan aynı &ldquo;s&acirc;fiyane&rdquo; anlayışı sahiplenir g&ouml;r&uuml;nmesi, meseleyi g&uuml;ndeme tasımamı şart hale getirdi.&nbsp;</p> <p>Hem &ldquo;&ouml;nceki&rdquo;, hem sonraki, Hem de &ldquo;bug&uuml;nk&uuml;&rdquo; tefhim eksikliğini, b&ouml;ylesi bir saffete bağlamak gereği, i&ccedil;tim&acirc;&icirc; d&uuml;nyamızın hassas yapısının, &ldquo;yokuş&rdquo;ların sonuna varır gibi olmasından, ırmakların ummanına kavuşmasına ramak kaldığını &ldquo;anlamamızdan&rdquo; kaynaklanıyor.</p> <p>Tefhim h&acirc;disesine &ldquo;tam tamına&rdquo; yaklaşamamış olmamızın temel sahiplerinden biri de K&uuml;lliyat&rsquo;ı bir b&uuml;t&uuml;n olarak ele almayıp, sadece husus&icirc; ve ind&icirc; m&uuml;lahazalarla, belli &ldquo;bir kısım&rdquo; beyanları, risale ve mektupları &ldquo;referans&rdquo; olarak verme garabetidir.&nbsp;&nbsp;</p> <p>Ayrıca &ldquo;Niyet ve nazar&rdquo; meselesinin &ldquo;su-i istim&acirc;l&rdquo;e uğraması, Risale-i Nur K&uuml;lliyatı gibi bir pırlanta yahut &ldquo;elmas kıymetindeki&rdquo; hakikatin tam olarak anlaşılıp, bu vatan ahalisine kazandırılmasına set &ccedil;ekiyor, Bedi&uuml;zzaman gibi bir &ldquo;zaman-ı dehr&rdquo;in b&uuml;t&uuml;n M&uuml;sl&uuml;manlarca kabul&uuml;ne mani oluyor; b&uuml;t&uuml;n insanlık ondan mahrum edilmiş oluyor. Buna kimin hakkı var ve bu vebalin altından nasıl kalkacağız?</p> <p>İtirazcı fikirleri duyuyor gibiyim. S&ouml;ylenildiği gibi bir &ldquo;kabul etmeme h&acirc;disesi yok ki, b&ouml;yle densin!&quot;</p> <p>&nbsp;İlk duyulduğunda haklı bir itiraza benzeyen bu fikrin &uuml;zerinde biraz durulduğunda, hadisenin&nbsp; o merkezde olduğunu insan &ccedil;abuk kavrıyor. &ldquo;Zevahiri kurtarma&rdquo; kabilinden s&ouml;ylenmiş s&ouml;zlerde ve konuşmalarda hi&ccedil; kimse a&ccedil;ıktan a&ccedil;ığa Zamanın M&uuml;ceddid&rsquo;iyle ters d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;n&uuml; belli etmiyor, b&ouml;yle yapması da kendi lehinde bir h&acirc;l olmadığı i&ccedil;in beklenmemelidir.&nbsp;</p> <p>Halbuki birini sevmek, onu kabullenmeyi de gerektirir ve sevgi bir muhabbet s&ouml;z&uuml;n&uuml;n boşluğuna hapsedilemez. &ldquo;Sevildiği iddia edilen&rdquo; z&acirc;tın izahlarını, mesleğini, g&ouml;sterdiği hedefleri anlamaya, &ldquo;tefhim&rdquo; etmeye &ccedil;alışmaması, ger&ccedil;ekte onu sevmediği manasını da orta yere &ccedil;ıkarır.</p> <p>&ldquo;O b&icirc;&ccedil;&acirc;reler, &lsquo;Kalbimiz &Uuml;stad ile beraberdir&rsquo; fikriyle kendilerini tehlikesiz zannederler. halbuki &lsquo;ehl-i ilhadın cereyanı&rsquo;na kuvvet veren ve propagandalarına kapılan, belki bilmeyerek hafiyelikte istimal edilmek tehlikesi bulunan bir adamın, &lsquo;Kalbim s&acirc;f&icirc;dir, &Uuml;stadımın mesleğine s&acirc;dıktır&rsquo; demesi bu mis&acirc;le benzer ki; birisi namaz kılarken karnındaki yeli tutamıyor, &ccedil;ıkıyor; hades vuku buluyor. Ona, &lsquo;Namazın bozuldu&rsquo; denildiği vakit o diyor: &lsquo;Neden namazım bozulsun, kalbim saf&icirc;dir.&rdquo; (Mekt&ucirc;b&acirc;t, s. 401 bey&acirc;nıyla a&ccedil;ıklığa kavuşturulan hadise, sadece d&uuml;n&uuml;n veya dar bir dairenin değil, &ldquo;umum &uuml;mmet&rdquo;e ş&acirc;mil olması gereken bir h&acirc;ldir.</p> <p>Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L</p>
Ekleme Tarihi: 20 Ocak 2021 - Çarşamba

Külliyatı Anlamak Üzerine-1

<p>Hedef tayin etme ve &ldquo;tecdit&rdquo; hareketi istikametinde &ldquo;te&rsquo;lif&rdquo; edilmiş, daha doğrusu &ldquo;ettirilmiş&rdquo; eserleri, &ldquo;gazete gibi&rdquo; okumadan, tam bir &ldquo;k&uuml;lliyat&rdquo; b&uuml;t&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; i&ccedil;erisinde kalarak-muhafaza etme, &ouml;nceki asır ve devirlerden daha ziyade bizim, bug&uuml;n&uuml;n M&uuml;sl&uuml;manının daha a&ccedil;ık, daha sarsıcı, daha yorucu bir meselesi h&acirc;line gelmiştir.</p> <p>Bunun farkında olmakla, kişilikler umum &ldquo;&uuml;mmet&rdquo;in hukukunu, &uuml;stlenmeleri gibi bir mesuliyete, &ldquo;kul hakkını&rdquo; sırtlamak gibi bir &ldquo;teklif&rdquo; ile&nbsp; y&uuml;zy&uuml;ze getirir. A&ccedil;ık&ccedil;ası, bu &ldquo;vazife&rdquo; bir nevi &ldquo;şeair&rdquo; sırasına girer ki, şeairin &ldquo;ferd&icirc; feraizden&rdquo; &ccedil;ok daha &uuml;st&uuml;n olduğu &ccedil;okların hatırındadır.</p> <p>Halbuki &ldquo;en &acirc;z&acirc;m mesele olan iman&rdquo;ı kurtarma vazifesi hem vicdana, hem &ldquo;hikmet&rdquo;e g&ouml;re her vakit &ouml;n pl&acirc;ndadır. (Emirdağ Lahikası, c.l, s. 232) Aklın ve &ldquo;nakl&rdquo;in gereği de bunu iktiza eder.</p> <p>&ldquo;Bu zamanda en b&uuml;y&uuml;k bir vazife, imanı kurtarma ve muhafaza etme vazifesidir.&rdquo; (Kastamonu Lahikası) if&acirc;desiyle sırt sırta vermiş pek &ccedil;ok bey&acirc;n h&acirc;diseye parmak basar; &ldquo;takva ve &acirc;mel-i s&acirc;lih&rdquo; y&ouml;n&uuml;n&uuml;n g&ouml;zardı edilmediği de aşik&acirc;rdır.&nbsp;</p> <p>Ris&acirc;le-i Nur K&uuml;lliyatı&rsquo;nda ve Bedi&uuml;zzaman Said Nurs&icirc; Hazretleri&rsquo;nin beyanlarında &ldquo;tek kanatlılık&rdquo; gibi bir problem yoktur. Buna rağmen, cemiyetimizde ve bir kısım &ldquo;ehl-i diyanet&rdquo;in, realite ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan zihn&icirc; kuruntularında yaygınlaşmış kanaatin kaynağını anlamada zorlanıyorum.</p> <p>Yaptığı hizmetin &ldquo;fonksiyon&rdquo;undan &ouml;t&uuml;r&uuml;, Bedi&uuml;zzaman Said Nurs&icirc; Hazretleri&rsquo;nin, &ldquo;Seni yirmi yıl hizmet etmiş bir talebe sayıyorum&rdquo; dediği Z&acirc;t&rsquo;ın ve &ccedil;evresinin &Uuml;stad&#39;ı, dolayısıyla da Ris&acirc;le-i Nur K&uuml;lliyatı&rsquo;nı &ldquo;tek kanatlılık&rdquo; ile tenkit edenlerin başını &ccedil;ekmesini anlayamıyorum.</p> <p>Bu t&uuml;r aykırılık, tenakuz, hatta &ldquo;ihlassızlık&rdquo; kokan tavrın temel s&acirc;iki elbette bir tane&nbsp; olamaz ama&nbsp; en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n &ldquo;meselenin k&uuml;nh&uuml;ne vậkıf&rdquo; ve vậkıf olunan &ldquo;hakikate&rdquo; da &ldquo;teslim olamama&rdquo; gibi bir eksiklikten geldiğini diyebilirim rahatlıkla...</p> <p>&nbsp;&ldquo;Hem ihlas ve hakperestlik ise, M&uuml;sl&uuml;manların nereden ve kimden olursa olsun, istifadeler&iuml;ne taraftar olmaktır. Yoksa `Benden ders alıp sevap kazandırsınlar&rsquo; d&uuml;ş&uuml;ncesi, nefsin ve enaniyetin bir hilesidir.&rdquo; (İhlas Risalesi, s. 26) Risaleyi rekabet i&ccedil;&uuml;ndeki zevat da yukarıda verilen misale m&uuml;nasip bir pozisyonda (Allah rahmet eylesin) bulunduklarına g&ouml;re, ihlas sırrıyla uzaklığını hesaplamak zor olmasa gerek.</p> <p>&ldquo;&Ccedil;ok emarelerle anlamışız ki, bu ul&ucirc;m-u &icirc;maniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz.&rdquo; (Mekt&ucirc;b&acirc;t, s. 299) ve &ldquo;&hellip; risaleler kendi malım değil. Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ın malı olarak Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ın reşehat-ı meziyatına mazhar olduklarını izhar etmeye mecburum. Evet, lezzetli &uuml;z&uuml;m salkımlarının h&acirc;siyetleri kuru &ccedil;ubuğunda aranılmaz.&rdquo; (Tarih&ccedil;e-i Hayat, s. 175) gibi &ldquo;mecburiyet tahtında f&acirc;ş edilmiş&rdquo; beyanlardan anlıyoruz ki, Risale-i Nur K&uuml;lliyatı&rsquo;nı ind&icirc; g&ouml;r&uuml;ş ve d&uuml;nyev&icirc;-yahut akademik-bakışlar altında &ldquo;tefhim&rdquo; etmenin imk&acirc;n ve ihtim&acirc;li yoktur. &ldquo;Ehl-i siyaset eserleri tam anlamaz.&rdquo; (Emirdağ Lahikası) şeklindeki ihtar da meselenin bu y&ouml;n&uuml;n&uuml; işaretler.&nbsp;</p> <p>Yalnız &ldquo;ehl-i siyaset&rdquo; t&acirc;birini, politikacı manadında anlamak beyanı dar bir kalıba sığıştırmaya &ccedil;alışma ameliyesine pek benzer; &ldquo;d&uuml;ş&uuml;nce bakımından siyaset&ccedil;i olan&rdquo; şeklinde anlamak &ccedil;ok daha doğru olacaktır. Mezkur &ldquo;zevat&rdquo;ın da birinci meselesi o olduğuna g&ouml;re, &ldquo;eserleri&rdquo; anlamamaları garipsenecek bir hậl değildir. &ldquo;En &acirc;z&acirc;m mesele&rdquo; olan iman hizmetinin &ldquo;tam&rdquo; olarak yapılması i&ccedil;in de K&uuml;lliyatı anlamak şart değil midir? (Kastamonu Lahikası)</p> <p>Herhangi bir m&uuml;ellifin K&uuml;lliyat&rsquo;ını bile anlamak i&ccedil;in, ilk &ouml;nce onun hadiselere ve insan hislerine hangi temel bakış a&ccedil;ısıyla yaklaştığını kavrama zarureti tartışma g&uuml;t&uuml;rmez. &ldquo;Bil mecburiye ilan ediyorum ki, ihtiyarımız ve haberimiz olmadan birisi bizi İSTİHDAM ediyor; biz bilmeyerek bizi m&uuml;him işlerde &ccedil;alıştırıyor. Delilimiz de şudur ki, şuurumuz ve ihtiyarımızdan hari&ccedil; bir kısım in&acirc;yata ve teshil&acirc;ta mazhar oluyoruz. &Ouml;yle ise o inayetleri bağırarak ilan etmeye mecburuz.&rdquo; (Tarih&ccedil;e-i Hayat, s. l76) şeklindeki TEMEL BAKIŞ A&Ccedil;ISINA sahip olmadan K&uuml;lliyat&rsquo;ı anlamaya &ccedil;alışma gayretinin adı &ldquo;tefhim&rdquo; değil, ancak &ldquo;te&rsquo;vil&rdquo; olabilir.</p> <p>&nbsp;O da &ouml;yle bir te&rsquo;vil ki, &ldquo;akılla naklin &ccedil;atışma&rdquo;sı anında (Muhakemat) yapılması şart olanı değil, &ldquo;zaruret var zannı ile&rdquo; hareket eden &ccedil;ağımız insanının, yani nefislerinin h&acirc;diseyi &ldquo;kendine yontması-ya da &ldquo;kendini avukat gibi m&uuml;dafaa etmesi&rdquo;-, &ldquo;nasların ve ahk&acirc;mın, esasların&rdquo; &ccedil;iğnenmesi m&acirc;n&acirc;sında&hellip;</p> <p>İSL&Acirc;M M&Uuml;NTESİPLERİ&rsquo;nin hem ferd&icirc;, hem i&ccedil;tim&acirc;&icirc;, hem de cemaati m&uuml;nasebetlerinde &ldquo;su-i zan ve su-i niyet&rdquo; gibi menf&icirc;liklerden az&acirc;de olma mes&rsquo;uliyetlerinin varlığı a&ccedil;ıktır. Buna rağmen, daha &ouml;nce zikredilen &ldquo;tenkit sahiplerinde&rdquo;, kalın &ccedil;izgilerle a&ccedil;ıklanmış &ldquo;temel bakış a&ccedil;ısına&rdquo; İNANMAMA h&acirc;disesinin varlığını g&ouml;rmemek m&uuml;mk&uuml;n değildir.&nbsp;</p> <p>B&ouml;yle m&uuml;şahedemizle birlikte, bu nevi &ldquo;ucube&rdquo; tenkitlerden habersiz bulunan, dolayısıyla onların cevaplarını arayarak K&uuml;lliyatı anlama gibi &ldquo;mesuliyet&rdquo;ini yerine getirmeyen, ancak kendini &ldquo;talebe&rdquo; bilen bir kısım insanımızın dahi farkında olmadan aynı &ldquo;s&acirc;fiyane&rdquo; anlayışı sahiplenir g&ouml;r&uuml;nmesi, meseleyi g&uuml;ndeme tasımamı şart hale getirdi.&nbsp;</p> <p>Hem &ldquo;&ouml;nceki&rdquo;, hem sonraki, Hem de &ldquo;bug&uuml;nk&uuml;&rdquo; tefhim eksikliğini, b&ouml;ylesi bir saffete bağlamak gereği, i&ccedil;tim&acirc;&icirc; d&uuml;nyamızın hassas yapısının, &ldquo;yokuş&rdquo;ların sonuna varır gibi olmasından, ırmakların ummanına kavuşmasına ramak kaldığını &ldquo;anlamamızdan&rdquo; kaynaklanıyor.</p> <p>Tefhim h&acirc;disesine &ldquo;tam tamına&rdquo; yaklaşamamış olmamızın temel sahiplerinden biri de K&uuml;lliyat&rsquo;ı bir b&uuml;t&uuml;n olarak ele almayıp, sadece husus&icirc; ve ind&icirc; m&uuml;lahazalarla, belli &ldquo;bir kısım&rdquo; beyanları, risale ve mektupları &ldquo;referans&rdquo; olarak verme garabetidir.&nbsp;&nbsp;</p> <p>Ayrıca &ldquo;Niyet ve nazar&rdquo; meselesinin &ldquo;su-i istim&acirc;l&rdquo;e uğraması, Risale-i Nur K&uuml;lliyatı gibi bir pırlanta yahut &ldquo;elmas kıymetindeki&rdquo; hakikatin tam olarak anlaşılıp, bu vatan ahalisine kazandırılmasına set &ccedil;ekiyor, Bedi&uuml;zzaman gibi bir &ldquo;zaman-ı dehr&rdquo;in b&uuml;t&uuml;n M&uuml;sl&uuml;manlarca kabul&uuml;ne mani oluyor; b&uuml;t&uuml;n insanlık ondan mahrum edilmiş oluyor. Buna kimin hakkı var ve bu vebalin altından nasıl kalkacağız?</p> <p>İtirazcı fikirleri duyuyor gibiyim. S&ouml;ylenildiği gibi bir &ldquo;kabul etmeme h&acirc;disesi yok ki, b&ouml;yle densin!&quot;</p> <p>&nbsp;İlk duyulduğunda haklı bir itiraza benzeyen bu fikrin &uuml;zerinde biraz durulduğunda, hadisenin&nbsp; o merkezde olduğunu insan &ccedil;abuk kavrıyor. &ldquo;Zevahiri kurtarma&rdquo; kabilinden s&ouml;ylenmiş s&ouml;zlerde ve konuşmalarda hi&ccedil; kimse a&ccedil;ıktan a&ccedil;ığa Zamanın M&uuml;ceddid&rsquo;iyle ters d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;n&uuml; belli etmiyor, b&ouml;yle yapması da kendi lehinde bir h&acirc;l olmadığı i&ccedil;in beklenmemelidir.&nbsp;</p> <p>Halbuki birini sevmek, onu kabullenmeyi de gerektirir ve sevgi bir muhabbet s&ouml;z&uuml;n&uuml;n boşluğuna hapsedilemez. &ldquo;Sevildiği iddia edilen&rdquo; z&acirc;tın izahlarını, mesleğini, g&ouml;sterdiği hedefleri anlamaya, &ldquo;tefhim&rdquo; etmeye &ccedil;alışmaması, ger&ccedil;ekte onu sevmediği manasını da orta yere &ccedil;ıkarır.</p> <p>&ldquo;O b&icirc;&ccedil;&acirc;reler, &lsquo;Kalbimiz &Uuml;stad ile beraberdir&rsquo; fikriyle kendilerini tehlikesiz zannederler. halbuki &lsquo;ehl-i ilhadın cereyanı&rsquo;na kuvvet veren ve propagandalarına kapılan, belki bilmeyerek hafiyelikte istimal edilmek tehlikesi bulunan bir adamın, &lsquo;Kalbim s&acirc;f&icirc;dir, &Uuml;stadımın mesleğine s&acirc;dıktır&rsquo; demesi bu mis&acirc;le benzer ki; birisi namaz kılarken karnındaki yeli tutamıyor, &ccedil;ıkıyor; hades vuku buluyor. Ona, &lsquo;Namazın bozuldu&rsquo; denildiği vakit o diyor: &lsquo;Neden namazım bozulsun, kalbim saf&icirc;dir.&rdquo; (Mekt&ucirc;b&acirc;t, s. 401 bey&acirc;nıyla a&ccedil;ıklığa kavuşturulan hadise, sadece d&uuml;n&uuml;n veya dar bir dairenin değil, &ldquo;umum &uuml;mmet&rdquo;e ş&acirc;mil olması gereken bir h&acirc;ldir.</p> <p>Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.