Hay"CAN"lar neden aç, susuz, rezil?
Hay"CAN"lar neden aç, susuz, rezil?
Her şeyin sebebi akleden insandır. İnsan düşündüğü, aklettiği, uyguladığı her şeyde faydaya odaklanır.
Uygulanan, yapılan, üretilen her ne ise, kimlere fayda verecekten daha çok; kimlere zarar verecek analizi, düşüncesi, akledilmesi de gereklidir.
Ancak bizler anda çabayla bazen anı, bazen kendi geleceğimizi kurtarmak için çalışır, üretiriz. Sonra diğer tarafın yavaş yavaş gücünü, canını alırız. Bu durum bazende çok hızlı olur.
Can almaya, güç düşürmeye en çok teknoloji ve makineleşme sebeb olmuştur.
Çağımızın teknojisini faydaya kullanmayı başarabilmiş olsaydık, bize göre dünyanın ta ötesindeki ucundaki olayları, hükümü parmaklarımızla verdiğimiz cihazlar sayesinde farkına varıp faydalıları alıryanı başımızda uygulardık.
Zarar, sıkıntı var ise de kolaylıkla ulaşabilecek sistemi yine parmaklara hüküm vererek kullandığımız teknoloji ile anda sorun giderir, çözüme eriştir idik.
Ancak biz burnumuzun dibindeki faydasızlar olduk.
Ötelere fayda sağlamak için ise yarışır.
Deprem oldu yakın zamanda tırlar, kamyonlar, hesaplar uçuşan paralar.
İnsan olarak destek, yardım, duyarlık yaptığımızı zannederken aslında nefsimize hizmet ettik. Dilimize de tesbih ettik.
Hem kendi yaptıklarımızı hem de yapanları andık, zikrettik bolca bolca.
Herkes yaptığını anlattı sonra.
Ben, biz, bizim fabrika, bizim parti, bizim dernek ...
Ne muhabbetler edildi.
Kimisi eski, kimi gereksizdi.
Yerine ulaştığında, çöpe gidecek bir çok şey.
Topuklu ayakkabıları gönderdik, ekmek suya ihtiyaç var iken abiye gönderdik.
Fabrikalara gelelim.
Üretim kapasitesini insan desteği ile değil, otomasyonlarla artırdık.
Yine parmaklar iş başındaydı.
Robotları kodlarına, insanlara anlatamadık. Çünkü hükmü severiz. Hızlı öğretmeyi severiz. Hükmümüze itaat edeni sever, sensin diyeni severiz.
Az baş kaldıran yada anlamayan, algılayamayan varsa yok sayarız.
Robotları, makineleri kodlamak için ne dil kaldı öğrenmediğimiz, ne yazılım ne de donanım.
İnsanın yaptığı şeyleri öğretmek içindi, o kodlamalar.
Evet BAŞARDIK.
Yataydan dikeye geçerken hiç korkmadık, bunları buluş zannettik.
Kendi kazanırken toplum sorunu çözmekti hedef.
Oysa dikeyde her hamle bir yok oluşa sebebti.
Dur! demek yerine destek verdik. Daha da büyüttük, dikey yerleşimleri, üretim haneleri herşeyi.
Sonra hangi hanelerin ekmek kapısı kapandı?
Köyler, kasabalarda değerini kaybetti.
Dikey evler, büyük fabrikalar ile hangi meslekler yok oldu.
Tembelliğe alıştıkça gezmeleri artırdık.
Diktikçe zannettik ki, çokca soruna çözüm olacak. Tam tersi oldu mu?
Oldu tabi.
Dip dibe evlerde, hayCANLARA ALAN KALMADI.
ÇOCUKLARA ALAN KALMADI.
Asgari ücret ile ya yabancıların ülkemizin havasını, suyunu, toprağını bozması yetmezmiş gibi birde, insanı, kültür yapımızı bozmasına müsaade ettik.
PID projeleri gibi oldu hayatlar.
Büyük yada küçük ölçekli fabrikalarda boruları yada enstrümanları takibi yapmak, hata bulmak için her alanını otomasyona yükledik, zorundaydıkta .
Evlerde otomasyon sistemi gibi. Sokaklarda yine hüküm parmaklarda, çünkü tarif ile yol bulamaz olduk.
Acıktık, parmaklara hüküm yemek gelir oldu.
Odadan odaya mesaj ile ulaşılıyor artık.
Otamasyona verilen miktarlar insana verilseydi topraktan sofraya gelene kadar sadece el değiştirirdi.
Şimdi kilometrelerce metale, boruya deyipte geldi, sofraya.
Bu makineler, teknoloji, dijital ve dikey sistemin kölesiyiz.
Dikeyde inşa edilen her şey ama her şey ağır metaller dolu.
Evlerde duşlarda, duvar, kapı, pencerelerden başlayıp yatak yorgan, giyecek, yiyecek vs yaşam alanımız atık üretimiyle üretilen malzeme materyallerle dolu.
Birde bunların temizliği için kullanılan deterjanlar, spreyler...
Ve insanda hayCANDA,TABİAT, DOĞA, SU HEPSİ BİZİM ESERİMİZ.
UYKUYA DALDIKTA, DALDIKÇA, MAKAM MEVKİ SAHİBİ OLDUKÇA UYAK, BAŞARILI ZANNETTİK KENDİMİZİ.
Bugün başlasak düne dönüşe, çok hızlı yol kat eder, çok soruna çözüm buluruz.
O günler tez gelsin.
Ülkem gün gelecek bu günleri yaşayacak ancak sebeb olanlar helak olacak.
İnananlar kasas 17 ile helakı görür ve hızlıca hareket ile hem kendini hem de ülkemi dünyaya hükmeder günlere eriştir.
Selam ve dua ile
Tülay Gürel
Özel Gereksinimli Bireyler Derneği Başkanı, Aile ve Sosyal Yaşam Danışmanlığı.
Ekleme
Tarihi: 29 Eylül 2024 - Pazar
Hay"CAN"lar neden aç, susuz, rezil?
Hay"CAN"lar neden aç, susuz, rezil?
Her şeyin sebebi akleden insandır. İnsan düşündüğü, aklettiği, uyguladığı her şeyde faydaya odaklanır.
Uygulanan, yapılan, üretilen her ne ise, kimlere fayda verecekten daha çok; kimlere zarar verecek analizi, düşüncesi, akledilmesi de gereklidir.
Ancak bizler anda çabayla bazen anı, bazen kendi geleceğimizi kurtarmak için çalışır, üretiriz. Sonra diğer tarafın yavaş yavaş gücünü, canını alırız. Bu durum bazende çok hızlı olur.
Can almaya, güç düşürmeye en çok teknoloji ve makineleşme sebeb olmuştur.
Çağımızın teknojisini faydaya kullanmayı başarabilmiş olsaydık, bize göre dünyanın ta ötesindeki ucundaki olayları, hükümü parmaklarımızla verdiğimiz cihazlar sayesinde farkına varıp faydalıları alıryanı başımızda uygulardık.
Zarar, sıkıntı var ise de kolaylıkla ulaşabilecek sistemi yine parmaklara hüküm vererek kullandığımız teknoloji ile anda sorun giderir, çözüme eriştir idik.
Ancak biz burnumuzun dibindeki faydasızlar olduk.
Ötelere fayda sağlamak için ise yarışır.
Deprem oldu yakın zamanda tırlar, kamyonlar, hesaplar uçuşan paralar.
İnsan olarak destek, yardım, duyarlık yaptığımızı zannederken aslında nefsimize hizmet ettik. Dilimize de tesbih ettik.
Hem kendi yaptıklarımızı hem de yapanları andık, zikrettik bolca bolca.
Herkes yaptığını anlattı sonra.
Ben, biz, bizim fabrika, bizim parti, bizim dernek ...
Ne muhabbetler edildi.
Kimisi eski, kimi gereksizdi.
Yerine ulaştığında, çöpe gidecek bir çok şey.
Topuklu ayakkabıları gönderdik, ekmek suya ihtiyaç var iken abiye gönderdik.
Fabrikalara gelelim.
Üretim kapasitesini insan desteği ile değil, otomasyonlarla artırdık.
Yine parmaklar iş başındaydı.
Robotları kodlarına, insanlara anlatamadık. Çünkü hükmü severiz. Hızlı öğretmeyi severiz. Hükmümüze itaat edeni sever, sensin diyeni severiz.
Az baş kaldıran yada anlamayan, algılayamayan varsa yok sayarız.
Robotları, makineleri kodlamak için ne dil kaldı öğrenmediğimiz, ne yazılım ne de donanım.
İnsanın yaptığı şeyleri öğretmek içindi, o kodlamalar.
Evet BAŞARDIK.
Yataydan dikeye geçerken hiç korkmadık, bunları buluş zannettik.
Kendi kazanırken toplum sorunu çözmekti hedef.
Oysa dikeyde her hamle bir yok oluşa sebebti.
Dur! demek yerine destek verdik. Daha da büyüttük, dikey yerleşimleri, üretim haneleri herşeyi.
Sonra hangi hanelerin ekmek kapısı kapandı?
Köyler, kasabalarda değerini kaybetti.
Dikey evler, büyük fabrikalar ile hangi meslekler yok oldu.
Tembelliğe alıştıkça gezmeleri artırdık.
Diktikçe zannettik ki, çokca soruna çözüm olacak. Tam tersi oldu mu?
Oldu tabi.
Dip dibe evlerde, hayCANLARA ALAN KALMADI.
ÇOCUKLARA ALAN KALMADI.
Asgari ücret ile ya yabancıların ülkemizin havasını, suyunu, toprağını bozması yetmezmiş gibi birde, insanı, kültür yapımızı bozmasına müsaade ettik.
PID projeleri gibi oldu hayatlar.
Büyük yada küçük ölçekli fabrikalarda boruları yada enstrümanları takibi yapmak, hata bulmak için her alanını otomasyona yükledik, zorundaydıkta .
Evlerde otomasyon sistemi gibi. Sokaklarda yine hüküm parmaklarda, çünkü tarif ile yol bulamaz olduk.
Acıktık, parmaklara hüküm yemek gelir oldu.
Odadan odaya mesaj ile ulaşılıyor artık.
Otamasyona verilen miktarlar insana verilseydi topraktan sofraya gelene kadar sadece el değiştirirdi.
Şimdi kilometrelerce metale, boruya deyipte geldi, sofraya.
Bu makineler, teknoloji, dijital ve dikey sistemin kölesiyiz.
Dikeyde inşa edilen her şey ama her şey ağır metaller dolu.
Evlerde duşlarda, duvar, kapı, pencerelerden başlayıp yatak yorgan, giyecek, yiyecek vs yaşam alanımız atık üretimiyle üretilen malzeme materyallerle dolu.
Birde bunların temizliği için kullanılan deterjanlar, spreyler...
Ve insanda hayCANDA,TABİAT, DOĞA, SU HEPSİ BİZİM ESERİMİZ.
UYKUYA DALDIKTA, DALDIKÇA, MAKAM MEVKİ SAHİBİ OLDUKÇA UYAK, BAŞARILI ZANNETTİK KENDİMİZİ.
Bugün başlasak düne dönüşe, çok hızlı yol kat eder, çok soruna çözüm buluruz.
O günler tez gelsin.
Ülkem gün gelecek bu günleri yaşayacak ancak sebeb olanlar helak olacak.
İnananlar kasas 17 ile helakı görür ve hızlıca hareket ile hem kendini hem de ülkemi dünyaya hükmeder günlere eriştir.
Selam ve dua ile
Tülay Gürel
Özel Gereksinimli Bireyler Derneği Başkanı, Aile ve Sosyal Yaşam Danışmanlığı.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.