HASİP TAYLAN
Köşe Yazarı
HASİP TAYLAN
 

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (25)

<p><strong><u>1-Arş&rsquo;ı taşımakla g&ouml;revli Melekler: </u></strong></p> <p>Şu Ayet-i kerimede de zikredildiği gibi; <strong><span dir="RTL">وَالْمَلَكُ عَلٰٓى اَرْجَٓائِهَاۜ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌۜ</span> &ldquo;Melekler onun (Arş&rsquo;ın) etrafında toplanırlar. <u>O g&uuml;n, Rabbinin Arş&#39;ını</u>, bu meleklerin &uuml;st&uuml;nde olan <u>sekiz melek</u> taşır.&rdquo; </strong>(Hakka 17)</p> <p>Yukarıdaki Ayet-i kerimede de zikr edildiğ gibi Arş&rsquo;ı taşıyan melekler sekiz tanedir. Allah teala bu &acirc;yetlerde de (Mumin 7-8), arşı y&uuml;klenen dereceleri y&uuml;ksek melekleri ve yine arşın etrafında bulunan melekleri bizlere bildiriyor ve onların m&uuml;minler i&ccedil;in Allah&rsquo;tan nasıl hayırlı dileklerde bulunduklarını beyan ediyor ve buyuruyor ki: Arşı y&uuml;klenen melekler ve arşın &ccedil;evresinde bulunan melekler, rablerini &ouml;ve&shy;rek, ona ş&uuml;krederek teşbihte bulunurlar. Onlar, Allahtan başka hi&ccedil;bir ilah bulun&shy;madığını İkrar eder ve ona kulluk hususunda b&ouml;b&uuml;rlenmezler. Onlar, rablerinden, kendileri gibi rablerini birleyen m&uuml;minlerin g&uuml;nahlarını affetmesini dilerler ve ş&ouml;yle derler; &ldquo;Ey rabbimiz, senin rahmetin ve ilmin, b&uuml;t&uuml;n yaratıklarım ku&shy;şatmıştır. Sen herkese merhamet eder ve herkesin ne yaptığını bilirsin. Sen, sana ortak koşmaktan ve emirlerine karşı gelmekten vazge&ccedil;ip tevbe eden, senin emir ve yasaklarına uyan kullarının g&uuml;nahlarım affet. Sen onları, kıyamet g&uuml;n&uuml;nde cehennem azabından koru. Ey rabbimiz, sen bu m&uuml;minleri, iman ehline vaadettiğin Adn cennetlerine koy. Onlarla birlikte senin yolunu tutan salih atalarını, eşlerini ve soylarını da Adn cennetlerine koy. Ey rabbimiz, sen, d&uuml;şmanlarından intikam almakta herşeye galip olansın, yaratıklarının işlerini sevk ve idarede hikmet sahibisin. Ey rabbimiz, sen bu m&uuml;min kullarını, tevbe etmeden &ouml;nce yaptıkları k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerin fena akıbetlerinden koru. Sen onları bu yaptıklarından dolayı hesaba &ccedil;ekip onlara azab etme. Sen kimi, kıyamet g&uuml;n&uuml;nde, tevbe etme&shy;den &ouml;nce yapmış olduğu k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerin cezasından koruyacak olursan ş&uuml;phesiz ki sen ona rahmet etmiş olursun. İşte b&uuml;y&uuml;k kurtuluş da budur. Zira o kimse bu yolla cehennem ateşinden kurtulup cennete girmiş olur. (Taberi, Mumin 7-9).</p> <p>İbn-i Zeyd diyor ki: Burada zikredilen melekler, arşı taşıyacak kadar g&uuml;&ccedil;l&uuml; kuvvetli olan sekiz tane melektir. Arşı y&uuml;klenen meleklerin halen d&ouml;rt ol&shy;duğu &acirc;hirette ise sekiz olacağı peygamberimizden rivayet edilmiştir. (Taberi, Kurtubi Hakka 17).</p> <p>Maverd&icirc; de bunu Ebu Hureyre&#39;den ş&ouml;yle rivayet etmektedir: Ras&ucirc;lullah (s.a.v) buyurdu ki: &ldquo;Bug&uuml;n onu (Arşı) d&ouml;rl melek ta&shy;şımaktadır. Kıyamet g&uuml;n&uuml;nde de bunlar sekiz olacaktır.&rdquo; (Kurtubi Hakka 17).</p> <p>İbn Tahman Musa b. Ukbe&#39;den rivayet ediyor. O Muhammed b. el-M&uuml;n-kedir&#39;den, o Cabir b. Abdillah el-Ensar&icirc;&#39;den rivayet edip dedi ki: Ras&ucirc;lullah (s.a.v) buyurdu ki: &ldquo;Bana Arş&#39;ın taşıyıcılarından olup Allah&#39;ın meleklerinden bir melek hakkında (sizlere) s&ouml;zetmem i&ccedil;in izin verildi. Onun kulağının yumuşağı ile omuzu arasındaki mesafe yediy&uuml;z yıldır.&rdquo; (Kurtubi, Mumin 7).</p> <p>F.Razi (Rh.a) tefsirinde &ldquo;Arşı taşıyan Melekler başlığı altında&rdquo; şunları yazmaktadır:&nbsp;</p> <p><u>Birinci Kısım: </u></p> <p>Arş&#39;ın taşıyıcısı olan melekler: Cen&acirc;b-ı Hak, Kıyamette Arş&#39;ı taşıyanların sekiz melek olduğunu bildirmiştir. Bin&acirc;enaleyh, Şu anda Arş&#39;ı taşıyan melekler, Kıyamet g&uuml;n&uuml;nde onu taşıyacak olan meleklerdir demek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Arş&#39;ı taşıyan melekler, meleklerin en kıymetlileri ve en b&uuml;y&uuml;klerinden olduklarında ise ş&uuml;phe yoktur. Keşşaf sahibi (Zemahşeri rh.a) şunu rivayet etmiştir: Arş&#39;ı taşıyan o meleklerin ayakları yedi kat yerin altında olup, başları da, Arş&#39;ın &uuml;zerindedir. Bunlar, g&ouml;zkapaklarını hi&ccedil; kaldırmaksızın, huşu ve huz&ucirc; i&ccedil;indedirler. Hz. Peygamber (s.a.v)&#39;in de &ldquo;Rabbinizin azameti hususunda d&uuml;ş&uuml;nmeyin. Lakin Rabbinizin yarattığı melekler hakkında d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; meleklerden, kendisine İsrafil adı verilen bir yaratık vardır ki, Arş&#39;ın k&ouml;şelerinden birisi onun omuzları &uuml;zerinde olup, onun iki ayağı yedi kat yerin altında, başı da yedi kat g&ouml;kleri delip ge&ccedil;miştir. Ama buna rağmen o, Allah&#39;ın azameti karşısında, adet&acirc; k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir kuş kadar k&uuml;&ccedil;&uuml;l&uuml;r&rdquo; buyurduğu rivayet edilmiştir.</p> <p>Rivayet olunduğuna g&ouml;re Allah Te&acirc;l&acirc;, b&uuml;t&uuml;n meleklere, onların diğer meleklerden &uuml;st&uuml;n olduğunu belirtmek i&ccedil;in, Arş&#39;ı taşıyan meleklere, sabah akşam &ccedil;ok&ccedil;a sel&acirc;m vermelerini emretmiştir. Yine Allah&#39;ın, Arş&#39;ı yeşil bir cevherden yarattığı; onun iki s&uuml;tunu arasının, hızlı u&ccedil;an kuşlara nisbetle seksen bin yıllık bir mesafe olduğu da s&ouml;ylenmiştir. Yine, Arş&#39;ın etrafında, Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;a tehlil ve tekbirde bulunarak (L&acirc; İlahe illallah; Allahu Ekber diyerek) tavaf eden yetmişbin saf meleğin; bunların arkasında da, ayakta oldukları halde, ellerini &ouml;ncekilerin omuzlarına koymuş olan tehl&icirc;l ve tekbir getirerek seslerini y&uuml;kselten ve nihayet bunların arkasında da, sağ ellerini sol elleri &uuml;zerine koymuş, y&uuml;zbin saf meleğin bulunduğu; onlardan herbirinin de, diğerinin yaptığı teşbihten başka bir teşbihle tesbihatta bulunduğu ileri s&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Bu haberleri Keşşaftan naklettim.</p> <p><u>İkinci Kısım:</u></p> <p>Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;ın bu ayette zikrettiği meleklerin İkinci kısmı ise, Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;ın &quot;bir de onun etrafında bulunanlar&quot; ayetinin ifade ettiği husutur. Olduk&ccedil;a a&ccedil;ık ve zahir olan şudur ki, bunlardan murad edilen; Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;ın, Melekleri g&ouml;r&uuml;rs&uuml;n ki, Rablerine hamd ile teşbih ederek Arş&#39;ın etrafını kuşatmışlardır. Ben derim ki: Akıl, Arş&#39;ı taşıyan melekler ile Arş&#39;ın etrafını kuşatmış olan melekler, meleklerin en &uuml;st&uuml;n&uuml; olduklarına del&acirc;let eder. Bu b&ouml;yledir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ruhların ruhlara nisbeti, bedenlerin bedenlere nisbeti gibidir. Arş, madd&icirc;-cisman&icirc; varlıkların en kıymetlisi ve &uuml;st&uuml;n&uuml; olunca, Arş&#39;ın tedbir ve idaresiyle ilgilenen ruhların da, bedenleri y&ouml;neten ruhlardan daha faziletli ve &uuml;st&uuml;n olması gerekir. (F.Razi, Mumin 7-9).</p> <p><strong><u>2- Vahiy ile g&ouml;revli Melek:</u></strong> &Ouml;ncelikle vahiy yollarının &ccedil;eşitliliğine işaret eden Ayet-i kerimeyi ele alalım: <strong><span dir="RTL">وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ</span> &ldquo;Allah, bir beşer ile ancak <u>vahiy yoluyla</u> veya <u>perde arkasından</u> konuşur. Yahut bir <u>Rasul g&ouml;nderir</u>. Bu Resul O&rsquo;nun takdiri istikametinde ve O&rsquo;nun izni ile beşere vahiyde bulunur. O y&uuml;cedir ve hikmet sahibidir.&rdquo;</strong></p> <p>Allah teala bu &acirc;yet-i kerimede, Peygamberlerine vahyi &uuml;&ccedil; şekilden bi&shy;riyle g&ouml;nderdiğini beyan ediyor. Bunlar da: Vahyin, vasıtasız bir şekilde Pey&shy;gamberin kalbine doğması veya Allah&rsquo;ın, Peygamberi ile perde arkasından konuşması yahut Melek&rsquo;le Peygamberine vahiy g&ouml;ndermesi şekilleridir (Taberi, Şura 51).</p> <p>Ayet-i kerimede de g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; gibi vahiy &uuml;&ccedil; &ccedil;eşittir:</p> <p>1-Vasıtasız doğrudan vukubulan vahiy: Bu vahiy &ccedil;eşidi; Peygamberlere olduğu gibi diğer insanlara da kalbe atılan ilham veya r&uuml;ya yoluyla gelebilir. Nitekim Cen&acirc;b-ı Hak, Peygamber olmayan Hz. Musa (a.s)&#39;ın annesine ve oğlunu kesmesi i&ccedil;in Peygamber olan Hz. İbrahim (a.s)&#39;e bu şekilde vahiyde bulunmuştur. Bu t&uuml;r vahiy gıyaben ve vasıtasızdır.</p> <p>Peygamber olmayan Hz. Musa (a.s)&#39;ın annesi hakkında Cenab-i Hakk (c.c) ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَأَوْحَيْنَا إِلَى أُمِّ مُوسَى أَنْ أَرْضِعِيهِ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ</span> &ldquo;Biz M&ucirc;s&acirc;&#39;nın annesine: &ldquo;Onu (Musa&rsquo;yı) emzir. Ona zarar geleceğinden kaygılandığında, onu ırmağa (Nil&#39;e) bırak. Korkma, h&uuml;z&uuml;nlenme. Biz onu tekrar sana vereceğiz. Ve onu peygamberlerden biri olarak g&ouml;revlendireceğiz.&rdquo; diye ilham ettik.</strong></p> <p>Keza Vahiy kelimesi, insan dışında hayvanlara yapılan ilham anlamında da kullanılmıştır. Nitekim Hakk teala (c.s) arı i&ccedil;inde ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;Rabbin bal arısına: &ldquo;Dağlardan, ağa&ccedil;lardan ve insanların hazırladıkları arılıklardan uygun yerleri kendine yuva haline getir diye ilham etti.&rdquo; </strong>(Nahl 68).</p> <p>R&uuml;ya yoluyla Peygamberlere yapılan Vahiy ile alakalı olarak, İbrahim (a.s)&rsquo;ın oğlu İsmail (a.s)&rsquo;ı kurban etmasi ile ilgili Ayet-i kerimede şu zikr edilmektedir; <strong><span dir="RTL">قَالَ يَابُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ</span> &ldquo;Ey oğlum! R&uuml;yamda seni kurban ettiğimi g&ouml;r&uuml;yorum.&rdquo;</strong></p> <p>M&uuml;cahidin ş&ouml;yle dediği rivayet edilmiştir: Allah Te&acirc;l&acirc; Zebur&#39;u, D&acirc;vud (a.s)&#39;a, kalbine vahyederek indirmiştir. (F:Razi, Şura 51).</p> <p>2- Perde arkasından gelen vahiy: Allah (c.c), kel&acirc;mını herhangibir el&ccedil;iyi vasıta kılmaksızın, peygambere doğrudan doğruya duyurur ki bu da vahiydir. Bunun delili, Allah&rsquo;ın (c.c) Musa (a.s) ile Sina dağında g&ouml;r&uuml;nmeksizin konuşarak vasıtasız olarak duyurduğu kelamına &quot;vahiy&quot; demiş olmasıdır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah Te&acirc;l&acirc; Musa (a.s)&rsquo;a; &nbsp;<strong><span dir="RTL">فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحٰى</span></strong> <strong>&ldquo;Vahyolunana kulak ver, dinle!&rdquo;</strong> (Taha, 13) buyurmuştur.</p> <p>3- Melek vasıtası ile gelen vahiy: Vahiy ile g&ouml;revli Melek Cebrail (a.s) dir. Cebrail (a.s) Allah (c.c) katında meleklerin en faziletlisi ve en kerimidir. Bu &ouml;nemli vazifenin ifasına binaen, aşağıdaki Ayet-i kerimelerde Allah (c.c) Cebrail (a.s)&rsquo;ı, <u>kuvvetli</u> ve <u>emin</u> olmakla vasıflandırmıştır. <strong><span dir="RTL">عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ</span> &ldquo;Ona (Peygambere) son derece <u>kuvvetli</u> olan (Cebrail) &ouml;ğretti.&rdquo; </strong>(Necm 5). <strong><span dir="RTL">نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْاَم۪ينُۙ</span>&nbsp; &ldquo;Onu (Kuranı) <u>emin</u> Ruh (Cebrail) indirdi.&rdquo; </strong>(Şuara 193).</p> <p>Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Cebrail (a.s)&rsquo;ı iki defa kendi hulkiyeti suretinde g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;r. Sair zamanlarda cemil bir erkek ve&ccedil;hi ile kendisine g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. Umumiyetle Cebrail (a.s) Peygamberimize (s.a.v) &ccedil;ok temiz ve cemil bir ve&ccedil;he sahip olan sahabilerden Dıhyet-ulkelbi ( <span dir="RTL">دحية الكلبي</span> ) suretinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r.</p> <p>Cebrail (a.s) Peygamberimize (s.a.v) kendi hulkiyetinde ilk g&ouml;r&uuml;nmesi, şu Ayet-i kerimelerde de zikr edildiği gibi, doğu tarafından ufuktan g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. <strong><span dir="RTL">وَلَقَدْ رَاٰهُ بِالْاُفُقِ الْمُب۪ينِۚ</span> &ldquo;Yemin olsun O (Resulullah s.a.v.) Cebrail&#39;i a&ccedil;ık ufukta g&ouml;rd&uuml;.&rdquo; </strong>(Tekvir 23). Ayetteki, &quot;Yemin olsun ki o, onu apa&ccedil;ık ufukta g&ouml;rd&uuml;&quot; ifadesi, b&uuml;t&uuml;n &acirc;limlere g&ouml;re, &quot;Onu, g&uuml;neşin doğduğu yerde g&ouml;rd&uuml;&quot; manasınadır. (F.Razi, Tekvir 23).</p> <p><strong><span dir="RTL">وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ</span></strong><strong> &ldquo;O, en y&uuml;ksek ufukta idi.&rdquo; </strong>(Necm 7). Meşhur olan, buradaki &quot;O&quot; zamirinin, Cebrail (a.s)&#39;a r&acirc;c&icirc; oluşudur. Buna g&ouml;re mana, &quot;Cebrail, Allah Te&acirc;l&acirc;&#39;nın kendisini yarattığı şekilde, doğu ufkunda doğruldu. B&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;nden &ouml;t&uuml;r&uuml;, b&uuml;t&uuml;n doğu ufkunu kapladı&quot; şeklindedir. (F.Razi, Necm 7).</p> <p>Es-Sa&#39;lebi&#39;nin, İbn Abbas&#39;tan naklettiğine g&ouml;re; Peygamber (s.a.v) Cebrail&#39;e (a.s) ş&ouml;yle demiş: &quot;Ben seni semada bulunduğun suretin ile g&ouml;rmek istiyorum.&quot; Cebrail: Buna g&uuml;c&uuml;n yetmez, deyince Peygamber: &quot;Yeter&quot; buyurmuş. Bunun &uuml;zerine Cebrail: Nerede istersen orada sana g&ouml;r&uuml;neyim, demiş. Peygamber: &quot;Abtahta&quot; deyince, Cebrail oraya sığmam demiş. Peygamber: &quot;O halde Mina&#39;da&quot; deyince, yine: Oraya sığmam demiş. Peygamber: &quot;O halde Arafat&#39;ta&quot; deyince, Cebrail: Oraya belki sığabilirim demiş. Daha sonra ona (g&ouml;r&uuml;leceği vakit hususunda) s&ouml;zleşmiş. Peygamber belirtilen vakitte &ccedil;ıkmış, Cebrail de ansızın <u>Arafat</u> tepelerinden kendine has ses ve yankılarıyla doğu ile batı arasını doldurmuş olarak gelmiş. Başı semada, ayakları yerde imiş. Peygamber (s.a.v) onu g&ouml;r&uuml;nce baygın olarak yere d&uuml;şm&uuml;ş. Cebrail suretini değiştirerek Peygamberi alıp, onu bağrına basmış ve: Ey Muhammed korkma, demiş. Peki ya İsrafil&#39;i başı Arşın altında, ayakları yedinci yerin dibinde, Arş onun omuzları &uuml;zerinde ve hazan Allah korkusundan dolayı k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir kuş kadar oluncaya kadar ufalıp nihayet Rabbinin Arşını onun azametinden başka hi&ccedil;bir şeyin taşımadığını g&ouml;recek olursan ne yaparsın? (Kurtubi, Tekvir 23).</p> <p>Resulullah&rsquo;ın (s.a.v) Cebrail (a.s)&rsquo;ı ikinci kez yaratıldığı şekilde g&ouml;rmesi ise İsra gecesinde vuku bulmuştur. Bu hususta Cenab-i Hakk bizi şu şekilde haberdar ediyor: <strong><span dir="RTL">وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى</span> &ldquo;And olsun ki O (Resulullah s.a.v) onu (Cebraili a.s) bir de (Mira&ccedil;tan) inişinde g&ouml;rd&uuml;&rdquo; <span dir="RTL">عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى</span>&rdquo;Sidret-ul Munteha&rsquo;nın yanında&rdquo; <span dir="RTL">عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ</span> &ldquo;Ki Cennet-ul Me&rsquo;va da onun yanındadır&rdquo; </strong>(Necm 11-13).</p> <p><u>Sidretu&rsquo;l-M&uuml;nteha</u>; Hz. Peygamber&rsquo;e (s.a.v) mira&ccedil; gecesinde g&ouml;sterilen, meleklerin oradan ileriye ge&ccedil;emiyecekleri hilkatin aldığı son şekli g&ouml;steren, emir &acirc;leminin sonundaki &ldquo;şeceretu&rsquo;l-kevn&rdquo; yani k&acirc;inat ağacıdır. <u>Sidret&rsquo;&uuml;l-M&uuml;nteha;</u> m&uuml;fessirlerin geneline g&ouml;re; Allah&rsquo;tan başkası tarafından bilinmeyen ve ondan ileriye bir kulun ge&ccedil;emeyeceği, melek, nebi ve diğer mahl&ucirc;kattan her &acirc;limin ilminin nihayeti olan mahiyetini Allah&rsquo;tan başkasının bilmediği bir makamdır.</p> <p>Hz. Muhammed (s.a.v) Cebr&acirc;il&rsquo;i bir de Mi&#39;rac&rsquo;tan inerken g&ouml;rd&uuml;. Burada Cebr&acirc;il&rsquo;in mertebesinin Efendimizin mertebesinden geri kaldığına işaret olunmuştur. Eğer (<span dir="RTL">نَزْلَةً</span>) mutlak mef&rsquo;ul olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;rse anlamı: &ldquo;Diğer bir kerre de bir inişte g&ouml;rd&uuml;&rdquo;, hal olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;rse: &ldquo;inerken g&ouml;rd&uuml;&rdquo; demek olur. Bu inişin Mi&#39;rac gecesi olduğunda ittifak vardır. Rasulullah (s.a.v) Cebr&acirc;il&rsquo;i hakiki sureti ile bir kere Mi&#39;rac&rsquo;tan evvel Hıra&rsquo;da g&ouml;rd&uuml;, o vakit Cebr&acirc;il Rasulullah&rsquo;a inmiş idi, bir kere de Mira&ccedil;&rsquo;tan inerken g&ouml;rd&uuml;. Bunda da Rasulullah Cebr&acirc;il&rsquo;e doğru iniyordu yani Cebr&acirc;il onu istikbal ediyordu. (E.H.Yazır).</p> <p>Konu ile alakalı olarak Hz. Aişe hadislerinden Sahih-i M&uuml;slimde; <strong><span dir="RTL">وَلَقَدْ رَآهُ بِالأُفُقِ الْمُبِينِ (سورة التكوير آية 23)&nbsp;،&nbsp;وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى (سورة النجم آية 13)&nbsp; </span>&nbsp;</strong>bu iki Ayet-i kerimelerle alakalı Aişe Anamız (r.anha) <strong><em><span dir="RTL">فَقَالَتْ : أَنَا أَوَّلُ هَذِهِ الأُمَّةِ ، سَأَلَ عَنْ ذَلِكَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَقَالَ </span></em></strong><span dir="RTL">: &quot; <strong><em>إِنَّمَا هُوَ جِبْرِيلُ ، لَمْ أَرَهُ عَلَى صُورَتِهِ الَّتِي خُلِقَ عَلَيْهَا ، غَيْرَ هَاتَيْنِ الْمَرَّتَيْنِ ، رَأَيْتُهُ مُنْهَبِطًا مِنَ السَّمَاءِ ، سَادًّا عِظَمُ خَلْقِهِ مَا بَيْنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ</em></strong></span> &quot; ş&ouml;yle demiştir: <strong><em>Bu &uuml;mmetten Resulullah&rsquo;a (s.a.v) bu hususta (iki Ayet hakkında) sual soran ilk kişi benim. (soruma cevaben Resulullah): Bu iki sefer dışında hulkiyet sureti &uuml;zerine g&ouml;rmediğim o (kişi) Cebraildi. (Yani; Cebrail a.s&rsquo;ı bu iki sefer hulkiyeti sureti ile g&ouml;rd&uuml;m). Onun o muazzam hulkiyetinin g&ouml;k ve yeri kapsar şekilde Sema&rsquo;dan indiğini g&ouml;rd&uuml;m.&nbsp; </em></strong>(Sahih-i M&uuml;slim, Kitabul İman, Bab: Fi zikri Sidretil Munteha, 264)</p> <p>Ayrıca Peygamber (s.a.v)&rsquo;e vahiy getirmekle g&ouml;revli olan Cebrail (a.s)&rsquo;a refaket eden g&ouml;zlemci ve koruyucu meleklerde vardı. Ki bu Ayet-i kerimeler buna işaret etmektedir: <strong><span dir="RTL">عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَدًاۙ</span> &ldquo;Gaybı bilen yanlız O&rsquo;dur (Allah c.c). <span dir="RTL">اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَدًا</span> &ldquo;Ancak Resullerinden dilediği bunun dışındadır. Onların da &ouml;nlerinde, arkalarında g&ouml;zetleyiciler yollar.&rdquo; <span dir="RTL">لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا</span> &ldquo;B&ouml;ylece peygamber, kendisine Allah&#39;ın vahyinin melekler tarafından eksiksiz olarak ulaştırıldığını,</strong> <strong>onlarda bulunan her şeyi kuşattığını ve her şeyi bir bir saymış olduğunu bilsin diye.&rdquo; </strong>(Cin 26-28).</p> <p>Yani Allah (c.c), sadece kendisinin bildiği gaybla ilgili ilmini, yaratıklarından hi&ccedil;&shy;bir kimseye g&ouml;stermez. Ancak se&ccedil;tiği peygamberleri istisnadır. Allah bunları se&ccedil;tiği gibi gaybla ilgili bazı bilgileri bunlara vahiy yoluyla bildirir. Nitekim Muhammed (s.a.v)&rsquo;e, i&ccedil;inde gaybla ilgili haberler bulunan Kur&#39;anı kerimi vermiştir. Bu vesile ile kıyamette bize ne olacağını bildirilmektedir. Binaenaleyh Allah (c.c), se&ccedil;tiği Peygamberin &Ouml;n&uuml;ne ve arkasına, onu koruyan melekler g&ouml;nderir. B&ouml;ylece peygamberine vahiy ile bildirdiği gay&shy;bı, şeytanlar ve cinler &ccedil;alamazlar ve cinler, bu gayb haberlerini getiren melekle&shy;rin şekline giremezler.</p> <p><u>Dehhak bu &acirc;yeti izah ederken diyor ki:</u> &ldquo;Allah teala Hz. Muhammed&#39;e bir melekle vahiy g&ouml;nderdiğinde o melekle birlikte başka melekler de g&ouml;nderir&shy;di ki, onu, &ouml;n&uuml;nden ve arkasından korusunlar da şeytan bu meleğin şekline gimesin. Şeytan, ona melek suretinde geldiği takdirde: Bu bir şeytandır, ondan korun, derler. Eğer melek ona gelecek olursa: Bu senin Rabbinin el&ccedil;isidir, derler. (Taberi, Kurtubi, Cin 27).</p> <p><u>Abdullah b. Abbas diyor ki:</u> &ldquo;Allah teala Hz Muhammed&#39;e vahiy g&ouml;nde&shy;rirken onu &ouml;n&uuml;nden ve arkasından koruyan melekler de g&ouml;nderirdi ki ona g&ouml;n&shy;derilen meleğin vahiy getiren bir melek olduğunu anlamış olsun. B&ouml;ylece Pey&shy;gamber, bu meleklerin, rablerinin tebliğ ettiği Peygamberlikle ilgili vahiyleri getirdiklerini bilmiş olsun. (Taberi, Cin 27).</p> <p><u>Said b. C&uuml;beyr ve Ma&#39;mer, Katade&#39;nin bu &acirc;yeti şu şekilde izah ettiğini s&ouml;ylemişlerdir:</u> &ldquo;Allah, g&ouml;nderdiği el&ccedil;ilerini &ouml;n&uuml;nden ve arkasından koruyan melekler g&ouml;nderir ki Muhammed, kendinden &ouml;nceki Peygamberlerin de rableri&shy;nin emirlerini tebliğ ettiklerini, onların da melekler tarafından korunmuş olduk&shy;larım bilmiş olsun.&rdquo;</p> <p><u>M&uuml;cahid ise bu &acirc;yeti şu şekilde izah etmiştir:</u> &ldquo;Allah, g&ouml;nderdiği el&ccedil;inin &ouml;n&uuml;nden ve arkasından onu koruyan melekler g&ouml;nderir ki, Peygamberi yalanla&shy;yan m&uuml;şrikler bu peygamberler, rablerinin emirlerini tebliğ ettiklerini bilmiş ol&shy;sunlar.&rdquo;</p> <p><u>Said b. C&uuml;beyr Abdullah b. Abbas&#39;ın bu &acirc;yet-i kerimeyi şu şekilde izah ettiğini s&ouml;ylemiştir:</u> &ldquo;Allah, g&ouml;nderdiği el&ccedil;isinin, &ouml;n&uuml;nden ve arkasından koruyan melekleri g&ouml;nderir ki, Muhammed, meleklerin, rablerinin emirlerini tebliğ ettik&shy;lerini bilmiş olsun.&rdquo;</p> <p><u>Abdullah b. Abbas diyor ki:</u> &ldquo;Cebrail (a.s.) hi&ccedil;bir vahiy getirmemiştir ki onunla birlikte d&ouml;rt muhafız melek bulunmuş olmasın.&rdquo; (Taberi, Cin 28).</p> <p>Binaenaley Risalet ancak Peygamberlere nazil olur. Ve Risalet&rsquo;in n&uuml;zul&uuml; da Cebrail (a.s) vasıtasıyla ve beraberinde sair Meleklerin g&ouml;zetimi ve koruması altında vukubulur. Ki bu hususa yukarıya taşıdığımız Ayet-i kerimelerde de sarahaten g&ouml;r&uuml;nmektedir. Yani; <strong><span dir="RTL">فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَدًا</span> &ldquo;Onların da &ouml;nlerinde, arkalarında g&ouml;zetleyiciler yollar.&rdquo; <span dir="RTL">لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا</span> &ldquo;B&ouml;ylece peygamber, kendisine Allah&#39;ın vahyinin melekler tarafından eksiksiz olarak ulaştırıldığını,</strong> <strong>onlarda bulunan her şeyi kuşattığını ve her şeyi bir bir saymış olduğunu bilsin diye.&rdquo;</strong></p> <p>Yani Allah; se&ccedil;tiği peygamberin &ouml;n&uuml;ne ve arkasına, onu koruyan melekler g&ouml;nderir. B&ouml;ylece peygamberine vahiy ile bildirdiği gay&shy;bı, şeytanlar ve cinler &ccedil;alamazlar ve cinler, bu gayb haberlerini getiren melekle&shy;rin şekline giremezler. (Taberi, Cin 27).</p> <p>İbn Abbas ve İbn Zeyd dediler ki: &ldquo;Koruyucular&rdquo; buyruğu, Peygamber (s.a.v)&#39;ı &ouml;n&uuml;nden ve arkasından, cinlerden ve şeytanlardan koruyan koruyu&shy;cular demektir. (Kurtubi, Cin 27).</p> <p>Es-S&uuml;dd&icirc; dedi ki: &ldquo;Koruyucular&rdquo; vahyi koruyan koruyucular demektir. Al&shy;lah tarafından gelen i&ccedil;in: Bu Allah&#39;tandır, derler. Şeytanın yaptığı telkinler i&ccedil;in de: Bu şeytandandır, derlerdi. (Kurtubi, Cin 27).</p> <p>Allah; risaleti i&ccedil;in se&ccedil;ip beğendiği kişinin &ouml;n&uuml;nden ve ardından, onu bekleyecek şeytanların ve cinlerin vesveselerinden ve karıştırmalarından muhafaza ederek, b&ouml;ylece kendisine vahyedilen şeyleri insanlara tebliğ etmesini sağlayacak; keza onu, kendisine eziyet etmesinler ve zarar vermesinler diye, insan şeytanlarının zahmetlerinden koruyacak bek&ccedil;i melekler g&ouml;revlendirir demektir. (F.Razi, Cin 27). (Devam edecek inşallah).</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 29 Ocak 2020 - Çarşamba

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (25)

<p><strong><u>1-Arş&rsquo;ı taşımakla g&ouml;revli Melekler: </u></strong></p> <p>Şu Ayet-i kerimede de zikredildiği gibi; <strong><span dir="RTL">وَالْمَلَكُ عَلٰٓى اَرْجَٓائِهَاۜ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌۜ</span> &ldquo;Melekler onun (Arş&rsquo;ın) etrafında toplanırlar. <u>O g&uuml;n, Rabbinin Arş&#39;ını</u>, bu meleklerin &uuml;st&uuml;nde olan <u>sekiz melek</u> taşır.&rdquo; </strong>(Hakka 17)</p> <p>Yukarıdaki Ayet-i kerimede de zikr edildiğ gibi Arş&rsquo;ı taşıyan melekler sekiz tanedir. Allah teala bu &acirc;yetlerde de (Mumin 7-8), arşı y&uuml;klenen dereceleri y&uuml;ksek melekleri ve yine arşın etrafında bulunan melekleri bizlere bildiriyor ve onların m&uuml;minler i&ccedil;in Allah&rsquo;tan nasıl hayırlı dileklerde bulunduklarını beyan ediyor ve buyuruyor ki: Arşı y&uuml;klenen melekler ve arşın &ccedil;evresinde bulunan melekler, rablerini &ouml;ve&shy;rek, ona ş&uuml;krederek teşbihte bulunurlar. Onlar, Allahtan başka hi&ccedil;bir ilah bulun&shy;madığını İkrar eder ve ona kulluk hususunda b&ouml;b&uuml;rlenmezler. Onlar, rablerinden, kendileri gibi rablerini birleyen m&uuml;minlerin g&uuml;nahlarını affetmesini dilerler ve ş&ouml;yle derler; &ldquo;Ey rabbimiz, senin rahmetin ve ilmin, b&uuml;t&uuml;n yaratıklarım ku&shy;şatmıştır. Sen herkese merhamet eder ve herkesin ne yaptığını bilirsin. Sen, sana ortak koşmaktan ve emirlerine karşı gelmekten vazge&ccedil;ip tevbe eden, senin emir ve yasaklarına uyan kullarının g&uuml;nahlarım affet. Sen onları, kıyamet g&uuml;n&uuml;nde cehennem azabından koru. Ey rabbimiz, sen bu m&uuml;minleri, iman ehline vaadettiğin Adn cennetlerine koy. Onlarla birlikte senin yolunu tutan salih atalarını, eşlerini ve soylarını da Adn cennetlerine koy. Ey rabbimiz, sen, d&uuml;şmanlarından intikam almakta herşeye galip olansın, yaratıklarının işlerini sevk ve idarede hikmet sahibisin. Ey rabbimiz, sen bu m&uuml;min kullarını, tevbe etmeden &ouml;nce yaptıkları k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerin fena akıbetlerinden koru. Sen onları bu yaptıklarından dolayı hesaba &ccedil;ekip onlara azab etme. Sen kimi, kıyamet g&uuml;n&uuml;nde, tevbe etme&shy;den &ouml;nce yapmış olduğu k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerin cezasından koruyacak olursan ş&uuml;phesiz ki sen ona rahmet etmiş olursun. İşte b&uuml;y&uuml;k kurtuluş da budur. Zira o kimse bu yolla cehennem ateşinden kurtulup cennete girmiş olur. (Taberi, Mumin 7-9).</p> <p>İbn-i Zeyd diyor ki: Burada zikredilen melekler, arşı taşıyacak kadar g&uuml;&ccedil;l&uuml; kuvvetli olan sekiz tane melektir. Arşı y&uuml;klenen meleklerin halen d&ouml;rt ol&shy;duğu &acirc;hirette ise sekiz olacağı peygamberimizden rivayet edilmiştir. (Taberi, Kurtubi Hakka 17).</p> <p>Maverd&icirc; de bunu Ebu Hureyre&#39;den ş&ouml;yle rivayet etmektedir: Ras&ucirc;lullah (s.a.v) buyurdu ki: &ldquo;Bug&uuml;n onu (Arşı) d&ouml;rl melek ta&shy;şımaktadır. Kıyamet g&uuml;n&uuml;nde de bunlar sekiz olacaktır.&rdquo; (Kurtubi Hakka 17).</p> <p>İbn Tahman Musa b. Ukbe&#39;den rivayet ediyor. O Muhammed b. el-M&uuml;n-kedir&#39;den, o Cabir b. Abdillah el-Ensar&icirc;&#39;den rivayet edip dedi ki: Ras&ucirc;lullah (s.a.v) buyurdu ki: &ldquo;Bana Arş&#39;ın taşıyıcılarından olup Allah&#39;ın meleklerinden bir melek hakkında (sizlere) s&ouml;zetmem i&ccedil;in izin verildi. Onun kulağının yumuşağı ile omuzu arasındaki mesafe yediy&uuml;z yıldır.&rdquo; (Kurtubi, Mumin 7).</p> <p>F.Razi (Rh.a) tefsirinde &ldquo;Arşı taşıyan Melekler başlığı altında&rdquo; şunları yazmaktadır:&nbsp;</p> <p><u>Birinci Kısım: </u></p> <p>Arş&#39;ın taşıyıcısı olan melekler: Cen&acirc;b-ı Hak, Kıyamette Arş&#39;ı taşıyanların sekiz melek olduğunu bildirmiştir. Bin&acirc;enaleyh, Şu anda Arş&#39;ı taşıyan melekler, Kıyamet g&uuml;n&uuml;nde onu taşıyacak olan meleklerdir demek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Arş&#39;ı taşıyan melekler, meleklerin en kıymetlileri ve en b&uuml;y&uuml;klerinden olduklarında ise ş&uuml;phe yoktur. Keşşaf sahibi (Zemahşeri rh.a) şunu rivayet etmiştir: Arş&#39;ı taşıyan o meleklerin ayakları yedi kat yerin altında olup, başları da, Arş&#39;ın &uuml;zerindedir. Bunlar, g&ouml;zkapaklarını hi&ccedil; kaldırmaksızın, huşu ve huz&ucirc; i&ccedil;indedirler. Hz. Peygamber (s.a.v)&#39;in de &ldquo;Rabbinizin azameti hususunda d&uuml;ş&uuml;nmeyin. Lakin Rabbinizin yarattığı melekler hakkında d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; meleklerden, kendisine İsrafil adı verilen bir yaratık vardır ki, Arş&#39;ın k&ouml;şelerinden birisi onun omuzları &uuml;zerinde olup, onun iki ayağı yedi kat yerin altında, başı da yedi kat g&ouml;kleri delip ge&ccedil;miştir. Ama buna rağmen o, Allah&#39;ın azameti karşısında, adet&acirc; k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir kuş kadar k&uuml;&ccedil;&uuml;l&uuml;r&rdquo; buyurduğu rivayet edilmiştir.</p> <p>Rivayet olunduğuna g&ouml;re Allah Te&acirc;l&acirc;, b&uuml;t&uuml;n meleklere, onların diğer meleklerden &uuml;st&uuml;n olduğunu belirtmek i&ccedil;in, Arş&#39;ı taşıyan meleklere, sabah akşam &ccedil;ok&ccedil;a sel&acirc;m vermelerini emretmiştir. Yine Allah&#39;ın, Arş&#39;ı yeşil bir cevherden yarattığı; onun iki s&uuml;tunu arasının, hızlı u&ccedil;an kuşlara nisbetle seksen bin yıllık bir mesafe olduğu da s&ouml;ylenmiştir. Yine, Arş&#39;ın etrafında, Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;a tehlil ve tekbirde bulunarak (L&acirc; İlahe illallah; Allahu Ekber diyerek) tavaf eden yetmişbin saf meleğin; bunların arkasında da, ayakta oldukları halde, ellerini &ouml;ncekilerin omuzlarına koymuş olan tehl&icirc;l ve tekbir getirerek seslerini y&uuml;kselten ve nihayet bunların arkasında da, sağ ellerini sol elleri &uuml;zerine koymuş, y&uuml;zbin saf meleğin bulunduğu; onlardan herbirinin de, diğerinin yaptığı teşbihten başka bir teşbihle tesbihatta bulunduğu ileri s&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Bu haberleri Keşşaftan naklettim.</p> <p><u>İkinci Kısım:</u></p> <p>Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;ın bu ayette zikrettiği meleklerin İkinci kısmı ise, Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;ın &quot;bir de onun etrafında bulunanlar&quot; ayetinin ifade ettiği husutur. Olduk&ccedil;a a&ccedil;ık ve zahir olan şudur ki, bunlardan murad edilen; Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;ın, Melekleri g&ouml;r&uuml;rs&uuml;n ki, Rablerine hamd ile teşbih ederek Arş&#39;ın etrafını kuşatmışlardır. Ben derim ki: Akıl, Arş&#39;ı taşıyan melekler ile Arş&#39;ın etrafını kuşatmış olan melekler, meleklerin en &uuml;st&uuml;n&uuml; olduklarına del&acirc;let eder. Bu b&ouml;yledir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ruhların ruhlara nisbeti, bedenlerin bedenlere nisbeti gibidir. Arş, madd&icirc;-cisman&icirc; varlıkların en kıymetlisi ve &uuml;st&uuml;n&uuml; olunca, Arş&#39;ın tedbir ve idaresiyle ilgilenen ruhların da, bedenleri y&ouml;neten ruhlardan daha faziletli ve &uuml;st&uuml;n olması gerekir. (F.Razi, Mumin 7-9).</p> <p><strong><u>2- Vahiy ile g&ouml;revli Melek:</u></strong> &Ouml;ncelikle vahiy yollarının &ccedil;eşitliliğine işaret eden Ayet-i kerimeyi ele alalım: <strong><span dir="RTL">وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ</span> &ldquo;Allah, bir beşer ile ancak <u>vahiy yoluyla</u> veya <u>perde arkasından</u> konuşur. Yahut bir <u>Rasul g&ouml;nderir</u>. Bu Resul O&rsquo;nun takdiri istikametinde ve O&rsquo;nun izni ile beşere vahiyde bulunur. O y&uuml;cedir ve hikmet sahibidir.&rdquo;</strong></p> <p>Allah teala bu &acirc;yet-i kerimede, Peygamberlerine vahyi &uuml;&ccedil; şekilden bi&shy;riyle g&ouml;nderdiğini beyan ediyor. Bunlar da: Vahyin, vasıtasız bir şekilde Pey&shy;gamberin kalbine doğması veya Allah&rsquo;ın, Peygamberi ile perde arkasından konuşması yahut Melek&rsquo;le Peygamberine vahiy g&ouml;ndermesi şekilleridir (Taberi, Şura 51).</p> <p>Ayet-i kerimede de g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; gibi vahiy &uuml;&ccedil; &ccedil;eşittir:</p> <p>1-Vasıtasız doğrudan vukubulan vahiy: Bu vahiy &ccedil;eşidi; Peygamberlere olduğu gibi diğer insanlara da kalbe atılan ilham veya r&uuml;ya yoluyla gelebilir. Nitekim Cen&acirc;b-ı Hak, Peygamber olmayan Hz. Musa (a.s)&#39;ın annesine ve oğlunu kesmesi i&ccedil;in Peygamber olan Hz. İbrahim (a.s)&#39;e bu şekilde vahiyde bulunmuştur. Bu t&uuml;r vahiy gıyaben ve vasıtasızdır.</p> <p>Peygamber olmayan Hz. Musa (a.s)&#39;ın annesi hakkında Cenab-i Hakk (c.c) ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَأَوْحَيْنَا إِلَى أُمِّ مُوسَى أَنْ أَرْضِعِيهِ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ</span> &ldquo;Biz M&ucirc;s&acirc;&#39;nın annesine: &ldquo;Onu (Musa&rsquo;yı) emzir. Ona zarar geleceğinden kaygılandığında, onu ırmağa (Nil&#39;e) bırak. Korkma, h&uuml;z&uuml;nlenme. Biz onu tekrar sana vereceğiz. Ve onu peygamberlerden biri olarak g&ouml;revlendireceğiz.&rdquo; diye ilham ettik.</strong></p> <p>Keza Vahiy kelimesi, insan dışında hayvanlara yapılan ilham anlamında da kullanılmıştır. Nitekim Hakk teala (c.s) arı i&ccedil;inde ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;Rabbin bal arısına: &ldquo;Dağlardan, ağa&ccedil;lardan ve insanların hazırladıkları arılıklardan uygun yerleri kendine yuva haline getir diye ilham etti.&rdquo; </strong>(Nahl 68).</p> <p>R&uuml;ya yoluyla Peygamberlere yapılan Vahiy ile alakalı olarak, İbrahim (a.s)&rsquo;ın oğlu İsmail (a.s)&rsquo;ı kurban etmasi ile ilgili Ayet-i kerimede şu zikr edilmektedir; <strong><span dir="RTL">قَالَ يَابُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ</span> &ldquo;Ey oğlum! R&uuml;yamda seni kurban ettiğimi g&ouml;r&uuml;yorum.&rdquo;</strong></p> <p>M&uuml;cahidin ş&ouml;yle dediği rivayet edilmiştir: Allah Te&acirc;l&acirc; Zebur&#39;u, D&acirc;vud (a.s)&#39;a, kalbine vahyederek indirmiştir. (F:Razi, Şura 51).</p> <p>2- Perde arkasından gelen vahiy: Allah (c.c), kel&acirc;mını herhangibir el&ccedil;iyi vasıta kılmaksızın, peygambere doğrudan doğruya duyurur ki bu da vahiydir. Bunun delili, Allah&rsquo;ın (c.c) Musa (a.s) ile Sina dağında g&ouml;r&uuml;nmeksizin konuşarak vasıtasız olarak duyurduğu kelamına &quot;vahiy&quot; demiş olmasıdır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah Te&acirc;l&acirc; Musa (a.s)&rsquo;a; &nbsp;<strong><span dir="RTL">فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحٰى</span></strong> <strong>&ldquo;Vahyolunana kulak ver, dinle!&rdquo;</strong> (Taha, 13) buyurmuştur.</p> <p>3- Melek vasıtası ile gelen vahiy: Vahiy ile g&ouml;revli Melek Cebrail (a.s) dir. Cebrail (a.s) Allah (c.c) katında meleklerin en faziletlisi ve en kerimidir. Bu &ouml;nemli vazifenin ifasına binaen, aşağıdaki Ayet-i kerimelerde Allah (c.c) Cebrail (a.s)&rsquo;ı, <u>kuvvetli</u> ve <u>emin</u> olmakla vasıflandırmıştır. <strong><span dir="RTL">عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ</span> &ldquo;Ona (Peygambere) son derece <u>kuvvetli</u> olan (Cebrail) &ouml;ğretti.&rdquo; </strong>(Necm 5). <strong><span dir="RTL">نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْاَم۪ينُۙ</span>&nbsp; &ldquo;Onu (Kuranı) <u>emin</u> Ruh (Cebrail) indirdi.&rdquo; </strong>(Şuara 193).</p> <p>Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Cebrail (a.s)&rsquo;ı iki defa kendi hulkiyeti suretinde g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;r. Sair zamanlarda cemil bir erkek ve&ccedil;hi ile kendisine g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. Umumiyetle Cebrail (a.s) Peygamberimize (s.a.v) &ccedil;ok temiz ve cemil bir ve&ccedil;he sahip olan sahabilerden Dıhyet-ulkelbi ( <span dir="RTL">دحية الكلبي</span> ) suretinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r.</p> <p>Cebrail (a.s) Peygamberimize (s.a.v) kendi hulkiyetinde ilk g&ouml;r&uuml;nmesi, şu Ayet-i kerimelerde de zikr edildiği gibi, doğu tarafından ufuktan g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. <strong><span dir="RTL">وَلَقَدْ رَاٰهُ بِالْاُفُقِ الْمُب۪ينِۚ</span> &ldquo;Yemin olsun O (Resulullah s.a.v.) Cebrail&#39;i a&ccedil;ık ufukta g&ouml;rd&uuml;.&rdquo; </strong>(Tekvir 23). Ayetteki, &quot;Yemin olsun ki o, onu apa&ccedil;ık ufukta g&ouml;rd&uuml;&quot; ifadesi, b&uuml;t&uuml;n &acirc;limlere g&ouml;re, &quot;Onu, g&uuml;neşin doğduğu yerde g&ouml;rd&uuml;&quot; manasınadır. (F.Razi, Tekvir 23).</p> <p><strong><span dir="RTL">وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ</span></strong><strong> &ldquo;O, en y&uuml;ksek ufukta idi.&rdquo; </strong>(Necm 7). Meşhur olan, buradaki &quot;O&quot; zamirinin, Cebrail (a.s)&#39;a r&acirc;c&icirc; oluşudur. Buna g&ouml;re mana, &quot;Cebrail, Allah Te&acirc;l&acirc;&#39;nın kendisini yarattığı şekilde, doğu ufkunda doğruldu. B&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;nden &ouml;t&uuml;r&uuml;, b&uuml;t&uuml;n doğu ufkunu kapladı&quot; şeklindedir. (F.Razi, Necm 7).</p> <p>Es-Sa&#39;lebi&#39;nin, İbn Abbas&#39;tan naklettiğine g&ouml;re; Peygamber (s.a.v) Cebrail&#39;e (a.s) ş&ouml;yle demiş: &quot;Ben seni semada bulunduğun suretin ile g&ouml;rmek istiyorum.&quot; Cebrail: Buna g&uuml;c&uuml;n yetmez, deyince Peygamber: &quot;Yeter&quot; buyurmuş. Bunun &uuml;zerine Cebrail: Nerede istersen orada sana g&ouml;r&uuml;neyim, demiş. Peygamber: &quot;Abtahta&quot; deyince, Cebrail oraya sığmam demiş. Peygamber: &quot;O halde Mina&#39;da&quot; deyince, yine: Oraya sığmam demiş. Peygamber: &quot;O halde Arafat&#39;ta&quot; deyince, Cebrail: Oraya belki sığabilirim demiş. Daha sonra ona (g&ouml;r&uuml;leceği vakit hususunda) s&ouml;zleşmiş. Peygamber belirtilen vakitte &ccedil;ıkmış, Cebrail de ansızın <u>Arafat</u> tepelerinden kendine has ses ve yankılarıyla doğu ile batı arasını doldurmuş olarak gelmiş. Başı semada, ayakları yerde imiş. Peygamber (s.a.v) onu g&ouml;r&uuml;nce baygın olarak yere d&uuml;şm&uuml;ş. Cebrail suretini değiştirerek Peygamberi alıp, onu bağrına basmış ve: Ey Muhammed korkma, demiş. Peki ya İsrafil&#39;i başı Arşın altında, ayakları yedinci yerin dibinde, Arş onun omuzları &uuml;zerinde ve hazan Allah korkusundan dolayı k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir kuş kadar oluncaya kadar ufalıp nihayet Rabbinin Arşını onun azametinden başka hi&ccedil;bir şeyin taşımadığını g&ouml;recek olursan ne yaparsın? (Kurtubi, Tekvir 23).</p> <p>Resulullah&rsquo;ın (s.a.v) Cebrail (a.s)&rsquo;ı ikinci kez yaratıldığı şekilde g&ouml;rmesi ise İsra gecesinde vuku bulmuştur. Bu hususta Cenab-i Hakk bizi şu şekilde haberdar ediyor: <strong><span dir="RTL">وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى</span> &ldquo;And olsun ki O (Resulullah s.a.v) onu (Cebraili a.s) bir de (Mira&ccedil;tan) inişinde g&ouml;rd&uuml;&rdquo; <span dir="RTL">عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى</span>&rdquo;Sidret-ul Munteha&rsquo;nın yanında&rdquo; <span dir="RTL">عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ</span> &ldquo;Ki Cennet-ul Me&rsquo;va da onun yanındadır&rdquo; </strong>(Necm 11-13).</p> <p><u>Sidretu&rsquo;l-M&uuml;nteha</u>; Hz. Peygamber&rsquo;e (s.a.v) mira&ccedil; gecesinde g&ouml;sterilen, meleklerin oradan ileriye ge&ccedil;emiyecekleri hilkatin aldığı son şekli g&ouml;steren, emir &acirc;leminin sonundaki &ldquo;şeceretu&rsquo;l-kevn&rdquo; yani k&acirc;inat ağacıdır. <u>Sidret&rsquo;&uuml;l-M&uuml;nteha;</u> m&uuml;fessirlerin geneline g&ouml;re; Allah&rsquo;tan başkası tarafından bilinmeyen ve ondan ileriye bir kulun ge&ccedil;emeyeceği, melek, nebi ve diğer mahl&ucirc;kattan her &acirc;limin ilminin nihayeti olan mahiyetini Allah&rsquo;tan başkasının bilmediği bir makamdır.</p> <p>Hz. Muhammed (s.a.v) Cebr&acirc;il&rsquo;i bir de Mi&#39;rac&rsquo;tan inerken g&ouml;rd&uuml;. Burada Cebr&acirc;il&rsquo;in mertebesinin Efendimizin mertebesinden geri kaldığına işaret olunmuştur. Eğer (<span dir="RTL">نَزْلَةً</span>) mutlak mef&rsquo;ul olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;rse anlamı: &ldquo;Diğer bir kerre de bir inişte g&ouml;rd&uuml;&rdquo;, hal olarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;rse: &ldquo;inerken g&ouml;rd&uuml;&rdquo; demek olur. Bu inişin Mi&#39;rac gecesi olduğunda ittifak vardır. Rasulullah (s.a.v) Cebr&acirc;il&rsquo;i hakiki sureti ile bir kere Mi&#39;rac&rsquo;tan evvel Hıra&rsquo;da g&ouml;rd&uuml;, o vakit Cebr&acirc;il Rasulullah&rsquo;a inmiş idi, bir kere de Mira&ccedil;&rsquo;tan inerken g&ouml;rd&uuml;. Bunda da Rasulullah Cebr&acirc;il&rsquo;e doğru iniyordu yani Cebr&acirc;il onu istikbal ediyordu. (E.H.Yazır).</p> <p>Konu ile alakalı olarak Hz. Aişe hadislerinden Sahih-i M&uuml;slimde; <strong><span dir="RTL">وَلَقَدْ رَآهُ بِالأُفُقِ الْمُبِينِ (سورة التكوير آية 23)&nbsp;،&nbsp;وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى (سورة النجم آية 13)&nbsp; </span>&nbsp;</strong>bu iki Ayet-i kerimelerle alakalı Aişe Anamız (r.anha) <strong><em><span dir="RTL">فَقَالَتْ : أَنَا أَوَّلُ هَذِهِ الأُمَّةِ ، سَأَلَ عَنْ ذَلِكَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَقَالَ </span></em></strong><span dir="RTL">: &quot; <strong><em>إِنَّمَا هُوَ جِبْرِيلُ ، لَمْ أَرَهُ عَلَى صُورَتِهِ الَّتِي خُلِقَ عَلَيْهَا ، غَيْرَ هَاتَيْنِ الْمَرَّتَيْنِ ، رَأَيْتُهُ مُنْهَبِطًا مِنَ السَّمَاءِ ، سَادًّا عِظَمُ خَلْقِهِ مَا بَيْنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ</em></strong></span> &quot; ş&ouml;yle demiştir: <strong><em>Bu &uuml;mmetten Resulullah&rsquo;a (s.a.v) bu hususta (iki Ayet hakkında) sual soran ilk kişi benim. (soruma cevaben Resulullah): Bu iki sefer dışında hulkiyet sureti &uuml;zerine g&ouml;rmediğim o (kişi) Cebraildi. (Yani; Cebrail a.s&rsquo;ı bu iki sefer hulkiyeti sureti ile g&ouml;rd&uuml;m). Onun o muazzam hulkiyetinin g&ouml;k ve yeri kapsar şekilde Sema&rsquo;dan indiğini g&ouml;rd&uuml;m.&nbsp; </em></strong>(Sahih-i M&uuml;slim, Kitabul İman, Bab: Fi zikri Sidretil Munteha, 264)</p> <p>Ayrıca Peygamber (s.a.v)&rsquo;e vahiy getirmekle g&ouml;revli olan Cebrail (a.s)&rsquo;a refaket eden g&ouml;zlemci ve koruyucu meleklerde vardı. Ki bu Ayet-i kerimeler buna işaret etmektedir: <strong><span dir="RTL">عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَدًاۙ</span> &ldquo;Gaybı bilen yanlız O&rsquo;dur (Allah c.c). <span dir="RTL">اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَدًا</span> &ldquo;Ancak Resullerinden dilediği bunun dışındadır. Onların da &ouml;nlerinde, arkalarında g&ouml;zetleyiciler yollar.&rdquo; <span dir="RTL">لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا</span> &ldquo;B&ouml;ylece peygamber, kendisine Allah&#39;ın vahyinin melekler tarafından eksiksiz olarak ulaştırıldığını,</strong> <strong>onlarda bulunan her şeyi kuşattığını ve her şeyi bir bir saymış olduğunu bilsin diye.&rdquo; </strong>(Cin 26-28).</p> <p>Yani Allah (c.c), sadece kendisinin bildiği gaybla ilgili ilmini, yaratıklarından hi&ccedil;&shy;bir kimseye g&ouml;stermez. Ancak se&ccedil;tiği peygamberleri istisnadır. Allah bunları se&ccedil;tiği gibi gaybla ilgili bazı bilgileri bunlara vahiy yoluyla bildirir. Nitekim Muhammed (s.a.v)&rsquo;e, i&ccedil;inde gaybla ilgili haberler bulunan Kur&#39;anı kerimi vermiştir. Bu vesile ile kıyamette bize ne olacağını bildirilmektedir. Binaenaleyh Allah (c.c), se&ccedil;tiği Peygamberin &Ouml;n&uuml;ne ve arkasına, onu koruyan melekler g&ouml;nderir. B&ouml;ylece peygamberine vahiy ile bildirdiği gay&shy;bı, şeytanlar ve cinler &ccedil;alamazlar ve cinler, bu gayb haberlerini getiren melekle&shy;rin şekline giremezler.</p> <p><u>Dehhak bu &acirc;yeti izah ederken diyor ki:</u> &ldquo;Allah teala Hz. Muhammed&#39;e bir melekle vahiy g&ouml;nderdiğinde o melekle birlikte başka melekler de g&ouml;nderir&shy;di ki, onu, &ouml;n&uuml;nden ve arkasından korusunlar da şeytan bu meleğin şekline gimesin. Şeytan, ona melek suretinde geldiği takdirde: Bu bir şeytandır, ondan korun, derler. Eğer melek ona gelecek olursa: Bu senin Rabbinin el&ccedil;isidir, derler. (Taberi, Kurtubi, Cin 27).</p> <p><u>Abdullah b. Abbas diyor ki:</u> &ldquo;Allah teala Hz Muhammed&#39;e vahiy g&ouml;nde&shy;rirken onu &ouml;n&uuml;nden ve arkasından koruyan melekler de g&ouml;nderirdi ki ona g&ouml;n&shy;derilen meleğin vahiy getiren bir melek olduğunu anlamış olsun. B&ouml;ylece Pey&shy;gamber, bu meleklerin, rablerinin tebliğ ettiği Peygamberlikle ilgili vahiyleri getirdiklerini bilmiş olsun. (Taberi, Cin 27).</p> <p><u>Said b. C&uuml;beyr ve Ma&#39;mer, Katade&#39;nin bu &acirc;yeti şu şekilde izah ettiğini s&ouml;ylemişlerdir:</u> &ldquo;Allah, g&ouml;nderdiği el&ccedil;ilerini &ouml;n&uuml;nden ve arkasından koruyan melekler g&ouml;nderir ki Muhammed, kendinden &ouml;nceki Peygamberlerin de rableri&shy;nin emirlerini tebliğ ettiklerini, onların da melekler tarafından korunmuş olduk&shy;larım bilmiş olsun.&rdquo;</p> <p><u>M&uuml;cahid ise bu &acirc;yeti şu şekilde izah etmiştir:</u> &ldquo;Allah, g&ouml;nderdiği el&ccedil;inin &ouml;n&uuml;nden ve arkasından onu koruyan melekler g&ouml;nderir ki, Peygamberi yalanla&shy;yan m&uuml;şrikler bu peygamberler, rablerinin emirlerini tebliğ ettiklerini bilmiş ol&shy;sunlar.&rdquo;</p> <p><u>Said b. C&uuml;beyr Abdullah b. Abbas&#39;ın bu &acirc;yet-i kerimeyi şu şekilde izah ettiğini s&ouml;ylemiştir:</u> &ldquo;Allah, g&ouml;nderdiği el&ccedil;isinin, &ouml;n&uuml;nden ve arkasından koruyan melekleri g&ouml;nderir ki, Muhammed, meleklerin, rablerinin emirlerini tebliğ ettik&shy;lerini bilmiş olsun.&rdquo;</p> <p><u>Abdullah b. Abbas diyor ki:</u> &ldquo;Cebrail (a.s.) hi&ccedil;bir vahiy getirmemiştir ki onunla birlikte d&ouml;rt muhafız melek bulunmuş olmasın.&rdquo; (Taberi, Cin 28).</p> <p>Binaenaley Risalet ancak Peygamberlere nazil olur. Ve Risalet&rsquo;in n&uuml;zul&uuml; da Cebrail (a.s) vasıtasıyla ve beraberinde sair Meleklerin g&ouml;zetimi ve koruması altında vukubulur. Ki bu hususa yukarıya taşıdığımız Ayet-i kerimelerde de sarahaten g&ouml;r&uuml;nmektedir. Yani; <strong><span dir="RTL">فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَدًا</span> &ldquo;Onların da &ouml;nlerinde, arkalarında g&ouml;zetleyiciler yollar.&rdquo; <span dir="RTL">لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا</span> &ldquo;B&ouml;ylece peygamber, kendisine Allah&#39;ın vahyinin melekler tarafından eksiksiz olarak ulaştırıldığını,</strong> <strong>onlarda bulunan her şeyi kuşattığını ve her şeyi bir bir saymış olduğunu bilsin diye.&rdquo;</strong></p> <p>Yani Allah; se&ccedil;tiği peygamberin &ouml;n&uuml;ne ve arkasına, onu koruyan melekler g&ouml;nderir. B&ouml;ylece peygamberine vahiy ile bildirdiği gay&shy;bı, şeytanlar ve cinler &ccedil;alamazlar ve cinler, bu gayb haberlerini getiren melekle&shy;rin şekline giremezler. (Taberi, Cin 27).</p> <p>İbn Abbas ve İbn Zeyd dediler ki: &ldquo;Koruyucular&rdquo; buyruğu, Peygamber (s.a.v)&#39;ı &ouml;n&uuml;nden ve arkasından, cinlerden ve şeytanlardan koruyan koruyu&shy;cular demektir. (Kurtubi, Cin 27).</p> <p>Es-S&uuml;dd&icirc; dedi ki: &ldquo;Koruyucular&rdquo; vahyi koruyan koruyucular demektir. Al&shy;lah tarafından gelen i&ccedil;in: Bu Allah&#39;tandır, derler. Şeytanın yaptığı telkinler i&ccedil;in de: Bu şeytandandır, derlerdi. (Kurtubi, Cin 27).</p> <p>Allah; risaleti i&ccedil;in se&ccedil;ip beğendiği kişinin &ouml;n&uuml;nden ve ardından, onu bekleyecek şeytanların ve cinlerin vesveselerinden ve karıştırmalarından muhafaza ederek, b&ouml;ylece kendisine vahyedilen şeyleri insanlara tebliğ etmesini sağlayacak; keza onu, kendisine eziyet etmesinler ve zarar vermesinler diye, insan şeytanlarının zahmetlerinden koruyacak bek&ccedil;i melekler g&ouml;revlendirir demektir. (F.Razi, Cin 27). (Devam edecek inşallah).</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.