HASİP TAYLAN
Köşe Yazarı
HASİP TAYLAN
 

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (1)

<p><strong><span dir="RTL">بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ</span></strong></p> <p>&nbsp;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; D&uuml;nya hayatı deyince ş&uuml;phesiz İnsanın doğumundan &ouml;l&uuml;m&uuml;ne kadar d&uuml;nyada ge&ccedil;irdiği s&uuml;re akla gelir. Tarih boyunca &Acirc;demoğlunun d&uuml;nya hayatı ile alakalı bir&ccedil;ok felsef&icirc; nazariyeler ortaya atılmıştır. Bu nazariyelerin tamamı hayatın başlangıcı, gayesi, anlamı ve sonucu hakkında insanı tatmin etmekten uzak &ccedil;eşitli yorumlardan başka bir şeye yaramamışlardır. Kur&rsquo;an-ı Kerim&rsquo;in muhtelif Ayetlerinde de insanoğlunun bu faraziye, yorum ve zanlarına yer verilmekte, bunların hakikatten uzak olduklarını zikretmekte ve bunları tekzip etmektedir. Bu faraziye ve yorumları tekzip eden misal bazı Ayetler şunlardır:</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; <strong>&nbsp;<span dir="RTL">وَقَالُوا مَا هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ</span>&nbsp; &ldquo;Ve hem onlar dediler ki: O hayat sırf bizim D&uuml;nya hayatımızdan ibarettir. &Ouml;l&uuml;r&uuml;z ve yaşarız ve bizi ancak dehr (Zaman) hel&acirc;k eder. H&acirc;lbuki buna dair bir bigileri yoktur. Onlar yalnızca zannederler.&rdquo; </strong>(Casiye 24).</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Başka bir Ayet-i Kerime: <strong><span dir="RTL">اِنْ هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثٖينَ</span> &ldquo;O, bizim D&uuml;nya hayatımızdan başka bir şey değildir, &ouml;l&uuml;r&uuml;z ve yaşarız, fakat biz ba&#39;s olunmayız&rdquo; </strong>(Mu&rsquo;minun 37).</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Konu ile alakalı İbn-i Kesir tefsirinde şunlar yazılmaktadır: Allah Te&acirc;l&acirc; burada dehr&icirc; k&acirc;firlerle kıyameti ink&acirc;r eden ve maddeci k&acirc;firlere uyan Arap m&uuml;şriklerinin s&ouml;zlerini haber veriyor: &laquo;Hayat, ancak bu d&uuml;nyada yaşadığımızdır. &Ouml;l&uuml;r&uuml;z ve yaşarız, dediler.&raquo; Sadece bu d&uuml;nya yurdu vardır. Bir kavim &ouml;l&uuml;rken, diğerleri yaşamaktadır. Allah&#39;a d&ouml;n&uuml;ş ve kıyamet yoktur. Kıyamet g&uuml;n&uuml;n&uuml; ink&acirc;r eden Arap m&uuml;şrikleri ile i&ccedil;lerindeki il&acirc;hiyat&ccedil;ı filozofların s&ouml;yledikleri bunlardır. Onlar, ilk yaratılmayı ve Allah&#39;a d&ouml;n&uuml;ş&uuml; ink&acirc;r etmektedirler. Aynı g&ouml;r&uuml;şe sahip olan tenas&uuml;h (Reenkarnasyon) nazariyesini ileri s&uuml;ren materyalist filozoflar da bir yaratıcının varlığını ink&acirc;r etmekte ve her 36.000 senede her şeyin &ouml;nceki haline d&ouml;neceğine inanmaktadırlar. Onlar bunun sonsuza kadar tekrarlanacağını zannetmektedirler. B&ouml;ylece akıl sahipleriyle tartışıp ink&acirc;r etmekte ve nakledilen sahih haberleri de yalanlamaktadırlar. Bu sebepledir ki onlar: &laquo;Bizi ancak dehr helak eder.&raquo; derken Allah Te&acirc;l&acirc; da ş&ouml;yle buyurmaktadır: &laquo;Oysa bu konuda onların bir bilgileri yoktur. Onlar sadece zannediyorlar (vehme kapılıp hay&acirc;l peşinde koşuyorlar).&raquo; (İbni Kesir tfsr. Mu&rsquo;minun 37)</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Acaba d&uuml;nya hayatının amacı; iyi bir meslek edinmek, varlıklı olmak, aile kurmak veya keyfimize g&ouml;re g&uuml;n&uuml;m&uuml;z&uuml; g&uuml;n etmek midir? H&acirc;lbuki biliyoruz ki; hayatımızın amacı olarak g&ouml;r&uuml;p saydığımız bu ve daha sayamadığımız onlarca hatta binlerce metanın ve d&uuml;nya g&uuml;zelliklerinin t&uuml;m&uuml; zamanı gelince yok olacaktır. Ayrıca saymakla bitiremeyeceğimiz bu d&uuml;nya metaının ve g&uuml;zelliklerinin tamamından en uygun bir fayda elde edebiliyor muyuz? &Ouml;rneğin; onlarca odadan oluşan malik&acirc;nelere sahip olan varlıklı biri, ancak bir odada kalabilir, binlerce mağazaları, ticaret merkezleri ve sair zenginliği olan ancak ihtiyacı olan &ccedil;ok c&uuml;zi bir kısmından faydalanabilir ve binlerce &ccedil;eşit yiyeceğe sahip olan, en fazla iki &uuml;&ccedil; tabak yiyebilir, daha fazlasını yiyemez. Ş&uuml;phesiz insanoğlu yaşadığı s&uuml;rece hayatını devam ettirmesi, dolayısıyla Allah&rsquo;a (c.c), nefsine, &ccedil;evresine, insanlığa, hayvanata, nebatata ve kısacası t&uuml;m varlığa karşı olan g&ouml;revlerini ifa edebilmesi i&ccedil;in D&uuml;nya nimetlerinden yararlanması gayet tabidir.</p> <p>Ancak, m&uuml;minler aşırılıklar karşısında adil bir denge g&ouml;zeten ve hem zevk ve safahatı hem de m&uuml;balağalı bir z&uuml;hd&uuml; reddederek, insanın tabiatını ve imk&acirc;nlarını değerlendirmede ger&ccedil;ek&ccedil;i ve makul davranan bir topluluk olmalıdır. Kur&rsquo;an sık&ccedil;a tekrarladığı, hayatın her cephesinde dengeli ve &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml; olma &ccedil;ağrısı ile uyumlu olarak m&uuml;minlere, hayatlarının beden&icirc; ve madd&icirc; y&ouml;n&uuml;ne &ccedil;ok fazla ağırlık vermemelerini &ouml;ğ&uuml;tler; ama aynı zamanda insanın bu beden&icirc; hayat ile ilgili ihtiya&ccedil; ve isteklerinin ilah&icirc; iradenin eseri ve bu nedenle de meşru olduğunu kabul eder. Ancak t&uuml;m bu nimetler ama&ccedil; değil, tam aksine yukarıda zikrettiklerimiz varlıklara karşı g&ouml;revlerimizin ifasında yardımcı birer meta olmalı ve dolayısıyla hakikate ulaşmamızı sağlayan birer ara&ccedil; olarak telakki edilmelidir. Bu hususta İmam-i Rabbani (k.s) ş&ouml;yle demektedir:</p> <p>&nbsp;Ey oğul, Asıl &ouml;nemle &uuml;zerinde durulması gereken iş, mubah şeylerin fuzul&icirc; kısmını terk etmek ve onların zarur&icirc; olan miktarı ile yetinmektir. Bu zarur&icirc; miktar dahi, ibadet vazifelerinde toplu olmak ve kuvvet bulmak niyeti ile alınmalıdır.</p> <p>Ş&ouml;yle ki: Yenen yemekten maksat, taatın yerine getirilmesi i&ccedil;in kuvvet husul&uuml; olmalıdır. Elbise giymekten maksat, avret mahallini kapamak, sıcaktan ve soğuktan korunmaktır. Bu kıyası sair zarur&icirc; mubah işlerde dahi devam ettirmelidir. (Mektubat-i Rabbani, 73. Mektup)</p> <p>Nitekim Cenabı Hak (c.c) şu Ayet-i Kerimede bize l&uuml;tuf ettiği sonsuz nimetlerden başta Ahiret yurdunu aramamızın ve tercih etmemiz gerektiğinin yanında, d&uuml;nyadaki nasibimizi de unutmamamızı buyurmaktadır. Ayet-i Kerime Ş&ouml;yledir: <strong><span dir="RTL">وَابْتَغِ فٖيمَا اٰتٰیكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ <u>وَلَا تَنْسَ نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا</u> وَاَحْسِنْ كَمَا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِى الْاَرْضِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ</span> &ldquo;Allah&rsquo;ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara ve<u> D&uuml;nya&rsquo;dan da nasibini unutma.</u> Allah&rsquo;ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yery&uuml;z&uuml;nde fesat &ccedil;ıkarmayı isteme. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah, m&uuml;fsitleri sevmez.&rdquo;</strong> (Kasas 77).</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Yani; Allah&#39;ın sana d&uuml;nyada verdiği nimetlerden ahiretin i&ccedil;in harca ve sevabını kazanmaya bak. Ayni zamanda d&uuml;nyada iken helal kazan&ccedil; elde etmeye &ccedil;alışarak rızkını aramayı unutma. Dolayısıyla hem d&uuml;nya rızkını temin et ve hem de bu vesile ile bu helal kazancınla, Allah&#39;ın (c.c) rızasına nail olup, azabından kurtaracak şeyleri yapmış ol. Nitekim bir Hadis-i şerifte;<strong><span dir="RTL"> ا دّنيا مزرعة الاَخرة </span>&nbsp;&nbsp;&ldquo;D&uuml;nya ahretin tarlasıdır&rdquo; </strong>(M&uuml;navi) buyurmaktadır. Keza Allah (c.c) Ayet-i Kerimede ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُولٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا</span></strong> <strong>&ldquo;Her kim Ahireti ister ve ona uygun bir &ccedil;alışma ile onun i&ccedil;in m&uuml;min olarak &ccedil;alışırsa, işte</strong><strong> o</strong><strong>nların &ccedil;alışmalarının karşılığı verilir.&rdquo; </strong>(İsra 19). Kim m&uuml;min olarak (ancak m&uuml;minler ahirette m&uuml;k&acirc;fatlandırılırlar) ahireti diler ahiret yurdunu ister ve bunun i&ccedil;in gereği gibi &ccedil;alışırsa, yani; ahirette karşılığını almak i&ccedil;in itaatlerde bulunursa, işte onların &ccedil;alışmaları karşılıksız kalmaz. Onların bu amelleri geri &ccedil;evrilmez. Muhakkak kat kat m&uuml;k&acirc;fatlandırılırlar.</p> <p>Dolayısıyla, d&uuml;nyasını haramdan uzak, emir ve nehiylere riayet ederek ge&ccedil;iren kimse hem d&uuml;nya ve hem de ahiret saadetine nail olacaktır. Binaenaleyh gerek d&uuml;nya hayatına ve gerekse ebedi hayata lazım olan t&uuml;m bu nimetlerin temin yeri olan d&uuml;nyanın &ouml;nemini idrak eden kişi, b&uuml;t&uuml;n nimetlerin mek&acirc;nı olan d&uuml;nyayı her iki &acirc;lem i&ccedil;in en verimli bir şekilde değerlendirir. Ama kim kalkar da, bu d&uuml;nya hayatını, Allah&#39;ın emirlerine itaat ve nehiylerinden sakınmak yerine, şeytana t&acirc;at ve hev&acirc;ya ittiba uğruna harcarsa, işte kınanan ve h&uuml;sranda olan o olur.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bu hususta el-Hasen ve Katade ş&ouml;yle demişlerdir: Sen hel&acirc;lden istifade etmek ve helali talep etmek ve d&uuml;nyada akıbetini g&ouml;z &ouml;n&uuml;nde bulundurmak suretiyle, d&uuml;nyadan payını almayı unutma, elden &ccedil;ıkarma.</p> <p>Keza İbn-i &Ouml;mer ş&ouml;yle demiştir: &quot;Ebediyen yaşayacakmışsın gibi d&uuml;nyan i&ccedil;in ekin ek, yarın &ouml;lecekmişsin gibi ahiretin i&ccedil;in &ccedil;alış!&quot;</p> <p>İbnu&#39;l-Arab&icirc; dedi ki: Bu hususta bana g&ouml;re en g&uuml;zel a&ccedil;ıklama Katade&#39;nin şu s&ouml;z&uuml;d&uuml;r: &ldquo;Sen helal olan nasibini unutma. İşte bu senin d&uuml;nyadan alacağın nasibindir. Ger&ccedil;ekten, bundan da g&uuml;zel ne vardır?&rdquo;&nbsp; (Kurtubi tfsr., Kasas 77)</p> <p>Kısacası, insanların d&uuml;nya hayatındaki didişmelerinin &ccedil;oğu, boş bir hırstan kaynaklanmaktadır. Oysa bunlar ne hırs yapılacak, ne de sahip olunduğu i&ccedil;in gurur duyulacak şeylerdir. Aksine şu Ayet-i kerimede belirtildiği gibi, her biri ge&ccedil;ici d&uuml;nya hayatının aldatıcı birer metaıdır: <strong><span dir="RTL">اِعْلَمُوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزٖينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِى الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهٖيجُ فَتَرٰیهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِى الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَدٖيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ</span> &ldquo;Biliniz ki: D&uuml;nya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir s&uuml;s ve aranızda bir &ouml;vg&uuml; ve mal ve evlatta bir&ccedil;okluk yarışından ibarettir. Bir yağmur temsili gibi, yağdığında bitirdiği ot &ccedil;ift&ccedil;iyi imrendirir, hoşuna gider. Sonra kurumaya y&uuml;z tutar da sen onu sararmış olarak g&ouml;r&uuml;rs&uuml;n. Sonra da &ccedil;er &ccedil;&ouml;p olur. Ve Ahirette ise ya şiddetli bir azap veya Allah&rsquo;ın mağfiret ve rızası vardır. D&uuml;nya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir. </strong>(Hadid 20)</p> <p>Bu ayetin bize anlatmak istediği şu olmalıdır; İnsanın ahiret hayatına faydası yerine zararı olan amellere dalması ve bu t&uuml;r amellerle d&uuml;nyaya bağlanması, onun i&ccedil;in bir zillet ve telafisi m&uuml;mk&uuml;n olmayan bir hayal kırıklığı ve pişmanlıktır. Dolayısıyla Cen&acirc;b-ı Hakk (c.c), yukarıdaki Ayet-i kerimede d&uuml;nya hayatını şu vasıflarla vasıflandırmıştır:</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı bir oyundur&quot;:</strong> Oyun ise, oynayanı yoran, oyalayan ve sonu&ccedil;ta failine uğrunda &ccedil;ektiklerinin karşılığını hi&ccedil;bir şekilde vermeden sona eren faydasız bir ameldir. Geriye boşa heba edilen zaman ve verimi olmayan enerji kaybı kalır ki buda faydadan sayılmaz. Ayni zamanda oyun kişinin d&uuml;nyaya bağlılığını arttırır ve ahiret amellerinden alıkoyar.</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı bir eğlencedir&quot;.</strong> Eğlence de failine başta ahretini olmak &uuml;zere her şeyi unutturup kendine bağlayan bir meşgaledir. Sona erdiğinde, genel olarak geride, sadece bir hayıflanma ve en kısa zamanda ona tekrar kavuşmak i&ccedil;in şiddetli bir &ouml;zlem duygusu kalır. Buda failini kendisine m&uuml;ptela kılar. Dolayısıyla kişi bu eğlence uğruna zamanının, &ouml;mr&uuml;n&uuml;n, malının, enerjisinin vs. heba olmasına mal olduğunu d&uuml;ş&uuml;nmeden, tekrar ayni lezzet ve zevke ne zaman kavuşacağını sabırsızlıkla bekler. B&ouml;ylece m&uuml;ptela olduğu bu fiilden bir t&uuml;rl&uuml; vazge&ccedil;emez ve nefsine mağlup d&uuml;şerek nefsinin bunlara karşı aşırı bir iştiyak ve &ouml;zlemle duyduğu hazdan dolayı, zarar verici fiiller zincirleme birbirini takip eder. Dolayısıyla ahiretten alıkoyan, yani meşgul etmek suretiyle insanı ahirete y&ouml;nelmekten men eden ve faili i&ccedil;in herhangi bir fayda sağlamayan sonu h&uuml;sran olan bir ameldir.</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı bir s&uuml;st&uuml;r: </strong>Yani kendisi ile s&uuml;slenilen şey demektir. G&ouml;z kamaştırıcı ve celp edici nefsani d&uuml;nya g&uuml;zellikleri ile s&uuml;slenirken, ahiret i&ccedil;in amel unutulur ve icra edilmez. B&ouml;ylece Allah&#39;a itaat dışındaki şeylerle s&uuml;slenen kimsenin durumuna d&uuml;şer. Buda kişi i&ccedil;in h&uuml;srandır.</p> <p>İbn-i Abbas bu Ayet&rsquo; in manasının ş&ouml;yle olduğunu s&ouml;ylemiştir: &quot;K&acirc;fir kimse, ahiret i&ccedil;in &ccedil;alışma değil de, hayatı boyunca hep d&uuml;nya s&uuml;s&uuml;n&uuml; elde etmekle meşgul olur ve bu tıpkı, &quot;Ey mağrur, senin hayatın bir yanılma ve gaflettir&quot; denilmesi gibidir.&quot; (F. Razi tfsr., Hadid 20)</p> <p>Mevzu ile alakalı İmam-i Rabbani (k.s) ş&ouml;yle buyurmaktadır: Ey oğul, bu d&uuml;nya, imtihan ve iptil&acirc; mahallidir. Onun y&uuml;z&uuml; yaldızla ve &ccedil;eşitli s&uuml;slerle tezyin edilmiştir. Sureti nakışlı &ccedil;irkin bir kadın gibidir. Kaş &ccedil;ekilmiş, yanaklar boyanmıştır, ilk nazarda tatlı gelir, g&ouml;ze tazelik ve canlılık hayali verir. L&acirc;kin hakikatte o: &Uuml;zerine koku atılmış cifeye (leşe) benzer. Sineklerin ve kurtların i&ccedil;ine dolduğu bir mezbele (&ccedil;&ouml;pl&uuml;k) gibidir. Su gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;r; o bir seraptır. Şeker suretinde, zehirdir. Onun i&ccedil;i, harap, pis ve k&ouml;t&uuml;d&uuml;r. O, bu boyası s&uuml;s&uuml; ve hayasızlığı ile s&ouml;ylenenlerin ve anlatılanların t&uuml;m&uuml;nden şerlidir. Onun aşığı sefih (deli, şaşkın) ve b&uuml;y&uuml;l&uuml;d&uuml;r. Fitneye d&uuml;şm&uuml;ş, &ccedil;ıldırmış ve aldatılmıştır. Her kim onun zahirine aldanırsa, ebedi kayıp zehri ile zehirlenmiş olur. Her kim onun tazeliğine ve tadına bakarsa, onun nasibi sonsuzluğa kadar pişmanlık olur.</p> <p>Seyyid&#39;&uuml;l-K&acirc;inat Resul&ucirc;llah (s.a.v) efendimiz ş&ouml;yle buyurdu:</p> <p>&mdash; &laquo;D&uuml;nya ve ahiret iki kuma gibidir; birini razı etsen, diğeri darılır.&raquo; (Mektubat-i Rabbani, 73. Mektup)</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı, f&acirc;ni ve zail sıfatlarla, aranızda bir &ouml;v&uuml;n&ccedil; vesilesidir.&quot;:</strong> Yani d&uuml;nya ile kiminiz kiminize karşı &ouml;v&uuml;n&uuml;rs&uuml;n&uuml;z. Bu &ouml;v&uuml;nme ya nesep bakımından yahut ta mevki, makam, g&uuml;&ccedil;, kuvvet, asker, taraftar bakımındandır. H&acirc;lbuki b&uuml;t&uuml;n bunlar bir g&uuml;n son bulan şeylerdir.</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı, mallarda ve &ccedil;ocuklarda bir &ccedil;oğalma vesilesidir.&quot; </strong>&Ccedil;&uuml;nk&uuml; cahiliye &acirc;detlerinden birisi de evlatların, malların &ccedil;okluğu ile &ouml;ğ&uuml;nmekti. M&uuml;minlerin &ccedil;okluğuyla &ouml;ğ&uuml;necekleri şey ise iman ve itaattir.</p> <p>İbn Abbas ş&ouml;yle der: &quot;Kişi, malını, Allah&#39;ın gazabının s&ouml;z konusu olduğu yerler i&ccedil;in cem eder, o mal sayesinde Allah&#39;ın dostlarına tepeden bakar ve o malını, Allah&#39;ın gazabına sebep olacak yerlerde harcar. Dolayısıyla bu mal, &uuml;st &uuml;ste, istiflenmiş, zulmetler misalidir. Cenabi Hak, d&uuml;nyadakilerin mutlaka bu kısımlardan biri ile ilgili olacağını bildirmiş olmaktadır. Yine Cen&acirc;bi Hak, d&uuml;nyanın durumunun, bu hususlardan hali olmayınca, kişinin bunlardan y&uuml;z &ccedil;evirip de, kendisini, ahiretini mamur edecek şeylere y&ouml;neltecek olanları yapması gerektiğini beyan buyurmuştur. (F. Razi tfsr., Hadid 20)</p> <p>Daha sonra Cen&acirc;bi Hak, bu d&uuml;nya hayatı i&ccedil;in bir misal getirerek ş&ouml;yle buyurmaktadır:&nbsp; D&uuml;nya hayatı şu yağmura benzer ki, bitirdiği otlar &ccedil;ift&ccedil;ilerin hoşuna gider. Fakat o otlar aynı hallerini koruyamazlar. Zamanla kururlar. Yeşil iken sapsarı kesilirler. Daha sonra da k&ouml;klerinden kopup &ccedil;er &ccedil;&ouml;p haline d&ouml;n&uuml;ş&uuml;rler. İşte d&uuml;nya hayatı da insan i&ccedil;in b&ouml;yledir. İnsan &ouml;nce filizlenmiş otlar gibi anasından doğar, gen&ccedil;lik &ccedil;ağına ulaşır. Daha sonra otların sararıp solduğu gibi ihtiyarlar. Sonunda da &ouml;l&uuml;r ve toprağa d&ouml;nmeye mahk&ucirc;m olur. D&uuml;nyada bu safhaları yaşayan insan, ahirette de başıboş bırakılmaz. Zira orada, ink&acirc;rcılar i&ccedil;in şiddetli bir azap, iman ehli i&ccedil;in de Allah&rsquo;ın (c.c) affı ve rızasına erişme vardır. D&uuml;nya hayatı ise aldatıcı bir kısım varlıklardan başka bir şey değildir. H&acirc;lbuki cennetin k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir yeri b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyaya değer.</p> <p>Evet; Cennetin k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir yeri b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyaya değer. Ve Cennet&rsquo;ten bir k&uuml;&ccedil;&uuml;k veya b&uuml;y&uuml;k yer elde etmemiz i&ccedil;inde Cenabı Hak (c.c) D&uuml;nyayı ve dolayısıyla D&uuml;nya hayatını bize bir vesile kılmıştır. Binaenaleyh d&uuml;nya hayatının gayesine ve yaratılış hikmetine vakıf olanlar i&ccedil;in, D&uuml;nya kendilerini cennete g&ouml;t&uuml;ren bir vesile olacaktır. (DEVAM EDECEK İNŞA-ALLAH)</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 15 Şubat 2016 - Pazartesi

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (1)

<p><strong><span dir="RTL">بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ</span></strong></p> <p>&nbsp;</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; D&uuml;nya hayatı deyince ş&uuml;phesiz İnsanın doğumundan &ouml;l&uuml;m&uuml;ne kadar d&uuml;nyada ge&ccedil;irdiği s&uuml;re akla gelir. Tarih boyunca &Acirc;demoğlunun d&uuml;nya hayatı ile alakalı bir&ccedil;ok felsef&icirc; nazariyeler ortaya atılmıştır. Bu nazariyelerin tamamı hayatın başlangıcı, gayesi, anlamı ve sonucu hakkında insanı tatmin etmekten uzak &ccedil;eşitli yorumlardan başka bir şeye yaramamışlardır. Kur&rsquo;an-ı Kerim&rsquo;in muhtelif Ayetlerinde de insanoğlunun bu faraziye, yorum ve zanlarına yer verilmekte, bunların hakikatten uzak olduklarını zikretmekte ve bunları tekzip etmektedir. Bu faraziye ve yorumları tekzip eden misal bazı Ayetler şunlardır:</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; <strong>&nbsp;<span dir="RTL">وَقَالُوا مَا هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ</span>&nbsp; &ldquo;Ve hem onlar dediler ki: O hayat sırf bizim D&uuml;nya hayatımızdan ibarettir. &Ouml;l&uuml;r&uuml;z ve yaşarız ve bizi ancak dehr (Zaman) hel&acirc;k eder. H&acirc;lbuki buna dair bir bigileri yoktur. Onlar yalnızca zannederler.&rdquo; </strong>(Casiye 24).</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Başka bir Ayet-i Kerime: <strong><span dir="RTL">اِنْ هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثٖينَ</span> &ldquo;O, bizim D&uuml;nya hayatımızdan başka bir şey değildir, &ouml;l&uuml;r&uuml;z ve yaşarız, fakat biz ba&#39;s olunmayız&rdquo; </strong>(Mu&rsquo;minun 37).</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Konu ile alakalı İbn-i Kesir tefsirinde şunlar yazılmaktadır: Allah Te&acirc;l&acirc; burada dehr&icirc; k&acirc;firlerle kıyameti ink&acirc;r eden ve maddeci k&acirc;firlere uyan Arap m&uuml;şriklerinin s&ouml;zlerini haber veriyor: &laquo;Hayat, ancak bu d&uuml;nyada yaşadığımızdır. &Ouml;l&uuml;r&uuml;z ve yaşarız, dediler.&raquo; Sadece bu d&uuml;nya yurdu vardır. Bir kavim &ouml;l&uuml;rken, diğerleri yaşamaktadır. Allah&#39;a d&ouml;n&uuml;ş ve kıyamet yoktur. Kıyamet g&uuml;n&uuml;n&uuml; ink&acirc;r eden Arap m&uuml;şrikleri ile i&ccedil;lerindeki il&acirc;hiyat&ccedil;ı filozofların s&ouml;yledikleri bunlardır. Onlar, ilk yaratılmayı ve Allah&#39;a d&ouml;n&uuml;ş&uuml; ink&acirc;r etmektedirler. Aynı g&ouml;r&uuml;şe sahip olan tenas&uuml;h (Reenkarnasyon) nazariyesini ileri s&uuml;ren materyalist filozoflar da bir yaratıcının varlığını ink&acirc;r etmekte ve her 36.000 senede her şeyin &ouml;nceki haline d&ouml;neceğine inanmaktadırlar. Onlar bunun sonsuza kadar tekrarlanacağını zannetmektedirler. B&ouml;ylece akıl sahipleriyle tartışıp ink&acirc;r etmekte ve nakledilen sahih haberleri de yalanlamaktadırlar. Bu sebepledir ki onlar: &laquo;Bizi ancak dehr helak eder.&raquo; derken Allah Te&acirc;l&acirc; da ş&ouml;yle buyurmaktadır: &laquo;Oysa bu konuda onların bir bilgileri yoktur. Onlar sadece zannediyorlar (vehme kapılıp hay&acirc;l peşinde koşuyorlar).&raquo; (İbni Kesir tfsr. Mu&rsquo;minun 37)</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Acaba d&uuml;nya hayatının amacı; iyi bir meslek edinmek, varlıklı olmak, aile kurmak veya keyfimize g&ouml;re g&uuml;n&uuml;m&uuml;z&uuml; g&uuml;n etmek midir? H&acirc;lbuki biliyoruz ki; hayatımızın amacı olarak g&ouml;r&uuml;p saydığımız bu ve daha sayamadığımız onlarca hatta binlerce metanın ve d&uuml;nya g&uuml;zelliklerinin t&uuml;m&uuml; zamanı gelince yok olacaktır. Ayrıca saymakla bitiremeyeceğimiz bu d&uuml;nya metaının ve g&uuml;zelliklerinin tamamından en uygun bir fayda elde edebiliyor muyuz? &Ouml;rneğin; onlarca odadan oluşan malik&acirc;nelere sahip olan varlıklı biri, ancak bir odada kalabilir, binlerce mağazaları, ticaret merkezleri ve sair zenginliği olan ancak ihtiyacı olan &ccedil;ok c&uuml;zi bir kısmından faydalanabilir ve binlerce &ccedil;eşit yiyeceğe sahip olan, en fazla iki &uuml;&ccedil; tabak yiyebilir, daha fazlasını yiyemez. Ş&uuml;phesiz insanoğlu yaşadığı s&uuml;rece hayatını devam ettirmesi, dolayısıyla Allah&rsquo;a (c.c), nefsine, &ccedil;evresine, insanlığa, hayvanata, nebatata ve kısacası t&uuml;m varlığa karşı olan g&ouml;revlerini ifa edebilmesi i&ccedil;in D&uuml;nya nimetlerinden yararlanması gayet tabidir.</p> <p>Ancak, m&uuml;minler aşırılıklar karşısında adil bir denge g&ouml;zeten ve hem zevk ve safahatı hem de m&uuml;balağalı bir z&uuml;hd&uuml; reddederek, insanın tabiatını ve imk&acirc;nlarını değerlendirmede ger&ccedil;ek&ccedil;i ve makul davranan bir topluluk olmalıdır. Kur&rsquo;an sık&ccedil;a tekrarladığı, hayatın her cephesinde dengeli ve &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml; olma &ccedil;ağrısı ile uyumlu olarak m&uuml;minlere, hayatlarının beden&icirc; ve madd&icirc; y&ouml;n&uuml;ne &ccedil;ok fazla ağırlık vermemelerini &ouml;ğ&uuml;tler; ama aynı zamanda insanın bu beden&icirc; hayat ile ilgili ihtiya&ccedil; ve isteklerinin ilah&icirc; iradenin eseri ve bu nedenle de meşru olduğunu kabul eder. Ancak t&uuml;m bu nimetler ama&ccedil; değil, tam aksine yukarıda zikrettiklerimiz varlıklara karşı g&ouml;revlerimizin ifasında yardımcı birer meta olmalı ve dolayısıyla hakikate ulaşmamızı sağlayan birer ara&ccedil; olarak telakki edilmelidir. Bu hususta İmam-i Rabbani (k.s) ş&ouml;yle demektedir:</p> <p>&nbsp;Ey oğul, Asıl &ouml;nemle &uuml;zerinde durulması gereken iş, mubah şeylerin fuzul&icirc; kısmını terk etmek ve onların zarur&icirc; olan miktarı ile yetinmektir. Bu zarur&icirc; miktar dahi, ibadet vazifelerinde toplu olmak ve kuvvet bulmak niyeti ile alınmalıdır.</p> <p>Ş&ouml;yle ki: Yenen yemekten maksat, taatın yerine getirilmesi i&ccedil;in kuvvet husul&uuml; olmalıdır. Elbise giymekten maksat, avret mahallini kapamak, sıcaktan ve soğuktan korunmaktır. Bu kıyası sair zarur&icirc; mubah işlerde dahi devam ettirmelidir. (Mektubat-i Rabbani, 73. Mektup)</p> <p>Nitekim Cenabı Hak (c.c) şu Ayet-i Kerimede bize l&uuml;tuf ettiği sonsuz nimetlerden başta Ahiret yurdunu aramamızın ve tercih etmemiz gerektiğinin yanında, d&uuml;nyadaki nasibimizi de unutmamamızı buyurmaktadır. Ayet-i Kerime Ş&ouml;yledir: <strong><span dir="RTL">وَابْتَغِ فٖيمَا اٰتٰیكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ <u>وَلَا تَنْسَ نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا</u> وَاَحْسِنْ كَمَا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِى الْاَرْضِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ</span> &ldquo;Allah&rsquo;ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara ve<u> D&uuml;nya&rsquo;dan da nasibini unutma.</u> Allah&rsquo;ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yery&uuml;z&uuml;nde fesat &ccedil;ıkarmayı isteme. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah, m&uuml;fsitleri sevmez.&rdquo;</strong> (Kasas 77).</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Yani; Allah&#39;ın sana d&uuml;nyada verdiği nimetlerden ahiretin i&ccedil;in harca ve sevabını kazanmaya bak. Ayni zamanda d&uuml;nyada iken helal kazan&ccedil; elde etmeye &ccedil;alışarak rızkını aramayı unutma. Dolayısıyla hem d&uuml;nya rızkını temin et ve hem de bu vesile ile bu helal kazancınla, Allah&#39;ın (c.c) rızasına nail olup, azabından kurtaracak şeyleri yapmış ol. Nitekim bir Hadis-i şerifte;<strong><span dir="RTL"> ا دّنيا مزرعة الاَخرة </span>&nbsp;&nbsp;&ldquo;D&uuml;nya ahretin tarlasıdır&rdquo; </strong>(M&uuml;navi) buyurmaktadır. Keza Allah (c.c) Ayet-i Kerimede ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُولٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا</span></strong> <strong>&ldquo;Her kim Ahireti ister ve ona uygun bir &ccedil;alışma ile onun i&ccedil;in m&uuml;min olarak &ccedil;alışırsa, işte</strong><strong> o</strong><strong>nların &ccedil;alışmalarının karşılığı verilir.&rdquo; </strong>(İsra 19). Kim m&uuml;min olarak (ancak m&uuml;minler ahirette m&uuml;k&acirc;fatlandırılırlar) ahireti diler ahiret yurdunu ister ve bunun i&ccedil;in gereği gibi &ccedil;alışırsa, yani; ahirette karşılığını almak i&ccedil;in itaatlerde bulunursa, işte onların &ccedil;alışmaları karşılıksız kalmaz. Onların bu amelleri geri &ccedil;evrilmez. Muhakkak kat kat m&uuml;k&acirc;fatlandırılırlar.</p> <p>Dolayısıyla, d&uuml;nyasını haramdan uzak, emir ve nehiylere riayet ederek ge&ccedil;iren kimse hem d&uuml;nya ve hem de ahiret saadetine nail olacaktır. Binaenaleyh gerek d&uuml;nya hayatına ve gerekse ebedi hayata lazım olan t&uuml;m bu nimetlerin temin yeri olan d&uuml;nyanın &ouml;nemini idrak eden kişi, b&uuml;t&uuml;n nimetlerin mek&acirc;nı olan d&uuml;nyayı her iki &acirc;lem i&ccedil;in en verimli bir şekilde değerlendirir. Ama kim kalkar da, bu d&uuml;nya hayatını, Allah&#39;ın emirlerine itaat ve nehiylerinden sakınmak yerine, şeytana t&acirc;at ve hev&acirc;ya ittiba uğruna harcarsa, işte kınanan ve h&uuml;sranda olan o olur.</p> <p>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bu hususta el-Hasen ve Katade ş&ouml;yle demişlerdir: Sen hel&acirc;lden istifade etmek ve helali talep etmek ve d&uuml;nyada akıbetini g&ouml;z &ouml;n&uuml;nde bulundurmak suretiyle, d&uuml;nyadan payını almayı unutma, elden &ccedil;ıkarma.</p> <p>Keza İbn-i &Ouml;mer ş&ouml;yle demiştir: &quot;Ebediyen yaşayacakmışsın gibi d&uuml;nyan i&ccedil;in ekin ek, yarın &ouml;lecekmişsin gibi ahiretin i&ccedil;in &ccedil;alış!&quot;</p> <p>İbnu&#39;l-Arab&icirc; dedi ki: Bu hususta bana g&ouml;re en g&uuml;zel a&ccedil;ıklama Katade&#39;nin şu s&ouml;z&uuml;d&uuml;r: &ldquo;Sen helal olan nasibini unutma. İşte bu senin d&uuml;nyadan alacağın nasibindir. Ger&ccedil;ekten, bundan da g&uuml;zel ne vardır?&rdquo;&nbsp; (Kurtubi tfsr., Kasas 77)</p> <p>Kısacası, insanların d&uuml;nya hayatındaki didişmelerinin &ccedil;oğu, boş bir hırstan kaynaklanmaktadır. Oysa bunlar ne hırs yapılacak, ne de sahip olunduğu i&ccedil;in gurur duyulacak şeylerdir. Aksine şu Ayet-i kerimede belirtildiği gibi, her biri ge&ccedil;ici d&uuml;nya hayatının aldatıcı birer metaıdır: <strong><span dir="RTL">اِعْلَمُوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزٖينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِى الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهٖيجُ فَتَرٰیهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِى الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَدٖيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ</span> &ldquo;Biliniz ki: D&uuml;nya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir s&uuml;s ve aranızda bir &ouml;vg&uuml; ve mal ve evlatta bir&ccedil;okluk yarışından ibarettir. Bir yağmur temsili gibi, yağdığında bitirdiği ot &ccedil;ift&ccedil;iyi imrendirir, hoşuna gider. Sonra kurumaya y&uuml;z tutar da sen onu sararmış olarak g&ouml;r&uuml;rs&uuml;n. Sonra da &ccedil;er &ccedil;&ouml;p olur. Ve Ahirette ise ya şiddetli bir azap veya Allah&rsquo;ın mağfiret ve rızası vardır. D&uuml;nya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir. </strong>(Hadid 20)</p> <p>Bu ayetin bize anlatmak istediği şu olmalıdır; İnsanın ahiret hayatına faydası yerine zararı olan amellere dalması ve bu t&uuml;r amellerle d&uuml;nyaya bağlanması, onun i&ccedil;in bir zillet ve telafisi m&uuml;mk&uuml;n olmayan bir hayal kırıklığı ve pişmanlıktır. Dolayısıyla Cen&acirc;b-ı Hakk (c.c), yukarıdaki Ayet-i kerimede d&uuml;nya hayatını şu vasıflarla vasıflandırmıştır:</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı bir oyundur&quot;:</strong> Oyun ise, oynayanı yoran, oyalayan ve sonu&ccedil;ta failine uğrunda &ccedil;ektiklerinin karşılığını hi&ccedil;bir şekilde vermeden sona eren faydasız bir ameldir. Geriye boşa heba edilen zaman ve verimi olmayan enerji kaybı kalır ki buda faydadan sayılmaz. Ayni zamanda oyun kişinin d&uuml;nyaya bağlılığını arttırır ve ahiret amellerinden alıkoyar.</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı bir eğlencedir&quot;.</strong> Eğlence de failine başta ahretini olmak &uuml;zere her şeyi unutturup kendine bağlayan bir meşgaledir. Sona erdiğinde, genel olarak geride, sadece bir hayıflanma ve en kısa zamanda ona tekrar kavuşmak i&ccedil;in şiddetli bir &ouml;zlem duygusu kalır. Buda failini kendisine m&uuml;ptela kılar. Dolayısıyla kişi bu eğlence uğruna zamanının, &ouml;mr&uuml;n&uuml;n, malının, enerjisinin vs. heba olmasına mal olduğunu d&uuml;ş&uuml;nmeden, tekrar ayni lezzet ve zevke ne zaman kavuşacağını sabırsızlıkla bekler. B&ouml;ylece m&uuml;ptela olduğu bu fiilden bir t&uuml;rl&uuml; vazge&ccedil;emez ve nefsine mağlup d&uuml;şerek nefsinin bunlara karşı aşırı bir iştiyak ve &ouml;zlemle duyduğu hazdan dolayı, zarar verici fiiller zincirleme birbirini takip eder. Dolayısıyla ahiretten alıkoyan, yani meşgul etmek suretiyle insanı ahirete y&ouml;nelmekten men eden ve faili i&ccedil;in herhangi bir fayda sağlamayan sonu h&uuml;sran olan bir ameldir.</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı bir s&uuml;st&uuml;r: </strong>Yani kendisi ile s&uuml;slenilen şey demektir. G&ouml;z kamaştırıcı ve celp edici nefsani d&uuml;nya g&uuml;zellikleri ile s&uuml;slenirken, ahiret i&ccedil;in amel unutulur ve icra edilmez. B&ouml;ylece Allah&#39;a itaat dışındaki şeylerle s&uuml;slenen kimsenin durumuna d&uuml;şer. Buda kişi i&ccedil;in h&uuml;srandır.</p> <p>İbn-i Abbas bu Ayet&rsquo; in manasının ş&ouml;yle olduğunu s&ouml;ylemiştir: &quot;K&acirc;fir kimse, ahiret i&ccedil;in &ccedil;alışma değil de, hayatı boyunca hep d&uuml;nya s&uuml;s&uuml;n&uuml; elde etmekle meşgul olur ve bu tıpkı, &quot;Ey mağrur, senin hayatın bir yanılma ve gaflettir&quot; denilmesi gibidir.&quot; (F. Razi tfsr., Hadid 20)</p> <p>Mevzu ile alakalı İmam-i Rabbani (k.s) ş&ouml;yle buyurmaktadır: Ey oğul, bu d&uuml;nya, imtihan ve iptil&acirc; mahallidir. Onun y&uuml;z&uuml; yaldızla ve &ccedil;eşitli s&uuml;slerle tezyin edilmiştir. Sureti nakışlı &ccedil;irkin bir kadın gibidir. Kaş &ccedil;ekilmiş, yanaklar boyanmıştır, ilk nazarda tatlı gelir, g&ouml;ze tazelik ve canlılık hayali verir. L&acirc;kin hakikatte o: &Uuml;zerine koku atılmış cifeye (leşe) benzer. Sineklerin ve kurtların i&ccedil;ine dolduğu bir mezbele (&ccedil;&ouml;pl&uuml;k) gibidir. Su gibi g&ouml;r&uuml;n&uuml;r; o bir seraptır. Şeker suretinde, zehirdir. Onun i&ccedil;i, harap, pis ve k&ouml;t&uuml;d&uuml;r. O, bu boyası s&uuml;s&uuml; ve hayasızlığı ile s&ouml;ylenenlerin ve anlatılanların t&uuml;m&uuml;nden şerlidir. Onun aşığı sefih (deli, şaşkın) ve b&uuml;y&uuml;l&uuml;d&uuml;r. Fitneye d&uuml;şm&uuml;ş, &ccedil;ıldırmış ve aldatılmıştır. Her kim onun zahirine aldanırsa, ebedi kayıp zehri ile zehirlenmiş olur. Her kim onun tazeliğine ve tadına bakarsa, onun nasibi sonsuzluğa kadar pişmanlık olur.</p> <p>Seyyid&#39;&uuml;l-K&acirc;inat Resul&ucirc;llah (s.a.v) efendimiz ş&ouml;yle buyurdu:</p> <p>&mdash; &laquo;D&uuml;nya ve ahiret iki kuma gibidir; birini razı etsen, diğeri darılır.&raquo; (Mektubat-i Rabbani, 73. Mektup)</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı, f&acirc;ni ve zail sıfatlarla, aranızda bir &ouml;v&uuml;n&ccedil; vesilesidir.&quot;:</strong> Yani d&uuml;nya ile kiminiz kiminize karşı &ouml;v&uuml;n&uuml;rs&uuml;n&uuml;z. Bu &ouml;v&uuml;nme ya nesep bakımından yahut ta mevki, makam, g&uuml;&ccedil;, kuvvet, asker, taraftar bakımındandır. H&acirc;lbuki b&uuml;t&uuml;n bunlar bir g&uuml;n son bulan şeylerdir.</p> <p><strong>&quot;D&uuml;nya hayatı, mallarda ve &ccedil;ocuklarda bir &ccedil;oğalma vesilesidir.&quot; </strong>&Ccedil;&uuml;nk&uuml; cahiliye &acirc;detlerinden birisi de evlatların, malların &ccedil;okluğu ile &ouml;ğ&uuml;nmekti. M&uuml;minlerin &ccedil;okluğuyla &ouml;ğ&uuml;necekleri şey ise iman ve itaattir.</p> <p>İbn Abbas ş&ouml;yle der: &quot;Kişi, malını, Allah&#39;ın gazabının s&ouml;z konusu olduğu yerler i&ccedil;in cem eder, o mal sayesinde Allah&#39;ın dostlarına tepeden bakar ve o malını, Allah&#39;ın gazabına sebep olacak yerlerde harcar. Dolayısıyla bu mal, &uuml;st &uuml;ste, istiflenmiş, zulmetler misalidir. Cenabi Hak, d&uuml;nyadakilerin mutlaka bu kısımlardan biri ile ilgili olacağını bildirmiş olmaktadır. Yine Cen&acirc;bi Hak, d&uuml;nyanın durumunun, bu hususlardan hali olmayınca, kişinin bunlardan y&uuml;z &ccedil;evirip de, kendisini, ahiretini mamur edecek şeylere y&ouml;neltecek olanları yapması gerektiğini beyan buyurmuştur. (F. Razi tfsr., Hadid 20)</p> <p>Daha sonra Cen&acirc;bi Hak, bu d&uuml;nya hayatı i&ccedil;in bir misal getirerek ş&ouml;yle buyurmaktadır:&nbsp; D&uuml;nya hayatı şu yağmura benzer ki, bitirdiği otlar &ccedil;ift&ccedil;ilerin hoşuna gider. Fakat o otlar aynı hallerini koruyamazlar. Zamanla kururlar. Yeşil iken sapsarı kesilirler. Daha sonra da k&ouml;klerinden kopup &ccedil;er &ccedil;&ouml;p haline d&ouml;n&uuml;ş&uuml;rler. İşte d&uuml;nya hayatı da insan i&ccedil;in b&ouml;yledir. İnsan &ouml;nce filizlenmiş otlar gibi anasından doğar, gen&ccedil;lik &ccedil;ağına ulaşır. Daha sonra otların sararıp solduğu gibi ihtiyarlar. Sonunda da &ouml;l&uuml;r ve toprağa d&ouml;nmeye mahk&ucirc;m olur. D&uuml;nyada bu safhaları yaşayan insan, ahirette de başıboş bırakılmaz. Zira orada, ink&acirc;rcılar i&ccedil;in şiddetli bir azap, iman ehli i&ccedil;in de Allah&rsquo;ın (c.c) affı ve rızasına erişme vardır. D&uuml;nya hayatı ise aldatıcı bir kısım varlıklardan başka bir şey değildir. H&acirc;lbuki cennetin k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir yeri b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyaya değer.</p> <p>Evet; Cennetin k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir yeri b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyaya değer. Ve Cennet&rsquo;ten bir k&uuml;&ccedil;&uuml;k veya b&uuml;y&uuml;k yer elde etmemiz i&ccedil;inde Cenabı Hak (c.c) D&uuml;nyayı ve dolayısıyla D&uuml;nya hayatını bize bir vesile kılmıştır. Binaenaleyh d&uuml;nya hayatının gayesine ve yaratılış hikmetine vakıf olanlar i&ccedil;in, D&uuml;nya kendilerini cennete g&ouml;t&uuml;ren bir vesile olacaktır. (DEVAM EDECEK İNŞA-ALLAH)</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.