HASİP TAYLAN
Köşe Yazarı
HASİP TAYLAN
 

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (11)

<p><strong><u>B- Veli&rsquo;nin Kerametine dair Hadis&rsquo;ten Deliller</u></strong></p> <p><em>1) <span dir="RTL">مَا أُخْرِجَ فِي &quot;الصَّحِيحَيْنِ&quot; عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ -رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ - أَنَّ النَّبِيَّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- قَالَ : لَمْ يَتَكَلَّمْ فِي الْمَهْدِ إِلَّا ثَلَاثَةٌ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلَامُ ، وَصَبِيٌّ فِي زَمَنِ جُرَيْجٍ النَّاسِكِ وَصَبِيٌّ آخَرُ ، أَمَّا عِيسَى فَقَدْ عَرَفْتُمُوهُ ، وَأَمَّا جُرَيْجٌ فَكَانَ رَجُلًا عَابِدًا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَانَتْ لَهُ أُمٌّ فَكَانَ يَوْمًا يُصَلِّي ، إِذِ اشْتَاقَتْ إِلَيْهِ أُمُّهُ ، فَقَالَتْ : يَا جُرَيْجُ ، فَقَالَ : يَا رَبِّ الصَّلَاةُ خَيْرٌ أَمْ رُؤْيَتُهَا ؟ ثُمَّ صَلَّى فَدَعَتْهُ ثَانِيًا ، فَقَالَ مِثْلَ ذَلِكَ ، حَتَّى قَالَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ، وَكَانَ يُصَلِّي وَيَدَعُهَا ، فَاشْتَدَّ ذَلِكَ عَلَى أُمِّهِ قَالَتْ : اللَّهُمَّ لَا تُمِتْهُ حَتَّى تُرِيَهُ الْمُومِسَاتِ ، وَكَانَتْ زَانِيَةٌ هُنَاكَ ، فَقَالَتْ لَهُمْ : أَنَا أَفْتِنُ جُرَيْجًا حَتَّى يَزْنِيَ فَأَتَتْهُ فَلَمْ تَقْدِرْ عَلَى شَيْءٍ ، وَكَانَ هُنَاكَ رَاعٍ يَأْوِي بِاللَّيْلِ إِلَى أَصْلِ صَوْمَعَتِهِ ، فَلَمَّا أَعْيَاهَا رَاوَدَتِ الرَّاعِيَ عَلَى نَفْسِهَا ، فَأَتَاهَا فَوَلَدَتْ ، ثُمَّ قَالَتْ : وَلَدِي هَذَا مِنْ جُرَيْجٍ ، فَأَتَاهَا بَنُو إِسْرَائِيلَ ، وَكَسَرُوا صَوْمَعَتَهُ وَشَتَمُوهُ ، فَصَلَّى وَدَعَا ، ثُمَّ نَخَسَ الْغُلَامَ ، قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : كَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى النَّبِيِّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- حِينَ قَالَ بِيَدِهِ يَا غُلَامُ مَنْ أَبُوكَ ؟ فَقَالَ : الرَّاعِي فَنَدِمَ الْقَوْمُ عَلَى مَا كَانَ مِنْهُمْ وَاعْتَذَرُوا إِلَيْهِ ، وَقَالُوا : نَبْنِي صَوْمَعَتَكَ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ فِضَّةٍ فَأَبَى عَلَيْهِمْ ، وَبَنَاهَا كَمَا كَانَتْ </span></em></p> <p><em>Ebu Hureyre (r.a)&#39;den gelen ve Sah&icirc;hayn&#39;de yer alan bir hadise g&ouml;re, Hz. Peygamber (s.a.v) ş&ouml;yle buyurmuştur: &quot;Şu &uuml;&ccedil; kimse hari&ccedil;, beşikte hi&ccedil; kimse konuşmamıştır. <u>Meryem oğlu &icirc;s&acirc; (a.s), Abid C&uuml;reyc zamanındaki bir &ccedil;ocuk ve başka bir &ccedil;ocuk.</u> </em></p> <p><em>Hz. İsa&#39;ya gelince, siz onu tanıyorsunuz. C&uuml;reyc ise, Isr&acirc;iloğulları arasında abid bir kimse idi. Ve onun annesi vardı. O bir g&uuml;n namaz kılıyorken, annesi onu arzuladı ve &quot;Ey C&uuml;reyc&quot; dedi. C&uuml;reycde, &quot;Ey Rabbim, namazmı hayırlı, yoksa annemi g&ouml;rmem mi?&quot; dedi. Sonra namazına devam etti. Derken, annesi onu ikinci kez &ccedil;ağırdı. C&uuml;reyc, yine aynı şeyi &uuml;&ccedil; defa tekrarladı. C&uuml;reyc namaz kılıyordu, annesi ise onu &ccedil;ağırıyordu. Bu durum, annesinin zoruna gitti. Bunun &uuml;zerine annesi, &quot;Ey Allah&rsquo;ım, ona fahişe kadınları g&ouml;stermeden onun canını alma&quot; diye beddua etti. O y&ouml;rede zinak&acirc;r bir kadın vardı. Bunun &uuml;zerine o kadın, İsr&acirc;iloğullarına; &quot;Ben C&uuml;reyc&#39;i yoldan &ccedil;ıkarayım da, o zina etsin&quot; dedi ve onun yanına vardı. Lakin muvaffak olamadı. Orada bir &ccedil;oban vardı. Geceleyin, C&uuml;reyc&rsquo;in manastırının duvarının dibinde barınırdı. O kadın, C&uuml;reyc&#39;i tuzağa d&uuml;ş&uuml;remeyince, bu sefer, o &ccedil;obana nefsinin istediğini yaptırdı. Derken onun &ccedil;obandan bir &ccedil;ocuğu oldu. Sonra da o kadın, &quot;Bu &ccedil;ocuğum, C&uuml;reyc&#39;tendir&quot; dedi. Bunun &uuml;zerine Isr&acirc;iloğulları o kadının yanına geldiler ve C&uuml;reyc&#39;in manastırını par&ccedil;aladılar, ona s&ouml;&shy;v&uuml;p saydılar. Derken o namaz kılıp dua ettikten sonra -ki Ebu Hureyre (r.a), Hz. Peygamber (s.a.v), C&uuml;reyc&#39;in, &quot;Ey &ccedil;ocuk, baban kimdir?&quot; deyip, eliyle ona vurduğunu naklederken, ben Hz. Peygamber (s.a.v)&#39;i g&ouml;r&uuml;r gibi oluyorum&quot; demiştir.- İşte C&uuml;reyc b&ouml;yle sorunca, &ccedil;ocuk: &quot;&Ccedil;obandır&quot; cevabını verir. Bunun &uuml;zerine İsrailoğlulları yaptıklarına bin pişman olur ve C&uuml;reyc&#39;den af dileyerek, &quot;Biz senin manastırını altın ve g&uuml;m&uuml;şten yapacağız&quot; derler, o ise bunu kabul etmeyerek, manastırını ilk hali &uuml;zere yapar.</em></p> <p><em>&Ouml;b&uuml;r &ccedil;ocuğa gelince; <span dir="RTL">وَأَمَّا الصَّبِيُّ الْآخَرُ فَإِنَّ امْرَأَةً كَانَ مَعَهَا صَبِيٌّ لَهَا تُرْضِعُهُ ، إِذْ مَرَّ بِهَا شَابٌّ جَمِيلٌ ذُو شَارَةٍ حَسَنَةٍ ، فَقَالَتْ : اللَّهُمَّ اجْعَلِ ابْنِي مِثْلَ هَذَا ، فَقَالَ الصَّبِيُّ : اللَّهُمَّ لَا تَجْعَلْنِي مِثْلَهُ ، ثُمَّ مَرَّتْ بِهَا امْرَأَةٌ ذَكَرُوا أَنَّهَا سَرَقَتْ وَزَنَتْ وَعُوقِبَتْ ، فَقَالَتْ : اللَّهُمَّ لَا تَجْعَلِ ابْنِي مِثْلَ هَذَا ، فَقَالَ الصَّبِيُّ : اللَّهُمَّ اجْعَلْنِي مِثْلَهَا ، فَقَالَتْ لَهُ أُمُّهُ فِي ذَلِكَ : فَقَالَ إِنَّ الشَّابَّ كَانَ جَبَّارًا مِنَ الْجَبَابِرَةِ ، فَكَرِهْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَهُ ، وَإِنَّ هَذِهِ قِيلَ : إِنَّهَا زَنَتْ وَلَمْ تَزِنْ ، وَقِيلَ : إِنَّهَا سَرَقَتْ وَلَمْ تَسْرِقْ ، وَهِيَ تَقُولُ : حَسْبِيَ اللَّهُ </span>.</em></p> <p><em>Bu da ş&ouml;yledir: Bir kadının, emzikte bir &ccedil;ocuğu vardı. Derken kendisine, g&uuml;zel g&ouml;r&uuml;n&uuml;ml&uuml; ve yakışıklı bir delikanlı uğrar. Bunun &uuml;zerine o kadıncağız, &quot;Allah&rsquo;ım, benim &ccedil;ocuğumu da bu delikanlı gibi yap!&quot; deyince, memedeki &ccedil;ocuk, &quot;Allah&rsquo;ım, sen beni b&ouml;yle yapma&quot; der. Sonra o kadına, halkın, hırsız ve zinak&acirc;r olduğunu, bundan dolayı da ceza g&ouml;rm&uuml;ş olduğunu s&ouml;yledikleri bir kadın uğrar. Bunun &uuml;zerine kadın (&ccedil;ocuğun annesi) da, &quot;Allah&rsquo;ım, sen benim oğlumu bu şekilde yapma&quot; der, buna mukabil &ccedil;ocuk da, &quot;Allah&rsquo;ım, beni onun gibi yap&quot; der. Bunun &uuml;zerine annesi ona, bu hususta niye b&ouml;yle dedin? Deyince, o &ccedil;ocuk &quot;O g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n gen&ccedil;, zorbalardan bir zorba idi. Ben onun gibi olmak istemedim. Bu kadın ise, zina etmediği halde onun zina ettiği, hırsızlık yapmadığı halde hırsızlık yaptığı s&ouml;ylenen ve her seferinde de, &quot;Allah bana yeter&quot; diyen bir kadındır&quot; der. </em>(F.Razi, Kehf 9-12)</p> <p dir="RTL"><strong><em>الْخَبَرُ الثَّانِي : وَهُوَ خَبَرُ الْغَارِ</em></strong><em> وَهُوَ مَشْهُورٌ فِي &quot;الصِّحَاحِ&quot; عَنِ الزُّهْرِيِّ عَنْ سَالِمٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- : انْطَلَقَ ثَلَاثَةُ رَهْطٍ مِمَّنْ كَانَ قَبْلَكُمْ ، فَأَوَاهُمُ الْمَبِيتُ إِلَى غَارٍ ، فَدَخَلُوهُ ، فَانْحَدَرَتْ صَخْرَةٌ مِنَ الْجَبَلِ وَسَدَّتْ عَلَيْهِمْ بَابَ الْغَارِ ، فَقَالُوا : وَاللَّهِ لَا يُنْجِيكُمْ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَةِ إِلَّا أَنْ تَدْعُوا اللَّهَ بِصَالِحِ أَعْمَالِكُمْ ، فَقَالَ رَجُلٌ مِنْهُمْ : كَانَ لِي أَبَوَانِ شَيْخَانِ كَبِيرَانِ ، وَكُنْتُ لَا أَغْبِقُ قَبْلَهُمَا ، فَنَامَا فِي ظِلِّ شَجَرَةٍ يَوْمًا فَلَمْ أَبْرَحْ عَنْهُمَا ، وَحَلَبْتُ لَهُمَا غَبُوقَهُمَا ، فَجِئْتُهُمَا بِهِ ، فَوَجَدْتُهُمَا نَائِمِينَ فَكَرِهْتُ أَنْ أُوقِظَهُمَا وَكَرِهْتُ أَنْ أُغْبِقَ قَبْلَهُمَا ، فَقُمْتُ وَالْقَدَحُ فِي يَدِي أَنْتَظِرُ اسْتِيقَاظَهُمَا حَتَّى ظَهَرَ الْفَجْرُ فَاسْتَيْقَظَا ، فَشَرِبَا غَبُوقَهُمَا ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ هَذَا ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ ، فَافْرُجْ عَنَّا&nbsp; مَا نَحْنُ فِيهِ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَةِ ، فَانْفَرَجَتِ انْفِرَاجًا لَا يَسْتَطِيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهُ ، ثُمَّ قَالَ الْآخَرُ : كَانَتْ لِي ابْنَةَ عَمٍّ وَكَانَتْ أَحَبَّ النَّاسِ إِلَيَّ ، فَرَاوَدْتُهَا عَنْ نَفْسِهَا فَامْتَنَعَتْ حَتَّى أَلَمَّتْ بِهَا سَنَةٌ مِنَ السِّنِينَ ، فَجَاءَتْنِي وَأَعْطَيْتُهَا مَالًا عَظِيمًا عَلَى أَنْ تُخَلِّيَ بَيْنِي وَبَيْنَ نَفْسِهَا ، فَلَمَّا قَدِرْتُ عَلَيْهَا ، قَالَتْ : لَا يَجُوزُ لَكَ أَنْ تَفُكَّ الْخَاتَمَ إِلَّا بِحَقِّهَا ، فَتَحَرَّجْتُ مِنْ ذَلِكَ الْعَمَلِ وَتَرَكْتُهَا وَتَرَكْتُ الْمَالَ مَعَهَا ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فَانْفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ ، غَيْرَ أَنَّهُمْ لَا يَسْتَطِيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهُ ، قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- ثُمَّ قَالَ الثَّالِثُ : اللَّهُمَّ إِنِّي اسْتَأْجَرْتُ أُجَرَاءَ فَأَعْطَيْتُهُمْ أُجُورَهُمْ غَيْرَ رَجُلٍ وَاحِدٍ تَرَكَ الَّذِي لَهُ وَذَهَبَ ، فَثَمَّرْتُ أَجْرَهُ حَتَّى كَثُرَتْ مِنْهُ الْأَمْوَالُ ، فَجَاءَنِي بَعْدَ حِينٍ ، وَقَالَ : يَا عَبْدَ اللَّهِ أَدِّ إِلَيَّ أُجْرَتِي ، فَقُلْتُ لَهُ : كُلُّ مَا تَرَى مِنْ أُجْرَتِكَ مِنَ الْإِبِلِ وَالْغَنَمِ وَالرَّقِيقِ ، فَقَالَ : يَا عَبْدَ اللَّهِ أَتَسْتَهْزِئُ بِي ؟ فَقُلْتُ : إِنِّي لَا أَسْتَهْزِئُ بِكَ ، فَأَخَذَ ذَلِكَ كُلَّهُ ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فَانْفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ عَنِ الْغَارِ فَخَرَجُوا يَمْشُونَ</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p dir="RTL"><em>وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p><strong><em>2)</em></strong><a name="_Toc101355536"></a> <strong><em>Mağarada Kalan &Uuml;&ccedil; Kişi</em></strong><strong><em>:</em></strong><em> Bu, mağarayla ilgili haber olup, bu da sahih hadis kitaplarında meşhur olan bir haberdir. Z&uuml;hr&icirc;&#39;nin, Salim&#39;den, Salim&#39;in de İbni &Ouml;mer&#39;den rivayetine g&ouml;re, Hz. Peygamber (s.a.v) ş&ouml;yle demiştir: &quot;Sizden &ouml;nceki bir zamanda &uuml;&ccedil; kişi yolculuğa &ccedil;ıkar. Derken, gece karanlığı &ccedil;&ouml;k&uuml;nce, onlar bir mağaraya sığınırlar. Oraya girdiklerinde, dağdan b&uuml;y&uuml;k bir kaya par&ccedil;ası yuvarlanır ve mağaranın kapısını tıkar. Bunun &uuml;zerine onlar, &quot;Allah&#39;a yemin olsun ki, sizi bu kaya par&ccedil;asından ancak, Salih amellerinizi zikrederek, Allah&#39;a dua etmeniz kurtarır&quot; derler. Derken onlardan birisi ş&ouml;yle der: &quot;Benim, ihtiyar ana-babam vardı. Ben, onlardan &ouml;nce akşam s&uuml;t&uuml;m&uuml; i&ccedil;mezdim. Derken onlar bir g&uuml;n bir ağacın g&ouml;lgesinde uyuyakalmışlardı. Ben ise, onların yanı başından ayrılmadım. Onların, i&ccedil;ecekleri s&uuml;t&uuml; akşamleyin sağarak onlara getirdim. Derken, onları yine uyur buldum. Ne onları uyandırmak ne de onlardan &ouml;nce s&uuml;t&uuml;m&uuml; i&ccedil;mek istedim. Elimde s&uuml;t bardağı olduğu halde, fecir doğuncaya kadar ayakta olarak onların uyanmasını bekledim. Nihayet uyandılar ve s&uuml;tlerini i&ccedil;tiler. Allah&rsquo;ım, eğer ben bunu senin rızan i&ccedil;in yaptımsa, kaya par&ccedil;asından dolayı i&ccedil;ine d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bu sıkıntıdan bizi kurtar.&quot; Bunun &uuml;zerine, tam &ccedil;ıkmalarına imk&acirc;n vermeyecek bi&ccedil;imde, kaya par&ccedil;ası biraz aralandı.</em></p> <p><em>Sonra diğer gen&ccedil; ş&ouml;yle dedi: &quot;Benim amcamın bir kızı vardı. Ben onu &ccedil;ok seviyordum. Derken onu arzu ettim. Ama o, ka&ccedil;ındı benden. Senenin birinde o (amcamın kızı) ge&ccedil;im sıkıntısına d&uuml;şt&uuml;. Bunun &uuml;zerine benim yanıma gelince ben ona, ancak onunla baş başa kalmam mukabilinde b&uuml;y&uuml;k bir mal verdim. Onu tam elde edeceğim zaman o, &quot;Senin, bu m&uuml;hr&uuml; (bek&acirc;ret m&uuml;hr&uuml;) haksız yere (nik&acirc;hsız olarak) bozman caiz olmaz&quot; dedi. Bunun &uuml;zerine ben bu işten ka&ccedil;ındım ve onu verdiğim mal ile baş başa bıraktım. Allah&rsquo;ım, eğer ben bunu senin rızan i&ccedil;in yaptıysam, i&ccedil;ine d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bu sıkıntıyı bizden gider.&quot; Bunun &uuml;zerine kaya biraz daha aralanır, ama onlar oradan yine de &ccedil;ıkamadılar.&quot;</em></p> <p><em>Hz. Peygamber (s.a.v) s&ouml;z&uuml;ne devamla ş&ouml;yle der: &quot;Bunlardan &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; gen&ccedil;, &quot;Allah&#39;ım, ben &uuml;cret mukabilinde iş&ccedil;i &ccedil;alıştırıyordum. Onlara &uuml;cretlerini de veriyordum. Ancak onlardan birisi &uuml;cretini almadan &ccedil;ekip gitti. Bunun &uuml;zerine ben onun parasını değerlendirdim, bu paradan pek &ccedil;ok mal, m&uuml;lk meydana geldi. Derken, bir m&uuml;ddet sonra o adam &ccedil;ıkageldi ve &quot;Ey Allah&#39;ın kulu &uuml;cretimi ver&quot; dedi. Bunun &uuml;zerine ben de ona, &quot;Şu g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n koyun, deve ve k&ouml;le, senin &uuml;cretinin bir mahsul&uuml;d&uuml;r, ondan elde edilmiştir&quot; dedim. Buna mukabil o, &quot;Ey Allah&#39;ın kulu, benimle alay mı ediyorsun?&quot; dediğinde ben, &quot;seninle alay etmiyorum&quot; dedim. Bu cevap &uuml;zerine o, b&uuml;t&uuml;n bu malları aldı. Allah&#39;ım, ben bunu eğer senin rızan i&ccedil;in yaptıysam i&ccedil;inde bulunduğumuz sıkıntıyı bizden gider&quot; dedi. Derken kaya par&ccedil;ası mağaradan ayrıldı; onlar da oradan &ccedil;ıkıp yollarına devam ettiler. Bu, m&uuml;ttefekun aleyh, sahih hasen bir hadistir.</em> (F.Razi, Kehf 9-12)</p> <p dir="RTL"><strong><em>الْخَبَرُ الثَّالِثُ</em></strong><em> : قَوْلُهُ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- : رُبَّ أَشْعَثَ أَغْبَرَ ذِي طِمْرَيْنِ لَا يَؤْبَهُ لَهُ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لَأَبَرَّهُ وَلَمْ يُفَرِّقْ بَيْنَ شَيْءٍ وَشَيْءٍ فِيمَا يُقْسِمُ بِهِ عَلَى اللَّهِ</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p><strong><em>3)</em></strong><em> Hz. Peygamber (s.a.s)&#39;in &quot;Sa&ccedil;ı-başı dağınık, &uuml;st&uuml;-başı toz i&ccedil;inde, v&uuml;cudunun &uuml;st ve altını &ouml;rtmek i&ccedil;in sadece iki eski esvabı olan ve kendilerine &ouml;nem verilmeyen nice kimseler vardır ki, eğer onlar Allah&#39;a yemin etse, Allah onu yalancı &ccedil;ıkarmaz (yani istediklerini verir) hadisidir. Hz. Peygamber, o kimsenin, kendisi i&ccedil;in Allah&#39;a yemin etmiş olduğu şeyleri muayyen olarak belirtmemiş, mutlak bırakmıştır.</em> (F.Razi, Kehf 9-12)</p> <p dir="RTL"><strong><em>الْخَبَرُ الرَّابِعُ</em></strong><em> : رَوَى سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ -رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ - عَنِ النَّبِيِّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- : بَيْنَا رَجُلٌ يَسُوقُ بَقَرَةً قَدْ حَمَلَ عَلَيْهَا ، فَالْتَفَتَتْ إِلَيْهِ الْبَقَرَةُ ، فَقَالَتْ : إِنِّي لَمْ أُخْلَقْ لِهَذَا ، وَإِنَّمَا خُلِقْتُ لِلْحَرْثِ ، فَقَالَ النَّاسُ : سُبْحَانَ اللَّهِ بَقَرَةٌ تَتَكَلَّمُ ، فَقَالَ النَّبِيُّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- : آمَنْتُ بِهَذَا أَنَا وَأَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p><strong><em>4)</em></strong><em> Said İbnu&#39;l-M&uuml;seyyeb, Ebu Hureyre (r.a)&#39;den, Hz. Peygamber (s.a.v)&#39;in ş&ouml;yle dediğini rivayet etmiştir: &quot;Bir g&uuml;n, bir adam sırtına y&uuml;k y&uuml;klemiş olduğu bir &ouml;k&uuml;z&uuml; s&uuml;r&uuml;yordu. Derken &ouml;k&uuml;z ona d&ouml;nerek, &quot;Ben bunun i&ccedil;in yaratılmadım. Ben ancak, ziraat ve tarla s&uuml;rmek i&ccedil;in yaratıldım&quot; der. Bunun &uuml;zerine orada bulunanlar, &quot;suphanallah! Konuşan bir &ouml;k&uuml;z!&quot; deyince, Hz. Peygamber (s.a.v), buna hem ben, hem Ebu Bekir, hem de &Ouml;mer (r.a) iman ettik der.</em> (F.Razi, Kehf 9-12)</p> <p dir="RTL"><strong><em>الْخَبَرُ الْخَامِسُ</em></strong><em> : عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- قَالَ : بَيْنَمَا رَجُلٌ يَسْمَعُ رَعْدًا أَوْ صَوْتًا فِي السَّحَابِ : أَنِ اسْقِ حَدِيقَةَ فُلَانٍ ، قَالَ : فَعَدَوْتُ إِلَى تِلْكَ الْحَدِيقَةِ ، فَإِذَا رَجُلٌ قَائِمٌ فِيهَا ، فَقُلْتُ لَهُ : مَا اسْمُكَ ؟ قَالَ : فُلَانُ بْنُ فُلَانِ بْنِ فُلَانٍ ، قُلْتُ : فَمَا تَصْنَعُ بِحَدِيقَتِكَ هَذِهِ إِذَا صَرَمْتَهَا ؟ قَالَ : وَلِمَ تَسْأَلُ عَنْ ذَلِكَ ؟ قُلْتُ : لِأَنِّي سَمِعْتُ صَوْتًا فِي السَّحَابِ أَنِ اسْقِ حَدِيقَةَ فُلَانٍ ، قَالَ : أَمَّا إِذْ قُلْتَ : فَإِنِّي أَجْعَلُهَا أَثْلَاثًا ، فَأَجْعَلُ لِنَفْسِي وَأَهْلِي ثُلْثًا ، وَأَجْعَلُ لِلْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ ثُلْثًا ، وَأُنْفِقُ عَلَيْهَا ثُلْثًا</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p><strong><em>5)</em></strong><em> Ebu Hureyre (r.a), Hz. Peygamber&#39;in ş&ouml;yle dediğini rivayet etmiştir: &quot;Bir g&uuml;n bir adam, buluttan ş&ouml;yle bir ses veya g&ouml;k g&uuml;r&uuml;lt&uuml;s&uuml; duyar- &quot;Falancanın bah&ccedil;esini sula!&quot; O adam ş&ouml;yle anlatır: &quot;Ben o bah&ccedil;eye vardığımda, orada bulunan birisiyle karşılaştım ve ona &quot;Adın ne?&quot; dediğimde o, falan oğlu falan oğlu fil&acirc;nca&quot; dedi. Ben ona, &quot;Sen bu bah&ccedil;eyi bi&ccedil;tiğinde onu ne yapıyorsun?&quot; dedim. O, &quot;Bunu ni&ccedil;in sordun?&quot; dediğinde ben, &quot;Ben buluttan &quot;Falancanın bah&ccedil;esini sula!&quot; diyen bir ses duydum&quot; dedim. Mademki sen bunu sordun s&ouml;yleyeyim, ben bunu &uuml;&ccedil; kısma ayırıyorum. &Uuml;&ccedil;te birini ben ve ailem i&ccedil;in, &uuml;&ccedil;te birini fakirler ve yolcular i&ccedil;in, &uuml;&ccedil;te birini de bu bah&ccedil;eme harcıyorum&quot; diye cevap verdi. </em>(F.Razi, Kehf 9-12) (DEVAM EDCEK İNŞAALLAH)</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 22 Mayıs 2017 - Pazartesi

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (11)

<p><strong><u>B- Veli&rsquo;nin Kerametine dair Hadis&rsquo;ten Deliller</u></strong></p> <p><em>1) <span dir="RTL">مَا أُخْرِجَ فِي &quot;الصَّحِيحَيْنِ&quot; عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ -رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ - أَنَّ النَّبِيَّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- قَالَ : لَمْ يَتَكَلَّمْ فِي الْمَهْدِ إِلَّا ثَلَاثَةٌ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلَامُ ، وَصَبِيٌّ فِي زَمَنِ جُرَيْجٍ النَّاسِكِ وَصَبِيٌّ آخَرُ ، أَمَّا عِيسَى فَقَدْ عَرَفْتُمُوهُ ، وَأَمَّا جُرَيْجٌ فَكَانَ رَجُلًا عَابِدًا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَانَتْ لَهُ أُمٌّ فَكَانَ يَوْمًا يُصَلِّي ، إِذِ اشْتَاقَتْ إِلَيْهِ أُمُّهُ ، فَقَالَتْ : يَا جُرَيْجُ ، فَقَالَ : يَا رَبِّ الصَّلَاةُ خَيْرٌ أَمْ رُؤْيَتُهَا ؟ ثُمَّ صَلَّى فَدَعَتْهُ ثَانِيًا ، فَقَالَ مِثْلَ ذَلِكَ ، حَتَّى قَالَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ، وَكَانَ يُصَلِّي وَيَدَعُهَا ، فَاشْتَدَّ ذَلِكَ عَلَى أُمِّهِ قَالَتْ : اللَّهُمَّ لَا تُمِتْهُ حَتَّى تُرِيَهُ الْمُومِسَاتِ ، وَكَانَتْ زَانِيَةٌ هُنَاكَ ، فَقَالَتْ لَهُمْ : أَنَا أَفْتِنُ جُرَيْجًا حَتَّى يَزْنِيَ فَأَتَتْهُ فَلَمْ تَقْدِرْ عَلَى شَيْءٍ ، وَكَانَ هُنَاكَ رَاعٍ يَأْوِي بِاللَّيْلِ إِلَى أَصْلِ صَوْمَعَتِهِ ، فَلَمَّا أَعْيَاهَا رَاوَدَتِ الرَّاعِيَ عَلَى نَفْسِهَا ، فَأَتَاهَا فَوَلَدَتْ ، ثُمَّ قَالَتْ : وَلَدِي هَذَا مِنْ جُرَيْجٍ ، فَأَتَاهَا بَنُو إِسْرَائِيلَ ، وَكَسَرُوا صَوْمَعَتَهُ وَشَتَمُوهُ ، فَصَلَّى وَدَعَا ، ثُمَّ نَخَسَ الْغُلَامَ ، قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ : كَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى النَّبِيِّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- حِينَ قَالَ بِيَدِهِ يَا غُلَامُ مَنْ أَبُوكَ ؟ فَقَالَ : الرَّاعِي فَنَدِمَ الْقَوْمُ عَلَى مَا كَانَ مِنْهُمْ وَاعْتَذَرُوا إِلَيْهِ ، وَقَالُوا : نَبْنِي صَوْمَعَتَكَ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ فِضَّةٍ فَأَبَى عَلَيْهِمْ ، وَبَنَاهَا كَمَا كَانَتْ </span></em></p> <p><em>Ebu Hureyre (r.a)&#39;den gelen ve Sah&icirc;hayn&#39;de yer alan bir hadise g&ouml;re, Hz. Peygamber (s.a.v) ş&ouml;yle buyurmuştur: &quot;Şu &uuml;&ccedil; kimse hari&ccedil;, beşikte hi&ccedil; kimse konuşmamıştır. <u>Meryem oğlu &icirc;s&acirc; (a.s), Abid C&uuml;reyc zamanındaki bir &ccedil;ocuk ve başka bir &ccedil;ocuk.</u> </em></p> <p><em>Hz. İsa&#39;ya gelince, siz onu tanıyorsunuz. C&uuml;reyc ise, Isr&acirc;iloğulları arasında abid bir kimse idi. Ve onun annesi vardı. O bir g&uuml;n namaz kılıyorken, annesi onu arzuladı ve &quot;Ey C&uuml;reyc&quot; dedi. C&uuml;reycde, &quot;Ey Rabbim, namazmı hayırlı, yoksa annemi g&ouml;rmem mi?&quot; dedi. Sonra namazına devam etti. Derken, annesi onu ikinci kez &ccedil;ağırdı. C&uuml;reyc, yine aynı şeyi &uuml;&ccedil; defa tekrarladı. C&uuml;reyc namaz kılıyordu, annesi ise onu &ccedil;ağırıyordu. Bu durum, annesinin zoruna gitti. Bunun &uuml;zerine annesi, &quot;Ey Allah&rsquo;ım, ona fahişe kadınları g&ouml;stermeden onun canını alma&quot; diye beddua etti. O y&ouml;rede zinak&acirc;r bir kadın vardı. Bunun &uuml;zerine o kadın, İsr&acirc;iloğullarına; &quot;Ben C&uuml;reyc&#39;i yoldan &ccedil;ıkarayım da, o zina etsin&quot; dedi ve onun yanına vardı. Lakin muvaffak olamadı. Orada bir &ccedil;oban vardı. Geceleyin, C&uuml;reyc&rsquo;in manastırının duvarının dibinde barınırdı. O kadın, C&uuml;reyc&#39;i tuzağa d&uuml;ş&uuml;remeyince, bu sefer, o &ccedil;obana nefsinin istediğini yaptırdı. Derken onun &ccedil;obandan bir &ccedil;ocuğu oldu. Sonra da o kadın, &quot;Bu &ccedil;ocuğum, C&uuml;reyc&#39;tendir&quot; dedi. Bunun &uuml;zerine Isr&acirc;iloğulları o kadının yanına geldiler ve C&uuml;reyc&#39;in manastırını par&ccedil;aladılar, ona s&ouml;&shy;v&uuml;p saydılar. Derken o namaz kılıp dua ettikten sonra -ki Ebu Hureyre (r.a), Hz. Peygamber (s.a.v), C&uuml;reyc&#39;in, &quot;Ey &ccedil;ocuk, baban kimdir?&quot; deyip, eliyle ona vurduğunu naklederken, ben Hz. Peygamber (s.a.v)&#39;i g&ouml;r&uuml;r gibi oluyorum&quot; demiştir.- İşte C&uuml;reyc b&ouml;yle sorunca, &ccedil;ocuk: &quot;&Ccedil;obandır&quot; cevabını verir. Bunun &uuml;zerine İsrailoğlulları yaptıklarına bin pişman olur ve C&uuml;reyc&#39;den af dileyerek, &quot;Biz senin manastırını altın ve g&uuml;m&uuml;şten yapacağız&quot; derler, o ise bunu kabul etmeyerek, manastırını ilk hali &uuml;zere yapar.</em></p> <p><em>&Ouml;b&uuml;r &ccedil;ocuğa gelince; <span dir="RTL">وَأَمَّا الصَّبِيُّ الْآخَرُ فَإِنَّ امْرَأَةً كَانَ مَعَهَا صَبِيٌّ لَهَا تُرْضِعُهُ ، إِذْ مَرَّ بِهَا شَابٌّ جَمِيلٌ ذُو شَارَةٍ حَسَنَةٍ ، فَقَالَتْ : اللَّهُمَّ اجْعَلِ ابْنِي مِثْلَ هَذَا ، فَقَالَ الصَّبِيُّ : اللَّهُمَّ لَا تَجْعَلْنِي مِثْلَهُ ، ثُمَّ مَرَّتْ بِهَا امْرَأَةٌ ذَكَرُوا أَنَّهَا سَرَقَتْ وَزَنَتْ وَعُوقِبَتْ ، فَقَالَتْ : اللَّهُمَّ لَا تَجْعَلِ ابْنِي مِثْلَ هَذَا ، فَقَالَ الصَّبِيُّ : اللَّهُمَّ اجْعَلْنِي مِثْلَهَا ، فَقَالَتْ لَهُ أُمُّهُ فِي ذَلِكَ : فَقَالَ إِنَّ الشَّابَّ كَانَ جَبَّارًا مِنَ الْجَبَابِرَةِ ، فَكَرِهْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَهُ ، وَإِنَّ هَذِهِ قِيلَ : إِنَّهَا زَنَتْ وَلَمْ تَزِنْ ، وَقِيلَ : إِنَّهَا سَرَقَتْ وَلَمْ تَسْرِقْ ، وَهِيَ تَقُولُ : حَسْبِيَ اللَّهُ </span>.</em></p> <p><em>Bu da ş&ouml;yledir: Bir kadının, emzikte bir &ccedil;ocuğu vardı. Derken kendisine, g&uuml;zel g&ouml;r&uuml;n&uuml;ml&uuml; ve yakışıklı bir delikanlı uğrar. Bunun &uuml;zerine o kadıncağız, &quot;Allah&rsquo;ım, benim &ccedil;ocuğumu da bu delikanlı gibi yap!&quot; deyince, memedeki &ccedil;ocuk, &quot;Allah&rsquo;ım, sen beni b&ouml;yle yapma&quot; der. Sonra o kadına, halkın, hırsız ve zinak&acirc;r olduğunu, bundan dolayı da ceza g&ouml;rm&uuml;ş olduğunu s&ouml;yledikleri bir kadın uğrar. Bunun &uuml;zerine kadın (&ccedil;ocuğun annesi) da, &quot;Allah&rsquo;ım, sen benim oğlumu bu şekilde yapma&quot; der, buna mukabil &ccedil;ocuk da, &quot;Allah&rsquo;ım, beni onun gibi yap&quot; der. Bunun &uuml;zerine annesi ona, bu hususta niye b&ouml;yle dedin? Deyince, o &ccedil;ocuk &quot;O g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n gen&ccedil;, zorbalardan bir zorba idi. Ben onun gibi olmak istemedim. Bu kadın ise, zina etmediği halde onun zina ettiği, hırsızlık yapmadığı halde hırsızlık yaptığı s&ouml;ylenen ve her seferinde de, &quot;Allah bana yeter&quot; diyen bir kadındır&quot; der. </em>(F.Razi, Kehf 9-12)</p> <p dir="RTL"><strong><em>الْخَبَرُ الثَّانِي : وَهُوَ خَبَرُ الْغَارِ</em></strong><em> وَهُوَ مَشْهُورٌ فِي &quot;الصِّحَاحِ&quot; عَنِ الزُّهْرِيِّ عَنْ سَالِمٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- : انْطَلَقَ ثَلَاثَةُ رَهْطٍ مِمَّنْ كَانَ قَبْلَكُمْ ، فَأَوَاهُمُ الْمَبِيتُ إِلَى غَارٍ ، فَدَخَلُوهُ ، فَانْحَدَرَتْ صَخْرَةٌ مِنَ الْجَبَلِ وَسَدَّتْ عَلَيْهِمْ بَابَ الْغَارِ ، فَقَالُوا : وَاللَّهِ لَا يُنْجِيكُمْ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَةِ إِلَّا أَنْ تَدْعُوا اللَّهَ بِصَالِحِ أَعْمَالِكُمْ ، فَقَالَ رَجُلٌ مِنْهُمْ : كَانَ لِي أَبَوَانِ شَيْخَانِ كَبِيرَانِ ، وَكُنْتُ لَا أَغْبِقُ قَبْلَهُمَا ، فَنَامَا فِي ظِلِّ شَجَرَةٍ يَوْمًا فَلَمْ أَبْرَحْ عَنْهُمَا ، وَحَلَبْتُ لَهُمَا غَبُوقَهُمَا ، فَجِئْتُهُمَا بِهِ ، فَوَجَدْتُهُمَا نَائِمِينَ فَكَرِهْتُ أَنْ أُوقِظَهُمَا وَكَرِهْتُ أَنْ أُغْبِقَ قَبْلَهُمَا ، فَقُمْتُ وَالْقَدَحُ فِي يَدِي أَنْتَظِرُ اسْتِيقَاظَهُمَا حَتَّى ظَهَرَ الْفَجْرُ فَاسْتَيْقَظَا ، فَشَرِبَا غَبُوقَهُمَا ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ هَذَا ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ ، فَافْرُجْ عَنَّا&nbsp; مَا نَحْنُ فِيهِ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَةِ ، فَانْفَرَجَتِ انْفِرَاجًا لَا يَسْتَطِيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهُ ، ثُمَّ قَالَ الْآخَرُ : كَانَتْ لِي ابْنَةَ عَمٍّ وَكَانَتْ أَحَبَّ النَّاسِ إِلَيَّ ، فَرَاوَدْتُهَا عَنْ نَفْسِهَا فَامْتَنَعَتْ حَتَّى أَلَمَّتْ بِهَا سَنَةٌ مِنَ السِّنِينَ ، فَجَاءَتْنِي وَأَعْطَيْتُهَا مَالًا عَظِيمًا عَلَى أَنْ تُخَلِّيَ بَيْنِي وَبَيْنَ نَفْسِهَا ، فَلَمَّا قَدِرْتُ عَلَيْهَا ، قَالَتْ : لَا يَجُوزُ لَكَ أَنْ تَفُكَّ الْخَاتَمَ إِلَّا بِحَقِّهَا ، فَتَحَرَّجْتُ مِنْ ذَلِكَ الْعَمَلِ وَتَرَكْتُهَا وَتَرَكْتُ الْمَالَ مَعَهَا ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فَانْفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ ، غَيْرَ أَنَّهُمْ لَا يَسْتَطِيعُونَ الْخُرُوجَ مِنْهُ ، قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- ثُمَّ قَالَ الثَّالِثُ : اللَّهُمَّ إِنِّي اسْتَأْجَرْتُ أُجَرَاءَ فَأَعْطَيْتُهُمْ أُجُورَهُمْ غَيْرَ رَجُلٍ وَاحِدٍ تَرَكَ الَّذِي لَهُ وَذَهَبَ ، فَثَمَّرْتُ أَجْرَهُ حَتَّى كَثُرَتْ مِنْهُ الْأَمْوَالُ ، فَجَاءَنِي بَعْدَ حِينٍ ، وَقَالَ : يَا عَبْدَ اللَّهِ أَدِّ إِلَيَّ أُجْرَتِي ، فَقُلْتُ لَهُ : كُلُّ مَا تَرَى مِنْ أُجْرَتِكَ مِنَ الْإِبِلِ وَالْغَنَمِ وَالرَّقِيقِ ، فَقَالَ : يَا عَبْدَ اللَّهِ أَتَسْتَهْزِئُ بِي ؟ فَقُلْتُ : إِنِّي لَا أَسْتَهْزِئُ بِكَ ، فَأَخَذَ ذَلِكَ كُلَّهُ ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَافْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فَانْفَرَجَتِ الصَّخْرَةُ عَنِ الْغَارِ فَخَرَجُوا يَمْشُونَ</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p dir="RTL"><em>وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p><strong><em>2)</em></strong><a name="_Toc101355536"></a> <strong><em>Mağarada Kalan &Uuml;&ccedil; Kişi</em></strong><strong><em>:</em></strong><em> Bu, mağarayla ilgili haber olup, bu da sahih hadis kitaplarında meşhur olan bir haberdir. Z&uuml;hr&icirc;&#39;nin, Salim&#39;den, Salim&#39;in de İbni &Ouml;mer&#39;den rivayetine g&ouml;re, Hz. Peygamber (s.a.v) ş&ouml;yle demiştir: &quot;Sizden &ouml;nceki bir zamanda &uuml;&ccedil; kişi yolculuğa &ccedil;ıkar. Derken, gece karanlığı &ccedil;&ouml;k&uuml;nce, onlar bir mağaraya sığınırlar. Oraya girdiklerinde, dağdan b&uuml;y&uuml;k bir kaya par&ccedil;ası yuvarlanır ve mağaranın kapısını tıkar. Bunun &uuml;zerine onlar, &quot;Allah&#39;a yemin olsun ki, sizi bu kaya par&ccedil;asından ancak, Salih amellerinizi zikrederek, Allah&#39;a dua etmeniz kurtarır&quot; derler. Derken onlardan birisi ş&ouml;yle der: &quot;Benim, ihtiyar ana-babam vardı. Ben, onlardan &ouml;nce akşam s&uuml;t&uuml;m&uuml; i&ccedil;mezdim. Derken onlar bir g&uuml;n bir ağacın g&ouml;lgesinde uyuyakalmışlardı. Ben ise, onların yanı başından ayrılmadım. Onların, i&ccedil;ecekleri s&uuml;t&uuml; akşamleyin sağarak onlara getirdim. Derken, onları yine uyur buldum. Ne onları uyandırmak ne de onlardan &ouml;nce s&uuml;t&uuml;m&uuml; i&ccedil;mek istedim. Elimde s&uuml;t bardağı olduğu halde, fecir doğuncaya kadar ayakta olarak onların uyanmasını bekledim. Nihayet uyandılar ve s&uuml;tlerini i&ccedil;tiler. Allah&rsquo;ım, eğer ben bunu senin rızan i&ccedil;in yaptımsa, kaya par&ccedil;asından dolayı i&ccedil;ine d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bu sıkıntıdan bizi kurtar.&quot; Bunun &uuml;zerine, tam &ccedil;ıkmalarına imk&acirc;n vermeyecek bi&ccedil;imde, kaya par&ccedil;ası biraz aralandı.</em></p> <p><em>Sonra diğer gen&ccedil; ş&ouml;yle dedi: &quot;Benim amcamın bir kızı vardı. Ben onu &ccedil;ok seviyordum. Derken onu arzu ettim. Ama o, ka&ccedil;ındı benden. Senenin birinde o (amcamın kızı) ge&ccedil;im sıkıntısına d&uuml;şt&uuml;. Bunun &uuml;zerine benim yanıma gelince ben ona, ancak onunla baş başa kalmam mukabilinde b&uuml;y&uuml;k bir mal verdim. Onu tam elde edeceğim zaman o, &quot;Senin, bu m&uuml;hr&uuml; (bek&acirc;ret m&uuml;hr&uuml;) haksız yere (nik&acirc;hsız olarak) bozman caiz olmaz&quot; dedi. Bunun &uuml;zerine ben bu işten ka&ccedil;ındım ve onu verdiğim mal ile baş başa bıraktım. Allah&rsquo;ım, eğer ben bunu senin rızan i&ccedil;in yaptıysam, i&ccedil;ine d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z bu sıkıntıyı bizden gider.&quot; Bunun &uuml;zerine kaya biraz daha aralanır, ama onlar oradan yine de &ccedil;ıkamadılar.&quot;</em></p> <p><em>Hz. Peygamber (s.a.v) s&ouml;z&uuml;ne devamla ş&ouml;yle der: &quot;Bunlardan &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; gen&ccedil;, &quot;Allah&#39;ım, ben &uuml;cret mukabilinde iş&ccedil;i &ccedil;alıştırıyordum. Onlara &uuml;cretlerini de veriyordum. Ancak onlardan birisi &uuml;cretini almadan &ccedil;ekip gitti. Bunun &uuml;zerine ben onun parasını değerlendirdim, bu paradan pek &ccedil;ok mal, m&uuml;lk meydana geldi. Derken, bir m&uuml;ddet sonra o adam &ccedil;ıkageldi ve &quot;Ey Allah&#39;ın kulu &uuml;cretimi ver&quot; dedi. Bunun &uuml;zerine ben de ona, &quot;Şu g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n koyun, deve ve k&ouml;le, senin &uuml;cretinin bir mahsul&uuml;d&uuml;r, ondan elde edilmiştir&quot; dedim. Buna mukabil o, &quot;Ey Allah&#39;ın kulu, benimle alay mı ediyorsun?&quot; dediğinde ben, &quot;seninle alay etmiyorum&quot; dedim. Bu cevap &uuml;zerine o, b&uuml;t&uuml;n bu malları aldı. Allah&#39;ım, ben bunu eğer senin rızan i&ccedil;in yaptıysam i&ccedil;inde bulunduğumuz sıkıntıyı bizden gider&quot; dedi. Derken kaya par&ccedil;ası mağaradan ayrıldı; onlar da oradan &ccedil;ıkıp yollarına devam ettiler. Bu, m&uuml;ttefekun aleyh, sahih hasen bir hadistir.</em> (F.Razi, Kehf 9-12)</p> <p dir="RTL"><strong><em>الْخَبَرُ الثَّالِثُ</em></strong><em> : قَوْلُهُ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- : رُبَّ أَشْعَثَ أَغْبَرَ ذِي طِمْرَيْنِ لَا يَؤْبَهُ لَهُ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لَأَبَرَّهُ وَلَمْ يُفَرِّقْ بَيْنَ شَيْءٍ وَشَيْءٍ فِيمَا يُقْسِمُ بِهِ عَلَى اللَّهِ</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p><strong><em>3)</em></strong><em> Hz. Peygamber (s.a.s)&#39;in &quot;Sa&ccedil;ı-başı dağınık, &uuml;st&uuml;-başı toz i&ccedil;inde, v&uuml;cudunun &uuml;st ve altını &ouml;rtmek i&ccedil;in sadece iki eski esvabı olan ve kendilerine &ouml;nem verilmeyen nice kimseler vardır ki, eğer onlar Allah&#39;a yemin etse, Allah onu yalancı &ccedil;ıkarmaz (yani istediklerini verir) hadisidir. Hz. Peygamber, o kimsenin, kendisi i&ccedil;in Allah&#39;a yemin etmiş olduğu şeyleri muayyen olarak belirtmemiş, mutlak bırakmıştır.</em> (F.Razi, Kehf 9-12)</p> <p dir="RTL"><strong><em>الْخَبَرُ الرَّابِعُ</em></strong><em> : رَوَى سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ -رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ - عَنِ النَّبِيِّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- : بَيْنَا رَجُلٌ يَسُوقُ بَقَرَةً قَدْ حَمَلَ عَلَيْهَا ، فَالْتَفَتَتْ إِلَيْهِ الْبَقَرَةُ ، فَقَالَتْ : إِنِّي لَمْ أُخْلَقْ لِهَذَا ، وَإِنَّمَا خُلِقْتُ لِلْحَرْثِ ، فَقَالَ النَّاسُ : سُبْحَانَ اللَّهِ بَقَرَةٌ تَتَكَلَّمُ ، فَقَالَ النَّبِيُّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- : آمَنْتُ بِهَذَا أَنَا وَأَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p><strong><em>4)</em></strong><em> Said İbnu&#39;l-M&uuml;seyyeb, Ebu Hureyre (r.a)&#39;den, Hz. Peygamber (s.a.v)&#39;in ş&ouml;yle dediğini rivayet etmiştir: &quot;Bir g&uuml;n, bir adam sırtına y&uuml;k y&uuml;klemiş olduğu bir &ouml;k&uuml;z&uuml; s&uuml;r&uuml;yordu. Derken &ouml;k&uuml;z ona d&ouml;nerek, &quot;Ben bunun i&ccedil;in yaratılmadım. Ben ancak, ziraat ve tarla s&uuml;rmek i&ccedil;in yaratıldım&quot; der. Bunun &uuml;zerine orada bulunanlar, &quot;suphanallah! Konuşan bir &ouml;k&uuml;z!&quot; deyince, Hz. Peygamber (s.a.v), buna hem ben, hem Ebu Bekir, hem de &Ouml;mer (r.a) iman ettik der.</em> (F.Razi, Kehf 9-12)</p> <p dir="RTL"><strong><em>الْخَبَرُ الْخَامِسُ</em></strong><em> : عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- قَالَ : بَيْنَمَا رَجُلٌ يَسْمَعُ رَعْدًا أَوْ صَوْتًا فِي السَّحَابِ : أَنِ اسْقِ حَدِيقَةَ فُلَانٍ ، قَالَ : فَعَدَوْتُ إِلَى تِلْكَ الْحَدِيقَةِ ، فَإِذَا رَجُلٌ قَائِمٌ فِيهَا ، فَقُلْتُ لَهُ : مَا اسْمُكَ ؟ قَالَ : فُلَانُ بْنُ فُلَانِ بْنِ فُلَانٍ ، قُلْتُ : فَمَا تَصْنَعُ بِحَدِيقَتِكَ هَذِهِ إِذَا صَرَمْتَهَا ؟ قَالَ : وَلِمَ تَسْأَلُ عَنْ ذَلِكَ ؟ قُلْتُ : لِأَنِّي سَمِعْتُ صَوْتًا فِي السَّحَابِ أَنِ اسْقِ حَدِيقَةَ فُلَانٍ ، قَالَ : أَمَّا إِذْ قُلْتَ : فَإِنِّي أَجْعَلُهَا أَثْلَاثًا ، فَأَجْعَلُ لِنَفْسِي وَأَهْلِي ثُلْثًا ، وَأَجْعَلُ لِلْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ ثُلْثًا ، وَأُنْفِقُ عَلَيْهَا ثُلْثًا</em><em><span dir="LTR"> .</span></em></p> <p><strong><em>5)</em></strong><em> Ebu Hureyre (r.a), Hz. Peygamber&#39;in ş&ouml;yle dediğini rivayet etmiştir: &quot;Bir g&uuml;n bir adam, buluttan ş&ouml;yle bir ses veya g&ouml;k g&uuml;r&uuml;lt&uuml;s&uuml; duyar- &quot;Falancanın bah&ccedil;esini sula!&quot; O adam ş&ouml;yle anlatır: &quot;Ben o bah&ccedil;eye vardığımda, orada bulunan birisiyle karşılaştım ve ona &quot;Adın ne?&quot; dediğimde o, falan oğlu falan oğlu fil&acirc;nca&quot; dedi. Ben ona, &quot;Sen bu bah&ccedil;eyi bi&ccedil;tiğinde onu ne yapıyorsun?&quot; dedim. O, &quot;Bunu ni&ccedil;in sordun?&quot; dediğinde ben, &quot;Ben buluttan &quot;Falancanın bah&ccedil;esini sula!&quot; diyen bir ses duydum&quot; dedim. Mademki sen bunu sordun s&ouml;yleyeyim, ben bunu &uuml;&ccedil; kısma ayırıyorum. &Uuml;&ccedil;te birini ben ve ailem i&ccedil;in, &uuml;&ccedil;te birini fakirler ve yolcular i&ccedil;in, &uuml;&ccedil;te birini de bu bah&ccedil;eme harcıyorum&quot; diye cevap verdi. </em>(F.Razi, Kehf 9-12) (DEVAM EDCEK İNŞAALLAH)</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.